La Belle Verte (1996)

Yapım Adı: La Belle Verte

Yapım: 1996 / Fransa

Yönetmen: Coline Serreau

Tür: Komedi / Bilim Kurgu

Coline Serreau’nun senaryosunu kaleme aldığı, yönetmenliğini yaptığı, müziklerini bestelediği ve dahi rol aldığı La Belle Verte filmi, 1996 senesinde seyirciyle buluşmuş 99 dakikalık bir Fransız komedi ve bilim-kurgu yapımıdır. Colin Serreau’dan başka Vincent Lindon, Marion Cotillard, Paul Crauchet gibi oyuncular filmin oyuncu kadrosunda yer almaktadır. Fransa ve Avustralya’da çekimleri gerçekleştirilen La Belle Verte’nin yapımcılığını Alain Sarde ve filmin kurgusunu ise Catherine Renault üstlenmiştir. 

Yapımın söz konusu alana ne kadar dahil olduğu tartışmaya açık olmakla birlikte bilhassa postmodern dünyanın başta siyasi olarak sosyal ve iktisadi hususlardaki sorunlarına işaret etmesi filmin en dikkat çekici niteliğini oluşturur. Bu halde film ön planda protagonist Mila’nin Paris sokaklarındaki maceralarını izleyiciye aktarmaktayken arka planda ise Mila’nın iç sesi ve çeşitli antogonistler ile diyalogları vasıtasıyla temel olarak postmodern dünyanın sorunlarına karşılaştırma metoduyla kendi çözümlerini sunmaktadır. Karşılaştırmanın bir tarafında Soğuk Savaş sonrası çok kutuplu postmodern Dünya yer almaktayken diğer tarafında ise kozmosun neresinde olduğu belli olmayan Mila’nın ütopik gezegeni yer almaktadır. 

Mila’nın gezegenindeki enternasyonal toplum tarihsel süreç içerisinde ilkel, köleci, feodal ve kapitalist evreleri geçirerek en basit haliyle ülkeler dahilindeki sınıf çatışması ve dahi haricinde ülkeler arasındaki güç mücadelelerinden doğan sıcak çatışmalar gibi katastrofik olaylar zinciri neticesinde köklü bir dönüşüm geçirir. Bu dönüşüm neticesinde Mila’nın gezegeninde toplum, açıkça olmasa dahi anarko-natürist ve liberteryen sosyalizm eğilimlere sahip egalitarian komünler halinde yaşamaya başlayarak yeni bir toplumsal safhaya geçer. Burada kolektif bilinç egemen pozisyonda olarak siyasal, sosyal, dini ve iktisadi kurumlar yoktur ve bireyler birbirlerine sosyal anlaşma ile değil doğal hukuk ile bağlanmışlardır. Dolayısıyla devlet ve bürokrasinin de var olmadığı bu toplumda hiyerarşi de herhangi bir noktada mevcut değildir. Ancak yılda bir kere olmak üzere komünler toplanarak gerçekleştirdikleri toplantılarda birbirleriyle yıllık üretimlerindeki artı değerlerini, belirli bir karşılık beklemeden mübadele eder ve çeşitli hususlarda ortaklaşa kararlar alır. Bu toplumda tarımsal üretim ile buna bağlı küçük el zanaatları ana iktisadi uğraşları oluşturur ki bu uğraşlar üzerinden mübadele değerli mal üretimi ile meta fetişizmi yukarıda bahsedildiği üzere mevcut değildir ve üretim kendine yeter bir halde sürdürülmektedir. Ancak bu noktada ifade etmek gerekir ki Mila’nın toplumunda bilgi üretiminin yüksek düzeyde olmasına karşın tarımsal üretim temel olarak toplayıcılık esasına dayalı gibi gözükmektedir. Bunun nedeni üretilen bilginin üretim kapasitesi, çeşitliliği, verimliliği vb. gibi hususlar üzerinde kullanılmaması yahut tam tersine düşük bir ihtimal de olsa bu yönde hiç bilgi üretiminin gerçekleştirilmemesi olabilir. Dikkat çekici unsurlardan birisi de kültürün aktarılması meselesidir. Bu toplumda deneyim ile kültürün gelecek nesillere aktarılması yazı vasıtasıyla değil, gelişmiş beyin kapasitesi, buna bağlı geliştirdikleri telepatik iletişim biçimi ve bilgi üretim yöntemi ve dahi bunun yanında bireylerin uzun yaşam sürelerinin de tesirli olduğu bir nevi sözlü gelenekle gerçekleştirilir. Bu halde, gelen yeni nesillerin eğitiminde kullanılan telepatik ve sözlü eğitim dahilinde en önemli yeri ileri matematik eğitiminin tutması ilginç bir durumu ortaya çıkarır. Bununla birlikte Mila’nın toplumunda telepatik yahut klasik iletişim biçimi olarak matematik dili, ana dil konumunda olup olamayacağı sorusu ortaya çıkar. Dikkat çekici bir diğer husus ise anarko-natürist ve egalitarian bu toplumun, Mila ile oğullarının Dünya’daki faaliyetlerinden de anlaşılacağı üzere bireysel özerkliğe saygı göstermemesidir. Mila’nın toplumu her ne kadar kendi dahilinde egalitarian esaslara sahip olsa da yoz, kirli ve yaşanılamaz gördükleri Dünya’da bireylerin özerkliğine müdahale etmekten de asla kaçınmamakta, niceliklerinin bir önemi olmadığı halde kendi istekleriyle bireylerin yaşam biçimleri ile kişiliklerini değiştirme hakkını kendilerinde görmektedirler. Müdahaleciliğe verilebilecek en önemli örnek açık ara üstün bir yaşam formu olarak Mila’nın toplumundan olan İsa’nın Dünya’ya ziyaretinin yaratmış olduğu son derece yüksek tesirlerdir. Bu müdahalecilik eko-faşizm olarak adlandırılacak düzeyde olmamakla birlikte bunun ister istemez düşünülmesine de neden olacak düzeyde bulunmaktadır. 

Şimdiye kadar söylenenlerden hareketle Coline Serreau’un La Belle Verte filminde genel olarak postmodern Dünya’daki yüksek nüfus ve artan kentleşme, işlevsiz bürokrasi, endüstrileşmenin yarattığı iklim krizi gibi çevre sorunları, Soğuk Savaş sonrası bilhassa Bosna İç Savaşı’nda görüldüğü üzere Avrupa’da ortaya çıkan kimlik ve aidiyet krizi ile istikrarsız siyasi, sosyal ve iktisadi ortam gibi pek çok sorunları ele almaya çalıştığı söylenebilir. Bunlarla birlikte bireyin kapitalist toplum içerisinde var olabilme daha doğrusu kabul görebilme mücadelesinde yaşadığı kişisel dilemmalar ve buhranlara da değinmiştir. 

Üzerinde durduğu bu sorunların çözümlerini ise temel olarak işaret ettiği anarko-natürist ve liberteryen sosyalizm ilkelerinde gördüğü açıktır. Ancak bu sorunları ele alış biçimi kadar bu sorunlar için ortaya koyduğu çözümler de son derece yüzeysel ve elbette ki ütopik kalmıştır denilebilir. Bu halde La Belle Verte filminin 1990’lı yılların Fransa’sında net bir şekilde görülen “kafa karışıklığı” ile siyaseten “yönelim krizi”nin yansımalarından birisi olduğu açıktır. 1990’lı yılların Fransasındaki bu karışıklıklar ve krizler bilhassa Soğuk Savaş’ın bitmesinden sonra ortaya çıkan yeni enternasyonal düzende Fransa’nın konumlandığı pozisyon ve dahi yıllarca ülkede egemen olmuş güvenlikçi politikalar ile yine Fransız siyasetinin bu yeni düzende genel karakteristiğini belirleyecek neoliberalizm ve sosyal demokrasi üzerinden yürütülen uzun tartışmalara genel olarak bağlanabilir. 

Ali Erdoğan DAVULCUOĞLU

Sosyoloji Çalışmaları Staj Programı

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Srebrenitsa Soykırımı Mahkumu Radislav Krstic’in Mektubu

Srebrenitsa’da soykırımın desteklenmesi ve yardım edilmesi suçundan Lahey’de 35...

Trump’ın Ukrayna’da Batı/NATO Barış Gücü Planına Yönelik 10 Engel

Andrew Korybko 10 Obstacles To Trump’s Reported Plan For Western/NATO...

Türkiye-AB İlişkilerinde Kırılma Noktası: AK Parti Döneminde Yaşanan Gelişmeler ve Güncel Durum

Dr. Aziz Armutlu Giriş: Türkiye AB İliskileri Türkiye ile Avrupa Birliği...

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...