Şarkiyatçılık: Oryantalizm

Kitap Adı: Şarkiyatçılık (Oryantalizm): Batının Şark Anlayışları
Yazar: Edward W. Said
Yayınevi: Metis Yayınları
Basım Tarihi: 2016
Tür: Araştırma
Sayfa Sayısı: 416
Konu: Batı medeniyetinin tarihsel, kültürel, sosyolojik süreçler içinde Doğu medeniyetini nerede ve nasıl şekilde konumlandırdığı, ‘Oryantalizm’ kavramı adı altında ortaya koyulmaktadır.

Ana Fikir

Kitapta Doğu’nun Batı tarafından nasıl küçümsendiği ve aşağı görüldüğünden bahsedilmektedir. Tarihsel süreç içinde oluşan bu algının gerçeklere dayanmaktan ziyade Batılıların hayal dünyalarında canlandırdıkları bir Doğu fikrine dayandığından da bahsedilmektedir. Aynı zamanda Doğu’da, içten içe Batı’nın üstünlüğünü kabul ile duyulan öfkenin altındaki gelişmeler ortaya koyulmaktadır.

Öncelikle Said’in ortaya koymuş olduğu Oryantalizm kavramının ne anlama geldiğini tanımlamak gerekmektedir. [1] Said’e göre Oryantalizm, Batı’nın Doğu’ya olan yaklaşımını betimlemek için kullanılan bir terimdir. Bu tanımlamanın ardından akıllara gelen sorular ise: Batı’nın Doğu’ya karşı nasıl bir yaklaşım sergilediği ve bu yaklaşımdaki kimliklerin ne olduğudur.

Said, Batı’nın Doğu’ya olan yaklaşımını ortaya koymadan önce Batı için Doğu’nun ne anlama geldiğini ve nasıl konumlandırıldığını açıklamaktadır. Oryantalizm’de ‘Batı’ kavramından bahisle İngiliz ve Fransız düşünce anlayışı kastedilmektedir. Bu çerçevede bir Avrupalı’ya göre Doğu; gönül maceralarının, egzotik varlıkların, erotik objelerin ve olağanüstü deneyimlerin mekânı olagelmiştir. Ayrıca Doğu, Batı’nın kimlik inşasında kullandığı olumsuz ötekidir. Bu olumsuz kimliği açıklarken Said, Gramschi’nin ‘Hegemonya’ kavramını da kullanmaktadır. Said, Sivil toplum üzerinde rıza yoluyla elde edilen ve kültürün ana faktörlerden biri olduğu ‘Hegemonya’ kavramını, Doğu-Batı ilişkisine uyarlamış ve Avrupalı’nın Doğu’ya yönelik sadece siyasi, toplumsal ve askeri açıdan değil; kültürel açıdan da kendini üstün ve hegemon gördüğünden bahsetmektedir.[2] Oryantalizm’in de bu hegemonik ilişki içinde ortaya çıktığı savunulmaktadır. Böylelikle Oryantalizm, emperyalizmi meşru hale getirmek için ortaya koyulan sadece siyasi bir kavram değil; iktisadi, sosyal, ekonomik, kültürel alanları da içeren bütün bir kavramdır.

Batı’nın Doğu’yu konumlandırmasında ilk olarak Said, İngiliz fikir ve siyaset adamlarının Doğu toplumlarına bakışını inceler. Buna göre Lord Cromer ve Disraeli’nin görüşlerine yer verir. Doğu; siyasi olarak kendini yönetemez, Batılılar tarafından yönetilmeye muhtaç bir yer olarak tanımlamaktadırlar. Said bu görüşler ile ilgili de bir iddia ortaya atmaktadır. Ona göre; Doğu’nun Batı tarafından böyle aciz olarak görülmesindeki temel sebep: İslam’ın ortaya çıkışından sonra dünya siyaseti, bilimi ve kültürüne hakim olunan dönem (8-14. yy. arası) haricinde, Batı’nın genel olarak Doğu’dan daha güçlü olmasıdır. Bunun yanında Doğulu toplumları tanımlarken: enerji ve girişkenlik yoksunu, aşırı dalkavuk, kurnaz, uyuşuk ve müzmin yalancı bir toplum betimlemesi yapılmaktadır.

Doğu toplumlarına ilişkin bu görüşler emperyalizm açısından da siyasi meşruiyet sağlamakla beraber, İngiliz bir lordun sömürülen Doğu toprakları için kullandığı cümle ilginçtir: ‘Sizin göz diktiğiniz bir ülkeye sadık bir müttefikiniz de göz dikerse 3 şey yapılabilir; işgal, geri çekilme veya paylaşma. İşte bu stratejiler 19. Ve 20. yy’da İngiltere ve Fransa arasındaki sömürge toprakları olan Doğu’ya ilişkin temel zihniyeti gözler önüne sermektedir.

Oryantalizm’de Doğu’nun ne anlam ifade ettiğinden hareketle bu sefer Said, ‘Doğulu kimliğin nasıl oluşturulduğu’ sorusuna cevap aramaktadır. 14. yy.’da Avrupa’da Paris, Londra, Oxford, Bologna’daki üniversitelerde Arapça, Süryanice, Yunanca kürsülerinin açılmasını Oryantalizm’in başlangıcı olarak nitelemektedir. Üniversitelerde oluşturulan kürsülerin Doğulu kimliği ve hayatı üzerine ortaya koyacağı ampirik bilgiler yerine Said’in ‘Doğu’nun Doğululaştırılması’ adını verdiği, yalan ve yanlış temsili bilgilerle Doğu’nun aslında olmadığı bir gerçeklikte temsili bir imge ile oluşturulduğundan bahsedilmektedir. İnşa edilen Doğu imgesinin gerçekleri yansıtmamasının bir diğer tarafı ise sadece metinsel bir tasavvur içeren tasarıya dayalı bir Doğulu anlayışıdır.

Bu anlayışın dünya siyasetine ve tarihine olan etkisi bakımından, Napolyon’nun Mısır’ı işgal için yaptığı planlarda Mısır’ı bilmeden metinlerden elde ettiği bilgilerle ve yeni bir İskender olma arzusu ile gerçekleştirdiği örneği verilmektedir. Dolayısıyla Doğu’yu gerçek manada bilmeyen, metinlerden anlamlar çıkaran ve imgeler inşa eden Batı’nın temel amacının, Doğu’yu kendi hayal dünyasında yarattığı tasarılar çerçevesinde yeniden inşa etmek ve kendi anlayışı çerçevesinde hükmetmek olduğundan bahsedilmektedir. Bu açıklama ilk başta bahsedilen Batı’nın Doğu’ya olan ‘Doğu kendini yönetmekten acizdir!’ yaklaşımını net bir şekilde ortaya koymaktadır.

Erken dönem oryantalistlerinden Fransız filozof ve dilbilimci Renan’ın görüş ve kitaplarından örnekler verilir. Renan, Oryantalizm’in sadece siyasi alanda oluşmadığı, karşılaştırmalı dilbilim ve edebiyat alanlarında da var olduğundan bahseder. Bu noktada Renan’ın Sami dillerini ve bu dilleri konuşan Doğu toplumlarını basit, kusurlu, olgunluğa asla erişememiş olarak nitelemesi örnek gösterilmektedir. Bir diğer görüşte ise; Batı’nın Doğu’ya ilişkin bu pejoratif bakış açısının altında Batı’nın Doğu’yu fetih ve işgalinin Doğu için özgürlük demek olduğu düşüncesi, Oryantalizm’in yerleşmiş normlarından sayılmaktadır. Günümüzde de Afrika, Asya ve Orta Doğu coğrafyasına yönelik demokrasi, özgürlük ve insan hakları kavramlarının yerleştirilebilmesi için Batılı güçlerin silahlı müdahaleyi meşru, doğru ve haklı görmesi bu yerleşmiş oryantalist bakış açısından kaynaklanmaktadır.

Oryantalizm ile kastedilen bu pejoratif bakış açısının tüm Doğulu toplumları kapsamadığı da görülmektedir. Said özellikle modern Oryantalizm içinde, Amerika’da Doğu toplumlarından olan Yahudi ve Afrika kökenlilere yönelik olumsuz çalışmaların yürütülmediğinden bahsetmektedir. Bu durumun ortaya çıkışı da 1973 yılında gerçekleşen Arap-İsrail Savaşı sonucu, Arap devletleri tarafından uygulanan petrol ambargosuyla zenginleşen ve sömüren olumsuz Yahudi imajından, ‘Araplar kim oluyor da bizi petrol ile tehdit ediyor?’ anlayışıyla, Yahudi aleyhtarlığının yerini Arap aleyhtarlığına bırakmasına bağlanmaktadır. Oryantalizm’in Yahudi ve Afro-Amerikalı toplumları dışarıda bıraktığı, daha çok Araplar’ın hedef alındığı bahsedilmektedir. (Said bu tespitinde haklı olmakla birlikte, Doğu toplumu olarak Araplar haricinde Türk, Çinli ve Hinduların da yaşadığı dışlanma ve hor görülme durumlarını görmezden geldiği görülmektedir. Dolayısıyla Oryantalizm’de Doğu’nun sadece Arap toplumu ve İslam ile özdeşleştirilmesine yönelik bir düşünce tarzı Oryantalizm’in sınırlarını daraltmaktadır.)

Sonuç

Said Oryantalizm’in ilk evrelerinden itibaren yerleşmiş temel dogmalara değinmiştir. Bu çerçevede akılcı, gelişmiş ve üstün insan olan Batılı toplumların yanında; gerici, bağnaz ve ilkel bir Doğulu toplum anlayışı Oryantalist düşünce içinde yerleşik hale gelmiştir. Ayrıca Doğu’nun kendini yönetecek ve temsil edecek yeterlilikte görülmemesi ve Batı tarafından yönetilip temsil edilebileceği anlayışı da hâkimdir. Doğu’nun korkulan bir şey olduğu ve işgal ya da zorla kontrol altına alınarak yönetilmesi gerektiği bir diğer yerleşik görüştür. Tüm bu yerleşik düşünceler Batılılar tarafından Doğu’ya ilişkin metinler üzerinden elde edilmiştir. Sonuç olarak tarihsel süreç içinde oryantalist düşünce içine yerleşmiş bu anlayışlar günümüzde de geçerliliğini hala korumaktadır.

Selahattin Ertürk ÇİFTÇİ

Adnan Menderes Üniversitesi / Uluslararası İlişkiler Bölümü Yüksek Lisans

Kaynakça:

Said, E.. (2016). Şarkiyatçılık: Batı’nın Şark Anlayışları. (Çev. Berna Yıldırım). (9. Baskı). İstanbul: Metis Yayıncılık.

Vergin, N. (2013). Siyasetin Sosyolojisi. (6. Baskı). İstanbul: Doğan Egmont Yayıncılık.

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...