Tarih, 24 nisanı geçmişken, Türkiye ve Ermenistan ilişkileri mevcut noktasından yön değiştirerek daha bir olumsuz gidiş hatta seyretmeye devam etmektedir.
Öncelikle, Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanan “İki halk arasında karşılıklı güven tesis edilmesi amacıyla mevcut sorunların tanımlanması ve tavsiyelerde bulunulmasına yönelik olarak, tarihsel kaynak ve arşivlerin tarafsız bilimsel incelemesini de içerecek şekilde bir diyalogun uygulamaya konulması” [1] konusunda bir anlaşmaya varıldığı, ilişkilerin geliştirilmesine yönelik adımların atılacağı, Ermeni soykırımı iddialarnında tarihçiler tarafından incelenmesi çağrısının ermenilerce kabul edildiğinin göstergesi olan bu protokolle, ‘’iki ülke, mevcut ulaştırma, iletişim, enerji altyapısı ve şebekelerinden en iyi şekilde istifade edilmesi ve bu yönde tedbirler alınması, işbirliğini güçlendirmek amacı ile ikili hukuki çerçevenin geliştirilmesi’’[2] konusunda anlaşmaya varılmıştı. Ayrıca hükümetler arası bir komisyon kuruması ve öğrenci değişimine teşvik edilmesi konularını da içeren değişimlerle ilerlemenin sağlanması belirlenmişti.
Fakat, Ermenistan’da koalisyonu oluşturan partiler yaptıkları bir açıklama da, Türkiye’nin tutarsız ve kaçamak tutumunun ve Dağlık Karabağ koşulunu bir ön şart olarak ortaya atmasının protokollerin beklenen zaman aralığı içinde onaylanmasını çıkmaza soktuğunu ve bunun kabul edilemez olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Bunlara ek olarak Ermeni tarafı, Türk tarafının ön koşul belirtmeden ilişkilerin iyileşmesi sürecinde devam etmeye hazır oluncaya kadar da, protokollerin onaylanmasının parlamento gündeminden çıkardıklarını belirttiler.
Ermenistan devlet başkanı Sarkisyan’da ulusa sesleniş konuşmasında ‘’Şimdilik süreçten çıkmaya ancak protokollerin onaylanma işlemini askıya almaya karar verdik. Bunun milletimizin çıkarına olacağına inanıyoruz’’ şeklinde açıklama yapıp, süreci tamamen terk etmemeleriyle ilgili olarak da,’’ Çünkü barış istiyoruz, Türkiye’de uygun bir ortam olduğuna ve Ankara’da normalleşme sürecinde tekrar yer almaya hazır bir liderliğin mevcudiyetine ikna olduğumuz vakit, ileriye gitmeyi düşüneceğiz” [3] şeklinde konuştu.
Türk tarafında ki gelişmelere bakıldığında ise, muhalefet partilerinden CHP’nin grup önerisiyle 1915 olayları ve Ermenistan’la imzalanan protokoller TBMM’nin Genel Kurulu gündemine taşındı. Bu konunun kapalı oturumda tartışılabileceğini belirten Meclis Dışişleri Komisyonu Başkanı Murat Mercan’a ek olarak, CHP İstanbul Milletvekili Şükrü Elekdağ, “Protokollerin Meclis’ten çekilerek çöpe atılması lazım” [4]diyerek , protokollerin TBMM’de kabul edilme şansının sıfır olduğunu belirtip, protokollerin hala Meclis’te tutulmasının, ‘onaylanacak’ yorumlarına neden olabileceğini bunun da Türkiye üzerinde baskı oluşturacağını düşündüklerinin altını çizdi.
MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ise Ermenistan ile ilişkilerin normalleşmesi sürecine ilişkin protokoller ve sözde ermeni soykırımı ile ilgili olarak yaptığı yazılı açıklama da, Türkiye’nin , uluslararası ilişkilerde ve özellikle milli meselelerde, yakın geleceğini etkileyecek hassas ve sancılı bir döneme girmiş olduğunu, Güney Kafkasya’da dar bir coğrafyaya sıkışmış Ermenistan bile hükümetin teslimiyetini kendisi için fırsata dönüştürmüş ve Cumhuriyet tarihi boyunca elde edemediği hamle gücüne ve söz söyleme hakkına bu iktidarla ulaştığını,Ermenistan’la protokollerin imzalanmasıyla birlikte, Türkiye’nin içine düşürüldüğü utanılacak durumun bütün çıplaklığıyla açığa çıktığını, Anayasası ile Türkiye’nin toprak bütünlüğünü sorgulayan, soykırım yalanını milli dava olarak benimseyen ve Azerbaycan’ın topraklarının beşte birini işgal eden Ermenistan’la, hem uluslararası hukuka aykırı ve hem de düşmanca tutum ve politikalarını değiştirmeden kurulan ilişkiler baştan sona yanlış olduğunu vurgulamıştır.
Ermenistan Anayasa Mahkemesi, protokollerin içeriğine de değinen Bahçeli;
• Türkiye’nin Doğu Anadolu topraklarını “Batı Ermenistan” olarak tanımlayan Ermenistan Anayasası hükmünü değiştirmeyeceğini,
• Sınırı belirleyen 1921 Kars antlaşmasının tanıması sonucunu doğuramayacağını ve,
• 1915 soykırım yalanının tanınması için sürdürülen kampanyayı hiçbir şekilde etkilemeyeceğini kayda geçirmiştir.
