AIPAC 2012 konferansı sonrasında İsrail ile ilişkilerini İran konusunda düzeltmeye çalışan Beyaz Saray yönetimi diğer yandan seçimlere aylar kala petrol fiyatları ile başı dertte. ABD’de yükselen mali kriz sonrasında gelen Occupy Wall Street gösterileri ile dünya kamuoyunda duyulmaya başlamıştı. Yapılan gösteriler sonrasında ‘tutukluluk ve yükselen işsizlik’ konusunda eleştiri alan Obama’nın Kasım 2012 de yeniden başkan seçilmesi için üzerinde durduğu ve Romney’nin yükselişine karşı da eli kolu bağlı olarak izlediği işsizlik oranında artış gelmekteydi.
Yapılan düzenlemeler ve son kamuoyları araştırmaları gösteriyor ki Obama yönetiminin işsizlik ve tüketici endeks verileri karşısında yüzleri güldüren durumu ekonominin geçmişe nazaran iyi seviyelere çekilmesi ve işsizlik oranında düşüş gelmektedir. ABD’de tüm bunlar yaşanırken başkanlık seçimlerine kadar olan süreçte etkilenecek bir diğer durum ise hızla yükselen petrol fiyatlarıdır. Özellikle son aylarda ciddi anlamda uygulanan zamlar ABD yönetimini zorlamaktadır. ABD’deki petrolün bu kadar oynamasının nedeni elbette vergiler değil. Öte yandan ABD yönetimi diğer Avrupa ülkelerinde olduğu gibi petrole yüksek vergi uygulayan bir devlette değil. Bu sebeple dünya petrol fiyatlarında yüksek dalgalanma da ABD’nin etkilenmesi çok düşük miktarda gerçekleşmektedir. Petrol fiyatlarındaki artış ABD’de seçim yarışına girecek başkan adayları için artık üzerinde durulması gereken önemli konulardan birisi. AIPAC 2012 zirvesiyle İsrail’in İran’a müdahalesini ön gören açıklamalar her ne kadar seviyeli bir düzeyde dış politik argüman oluştururken ABD için olası bir müdahale petrol varil fiyatının artması anlamı taşımakta. Bu sebeple yaklaşan seçimler ve İsrail’in İran ile olan ilişkilerinde diplomatik seviye çekilmesi Obama yönetimi için çok daha az kayıp ile bunun atlatılması olacaktır. Petrol fiyatlarında artışın somut örneğini geçtiğimiz aylarda Hürmüz Boğazında yaşanan mücadelede görmek mümkün olacak. İran’ın olası bir boğaz kapatma operasyonu Amerika’nın dış politikasının Körfez’de var olan ikilemlerinden birini oluşturuyor. Diğer yandan İran’a yapılan petrol ambargosunun yanı sıra İran ile Türkiye, Hindistan, Pakistan ve Çin gibi küresel ve bölgesel aktörlerin petrol alış-verişi yapması ABD’yi bu anlamda zora sokarken, İran’ında uluslararası alanda elini güçlendiren bir diğer unsur olarak yer almaktadır. İran konusunda hem kendi iç politik faktörleri hem de İsrail arasında kalan ABD’nin bir sonraki adımı İran’ın bu mevzide tutulması olacaktır.
İran’a yönelik ‘yumuşak tavır’ toleransı kalmayan Beyaz Saray’ın bu tutumunda değişiklik beklenmiyor. Ancak İsrail’in İran’a olası saldırısı da ABD’yi tedirgin eden olaylar arasında üst sıralarda yer alıyor.
Emrah USTA
Kocaeli Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü