TUİÇ China Academy stajyerlerinden Fatma Büşra Bozok’un, Türkiye- Çin Halk Cumhuriyeti İş Adamları Dostluk ve Dayanışma Derneği (TÜÇİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Kemal Koçak ile Antalya’da bir söyleşi gerçekleştirdi.
Bize biraz kendinizden ve çalışma hayatınızdan bahsedebilir misiniz?
1947 Ocak doğumluyum. Ankara’da Almanların kurduğu Yapı Enstitüsü’nde, inşaatçılığı temelinden okudum.1973’te inşaat mühendisliğinden mezun olup, şantiye şefliği, kontrol mühendisliği ve müteahhitlik yaptım. Sanayi ve İşadamları Dernekleri’nin faaliyetlerinde yer alıp, 1978-1988 yılları arasında da Konya ve Ankara’da akademisyenlik yaptım. Çok sevdiğim Antalya’ya kamu sektöründe çalışmak için yerleştim ve1992-1998 arasında turizm adına, sahildeki yat limanlarından iç-dış hatlar terminalinin yapılmasına kadar katkıda bulundum.
Kamuda 30 yıl çalıştıktan sonra İngiltere’den gelen bir teklif üzerine özel sektöre yöneldiğimde, Çin ile tanışıklığım bu dönemde oldu. Ayrıca bir Sivil Toplum önderi olarak, Türkiye’de ilk defa yaklaşık 110 Dernek ve Vakıf Başkanlarından oluşan adeta bir üst federasyon olan “Antalya Gönüllü Sivil Toplum Kuruluşları Güç Birliği Platformu” Antalya’da kurduk. Bu platformda 5 kişilik kurucu yürütme kurulu üyesinden birisi olarak görev yapmaktayım. Üniversite öğrencilerine burs veren bir vakfın şube başkanlığını yapıyorum.
Bütün bunların yanında Antalya Kent Konseyi, Antalya İnşaat Mühendisleri Odası Komisyonlarında da aktif üye olarak görev yapmakta ve toplumumuza yararlı hizmetlerde bulunmaktan oldukça zevk almaktayım. Aslında bugün Batılı ülkelere bakacak olursak bir ferdin en az 7-8 sivil toplum kuruluşuna üye olup işlerinin yanında oralarda da projeler ürettiklerini görürüz. Aynı performansı ülkemin güzel insanları niçin yapmasın? Ben buradan yediden yetmiş yediye tüm insanlarımızı sivil toplum kuruluşlarına üye olmalarını ve bu mutluluğu yaşamalarını tavsiye ediyorum.
TÜÇİAD (Türkiye ve Çin Halk Cumhuriyeti İşadamları Dostluk ve Dayanışma Derneği)’ı kurma fikri nasıl oluştu?
Türkiye’ye getirilen bazı düşük kaliteli Çin ürünlerinin negatif algısından dolayı, hem Türk hem de Çinli yetkililer bu durumdan rahatsızdı. Ülke olarak bu kötü gidişatı telafi etmek amacı ile kötü mal getirenlerin aksine daha ciddi ve güvenilir iş adamlarımızı örgütleyip, güç birliği kurarak, eski İpek Yolu ticaretini canlandırmayı hedefledik. Sadece Çin’den almak yerine Çin’e de mal satmayı ve diğer Batılı iş adamlarının yaptığı gibi Çinlilerle işbirliği yapmayı amaç edindik. Birlikte üretip, birlikte dünyaya satmayı, bir bakıma KAZAN-KAZAN prensibini benimseyen iş adamlarımızı bir çatı altında buluşturmayı amaçladık. Çin Büyük Elçiliğimizin de teşviki ile Çin’de diplomat olarak görevlerde bulunmuş ve yurda dönmüş olan Hong-Kong, Pekin ve Şangay da eski Ticaret Baş müşavirlerinden oluşan kurucularımızla TÜÇİAD kuruldu.
Peki derneğinizin Türkiye için misyonu nedir?
