Enver Bozkurt ve Havva Demirel. (2003). Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği Kapsamında Kıbrıs Sorunu. Ankara: Nobel Yayın Dağıtım. 248 sayfa, ISBN: 978-9755915883
ÖZET
Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği Kapsamında Kıbrıs sorunu adlı kitap, adından da anlaşılacağı üzere, Türkiye’nin geçmişten günümüze “milli bir dava’’ olarak nitelendirdiği Kıbrıs sorununu Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği perspektiflerinden ele almaktadır. Bunun yanı sıra kitapta birden fazla araştırmacının makale ve eserlerinden izlere rastlamak mümkündür. Bu nedenle, değerlendirilmeye tabi tutulan Kıbrıs sorunu birçok farklı bakış açısıyla incelenmiştir. Değerlendirme kapsamına alınan bir diğer konu ise Kıbrıs sorununun Türkiye’nin önüne Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde nasıl sürüldüğü ile alakalıdır. Kıbrıs meselesini daha iyi analiz edebilmek ve olaya iki önemli uluslararası örgüt çerçevesinden bakabilmek için şüphesiz ki adanın geçmişte yaşamış olduğu süreçleri gözden geçirmek gerekmektedir. Bu bağlamda kitap, önemli bir rehber olarak karşımıza çıkmaktadır.
GİRİŞ
Enver Bozkurt ve Havva Demirel tarafından yazılmış olan bu kitap kronolojik bir sıraya sahip olup ilk olarak Kıbrıs Adası’nın tarihi olarak geçirdiği evreleri okuyucuya sunmaya çalışmıştır. Bozkurt ve Demirel, Kıbrıs sorununun kökeninin bu sayede anlaşılabileceğini savunmuştur. Bu nedenle kitabın ilk bölümü Kıbrıs’ın tarihi ve geçmişten bugüne değişmeyen jeopolitik önemi ile başlamakta, Türkiye’nin müdahalesi ve akabinde yaşanan gelişmelerle devam etmekte ve Birleşmiş Milletlerin genel işleyişi ve bu konudaki çalışmaları ile sona ermektedir. Kitabın ikinci bölümünde ise diğer bir önemli uluslararası örgüt olan Avrupa Birliği yer almaktadır. Tıpkı birinci bölümde olduğu gibi burada da öncelikle Avrupa Birliği’nin kuruluşu ve kurumsal yapısı hakkında bilgi verilmiş, daha sonra Türkiye-Avrupa Birliği ve Kıbrıs-Avrupa Birliği ilişkileri üzerinden Kıbrıs sorunu incelenmiştir. Kıbrıs’ın uzun yıllardır süregelen bir sorun olması nedeniyle kitabın yazarları oldukça detaycı davranmış ve her iki örgütün de bu konuda aldığı kararları ve gerçekleştirdiği faaliyetleri titizlikle incelemiştir. Bunun yanı sıra, örgütlerin Kıbrıs konusunda aldığı kararların Türkiye’yi ne derece etkilediği de kitabın üzerinde durduğu bir diğer önemli konudur. Kitabın sonunda ise Güney Kıbrıs Rum Yönetiminin Avrupa Birliği üyeliği değerlendirilmiş ve Kıbrıs sorununa ilişkin muhtemel çözüm önerileri tartışılmıştır.
DEĞERLENDİRME
İncelemeye almış olunan bu kitap, “Kıbrıs ile İlgili Tarihi Gelişim” adlı yazı ile başlamaktadır. Kıbrıs’ın oldukça eski bir tarihi olduğuna değinilmiş; bu nedenle birçok farklı medeniyete ev sahipliği yaptığı ve tarih boyunca Orta Doğu’ya açılmak isteyen devletlerin hedefi olduğu belirtilmiştir. Jeopolitik konumundan dolayı kendisini sıklıkla günümüze kadar uzanan bir sorunun içerisinde bulan Kıbrıs; Osmanlı Devleti öncesinde, Osmanlı Devleti egemenliğinde ve İngiliz egemenliğinde olmak üzere 3 farklı başlıkta incelenmiştir. Siyasi ve stratejik, iktisadi ve dini sebepler, Osmanlı Devleti’ni Kıbrıs’ın fethine zorlayan faktörler olarak gösterilmiş, her bir sebep kitabın ilk bölümünde ayrıntılı bir şekilde açıklanmıştır. Bu uzun ve çetrefilli sürecin devamında ise Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ortaya çıkışı ele alınmıştır. Yeni kurulmuş bu cumhuriyet sonrası bölgede yaşanan ikili gerginlikler, beraberinde çeşitli antlaşmalar doğurmuş ve bu antlaşmaların içerikleri değerlendirilmiştir. Antlaşmalar ve antlaşmaların uygulanması ile devam eden bölüm, Türkiye’nin Müdahalesi: 1974 Barış Harekâtı ve Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin Kuruluşu yazıları ile sona ermiştir.
“Türkiye’nin Müdahalesi ve Gelişmeler” başlığı ile devam eden kitapta, adadaki Türk nüfusunu yok etmek için yoğun şekilde şiddet hareketlerinin yürütüldüğü ve bu durumun da Türkiye’yi garantörlük hakkı kullanarak adaya müdahale etme sonucunu doğurduğu ifade edilmiştir. Türkiye’nin adaya müdahalesi, yıllarca süren Rum işkencesini sona erdirmesi ve müdahaleden önce tüm barışçı ve diplomatik yolları denemiş olması nedeniyle yerinde ve haklı bir eylem olarak görülmüştür. Bunun yanı sıra bazı güçler tarafından Türkiye’nin birinci harekâtının hukuki bir nitelikte olduğu fakat ikinci harekâtının bir toprak iktisabı ve bir işgal olarak değerlendirildiği belirtilmiştir. KKTC’nin kuruluşuna giden süreci detaylı bir şekilde okura sunan kitapta 1974 Barış Harekâtı sonrasında adada Türkler açısından güvenli bir ortam sağlanabildiğinin altı çizilmiş, taraflar arasında yapılan görüşmelerle bölgeler arasında nüfus aktarımının gerçekleştiği ifade edilmiştir. Yaşanan gelişmelerle birlikte dünya kamuoyu tarafından ‘’federasyon’’ şeklinin Kıbrıs için uygun görüldüğü, bunun da 1975 Kıbrıs Türk Federe Devleti’nin ilanına uygun zemin hazırladığı belirtilmiştir. Bunun yanı sıra bu bölümde, enosis ve self-determinasyon gibi spesifik kavramların üzerinde durulmuş, self-determinasyon hakkını vurgulayan kararın KKTC’nin kuruluşunda önemli bir etken olduğu belirtilmiştir. Dünyanın Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni tanımamış olması politik bir tercih olarak değerlendirilmekle birlikte, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin kuruluşu tıpkı Türkiye’nin 1974 müdahalesi gibi haklı bulunmuştur.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde ise Birleşmiş Milletlerin kurulma süreci, yapısı, misyonu, organları, uluslararası uyuşmazlıkların çözümündeki rolü ve Kıbrıs’la ilgili karar ve çalışmaları yer almaktadır. Örgütün organları ve görevleri oldukça detaylı bir şekilde ele alınmıştır. Özellikle de kitap genel itibariyle Kıbrıs sorununa yer verdiği için, Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs’a ilişkin çalışmaları bu bölümün önemli bir çoğunluğunu oluşturmaktadır. Kıbrıs Sorunu, Güvenlik Konseyinin aldığı kararlar kapsamında detaylı bir şekilde değerlendirilmiş, bu konuya dair bütün maddeler tek tek yazılarak açıklanmıştır. Toplumlararası görüşmelerin dönemsel olarak kategorize edildiği bölümde, Rauf Denktaş’ın gerçekleştirmiş olduğu zirvelere de yer verilmiştir. Öte yandan, Birleşmiş Milletler’in Kıbrıs konusunda Türk tarafı aleyhine aldığı kararlar büyük ölçüde eleştirilmiştir.
