İzmir Avrasya Türkleri Derneği Başkanı İle Bulgaristan’daki Müftülük Krizi Üzerine Röportaj
Ahmet Çetin: Sayın Mehmet Serbest bildiğiniz üzere Bulgaristan’daki Müftülük Seçim’inde Türklerin haklarına müdahale edildi ve Komünist Rejimde polise ajanlık yapan Nedim Gencev Bulgar Devleti tarafından zorla başa geçirildi. Bu konuda ne düşünüyorsunuz? Ve ayrıca diğer bir sorum; Sayın Serbest, Müftülük Binasının ele geçirilmesini, AB’ne üye bir ülke olan Bulgaristan’daki demokrasi ve insan haklarının gelişimi açısından nasıl buluyorsunuz?
Mehmet Serbest: Bulgaristan Müftülüğü çok hassas bir konudur Bulgaristan Müslümanları tarafından kongre kararı ile seçilen baş müftü Sn. Mustafa Aliş Haci, bu gün Avrupa ülkesiyim diyen ve artık Bulgaristan’da demokrasi var diyen iktidarda olan GERB partisi Hükümeti bu hakkı tanımıyor Mustafa Aliş Hacı’ya seçimle gelen değilde 1996 yılında atanmış olan Suriye’de eğitim almış Bulgaristan’ı ajanı Nedim Gençev’i atıyor bir defa bunu şiddetle kınıyorum.
Bundan 5ay önce Filibe’de bulunan Cumalı camimizi Filibe serserilerini kullanarak ve bu serserilere polisinde göz yumarak zorla kapılar pencereler kırılarak bu camimiz Nedim Gençev’in adamları tarafından ele geçirildi ve tüm bu olup bitenlere karşı Bulgaristan devleti sessiz kalmış hatta ve hatta sessiz kalmayla destek çıktığı anlaşılmıştır. Bu bir Avrupa ülkesinin ayıbıdır. Elbette ki bu başarılarından keyif alan Nedim Gencev adamlarını sinsice daha büyük bir planlar yapmaya başladılar ve o da nitekim bundan üç ay önce tüm Rodoplara baskın düzenlediler.
Sabah saat altı sıralarında Bulgaristan Rodoplarda asırlardır varlığını sürdürüp Müslüman olan Pomak Türkleri bölgelerine saldırdılar ne mi oldu?
Sabahın altısında Sırnitsa Kasabası İmamı’nın yatak odası penceresinden baskın yapıldı ve evinde bulunan tüm dini yayın kitapları gasp edildi ve hocalara verilmek üzere olan maaşlar da gasp edildi. Rodopların diğer bölgelerine de…
Dospat, Rudozem, Kornitsa ve Breznitsa’da aynı anda toplam 12 imam gözaltına alındı ve bir haftaya yakın sorgulanmadan sonra serbest bırakıldılar ve gasp edilen tüm evraklar ve paralar hala iade edilmemiştir.
Yine bu devletin operasyonundan sonra Nedim Gençev başka bir sinsi plan hazırlığı peşine koyuluyor. Bu sefer hedef Sofya Bulgaristan Baş Müftülüğü Binası, burayı da yine Sofya serserileriyle bir saldırı düzenlenip camlar pencereler kırılıyor. Daha sonra Polis eşliğinde icra memurları gelip Müftülüğün Borcu var bahanesiyle Müftülük binasından Mustafa Aliş Hacı’nın adamlarını zorla çıkartıp binayı mühürlüyorlar ve aslı olmayan bir dava hala sürüyor.
Bundan 15 gün önce Mustafa Aliş Hacı Bursa da bir konferans verdi ve orada tüm sıkıntılarını dile getirdi.
Şimdi Mustafa Aliş Hacı 2011 de Kongre yapmak istiyor Avrupa komisyonu nezdinde.
Demokrasi var denen bu ülkede işte bu manzaralar yaşanmaktadır. Acı ve gerçektir. 1984-1985 yıllarında bir soykırım, bir asimilasyon vardı. Bulgaristan’da bu asimilasyon o zamanlar toplarla, tüfeklerle, köpeklerle yapılıyordu oysaki şimdi bu soykırım sessizce ve kalemle yapılıyor. İsmi Hıristiyan olmayana zor iş bulunuyor. Şu an Bulgaristan’da yaşayan Müslüman topluluğu ekonomik anlamda sindiriliyor. O yüzden de Bulgaristan’da yaşayan insanlarımız dünyanın dört bir tarafına rızkını aramak için dağılmış durumdadır.
Tüm bu olup bitenlere Türkiye elbette ki sessiz kalmıyor ama yetersiz kaldığını düşünüyorum. Avrupa’nın da desteğini alan Bulgaristan yapacağından geri kalmıyor. Yani Karga Karganın gözünü çıkarmıyor.
Gün geçtikçe bizim kültür evlerimiz tiyatrolarımız Kültürümüzü yaşatabileceğimiz tüm evler çelik kapılarla yüzümüze kapatılmaktadır.
Bu çelik kapıların tek anahtarı vardır; Siyaset. Bulgaristan Türkünün birleşip Siyasette güçlü olup iktidarda yer alıp bu çelik kapıları tek tek bir daha kapanmamak üzere açmasıdır. Bunun başka alternatifi yoktur arkadaşlar.
Ahmet Çetin: Bundan sonraki süreçte Bulgaristan Başbakanı Boyko Borisov’un, AB’ye üye bir ülkenin başbakanı olarak gereğini yapacağını düşünüyor musunuz?
Mehmet Serbest: Bundan sonraki süreçte AB ülkesi olan bu ülkenin eski Todor Jivkov Koruması olan sokak dalaşçısı Boyko Borisov’un bundan sonraki süreçte onun boynunu büktürecek siyaset yürütülemezse, bu işe çözüm bulmaz zaten işin içinde kendisi var şu an.
Ahmet Çetin: Lozan Barış Antlaşması ve Uluslararası Azınlık Antlaşmalarına göre Türkiye konuya müdahil olmalıdır. Türkiye’nin konu hakkında neler yapacağını düşünüyorsunuz?
Mehmet Serbest: Lozan Barış antlaşmasına göre, Türkiye bu konuya müdahil olmalıdır oluyor da söylediğim gibi ilk sorunda çok yetersiz kalıyor.
Bu bir ülkenin iç meselesi olduğundan çok fazla Türkiye’nin bir şey yapabileceğini sanmıyorum ancak ve ancak söylediğim gibi oradaki bizim Türk Partisinin güçlenmesinde bir yardımı olursa bu iş o zaman kendiliğinden çözülür.
Ahmet Çetin: Sayın Serbest, değerli vaktinizi ayırıp sorularımı yanıtladığınız için teşekkür ederim.
Ahmet ÇETİN
Ege Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü