Osmanlı’nın himayesinden ayrılarak kendi bağımsızlığı yolunda ilerleyen Arnavutluk, 1925 yılında amaçladığı bağımsızlığına ulaşmıştır. Enver Hoca’nın önderlik ettiği döneme kadar din konusunda herhangi bir kısıtlama görülmemesinin aksine bölge, din ile ilgili anlayışıyla ünlüdür. Enver Hoca’nın iktidara gelmesi ile ülkede din anlayışı baştanbaşa değişmiştir. Dini liderlerin ve inananların zulme uğrayıp idam edildikleri bir düzene evrilmiştir. Bütün bu yasaklamaların ve uygulamaların yanı sıra 1967’de ise resmi olarak dünya üzerinde ilan edilen ilk ‘ateist devlet’ olmuştur. Komünizmi benimseyen Enver Hoca’ya göre din dışarıdan gelecek ayrılıkçı hareketlere karşı zayıf bir nokta olarak gördüğü için ülke genelinde bütün bu din algısını değiştirmeye uğraşmıştır. Dini yasaklayarak ve ortadan kaldırarak ülkesine karşı yapılabilecek saldırıları etkisiz hale getirdiğini düşünmüş ve bu yolda dini engellemek adına çabalamıştır.
Enver Hoca Kimdir?
Enver Hoca 1908 yılında, Osmanlı toprakları içerisinde olan, günümüzde Ergir olarak bilinen Arnavutluk şehrinde doğmuştur (Ağırseven, 2015). Müslümanlığın mezhebi olan Bektaşi inanışlı ve kendilerine ‘Hoca’ soy ismini verilecek ölçüde dinlerine bağlı olan bir ailenin çocuğudur. İsmi de dönemin önemli paşalarından olan, İttihat ve Terakki liderlerinden Enver Paşa’ya olan sevgilerinden dolayı ‘Enver’ olarak koyulmuştur (Özkan, 2012). Eğitimine yaşadığı şehirde başlayan Hoca, lise eğitimini Korça’da bir Fransız lisesinde tamamlamıştır. Lisede siyasi fikirler edinmeye başlamış ve üniversite döneminde gittiği Fransa’da komünist bir yayında yazmaya başlayarak aktif siyasete başlamıştır. İlerleyen süreçte Brüksel’de eğitimine devam ederken Arnavutluk Başkonsolosluğu’nda çalışmaya başlamış ve dönemin Arnavutluk Kralı olan Ahmet Zogo karşıtı faaliyetler sürdürmüştür. 1930lu yılların ortalarında ülkesine geri dönmüş ve Fransızca öğretmenliğine başlamıştır. Fakat 1939’da İtalya’nın Arnavutluk’u işgal etmesiyle öğrencilere komünistliği empoze ettiği sebep gösterilerek öğretmenliğine son verilmiştir (Ağırseven, 2015). Hayatına başkent Tiran’da tütün dükkânı açarak devam eden Hoca, dükkânını siyaseti için bir toplantı merkezi haline getirmiştir. Kasım 1941’de Tiran’da farklı komünist gruplar birleşerek Arnavutluk Emek Partisi kurulmuş ve liderleri de Enver Hoca olmuştur (Özkan, 2012). 11 Ocak 1946’da ise Arnavutluk’ta yönetimin başına geçmiş, ülkeyi 40 yıl yönettikten sonra 1985 yılında kalp krizi sebebiyle hayata gözlerini yummuştur.
Arnavutluk Kısa Tarihi
Uzun bir süre Osmanlı İmparatorluğu hâkimiyetinde olan Arnavutluk, Osmanlı’nın Balkanlar’daki etkisini giderek kaybetmesiyle birlikte 1912 yılında resmi olarak bağımsızlığını kazanmıştır (Taşçıoğlu, 2011). Osmanlı’nın himayesinden çıkan Arnavutluk’un resmiyette bağımsız olsa da fiili olarak tam anlamıyla bağımsızlık kazandığını söylemek doğru olmaz çünkü I. Dünya Savaşı esnasında komşu ülkelerinin neredeyse hepsi tarafından işgale uğramıştır. 1925 yılında Ahmet Zogo tarafından kurulan Cumhuriyet’in ardından, Zogo birkaç yıl sonra 1928’de kendini kral olarak ilan etmiştir (Ağırseven, 2015). İtalya’nın desteğini kullanarak kendine taht kuran Zogo, II. Dünya Savaşı’na kadar ülkenin kralı olarak kalmıştır. 1939 yılında İtalya tarafından işgale uğrayan Arnavutluk, 1944 yılında Enver Hoca yönetime gelene kadar İtalya tarafından yönetilmiştir (Taşçıoğlu, 2011). Enver Hoca’nın iktidara gelmesiyle 1985’e kadar sürecek olan diktatörlük rejimi de her geçen gün yaklaşmaya başlamıştır. Hoca’nın vefatından sonra da sevenleri tarafından devam ettirilmeye çalıştıkları rejim; Soğuk Savaş’ın da sonlanması, Sovyet Rusya’nın dağılması, Yugoslavya’dan çıkmaya başlayan savaş sesleri gibi Dünya genelinde yaşanan değişikliklerle paralel bir şekilde çok partili hayata ve demokrasiye evrilmiştir.