Enver Bozkurt ve Havva Demirel, Birleşmiş Milletler bölümünden sonra bir diğer önemli uluslararası örgüt olan Avrupa Birliği’nin kuruluşuna ve kurumsal yapısına, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerine ve Kıbrıs-Avrupa Birliği ilişkilerine de kitapta yer vermiştir. Avrupa Birliği’nin ortaya çıkışı ve gelişimiyle başlayan ve 12 Eylül 1963 Ankara Antlaşması’ndan Türkiye için bir dönüm noktası olan 1999 Helsinki Kararları’na kadar geçen süre zarfının ele alındığı bölümde, Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne üyelik yolunda attığı bütün adımlar nedenleriyle birlikte kronolojik bir şekilde yazılmış ve açıklanmıştır. Türkiye-Avrupa Birliği ilişkileri sonrası, Kıbrıs-Avrupa Birliği ilişkileri ele alınmıştır. Kitap, bu ilişkiyi Avrupa Birliği’nin genişleme süreci üzerinden aktarmış, Kıbrıs’ın bu sürece nasıl dâhil olduğunu incelemiştir. Bunun yanı sıra, Avrupa Birliği’ne tam üyelik müracaatında bulunan ülkeleri tarihleriyle birlikte tablo şeklinde okura sunmuştur. Genişleme araçlarıyla ilgili bilgi verildikten sonra Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Avrupa Birliği macerasıyla devam edilmektedir. Burada, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Avrupa Birliği’ne başvuru nedenleri ve başvurunun hukuki boyutu inceleme altına alınmıştır. Aynı zamanda Avrupa Birliği bölümünde Kıbrıs’ın bir sorun olarak zirvelerde, KOB’da ve Ulusal Program’da Türkiye’nin önüne nasıl getirildiği açıklanmaya çalışılmıştır. Öte yandan yazarlar, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin üyelik başvurusunu Avrupa Birliği ve Türkiye açısından ayrı ayrı ele almıştır. Türkiye’nin Yunanistan ile ilişkilerine de bu kapsamda yer verilmekle birlikte, Kıbrıs sorununun günümüzde hala çözülememesinin başlıca nedenlerinden biri olarak Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Avrupa Birliği üyeliği gösterilmiştir. Kitapta yer alan bilgilere göre bu üyelik Kıbrıs sorununda kırılma noktası olmuş; Türkiye sorunun çözümünün Birleşmiş Milletler temelinde gerçekleşmesi gerektiğini savunurken, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi sorunun Avrupa Birliği temelinde gerçekleşmesi gerektiğini savunarak ikili ilişkileri çıkmaza sokmuştur.
Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin üyeliğinin Kıbrıs sorununun çözümünü nasıl etkileyeceği de kitapta tartışılan bir diğer konu olmuştur. Üyelik halinde, hâlihazırda gergin olan ilişkilerin iyice artacağına, KKTC’nin ekonomik olarak geri kalacağına, GKRY ile Yunanistan arasındaki ilişkilerin güçleneceğine ve bunun da KKTC aleyhine bir durum doğuracağına değinilmiştir. Ayrıca, adanın bir bütün olarak Avrupa Birliği üyesi olmasının Türkiye’nin ada üzerindeki tüm haklarının kaybedilmesi anlamına geldiğinin altı çizilmiştir. Bu bağlamda Türkiye’nin, KKTC’nin Türkiye’ye entegre edilmesi veya KKTC’nin kısmen Türkiye’ye entegre edilmesi gibi iki farklı senaryo üzerinde durduğu ifade edilmiştir. İlk seçenek, yazarlar tarafından daha radikal ve tercih edilemeyecek bir durum olarak görülmüştür. İkinci seçenekte ise Türkiye ile KKTC ilişkilerinin daha da artması söz konusu olduğundan, yazarların bu duruma daha ılımlı yaklaştıkları gözlemlenmektedir. Bunun yanı sıra, federal bir çözümün sağlanabilmesinin günümüz şartlarında pek mümkün görünmediği düşüncesi hâkimdir. Sebebi ise dünyada emperyalist kışkırtmalarla halkların birbirine kırdırılarak federasyonların dağıtılması olarak gösterilmiştir. Burada kitap, Kıbrıs’ta iki ayrı devlet esasına dayalı konfederal sistemin çözüm olabileceğini ileri sürmüştür. İki eşit devlet ilkesi üzerine anlaşabilmenin ve Garanti Antlaşmaları dâhilinde teminat altına alınan iki bölgeli ortaklığın bir an önce kurulmasının herkesin yararına olacağı savunulmuştur. Dahası, Kıbrıs dışında, Türkiye ve Yunanistan arasındaki dengenin korunması gerektiği vurgulanmıştır.
SONUÇ
Enver Bozkurt ve Havva Demirel tarafından yazılmış olan Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği Kapsamında Kıbrıs Sorunu adlı kitap; Avrupa Birliği’ni, Birleşmiş Milletler’i, Türkiye-Avrupa Birliği ilişkilerini, Kıbrıs-Avrupa Birliği ilişkilerini, Annan Planı’nı ve Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde Kıbrıs sorununun Türkiye’nin önüne nasıl sürüldüğünü kronolojik ve detaylı bir şekilde ele almıştır. Ayrıca, 248 sayfadan oluşan kitapta Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin yapmış olduğu üyelik müracaatının nedenleri ve bu müracaatın hukuki boyutu incelenmiştir. Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği’nin Kıbrıs sorununa ilişkin aldığı kararları detaylı bir şekilde okuyucuya aktaran Bozkurt ve Demirel, bu iki uluslararası örgütün kararlarına çoğunlukla eleştirel yaklaşmıştır. Öte yandan, kitap dilinin son derece sade olması Kıbrıs sorununun kökenini daha anlaşılabilir kılmaktadır. Kitap, Kıbrıs sorunu konusunda özellikle Güvenlik Konseyi’nin almış olduğu kararlara geniş ölçüde yer vermesi nedeniyle bazı bölümlerde okuyucunun sıkılmasına sebebiyet vererek dikkat dağınıklığına yol açabilir fakat bunun sebebi şüphesiz, Türkiye’nin geçmişten günümüze çözemediği Kıbrıs sorununun okuyucu tarafından daha iyi anlaşılma gayesidir. Bunun yanı sıra, kitabın 2004 yılında yazılmış olması nedeniyle son gelişmelere doğal olarak yer verilememiştir. Genel itibariyle, Türkiye için çözülemeyen bir düğüm haline gelen Kıbrıs sorununu Kıbrıs’ın tarihinden başlayarak Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği kapsamından ele alan kitap, süreci aktarma konusunda oldukça başarılıdır. Ayrıca, kitabın sonunda soruna ilişkin muhtemel çözüm önerilerine de yer verilmiş olması okuyucuya farklı bakış açıları kazandırabilme açısından kıymetlidir. Kıbrıs’ın bir sorun olarak nasıl ortaya çıktığını ve soruna ilişkin gelecekteki muhtemel senaryoları yoğun bir şekilde tartışan kitap, Kıbrıs sorununa Birleşmiş Milletler ve Avrupa Birliği çerçevesinden yaklaşmak isteyen ve bu iki uluslararası örgütün Kıbrıs meselesindeki rolünü daha iyi anlamayı hedefleyen okuyucular için önemli bir rehber niteliğindedir.
CANSU NAKİPOĞLU
Uluslararası Örgütler Staj Programı