• Bunun yanı sıra protokollerin Dağlık Karabağ sorunu ve Ermeni işgali ile hiçbir ilgisi bulunmadığı, bu konuda herhangi bir etki ve sonuç doğurmayacağını da hükme bağlamıştır.’’ [5] İfadelerinin altını çizip, AKP hükümeti için tüm bunların içeriği, anlamı ve kapsamı doğrultusunda uyarıcı bir nitelik kazanmadığını da eklemiştir.
Bu durumda yapılması gereken en doğru şeyin, AKP hükümetinin, Erivan’la başlattığı teslimiyet sürecinin iflas ettiğini görmesi ve protokollerin geçersiz ve hükümsüz hale geldiğini ilan ederek bunları TBMM’den derhal çekmesi olduğunu söyleyerek durumun önemini bir kere daha vurgulamıştır.
CHP Genel Başkanı, Deniz Baykal ise, konuyla ilgili olarak, şartlar hazır olmadan, altyapısı oluşturulmadan sınırların açılmasını öngören bir protokolün Türkiye ile Ermenistan arasında imzalanmış olmasının yanlış olduğunu vurgulayıp, bu protokolün içinde Azerbaycan’daki Dağlık Karabağ işgalinin kaldırılması gibi bir ifadenin değerlendirilmediğini belirterek, “Protokol metininde bu olmamasına rağmen daha sonra Başbakan tarafından Bakü’de Meclis’te söylenilmişti. Demek ki protokol iyi hazırlanmamış. Protokolde açıkça yer almadığı halde bizim kafamızda o protokolün işleyebilmesi için Azerbaycan’daki Dağlık Karabağ işgaline son verilmesi şartı varmış. Fakat, Protokole yansımamışken neden protokolü imzaladık. Yanlış budur’’ [6] şeklinde değerlendirmeler yaptı. CHP Genel Başkan Yardımcısı Onur Öymen’de yine Meclis Genel Kurulunda, “Ermenistan Anayasa Mahkemesinin kararı kesin, gözden geçirme imkanı dahi yok.
Bu karara rağmen halen protokolleri onaylayacağınızı mı söylüyorsunuz?” diye sorarak, ‘’Protokollerin imzalanmasının üzerinden 1 yıl geçti, Ermenistan bir köyden bile çekilmedi İnat edip protokolleri imzaladınız, şimdi mahsulünü topluyorsunuz” [7] diye de eklemelerde bulundu.
Özetle Türk muhalefet partilerinin ortak düşüncesi, Ermenistan, Azerbaycan topraklarından çekilmedikçe ve soykırım iddialarından vazgeçmedikçe, protokollerin onaylanmaması yönündedir. İktidar partisi vekillerinden Suat Kınıkoğlu ise, “Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesine ısrarla devam edilecek. Balkanlarda, Orta Doğu’da başardığımızı Kafkasya’da da başaracağız” [8] şeklinde açıklamasıyla mevcut durumun hala korunduğunu ve Kafkaslarda istenilen barışın ve istikrarın gerçekleşmesi için çalıştıkları yönünde açıklamalarda bulunmuştur.
Tüm bunlara bakıldığında, gelinen durumun pek de iç açıcı olamadığı ortadadır. Protokollerin içinde yer almayan Azerbaycan işgalinin durdurulması şartı karşısında Ermeni tarafının o sizin kafanızda ki şart, protokollerin gereğini yapın tarzı yaptırımı ve sözde soykırım iddiaları sürerken bu konuda bir sonuca ulaşmanın pek de yakın bir gelecekte gerçekleşeceğinin gözükmediği açıktır. Hepsinden önemlisi de Türkiye Cumhuriyeti Devletinin bayrağının yakılması ve yine aynı devletin Başbakanı, Cumhurbaşkanı ve Dışişleri Bakanı’nın posterlerinin ayaklar altında ezilmiş olması da, Ermenistan tarafının çözüme nasıl yollarda ulaşmak istediklerinin de göstergesi olmuştur. Karşılıklı adımlar atılması gereken iyileştirme süreçlerinde hep Türkiye’den bir şeyler beklemek ve kendi savunduklarından vazgeçmemek çözüme ulaşmada araya engel koymaktan ve süreci uzatmaktan başka hiçbir işe yaramaz ve yaramayacaktır.
{jcomments on}
Pınar Bayram
Bahçeşehir Üniversitesi
[1]- http://www.turkishny.com/old/en/other-news/14565-iste-turkiye-ermeni-protokolu.html
[2]- http://www.turkishny.com/old/en/other-news/14565-iste-turkiye-ermeni-protokolu.html
[3]- http://www.iyibilgi.com/haber.php?haber_id=162347
[4]- http://www.haberfx.net/ermeni-protokolleri-meclis-gundeminde-haberi-191608/
[5]- http://haber.gazetevatan.com/protokol-geri-cekilsin/301755/1/Gundem
[6]-http://www.medya73.com/haber/basbakanin-gorevi-obamanin-avukati-olmak-degildir.html
[7]- http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=134522
[8]- http://www.cumhuriyet.com.tr/?hn=134522