Enver Hoca Dönemi Arnavutluk
Enver Hoca ülkeyi merkeziyetçi bir anlayışla yönetmek istemiştir. Bu anlayış ise sadece ekonomide veya siyasette değil, yaşamın her alanda merkeziyetçiliği kapsamıştır. Halkı kontrol altında tutarak herhangi bir dış gücün veya bir sorunun kendi politikalarına engel olabileceği ihtimalini yok ettiğini düşünmüştür. Bu yüzdendir ki halkı sürekli iç veya dış kuvvetin kendilerine düşman olduğuna inandırmak istemiş ve kendilerine bir müdahale olacağı fikrine karşı baskıyla yönetmiştir. Bu dış tehditler emperyalist kuvvetler, kendi siyaset anlayışının dışında kalan diğer komünist ülkeler de dâhil olmak üzere birçok aktör veya anlayışı kendilerine tehdit olarak görmüştür. Dolayısıyla da Hoca, Arnavutluk’un kendinden başka kimseye ihtiyacı olmadığı fikrini direterek ve sürekli çeşitli tehditler yaratarak ülkeyi kendi kontrolü altında tutmayı başarmıştır. Bu tehditleri Arnavutluk’u dışa kapalı bir ülke haline getirirken de kendine kaynak edinmiş ve Arnavutluk, Enver Hoca döneminde dünya genelinde en kapalı ülkelerden biri olmuştur. Arnavutluk’un dışa kapalı olması da Enver Hoca için dönemin en diktatör liderlerinden olduğu fikrini yaygınlaşmasına sebep olmuştur. İç veya dış tehditlerden korunabilmek için izlenen dışa kapalı politikanın yanı sıra ülkenin her yerine 700.000 civarında ‘bunker’ ismini taşıyan sığınaklar yapılmıştır (Özkan, 2012). Günümüzde de Arnavutluk topraklarında karşılaşabileceğiniz bu korunaklar hala sağlamlığın korumaktadır.
Ülke içerisindeki politikaları ile başlarda iyi bir izlenim oluşturan Hoca; kadın hakları, sağlık endüstrisi ve eğitim alanlarında önemli adımlar atmıştır (Özkan, 2012). Bunların yanında tarım topraklarının devletleştirilerek üretimin arttırılması, endüstrinin geliştirilmesi gibi uygulamalar başlatmıştır. Maden kaynakları bakımından zengin topraklara sahip olan Arnavutluk’ta bu madenlerin verimli bir şekilde kullanılarak endüstriye entegre edilmesi ile ağır sanayinin yanı sıra hafif endüstri ve gıda sektöründe de üretime gidilmiştir.
Kendisiyle aynı dönemde Yugoslavya lideri ve Hoca gibi komünist olan Tito ile birtakım ilişkiler var olsa da Tito’nun komünizm anlayışını Stalin’den uzaklaştırmasıyla birlikte, 1948’den sonra Stalin’in fikirlerine daha sıkı tutunmuştur. Stalinizmi kendine rol model edinen Hoca, tıpkı Sovyet Rusya’nın istihbarat örgütü olan KGB gibi bir teşkilat kurmuştur. Sigurimi adını verdiği bu teşkilat ülkenin her yanına dağılmış ve Arnavutluk halkının yaşamına şekil verecek kısıtlamaları ve özgürlüklerini belirlemiştir (Ağırseven, 2015). Hoca, Stalin’in ölümüyle gelen Sovyetler ile fikir ayrılıklarının sonucunda, ilişki kuracağı yeni adres olan komünist lider Mao ve yönettiği Çin’e yönelmiş ve Mao ile yakın ilişkiler kurmuştur (Özkan, 2012). Çin’de uygulanan Kültür Devrimi’nin benzerini de Arnavutluk’ta uygulamaya çalışan Hoca, Bir süre sonra Mao’nun aslında kendi komünizm anlayışından çok farklı olduğunu düşünerek bu fikirden uzaklaşmaya başlamıştır.
Enver Hoca ve Arnavutluk’ta Din
Enver Hoca’nın diktatörlüğündeki bir büyük etken de din meselesidir. Hoca’nın, ailesi ve soyadının aksine din ile herhangi bir ilişkisi yoktur. Dinin dış veya iç tehditlere mahal verdiğini ileri sürmüş ve Arnavutlara düşmanlık besleyenlerin din yoluyla kendilerini ele geçirme çabalarına gireceğini düşünmüştür. Enver Hoca, Müslümanların inançları Türklerle; Hıristiyanların inançları yoluyla da Batı ile bağ kurulacağına inanmış ve dinleri yasaklamıştır. Hoca’nın Arnavutluk için uygun bulduğu tek din Albanizm’dir. “Albanizm tüm dinlerin yok sayılması ve bunların yerine Arnavutların kendilerinin bir din olduğu fikridir.” (Özkan, 2012). Enver Hoca da Albanizm ile halkın din ihtiyacını karşılamaya çalışmıştır.
