Suriye’deki krize yönelik BM’de Arap Birliği ve Batılı ülkelerin ortaklaşa hazırladığı karar tasarının görüşüldüğü günlerde yaşanan iki önemli gelişme, Ankara’nın Suriye krizindeki rolünü yeniden gündeme taşımıştır. 28 Ocak 2012’de Türkiye’de gerçekleştirilen Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Dördüncü Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog Toplantısı’ndan hemen bir gün sonra, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül Birleşik Arap Emirlikleri’ni (BAE) ziyaret etmiştir. Bu ziyaret Türkiye’den, 15 yıl gibi uzunca bir aranın ardından BAE’ye cumhurbaşkanı düzeyinde yapılan ilk ziyaret olmuştur.
Gerek İstanbul’daki Türkiye-Körfez İşbirliği Konseyi toplantısından gerek Abu Dabi’den verilen mesajlara bakıldığında Türkiye’nin açık bir şekilde Körfez ülkelerinin Suriye konusundaki politikalarını desteklediği görülmektedir.
Cumhurbaşkanı Gül’ün Ziyareti ve Türkiye-KİK Toplantısının Yansımaları
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün BAE’ye ziyareti, hem uzun bir aradan sonra hem de kritik bir dönemde gerçekleşiyor olması itibariyle oldukça önemlidir. Ziyaret, iki ülke arasındaki ilişkilerin geliştirilmesi ve bölgesel sorunlar karşısında ortak politikaların üretilmesi açısından oldukça önemlidir. Ekonomik açıdan bakıldığında ziyarete iş dünyasının göstermiş olduğu ilginin özellikle ekonomik alanda yeni fırsatların ortaya çıkartılmasına olumlu katkı yapacağına işaret ettiği söylenebilir. Abu Dabi 2030 Vizyonu çerçevesinde BAE’de 2030 yılına kadar 300 milyar dolardan fazla altyapı yatırımı yapılmasının öngörülmesi hali hazırda söz konusu ülkede ekonomik yatırımları bulunan ve yatırım yapmak isteyen şirketler açısından yeni anlaşmalar konusunda güçlü bir siyasal destek gerektirmektedir. İnşaat sektörü başta olmak üzere BAE’de bugüne kadar Türk şirketlerinin üstlendikleri projelerin toplam değerinin 7 milyar dolar civarında olduğu düşünüldüğünde, ekonomik ilişkilerin her iki ülke için de önemli bir alan olduğu görülmektedir. Türkiye’nin, yaklaşık 6,5 milyon nüfusa sahip BAE’ye 3,3 milyar dolarlık bir ihracat gerçekleştirdiğinin altını çizilmelidir. Zira, Türkiye’nin yaklaşık 75 milyon nüfuslu İran’a ihracatının 2010 yılında 3 milyar dolar düzeyinde kaldığı dikkate alınırsa söz konusu durum daha iyi anlaşılabilir. Karşılaştırmalı olarak bakıldığında yatırımların düzeyinin de yine Türkiye-İran ilişkilerindeki boyutun daha üzerinde olduğu görülmektedir.1
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Gül’ün ziyaretinde öne çıkan konuların başında ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi gelmektedir. Cumhurbaşkanı Gül, Birleşik Arap Emirlikleri Devlet Başkanı ve Abu Dabi Emiri Şeyh Halife bin Zaid El Nahyan ile yaptığı görüşmenin ardından basın mensuplarıyla yaptığı sohbette, iki ülke arasındaki ekonomik, ticari ve kültürel ilişkilerden bölgesel gelişmelere kadar birçok konuyu kapsayan verimli bir görüşmenin gerçekleştirdiğini ifade etmiştir.
Ancak Cumhurbaşkanı Gül, BAE’ye ziyareti öncesi yaptığı açıklamada, iki ülkeyi ilgilendiren bölgesel ve uluslararası konular hakkında kapsamlı görüş alışverişinde bulunacağını ifade ederek, bir anlamda Suriye’deki ve Hürmüz Boğasındaki krizlerin de ziyarette görüşüleceği mesajını vermişti. Gül ayrıca ziyaretinin, gerek bölgesel gerek küresel düzeyde önemli gelişmelerin yaşandığı bir dönemde gerçekleştiğini ve ziyaret sayesinde Türkiye’nin Birleşik Arap Emirlikleri’nin ve Körfez bölgesinin güvenlik ve istikrarına verdiği desteği vurgulayacağını belirtmişti.
Cumhurbaşkanı Gül, görüşmede Suriye konusunun da görüşüldüğünü ifade etmiş ve bu konuda BAE’nin Arap Birliği ile hareket ettiğine de dikkat çekmiştir. Körfez ülkelerinin girişimiyle Arap Birliği’nin Suriye konusunu Birleşmiş Milletler’e taşımasına yönelik bir soru üzerine Cumhurbaşkanı Gül, “Bütün bunların en büyük katkısı şöyle olacaktır; Suriye yönetiminin işin nereye varacağını görmesi lazım ve ona göre kendisine uzatılan bu diyalog, diplomasi, çözüm yollarını dikkate alması lazım. En önemlisi budur. Biz başından itibaren, geçen yıl söylediğimiz şey, ‘Bu işler rüyanızda göremediğiniz noktalara gelecek. Onun için bugün ne yaparsan katkısı olur ama yarın ne yaparsan yap geç olur’ demiştik. Şimdi artık her şey için geç. Dün de Şam’ın etrafında büyük olaylar oldu.” 2
Bu kapsamda Körfez İşbirliği Konseyi üye ülkelerinin de Suriye’deki krizin çözülmesinde Birleşmiş Milletler’in artık devreye girmesi gerektiğini belirtmiş olmaları dikkat çekicidir.
Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Gül’ün BAE ziyaretinde öne çıkan konuların başında ekonomik ilişkilerin geliştirilmesi gelirken, güvenlik alanında da Türkiye’nin Suriye ve Hürmüz Boğazı sorununda Arap tezlerini desteklediği görülmektedir.
Nitekim Cumhurbaşkanı Gül’ün de dikkat çektiği üzere 28 Ocak’ta gerçekleştirilen Türkiye – Körfez İşbirliği Konseyi (KİK) Yüksek Düzeyli Stratejik Diyalog Dışişleri Bakanları Toplantısı’nda da Suriye konusunun görüşüldüğü görülmektedir. Toplantının ardından yayınlanan ortak bildirinin 17. maddesinde Suriye’deki olaylara değinilmiş ve her iki tarafından bu hafta BM’de tartışılan Arap Barış planına verdiği destek teyid etmiştir. Ortak bildiride daha önceleri KİK üyelerince dile getirilen ve ardından Arap Birliği üyeleri tarafından da desteklenen yetki devri ve barışçıl geçiş süreci önerilerine değinilmiştir. Türkiye yetki devri ve barışçıl geçiş sürecini desteklediğini dile getirirken KİK üyeleri de Suriyeli mültecilerin Türkiye’de kabul edilmesinden duyduğu memnuniyeti ifade etmiştir.
Toparlayacak olursak Cumhurbaşkanı Gül’ün BAE’ye gerçekleştirdiği ziyaret ile aynı dönemde gerçekleştirilen Türkiye-KİK toplantısı son yıllarda hızlı bir şekilde gelişme gösteren Türkiye-Körfez işbirliğine olumlu bir katkı yapacaktır. Nitekim Türkiye’nin hem İstanbul’dan hem de Abu Dabi’den verdiği mesajlara bakıldığın Ankara’nın Körfez ülkeleri ile bölgesel sorunların çözümünde ortak bir politikaya sahip olduğu görülmektedir.
Doç. Dr. Veysel Ayhan
ORSAM Ortadoğu Danışmanı
Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi
Kaynak: ORSAM
Dipnotlar: