Dünyadaki küresel mali krizin etkilerinin en şiddetli şekilde görüldüğü bölgelerden birisi olan AB’de kriz gittikçe derinleşiyor ve daha içinden çıkılmaz bir hal alıyor. AB’deki krizin en çok hissedildiği ülkelerin başında ise kuşkusuz Güney Kıbrıs Rum Kesimi geliyor. Özellikle son günlerde ülkenin bankacılık sektöründe yaşanan ciddi krizler, ülkeyi derinden sarsmak bir yana, adeta ileriki günlerde gerçekleşebilecek olası bir iflasın habercisi durumundadır.
Bu sıkıntılı süreçte GKRK’ni asıl tedirgin eden durum ise, Rusya ile olan ciddi boyuttaki ekonomik ilişkilerde yaşanması olası sıkıntıların ülke için daha da içinden çıkılmaz sonuçlar doğurabileceği ihtimallerinin olması. Çünkü kredi derecelendirme şirketlerinin raporlarına göre Rusya’nın GKRK’deki off-shore hesaplarında yaklaşık olarak 50 Milyar dolar yatırımı bulunuyor ve Rusya bu derin krizden en az zararla çıkmanın planlarını yaparken diğer taraftan da boş durmuyor ve adanın içerisinde bulunduğu mali krize ayrıca eğiliyor. Özellikle AB’nin önerisi olan ve mevduatlara vergi getiren kurtarma planının Rum meclisinde veto edilmesinden sonra GKRK Maliye Bakanı M.Sarris’in Moskova ziyareti, Rusya ve GKRK arasındaki ekonomik ilişkilerin önem boyutunu bir kez daha göz önüne serdi. Özellikle V. Putin’in adadaki Rus yatırımlarının geleceği için Rum lider N. Anastasiades’ten garanti istemesinin ardından gerçekleşen bu ziyaretin altındaki bir diğer sebep ise Rumların 2011 yılında Rusya’dan aldığı ve 2016 yılında ödemesi gereken kredinin vadesini 5 yıl daha uzatmak ve kredi faizini olabildiğince aşağıya çekme taleplerini bildirme niyetleridir.
Rum Kesimi’ndeki kriz Ruslara göre daha içinden çıkılmaz hale geldiği takdirde Rusya ve diğer bölgelerdeki olası krizlere yol açabilir. Bu sebepten dolayı Rusya’nın devlet olarak GKRK’deki krize müdahil olma fikrine Rus özel sektöründeki oligarklardan da destek geliyor. Bu durum da zaten hali hazırda Rum Kesimi’nde ciddi bir yatırımı olan Rusya’ya krizden faydalanarak adayı ekonomik açıdan kendisine daha fazla bağlama fırsatını sunuyor ve Rusya bunu hiçte geri çevirecek gibi görünmüyor. Çünkü ada Ruslar için off-shore hesaplarının yanı sıra başka sebeplerden dolayı da önem arz etmektedir. Rum Kesimi silah ticareti ve istihbarat çalışmaları açısından Rusya için bir üs olmasının yanı sıra Rus mafyasının da kara para akladığı en ciddi yerlerden biri olması açısından ciddi önem arz etmektedir. Özellikle geçen yıl Rusya’dan Suriye’ye silah ve mühimmat taşıyan Rus kargo gemisinin AB’nin Suriye’ye silah ambargosu çerçevesinde Rum limanına çekilmesi ve rotasının değiştirilmesi şartı ile serbest bırakılmasına rağmen silahların Tartus limanına ulaşması durumu en iyi şekilde özetlemektedir. Rusya ve GKRK arasındaki bu sıcak ilişkiler AB’yi derinden rahatsız etmesine rağmen, Rusya AB’ye Rum Kesimi üzerinden asıl darbesini en iyi bildiği yol olan enerji meselesi üzerinden, Gazprom vasıtası ile vurmanın planlarını yapıyor. Çünkü Rumların iflası önlemek için Ruslardan istediği ek kredi görüşmelerinde Akdeniz deki doğalgaz rezervlerinin Gazprom’a devrini içeren maddelerinde bulunduğu sözleşmeler olduğu dedikoduları şimdiden Rus basınında yankılanmaya başladı bile.
Sonuç olarak bakacak olursak, Rusya Rumların istediği ek kredi konusunda her ne kadar süreci yavaştan alıyor olsa da Rum Kesimi ve adadaki Rus yatırımları Rusya için hatırı sayılır önem arz etmektedir. Özellikle yukarıda belirtmiş olduğumuz yatırımların yanı sıra önemli olan diğer hususlar ise, gerek mevcut uluslararası siyasi konjonktür gerekse de Rusya’nın yeni Akdeniz stratejisi açısından Rum Kesimi’ni önemli kılmaktadır. Bu sebeplerden dolayı da büyük olasılıkla Rusya yapacağı müdahaleler ile adanın iflas etmesini engelleyecektir. Fakat Rusya böyle bir yükün altına istediği karşılığı almadan kesinlikle girmeyecek gibi gözüküyor. Bu süreçte özellikle Rumların keşfinden bu yana gelecekleri açısından önemle bel bağladıkları doğal gaz rezervlerinin Gazprom’a devrini içeren sözleşmelerin mevzu bahis olması ise Rusya’nın bu arzusunu belgelemektedir. Söz konusu doğal gaz rezervlerinin Gazprom’a olası devri ise Rum Kesimi’nden ziyade orta ve batı Avrupa ülkeleri için beklenmeyen ve çok ağır bir darbe olacaktır. Çünkü keşfedildiği günden beri AB ülkelerine içten içe derin bir nefes aldıran bu rezervlerin, AB’nin gaz ithalatında bağımlı olduğu ve bu rezervler sayesinde bağımlılığını azaltmayı planladığı Rusya’nın eline geçmesi demek ise tek kelimeyle AB için bir felaket olacaktır. Şayet, olası ihtimal çerçevesinde Rum Kesimi’nin iflasının Rusya tarafından söz edildiği gibi Gazprom vasıtası ile engellenmesi demek Rum Kesimi’ndeki iflas söylentilerine son noktayı koyabileceği gibi aynı zamanda da birçok alanda fikir birliğine ulaşamamış ve meşruiyeti sorgulanan AB’nin de birlik serüveninin sonuna koyulmuş bir nokta olabilir. Çünkü günümüz uluslararası siyasetindeki gerek bölgesel gerek ise küresel güvenlik algılarının enerji kaynaklarının stratejik önemi üzerine kurulmuş olması, bahsi geçen durumların doğurabileceği her türlü sonucun en kesin kanıtıdır.
Uğur Ertaş
TUİÇ Avrasya Çalışmaları Merkezi Direktörü
Twitter: UghurErtash