Türk ve Çin Halk Cumhuriyeti üye iş adamları arasında iletişimi kurarak, sorunsuz ve gelişen iş birliği sağlamak, iletişim ve danışmanlık konularında referans noktası olmaktır.
Çin’le ilişkileri her boyutta daha sağlıklı hale getirmek için iki konuya öncelik verdik. Birincisi Çin’le ilgili Türkiye’deki bütün kamu, özel kuruluş ve sivil toplum örgütlerini bir üst federasyon çatısı altında toplayarak güç birliği oluşturmak, ikincisi de bugün artık şehirlerimizin tamamında Çin’le direkt veya dolaylı ticaret yapan iş adamlarımıza faydalı olabilmek. Bu amaç doğrultusunda belirli illerin ticaret odaları ile temasa geçerek o ilin ve ya da şehrin, güvenilir simalarına temsilcilikler vererek İşadamlarımızın örgütlü bir şekilde doğru ticaret yapmalarına destek olmaya çalışmaktayız. Aynı zamanda Çin’in bazı şehirlerinde güvenilirliğini kanıtlamış Üyelerimize de temsilcilikler vererek orada da üyelerimizin daha sağlıklı ilişkiler kurmalarına yardımcı olmaya çalışmaktayız. Bu temsilcilerimiz uluslararası danışmanlık yaptıkları için ofislerinde hukukçusundan ticaretçisine kadar kadroları ile hem Türk ve hem de Çin yasalarının günün gelişen koşullarını takip ederek işadamlarımızın sıkıntı çekmeden ticaret yapmalarına yardımcı olmaktadırlar.
TÜÇİAD olarak biraz faaliyetlerinizden bahsedebilir misiniz?
Kuruluşumuzdan bugüne kadar Çin diline ağırlık vermeye çalıştık. Milli Eğitim Müdürlüğü ile protokol yaparak Halk Eğitim Merkezi’nde Çince kursları başlattık. Kültür Müdürlüğü’yle protokol yaptık ve Çince bilen üyelerimizle Çin’den gelen kültür heyetini, özellikle Pekin Operasını ve Tiyatrosunu Antalya’da sahneledik. Antalya olarak Haikou ve Kunming şehirleriyle kardeş şehir olduk. Çin’de Haikou ve Antalya kardeş şehir parkını törenle açtık. Nanjing ile Muratpaşa’yı kardeş şehir yaptık. Ayrıca eski valimizle Çin’e giderek, Shandong Eyaleti Ticaret odasıyla TÜÇİAD olarak iş birliği protokolü imzaladık. Çin Uygur heyetini ağırladık. Çin’e talepler oldukça iş adamlarımızı ve dostlarımızı götürüyoruz. Çinliler heyetler hâlinde Derneğimizi ziyaret ediyorlar.
Çeşitli üniversitelerde “Büyüyen Çin Küçülen Dünya” başlıklı seminerlerin yanında, İstanbul Tüyap’ta geçtiğimiz baharda bir fuar şirketiyle işbirliği yaparak yaklaşık 250 Çinli firmanın katıldığı Çin fuarını başarı ile tamamladık. Turizm, ticaret, kültür yani birçok alanda Çin’le ilişkileri arttırmaya çalışıyoruz. Basında adımızın “kötü Çin malı getiren iş adamlarına karşı kurulmuş dernek” olarak geçtiğimizi görüyoruz. Sadece mal almak yerine, onların ucuz girdilerini kullanarak birlikte üretip, Batılı ülkelerin yaptığı gibi dünyaya mal satmak gibi bir ulvi görevi, iş adamlarımıza yönlendirmeye çalışıyoruz.
Ayrıca, her ay ”Bir üye İş yerinde akşam beş çayı” sloganı ile sırayla üyelerimizin neler yaptıklarını yerinde görmek ve kaynaşmalarını sağlamak üzere üye ziyaretleri yapmaktayız.
Sizce Çin’e yatırım yapmak isteyen iş adamlarımız nelere dikkat etmeli?