Ülkede dinlere, dinin gerekleri olan ibadetlere, ibadethanelere yasaklar gelmiştir. 1946 yılında anayasaya giren dini yasaklamalar her geçen gün artarak devam etmiştir. Yasakları uygulamayan dini yetkililere çeşitli ölüm cezası dâhil birçok ceza verilmiştir. Öncelerde din dersleri müfredatlardan kaldırılmış, dini toplulukların ve dini yetkililerin komünist partiye bağlanması yasası çıkmıştır. İlerleyen süreçte yayınlanacak dini içeriklerin devletten onaylı olması zorunlu hale getirilmiş, ibadethanelerin bütçeleri kısıtlanmış, ezanlar ve kilise çanları gibi dini çağrıların izinsiz yapılması engellenmiştir. Dini isimler yasaklanmış, dini yetkililer aşağılanmış, ibadetlerin yapılıp yapılmadığı ile ilgili evlerdeki küçük çocuklardan bilgi almaya çalışılmıştır. İbadetler ile ilgili sıkı takipte olan devlet, Müslümanlara domuz eti yedirmek veya oruç zamanlarında zorla yemek yedirmek gibi uygulamalar yaparken; gizlice vaftiz yapan Papazlar öldürülmüştür. İbadethaneler kapatılarak kütüphane, spor salonu gibi amaçlarla kullanılmış, kalan ibadethanelerin ise mal varlıklarına el konularak çok küçük bir alan bırakılmıştır. Ülkede adım adım dini ortadan kaldırmaya çalışan Hoca, yıl 1967’ye geldiğinde ise Arnavutluk’u dünya genelindeki ‘tek ateist devlet’ olarak ilan etmiştir (Özkan, 2012).
Enver Hoca’nın din konusunda baskıcı bir rejim oluşturmasında Stalinizm’in ve Çin’in Kültür Devrim’inin büyük bir etkisi vardır. Ancak yasakların oldukça katı olması ve katı bir şekilde takip edilmesine karşın insanlar dinlerinden vazgeçmemiş, gizlice dinlerini yaşamaya devam etmişlerdir. Hoca’nın 1985’te hayatını kaybetmesinin ardından kendisinin yakın takipçisi olan liderler, Hoca’nın rejimini 6 yıl daha sürdürebilmişlerdir. 1992 yılında çok partili hayata ve demokrasiye adım atan Arnavutluk, neredeyse yarım asırlık diktatörlükten kurtularak kendine yeni bir yol çizmiştir.
Sonuç
Komünizmde din insanların zayıf noktasıdır. Enver Hoca da sıkıca tutunduğu komünizmdeki gibi dini bir araç olarak kullanılabileceğini düşünmüştür. Konuşmalarından birinde ise bunu Marksistler ve Leninistlere göre dinin halk için bir uyuşturucu gibi yer tuttuğundan bahsetmiştir. Dini ibadetlere ve ritüellere karşı getirilen yasaklamalar ve cezalar olmasına rağmen yine de Enver Hoca tam olarak istediğine ulaşamamıştır. Halkın üzerinde kurduğu baskı ile ibadetlerine veya ritüellerine büyük oranda engel olsa da zihinlerine ve kalplerine hâkim olmayı başaramamıştır. İnançlarını içten içe yürüten insanlar hep var olmuştur. Nitekim kalp krizi geçirip hayatı son bulduktan sonra da kurduğu bu düzen uzun süre yürürlükte kalmamıştır. Enver Hoca’nın destekleyenleri birkaç yıl daha düzeni sürdürmek için çabalasalar da başarılı olamamışlardır. Enver Hoca’nın ölümünün ardından uluslararası arenada gelişen ve dönüşen ülkeler, demokrasi ve insan hakları gibi anlayışlarının kıymetinin artmasıyla Arnavutluk da demokrasiye adım atarak kendine yeni bir yol çizmiştir.
Hilal YEL
Akademi Birimi
Kaynakça
Ağırseven, N. (2015). Enver Hoca Dönemi ve Sonrası Arnavutluk. Yüksek Lisans Tezi. Edirne.
Özkan, A. (2012). Enver Hoca Dönemi Arnavutluk (1945-1985). Doktora Tezi. Elazığ.
Özkan, A. (2012). Enver Hoca Döneminde Arnavutluk’ta Din-Devlet İlişkisi. History Studies International Journay of History, 293-316.
Taşçıoğlu, H. (2011). Arnavutluk Ülke Raporu. Ankara: İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi.
Tataj, X. (2019, Haziran). Komünist Rejim Döneminde Arnavutluk’ta Din Politikaları ve Günümüzdeki Dini Yaşama Etkisi. Yüksek Lisans Tezi. Sakarya: Sakarya Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü.