28 Kasım 2021 tarihinde Halkların Demokratik Partisi (HDP) sempatizanı öğrencilerinin düzenlediği bir foruma katılan HDP eski eş başkanlarından Sezai Temelli “Türkiye’de gerçek anlamda bir üniversite yok. Bugün Türkiye’de özgür bir üniversite HDP’dir, rektörü de bellidir… Dedim ya bizim bir rektörümüz var. O fikriyatla hareket ediyoruz. Kıymetini bilmesek de fazla adını zikir etmesek de bize sunduğu tezler var. Bunlar PKK Lideri Abdullah Öcalan’ın tezleridir. Dolayısıyla gençliğin ve üniversite öğrencilerin bunu okuması lazım” (Mezopotamya Ajansı, 2021) açıklamaları ile Abdullah Öcalan’ın fikirlerinin HDP için önemine dikkat çekmiş, İmralı’daki tezlerin ve fikirlerin özellikle üniversite öğrencileri tarafından okunması gerektiğini vurgulamıştır.
Nitelikli bir tartışma gerçekleştirmek veya komplo teorilerinden arındırılmış bir realiteye ulaşabilmek için öncelikle karşı tarafın düşüncelerini ve argümanlarını okumak, tahlil etmek gerekmektedir. Dolayısıyla Sezai Temelli’nin söz konusu bu çıkışını salt milliyetçi güdüler ile sahiplenmek veya dıştalamak yerine Abdullah Öcalan’ın fikirlerini daha doğru bir ifadeyle fikirsel serüvenini objektif bir perspektif ile analiz etmeliyiz. Bu doğrultuda hem üniversite öğrencilerine vereceğimiz okuma tavsiyelerine bilimsel bir temel sağlayabiliriz, hem de rektör olarak değerlendirilme ölçütlerinin bu denli kolay olmaması gerektiğini gösterebiliriz.
Resmi kayıtlara göre 14 Nisan 1949 Şanlıurfa doğumlu olan Abdullah Öcalan, sürekli çatışma halinin hüküm sürdüğü bir ailede yetiştiğini ve annesinin teşviki ile çocukluğundan itibaren şiddete meylettiğini ifade etmiştir (Öcalan ve Küçük, 1993: 62). Ortaokul öğrencisiyken asker olma hayalleri kuran Öcalan, subay okulu sınavlarında istenilen yaş kriterini sağlayamamasından ötürü elenmiş, 1966 yılında Ankara Tapu Kadastro Meslek Lisesi’ni kazanmıştır (Birand, 1992: 34). Ankara’ya ilk geldiğinde “bak bak bu heykele, bu ne adamdır” sözleriyle Atatürk’e olan hayranlığını dile getiren Öcalan, Maltepe Camii’nde namaz kıldığını, ülkü ocaklarına katılım gösterdiğini, Komünizmle Mücadele Derneği’nin konferanslarına gittiğini aktarmıştır (Öcalan, 1996: 57).
Ortaokul öğrencisiyken asker olmak isteyen, lise döneminde antikomünist hatta Türkçü bir eğilime sahip olan Öcalan, 1969 yılında Leo Huberman’ın Sosyalizmin Alfabesi kitabını okuduktan sonra “İslam kaybetti, Marx kazandı” diyerek Marksist/Leninist olduğunu şu sözlerle ifade etmiştir “Lise dönemlerinde büyük felsefi bunalım yaşadım. Tanrı ile savaş verdim, bu savaştan başarı ile çıktıktan sonra yarı tanrı oldum” (Öcalan, 1996: 57; Öcalan, 2002: 257).
Lise eğitiminden sonra Diyarbakır Kadastro ve Tapulama Müdürlüğü’nde tapulama teknisyeni olarak işe başlayan ve bir sene devlet memurluğu yapan Öcalan, 1971 yılında İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’ne kayıt yaptırmış ve Bakırköy Kadastro Müdürlüğü’ne atanmıştır (Öcalan, 1996: 58-61). Bu süreçte Lenin’in Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı kitabından etkilenen Abdullah Öcalan, Mahir Çayan’ı idolü olarak benimsemiş ve 1971 yılındaki üniversite sınavlarına girerek Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni kazanmıştır (Kürkçü ve Duran, 1995).
Abdullah Öcalan, 31 Mart 1972 günü, Mahir Çayan ve arkadaşlarının öldürülmesini protesto etmek için yayınlanan Şafak Bildirisi’ni dağıtmak ve slogan atmak suçundan gözaltına alınmış, 8 Nisan-24 Ekim 1972 tarihleri arasında Mamak Askeri Cezaevi’nde hapis yatmıştır (Mumcu, 2019: 7-9). 6 aylık cezaevi sürecinde Türk solundan bağımsız bir yapılanma ve silahlı mücadele anlayışına uygun bir örgüt kurma hedefi belirleyen Öcalan, 27 Kasım 1978’de “Bağımsız, Birleşik ve Sosyalist Kürdistan” mottosu ile PKK’nın (Kürdistan İşçi Partisi) kuruluşunu ilan etmiştir (Öcalan, 1993: 116).
Sosyalist bir Kürdistan tasavvuru ile yola çıkan Abdullah Öcalan, Sovyetler Birliği’nin yıkılışına kadarki süreçte İslam dinini sömürgeciliğin araçsal bir öğesi olarak görmüştür (Öcalan, 1993). Ayrıca “Yukarıda Tanrı olsaydı, beni yine yanlış yola sevk edecekti. Allah da Kürtler için yeterli değildir. Kürtleri şaşırtıyor. Kürtlerin Allah’ı onları yanlış yola sevk ediyor. Bunun için ben kendi kendimin tanrısıyım” (Öcalan, 2003: 153) ifadesi ile de Tanrı ve din mefhumuna yaklaşımını göstermiştir. Fakat Soğuk Savaş döneminin bitişi ile Öcalan, Kürt milliyetçiliğine ve dini söylemlere ağırlık vermeye başlamıştır.
PKK’nın çıkışı ile İslamiyet’in çıkışı arasında büyük benzerlikler olduğunu, ayrıca kendisinin de peygamber gibi hitap ettiğini ve konuştuğunu ifade etmiştir (Öcalan ve Küçük, 1993: 100). Türkiye’den kaçışını Hz. Muhammed’in hicretiyle özdeşleştiren Öcalan, örgüt militanı ile bir görüşmesinde de Mehdi bekleyenlerin hayallerini canlandırdığını belirtmiştir (Birand, 1992: 111). 1990’lı yıllarda Abdullah Öcalan; Yurtsever İmamlar Birliği, Kürdistan Mollalar ve İmamlar Birliği gibi oluşumlar kurarak toplumsal tabanını genişletmeye çalışmıştır.
Ocak 1995’teki PKK’nın 5. Kongresi’nde Soğuk Savaşın noktalanmasına uygun değişikliklere gidilmiştir. Bu kongrede, klasik komünist terminoloji tüzükten çıkarılmış, genel sekreterlik yerine genel başkanlık oluşturulmuştur. Ayrıca örgüt amblemi değişmiş, orak ve çekiç örgüt flamasından çıkarılmıştır. Komünist sembollerin yerine etnik Kürtçü semboller kullanılmaya başlanmıştır. Dolayısıyla sosyalizmin son bulması halinde hayvanlaşmanın başlayacağını ifade etmesine karşın Öcalan (1998: 30), değişen konjonktüre ve yaşanılan başarısızlıklara göre tezlerini ve düşüncelerini değiştirmekte zaman kaybetmeyeceğini bir kez daha göstermiştir.
Öcalan’ın fikirsel serüvenindeki ani ve keskin manevralar, 15 Şubat 1999’da Nairobi’de yakalanarak Türkiye’ye getirilmesi ile doruk noktasına ulaşmıştır. Abdullah Öcalan yapılan ilk sorgularında hiçbir zaman Türk düşmanlığı yapmadığını, anne tarafından Türk olduğunu belirtmiş (Öcalan, 2001), Türkiye’den ayrılmayı istemediklerini, Kürtler ile Türklerin etle tırnak gibi olduklarını ifade etmiş ve bu ifadelerinin hapis şartları gereği taktik hamleler olarak yorumlanmamasını talep etmiştir (Öcalan, 1999a: 10).
“Sosyal ve siyasal haklar anayasa ile güvence altındadır. Bu haklar kullanılmıyorsa bu devletin suçu değildir. Kürtler için Anayasal haklar talep etmenin hiçbir anlamı yoktur” (Marcus, 2009: 377) açıklamaları ile PKK’nın kuruluş kavramlarını reddeden Öcalan, temel hedeflerinin Kürdistan’ı kurmak değil, ortak anavatanda Demokratik Cumhuriyet konsepti altında yaşamak olduğunu aktarmıştır (Öcalan, 1999b: 11-13).
İmralı’daki ilk döneminde Leslie Lipson’ın (1984) Demokratik Uygarlık kitabından etkilenerek Demokratik Cumhuriyet tezini öne süren Öcalan, “Çözüm ne ayrı devlet, ne inkâr, ne askeri seferlerdir; Demokratik Cumhuriyetin her konuda eşit hak sahibi özgür yurttaşlarının bilinçli örgütlü tercihidir. Bu da ayrılık değil, gerçekten kardeşçe birliktelik, bunun için tüm haklardan ortak yararlanmadır… Gerçek bir demokrasi ayrı bir devletten de, federasyondan da daha değerlidir” (Öcalan, 2001b: 172) ifadeleri ile PKK’nın kuruluş hedefinden vazgeçtiğini deklare etmiş, bununla birlikte sorgu ifadelerinden de farklılaşmıştır.
Abdullah Öcalan’ın “tek devlet altında kardeşçe yaşam” tezi, anarşist gelenekten gelen Murray Bookchin’in (2014; 2017) düşünceleri ile tanışmasından sonra tekrar değişmiştir. Yalnızca Türkiye’deki Kürtlerin değil İran, Irak ve Suriye’deki Kürtlerin de dâhil olacağı “dört parçalı demokratik konfederalizm” tezi yeni hedef olarak ortaya çıkmıştır (Öcalan, 2004). Fakat kısa süre sonra demokratik konfederalizm tezi de kent merkezli demokratik özerklik tezine eklemlenmeye başlamış, bu doğrultuda KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) modeli oluşturulmuştur.
2007’deki KCK ilanının, Abdullah Öcalan’ın; kent merkezli, eşitlikçi, ekolojik, sınıfsız, demokratik, cinsiyet özgürlükçü ve devletsiz yeni paradigma temelinde oluşturulduğu iddialarına karşın, KCK Sözleşmesi’nin (2007) maddelerinden yasama-yürütme-yargı erklerinin düzenlendiği bir ulus devlet modelinin inşa edilmeye çalışıldığı görülmekte, neredeyse her maddede kendine yer bulan etnik temel vurgusu, eşitlikçi ve sınıfsız toplum mottolarını boşa çıkarmaktadır. Dolayısıyla Öcalan’ın tezi ve fikirleri ile pratikleşen yansımalarının örtüşmediğini ifade edebiliriz.
Sonuç olarak HDP eski eş başkanlarından Sezai Temelli’nin HDP üniversitesinin rektörü olarak resmettiği ve üniversite öğrencilerinin okumasını istediği Abdullah Öcalan’ın fikirlerini ve tezlerini incelediğimizde, zıtlıkların giriftleştiği kompleks bir tablo görmekteyiz. Çocukluk ve lise dönemlerinde asker olma hedefini antikomünizm eğilimleri ile birleştirmeye çalışan Öcalan’ı mı? Okuduğu bir kitap sonucunda sosyalist olan ve din olgusunu arkaik bir ajan kurum olarak resmeden Öcalan’ı mı? Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra kendisini İslam peygamberi ile özdeşleştiren ve İslam açılımı yapan Öcalan’ı mı? Temel hedefi ayrı bir ülke kurmak olan ama yakalandıktan sonra devlete isyan etmenin hata olduğunu ifade eden Öcalan’ı mı? Ortak anavatanda kardeşçe yaşama isteğini dile getiren fakat bu tezinden de vazgeçerek demokratik özerklik hedefini ortaya koyan Öcalan’ı mı? Ekolojik paradigmaya vurgu yapan ama ormanlara yönelik sabotaj talimatlarını veren Öcalan’ı mı okumalıyız? Abdullah Öcalan’ı okumak, ama hangisini?
Yunus KARAAĞAÇ
Kaynakça
Birand, M. A. (1992). Apo ve pkk. Milliyet Yayınları.
Bookchin, M. (2014). Kentsiz kentleşme: yurttaşlığın yükselişi ve çöküşü. Çev. B. Özyalçın. Sümer Yayıncılık.
Bookchin, M. (2017). Toplumsal ekoloji ve komünalizm. Çev. F. D. Elhüseyni. Sümer Yayıncılık.
KCK Sözleşmesi. (2007). Koma civakên kurdistan sözleşmesi. Erişim Adresi: https://docplayer.biz.tr/56583487-Koma-civaken-kurdistan-sozlesmesi.html (Erişim Tarihi: 01.12.2021).
Kürkçü, E. ve Duran, R. (1995). Diriliş tamamlandı sıra kurtuluşta. Weşanên Serxwebûn.
Lipson, L. (1984). Demokratik uygarlık. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Mezopotamya Ajansı. (2021). Temelli: Gençlerin Öcalan’ı okuması lazım. Erişim Adresi: http://mezopotamyaajansi35.com/genclik/content/view/153897 (Erişim Tarihi: 30.11.2021).
Mumcu, U. (2019). Kürt dosyası. Uğur Mumcu Araştırmacı Gazetecilik Vakfı Yayınları.
Öcalan, A. & Küçük, Y. (1993). Kürt bahçesinde sözleşi. Başak Yayınları.
Öcalan, A. (1993). Kürdistan devriminin yolu (manifesto). Weşanên Serxwebûn
Öcalan, A. (1996). Devrimin dili ve eylemi. Weşanên Serxwebûn.
Öcalan, A. (1998). Sosyalizmde ısrar insan olmakta ısrardır. Weşanên Serxwebûn.
Öcalan, A. (1999a). Declaration on the democratic solution of the kurdish question. Mesopotamian Publishers.
Öcalan, A. (1999b). Kürt sorununda demokratik çözüm bildirgesi. Mem Yayınları.
Öcalan, A. (2001). Sümer rahip devletinden demokratik uygarlığa (aihm savunmaları cilt 2). Mezopotamya Yayınları.
Öcalan, A. (2002). Özgür yaşamla diyaloglar: 1995-1998 çözümlemeleri. Çetin Yayınları.
Öcalan, A. (2003). Sanat, edebiyat ve kürt aydınlanması. Çetin Yayınları.
Öcalan, A. (2004). Bir halkı savunmak. Azadi Matbaası.