Güney Kafkasya olarak adlandırılan coğrafya SSCB’nin dağılmasından sonra bağımsızlıklarını elde etmiş Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcistan devletlerinden oluşmaktadır. Günümüzde bu bölge sahip olduğu zengin doğal kaynaklar, jeopolitik ve jeo-stratejik önemi ve çok uluslu yapısından dolayı meydana gelen çatışmalar nedeniyle uluslararası sistemin çok fazla ilgisini çekmektedir.
Bölge ülkelerinin kendi aralarındaki siyasi, ekonomik ve kültürel farklılık temeline dayalı sorunlar ve Sovyetlerin dağılmasından sonra bölgede tekrar söz sahibi olmak isteyen Rusya’nın, kontrollü çatışma yaratma (böl ve yönet) politikalarından dolayı hiçbir zaman sürekli bir istikrar ortamına kavuşamamıştır. Yine bölge ülkeleri arasındaki sınır anlaşmazlıkları ve doğal kaynakların yönetimi, paylaşımı ve satışı konularındaki anlaşmazlık bölgedeki çatışma ortamının ana kaynağını oluşturmaktadır.
Kafkasya bölgesinin en önemli özelliği kendi içerisinde siyasi ve ekonomik açıdan güçlü devletlere sahip olmamasına rağmen büyük ve güçlü devletler tarafından çevrelenmiş olmasıdır. Güney Kafkasya devletleri ile Kuzey Kafkasya’daki muhtar devletçikler Rusya, Türkiye ve İran tarafından çevrelenmiştir. Bölgenin tarihi bu üç büyük ve güçlü ülkenin nüfuz ve çıkar mücadeleleri ile şekillenmiştir[i].
Bölge ülkelerinin genel durumlarını değerlendirecek olursak;
Azerbaycan, nüfus, yüzölçümü doğal kaynaklar bakımında Gürcistan ve Ermenistan’a göre daha ön plana çıkmaktadır. Hazar petrollerinin ve doğalgazının uluslar arası pazarlara açılması amacıyla inşa edilen boru hatları ile bölge ülkeleri içerisinde önemi artan bir ülke konumuna gelmiştir. Hem Rusya hem de Batı ile dengeli olarak izlediği politikalar ile Rusya tekelinden kurtulmuş tek bölge ülkesi olarak tanımlanabilir.
Ermenistan, bölgenin sosyo-ekonomik olarak en geri kalmış ülkesidir. Sovyetlerin dağılmasından sonra Batı ile hiçbir ekonomik bir entegrasyona giremeyen Ermenistan, sosyo-ekonomik olarak tamamen Rusya tekeline girmiştir. Bu ülkenin sınır güvenliği de Rusya tarafından sağlanmaktadır. Ermenistan, bölgede kendisine en büyük tehdit olarak Azerbaycan’ı görmektedir ve Azerbaycan ile olan Karabağ sorunu nedeniyle ilişkileri kopmuş durumdadır.
Gürcistan, bölgenin açık denizlere kıyısı olan tek ülkesidir. Ancak doğal kaynaklar bakımından çok fakirdir. Bu açığı bölgenin Batıya açılan kapısı olarak kapatmak istemektedir. Güney Kafkasya’nın etnik olarak en karmaşık ülkesidir. Ayrıca kendisine bağlı özerk cumhuriyetlerin bağımsızlık hareketleri ve bu ayrılıkçı hareketlere Rusya’nın destek vermesiyle büyük sorunlar yaşamaktadır. Bölge ülkeleri içerisinde Rusya olan ilişkileri en gergin olan ülkedir. Gürcistan, politikalarını genel olarak iç sorunlara yönelik oluşturmaktadır. Yine Batı ile entegre olma çabalarına girişen Gürcistan, Rusya’nın tepkisi ile karşılaşmıştır. Ağustos 2008’de yaşanan “Altı Gün Savaş” ile bu gerginlik sıcak çatışmaya dönüşmüş ve Gürcistan-Rusya ilişkileri kopma noktasına gelmiştir[ii].
Bölge ülkeleri arasındaki genel sorunlara bakacak olursak;
Ermenistan ile Azerbaycan arasındaki Dağlık Karabağ sorunu, 1920’de, iki ülke arasında çatışmaya yol açmış, bu karışıklıktan yararlanan Bolşevikler bölgeye girip, bölgenin haritasını yeniden çizmiştir. “Böl Parçala Yönet Stratejisi”nin bir parçası olarak, Sovyet Rusya Ermeni nüfusun çoğunluğu oluşturduğu Dağlık Karabağ’ın Azerbaycan toprakları içinde kalmasını sağlamıştır. Sovyetler Birliği çatısı altında siyasi varlığını sağlamlaştıran Ermeniler Dağlık Karabağ Özerk Bölgesi’nin, 20 Şubat 1988’de Ermenistan ile birleşmesini Moskova’dan resmen talep etmiştir. Azerbaycan bu talebi, ulusal çıkarlarına tecavüz olarak nitelendirmiştir. Ermenistan topraklarında yaşayan Azerilerin sürgün edilmesiyle başlayan gerginlik, 1988 sonbaharında alevlenerek, tüm Azerbaycan’da etnik savaşa dönüşmüştür.
Yaklaşık altı yıl süren çatışmaların ardından, ateşkesin imzalandığı, 12 Mayıs 1994 tarihine kadar, Dağlık Karabağ’ın tamamı, bunun yanında Azerbaycan’ın yedi ili daha, Ermenistan silahlı güçleri tarafından işgal edilmiştir[iii]. Rusya’nın Ermenistan’a askeri ve ekonomik yardımlarda bulunması ve Batılı güçlerin olaya müdahil olması sorunun çözümünü güçleştirmiştir. İki ülke arasındaki bu büyük sorun Güney Kafkasya’da kalıcı bir istikrar ortamı önündeki en büyük engel olarak görülmektedir.
Bölgede ilerde barışı tehdit edebilecek bir başka sorunda Cevaheti’nin statüsü meselesidir. Bugün Güney Batı Gürcistan’da önemli bir Ermeni nüfus bulunmaktadır. Gürcistan’ın güney bölgesinde yaşayan Ermeni azınlığın, kendi bölgesinde, merkezi yönetimin askeri tatbikatına müsaade etmeyecek kadar, özel haklara kavuştuğu görülmektedir. Olası Azerbaycan-Ermenistan barışı sonrasında, siyasi, sosyal ve kültürel yönden Ermenistan ile bütünleşen Ermeni azınlığın; öncelikle özerk cumhuriyet statüsü ardından da, bağımsızlık iddiasında bulunacağı öngörülmektedir[iv]. Gürcistan’ın, iki ülke arasındaki sınırın belirlenmesi maksadıyla yaptığı görüşme taleplerine, Ermenistan’ın bugüne kadar olumlu cevap vermemesi, bu öngörüyü destekler görünmektedir[v]. Bu sorun 1980 yılında ortaya çıkan Karabağ Sorununun bu bölgeye sıçramasını engellemek için Gürcistan hükümeti tarafından, Ermeni halka ekonomik ve sosyal imtiyazlar verilmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Rus desteği alan Ermenilerin bölgede bir isyan çıkarması ve sonrasında bölgenin Ermenistan tarafından işgal etmesi tehdidi iki ülke arasında potansiyel bir sorun olarak varlığını sürdürmektedir.
Genel olarak bölgenin durumu incelendiğinde, Sovyetler Birliği’nin dağılmasından sonra oluşan siyasi boşluk nedeniyle bölge geçmişte ve günümüzde büyük güçlerin nüfuz mücadelelerini sürdürdükleri bir alan olmuştur. Bölgenin zengin doğal kaynaklara sahip olması ve jeopolitik öneminden dolayı daima büyük güçlerin ilgisini çekmiştir. Bölgede çok uluslu bir yapının olması ve Rus destekli çatışmalar bölgede uzun süreli bir barış ve istikrar ortamının sağlamasına engel olmuştur.
Bölgenin geleceği konusunda en büyük sorun Ermenilerin yürüttüğü popülist politikalardır. Zira bölgenin ekonomik olarak en az gelişmiş ve batı ile entegrasyonunu sağlayamamış olan Ermenistan, Rusya’nın da kışkırtmalarıyla bölgede ucuz siyaset peşinde koşmaktadır.
Karabağ sorunu nedeniyle Azerilerle, Cevaheti’nin statüsü probleminden dolayı Gürcistan’la önemli sorunlar yaşayan ve yalnız kalan Ermeniler etrafı ülkelere yönelik saldırgan bir siyaset yürütmektedir. Aynı durum tehdit altındaki ülkelerin Ermenistan’a yönelik politikalarında da görülmektedir. Bu politikalar sonucunda Ermenistan daha da izole edilmektedir.
Ekonomik ve sosyal olarak tamamen Rusya’nın denetimi altında olan Ermenistan, bağımsızlığından sonra Rus dış politikasının çıkarlarına hizmet etmekten kurtulamamıştır. Daha net bir ifadeyle Ermenistan Azerbaycan ile açık, Gürcistan ile kapalı ihtilaflar içerisindedir. Bu durum Azeri- Gürcü yakınlaşmasının da bir diğer ayağını oluşturmaktadır. Azeri-Gürcü ilişkileri tarihin hemen her döneminde dostluk ve iyi komşuluk çerçevesinde ilerlemiş ve günümüzde de bu şekilde sürdürülmektedir. Ermenistan ve Rus tehdidi iki ülkeyi daha da birbirine yakınlaştırmıştır.
Son olarak, bölgedeki Rus politikaları nedeniyle bölgede uzunca bir süre daha istikrarın sağlanamayacağı söylenebilir, sahip olduğu doğal kaynakları batıya karşı baskı unsuru olarak kullanan Rusya, Batılı ülkelerinde toleranslı davranmasından da yararlanarak bölgenin tek hâkimi olarak görülmektedir.
Yasin ÖZTÜRK
Çankırı Karatekin Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü
[i] Fatih Özbay, ‘‘Uluslararası Politikalar Ekseninde Kafkasya’’ Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi, Rapor No:15, s.10
[ii] Özbay, a.g.e. , s. 17
[iii] Hakan Kantarcı, (2006) Soğuk savaş sonrasında Kafkasya’da ABD ve Rusya Federasyonu (RF)’un güç mücadeleleri ve bu mücadelelerin Türkiye’ye etkileri. s. 49
[iv] Reha Yılmaz ile 12.01.2012 tarihinde yapılan özel söyleşi.
[v] Kantarcı, a.g.e., s.62