Başkanlık ve Yarı Başkanlık Sistemleri: Türkiye İçin Bir Değerlendirme

Yazar: Serap YAZICI

Kitap Adı: Başkanlık ve Yarı başkanlık Sistemleri: Türkiye İçin Bir Değerlendirme

Yayıncı: İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

Yayın Tarihi: 2002.

Serap Yazıcı tarafından 2002 yılında yayınlanan Başkanlık ve Yarı–Başkanlık Sistemleri: Türkiye İçin Bir Değerlendirme, her iki sistemi tüm boyutlarıyla okuyucuya sunmakla beraber uzun yıllardır hükümet sistemleri üzerine yapılan tartışmalara da açıklık kazandırıyor. Kitabın birinci bölümünde başkanlık sistemleri, dayandıkları temel unsurlar ve bu unsurların yol açtığı sorun boyutları ele alınmıştır. İkinci bölümde, yarı başkanlık sistemleri teorik ve karşılaştırmalı olarak incelenmiştir. Üçüncü bölümde ise, başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinin Türkiye için bir değerlendirmesine yer verilerek, Türkiye’de sağlam bir demokrasi ve istikrarın tesis edilmesinde başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerine geçişin gerekli olup olmadığına yönelik bir çerçeve sunulmuştur.

Yazar, başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerine ilişkin temel unsurları, hükümet ve rejim istikrarının temin edilmesi ile başkanlık ve yarı başkanlık sistemleri arasındaki ilişki ve de her iki sistemlerde karşılaşılan sorunları ele almasından sonra, en son bölümde bu sistemleri Türkiye perspektifinden ele değerlendiriyor. Yazar, başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerinin Türkiye’de uygulanabilirliğinin yol açacağı sorunlar ya da getireceği olumlu sonuçları da ele alarak, parlamenter sistemin daha iyi işlerlik kazanmasına yönelik bir dizi öneriler de getiriyor.

Kitapta hükümet sistemlerine ait tanımsal çerçevede farklı yazarların tanımları ele alınmıştır. Hükümet sistemleri genel anayasa hukukuna göre yasama ve yürütme kuvvetlerinin aynı elde toplanması veya bu kuvvetlerin ayrı organlara tevdi edilmesi olarak ikiye ayrılmaktadır. Bunlardan ilki kuvvetler birliği, diğeri ise kuvvetler ayrılığını ifade etmektedir. Kuvvetlerin ayrıldığı sistemler ise, başkanlık hükümeti ve parlamenter hükümet sistemlerini içerisinde barındırmaktadır (s.2). Aynı zamanda başkanlık sistemleri ve parlamenter sistemler arasındaki farklara da yer verilerek bir karşılaştırma yapılmıştır (s.24).

Yazıcı, başkanlık sistemlerinin tanımlanmasında, farklı yaklaşımların incelemelerinden yararlanmıştır. Ünlü siyaset bilimci Giovanni Sartori başkanlık rejimlerini üç temel kritere bağlı olarak tanımlarken, Arend Lijphart başkanlık sistemlerini parlamenter hükümet modelleriyle karşılaştırma yaparak açıklamayı tercih etmiştir. Yazıcı bu yaklaşımlardan yola çıkarak başkanlık sistemlerinin temel unsurlarını üç maddede toplamıştır. Bunlardan ilki Başkanlık sistemlerinde yürütme gücünü tek başına kullanan başkanın, doğrudan ya da dolaylı olarak halk tarafından seçilmesidir. İkincisi yasama yetkisini kullanacak olan organın başkan gibi sabit bir süre için halk tarafından seçilmesi ve son olarak da yasama ve yürütme organlarının her ikisinde birbirlerini feshedebilecek hukuki mekanizmalardan yoksun olmasıdır (s.37). Yazıcı, başkanlık sistemlerinin neden olduğu sorun boyutlarını katılık, çift meşruiyet, kazananın her şeyi aldığı toplam sıfır oyunu, siyaset yarışının dışarıda katılanlara açık olması ve başkanlık sistemlerinin siyasi üslubu olarak sıralamaktadır(s.39–77).

Yazıcı, başkanlık sistemlerinde yürütme gücünün sabit bir görev süresinin olması istikrarı sağlamakla birlikte, bu durum sistemin işlemesini güçleştirecek derecede bir katılığa yol açtığını ifade etmektedir. Parlamenter sistemlerde ise yasama ve yürütme gücünün birbirlerinin varlığına son verebilecek yetkiye sahip olmaları bu sisteme bir esneklik kazandırmakta ve istikrarsızlığa yol açmaktadır. Yazıcı’ya göre, her iki sistemdeki bu dezavantajlar demokrasinin sağlamlaşmasını engellemektedir. Bu nedenle bu hükümet sistemlerinde hiçbirinin herhangi bir olumsuz sonuca yol açmadan demokrasinin sağlamlaşmasını garanti edeceğini ileri sürmenin mümkün olmadığını söylemektedir. Aynı zamanda, demokrasinin yaşama şansının yükseltilmesinde, uygulanmakta olan hükümet sisteminin dezavantajlarını bertaraf edecek farklı mekanizmaların yürürlüğe koyulmasını gerekli görmektedir.

Yazıcı, yarı başkanlık sistemiyle ilgili tanımların yine yazarlar arasında farklılaştığını, sistemin isminin dahi tercihlere göre değişiklik gösterdiğini ancak en yaygın ifadenin yarı başkanlık sistemi olduğunu söylemektedir (s.92). Yarı başkanlık sistemleri, başkanlık yönetimi ile parlamenter yönetimin bazı unsurlarını birleştiren bir hükümet modeli olarak tanımlanmaktadır (s.92). Yazıcı’nın kitapta tanımına yer verdiği Duverger bir sistemin yarı başkanlık olarak tanımlanması için üç şart öne sürmüştür. Bunlar, cumhurbaşkanın halk tarafından seçilmesi, cumhurbaşkanın anayasa ile güçlü yetkilere sahip olması ve yürütme görevini yerine getiren bir başbakan ve kabinenin (bakanlar kurulu) mevcudiyetidir (s.93). Kitapta yarı başkanlık sistemini çift yürütme olarak tanımlayan Linz, üç unsurdan bahsetmektedir. Bunlar, devlet başkanın halk tarafından doğrudan veya dolaylı olarak seçilmesi, başbakanın devlet başkanı tarafından atanması ve devlet başkanının meclisi fesh edememesidir (s.98).

Yazıcı, kitabın son bölümünde ele aldığı her iki sistemin de Türkiye açısından değerlendirilmesine, Türkiye siyasal hayatında cumhuriyetin kuruluş yıllarından itibaren başlayarak, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarındaki mevcut hükümet sistemlerinden ve farklılıklarından bahsetmektedir (s.113). Aynı zamanda demokrasinin kesintiye uğradığı askeri müdahaleleri de göz önünde bulundurarak, parlamenter sistemlerinin bu yaşananlar üzerinde etkisinin olup olmadığını değerlendirmektedir.

Serap Yazıcı, kitapta her iki sisteminde Türkiye açısından bir değerlendirmesini yaptığı bölümde, özellikle hükümet sistemi değişikliği tartışmalarını da yoğun olduğu dönemlere göre ele almıştır. Aynı zamanda demokrasiyi kesintiye uğratan askeri müdahalelerin meydana gelmesinde parlamenter sistemin bir payı olup olmadığını, başkanlık ve yarı başkanlık sistemleriyle de karşılaştırarak incelemiştir. Son olarak da Türkiye’de parlamenter sisteme işlerlik kazandıracak öneriler sunmuştur. Bunlar; parlamentarizmin rasyonelleştirilmesi, yapıcı güvensizlik oyu, parlamento üyeliği ile bakanlar kurulu üyeliğinin aynı kişide birleşmemesi ve alternatif başkanlık sistemidir (s.168).

Yazar son olarak hükümet sistemlerinin türü ile demokrasinin sağlamlaşması ya da çöküntüye uğraması arasında doğrudan bir ilişki olmadığını öne sürmektedir. Her üç sistem ile birlikte demokrasinin sağlamlaşabileceğini gösteren örnekler kadar çöküntüye uğradığını gösteren örneklerin de mevcut olduğunu söylemekte ve bunun, öne sürdüğü düşünceyi de doğruladığını ifade etmektedir.  Hükümet sistemlerinin açıklayıcı bir üslup ile anlatıldığı bu kitap, her iki sistem hakkındaki temel unsurların yanı sıra,  Türkiye’de gündemini korumaya devam eden başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerine geçiş tartışmaları ve söz konusu sistem değişikliğine alternatif olarak sunulan öneriler üzerine de bilgi edinilebilecek bir mahiyet taşımaktadır.

Eda KILIÇ

TUİÇ Derneği Sekreteri 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...