Sağlıklı ticaret iletişimi için o ülkenin kültürünü iyi bilmek gerek. Bir ülkenin kültürünü anlayabilmek için önce dilini öğrenmemiz gerek. Çin dili eğitiminin yaygınlaşması gerektiğini düşünüyorum. Biz her ne kadar üniversitelerde bunu vermeye çalışsak da, ağaç yaş iken eğilir düşüncesiyle; bunu, tabana; ilkokula, ortaokula ve liseye yaymaya çalışıyoruz. Bu doğrultuda Milli Eğitim ile temas hâlindeyiz, Çin’de 1,5 milyar insan tarafından konuşulan bir dil, hatta bir o kadar da dünyanın her tarafına yerleşmiş ve konuşan Çinlilerin olduğu dikkate alınırsa Çincenin önemi kendiliğinden ortaya çıkıyor. Ayrıca bu gün dünya da hiçbir kimse yoktur ki, Çin mallarıyla karşılaşmamış ve de kullanmamış olsun. Zira bu gün birçok üyemiz fabrikalarında ve işyerlerinde artık Batının çok pahalı makinaları yerine aynı kalitede olmasına rağmen çok daha ekonomik rakamlara mâl ettikleri Çin teknolojisini kullanmaktadırlar ve hiçbir sorunda yaşamamışlardır. Yani, Çin’de çok çok kaliteli mallar da üretilmektedir. Mühim olan doğru adamların yine doğru kişi ve firmalarla ilişki kurabilmeleri ve özellikle sözleşmelerini, her iki ülkenin günün gelişen yasa ve kurallarına uygun yapmalarıdır. Ama maalesef, Birçok insan, firmalar bize başlarına iş geldikten sonra başvuruyor. Biz bunu baştan iyi niyetle kullandık, bazı durumlarda yardımcı olduk ama bazıları sanki beklentimiz olacakmış gibi sorunu çözdükten sonra teşekkür dahi etmeden gittiler. Onun için artık sadece üyelerimize destek veriyoruz. Hem Çin, hem de Türk yasalarını bilen temsilciliklerimiz ve elçiliklerimiz sayesinde daha sağlıklı ilişki ve ticaret yapmaya ve yaptırmaya çalışıyoruz. Nitekim Çinlilerin güzel bir atasözü gibi altın kuralını çok beğenirim: “ÖNCE TANIŞIP DOST OLALIM, SONRA TİCARET KENDİLİĞİNDEN GELİR.”
Yani, önce “Güven” herkes için geçerli değil mi?Ayrıca iş adamlarımız, bu gün genelde Çin’le Ticarette doyuma ulaşmış belirli birkaç büyük şehre odaklanmış durumdalar. Oysa Çin’in daha başka bölgelerinde ve eyaletlerinde her türlü vergi, kira vb. kolaylıklar sağlayan muafiyetlerden de yararlanmak da mümkün.
Yakın gelecekte gerçekleştirmeyi düşündüğünüz projeleriniz var mı?
Şu an öncelikli olarak iş birliği protokolü imzalanması konusunda bütün kuruluşlarla iletişim halindeyiz. Bunun yanında Çin’deki eyaletlerde temsilcilikler açıyoruz, ikinci projemiz de şehirlerimizde temsilcilikler açmak olacak.
Son olarak gençlerin Çin’e yönelmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Biz ışık tutacağız, tecrübelerimizi yansıtacağız, gençler de yürütecek. Bu görevin gençlerin görevi olduğunu, tamamen içten gelen bir duyguyla söylüyorum. Bizim çabamız yeterli gelmiyor ama tecrübelerimiz var. Bu gün bu tecrübelere erişmemiz, zamanında bizim elimizden tutan büyüklerimizin sayesinde olmuştur. Onlara müteşekkiriz ki, bu vefa borcumuzun bedelini bizden sonrakilere tecrübelerimizi aktararak ödeyebileceğimizin bilinci ve sorumluluğunu taşımaktayız. Çince bilen ve ya okuyan bizden her türlü desteği alabiliyor. Zira insana yatırım en ulvi ve en faydalı yatırımdır.
Gençlerimize tavsiyem ”Dünyanın Organize Sanayi Bölgesi ” hâline gelmiş Çin’i ve Çinceyi önemsesinler.