Almanya’daki Müslümanların Kâbusu: PEGİDA

 

 

PEGİDA nedir?

Son zamanlarda Avrupa’da aşırı sağ görüşün ciddi şekilde ivme kazandığını görüyoruz. Gerek siyasetçilerin söylemleriyle, gerekse medya aracılığı ve bazı dış etmenler sebebiyle kimi Batı ülkelerinde bu görüş ne yazık ki ırkçılık boyutlarına kadar ulaşmaktadır.

Temelinde dinsel ırkçılık yatan PEGİDA (Patriotische Europäer Gegen die Islamisierung des Abendlandes), Türkçesiyle “Batı’nın İslamlaşmasına Karşı Yurtsever Avrupalılar” oluşumu da aşırı sağ görüşün bir yansıması olarak Almanya’da ortaya çıkmıştır. PEGİDA, İslam dininin Avrupa’da büyümesini tehlikeli olarak gören ve buna binaen, özellikle mülteci ve göçmen sayısının artmasından yakınmakla beraber Batı’nın kültürel yozlaşmaya doğru ilerlediğini iddia eden aşırı sağ görüşlü bir oluşumdur. Liderliğini 41 yaşındaki Lutz Bachmann’ın üstlendiği grup Ekim 2014’te, Alman hükümetinin IŞİD’le savaşan PKK’ya silah yardımı yapma kararı almasının ardından kurulmuştur. Bu duruma tepki gösteren PEGİDA, yardımların Ortadoğu’daki krizi arttırıp Almanya’ya daha fazla göçmen getireceğini iddia etmiştir. Adını ilk kez 20 Ekim 2014’te Dresden’de 300 kişiyle düzenlediği gösteriyle duyuran bu aşırı sağcı hareket, her pazartesi başta Dresden olmak üzere Almanya’nın kimi kentlerinde gösteriler düzenliyor.

 

Uzmanlar Ne Diyor?

Başından bu yana eylemlere karşı net bir tavır sergileyen Yeşiller Partisi’nin eş başkanları Cem Özdemir ve Simone Peter, 15 Aralık’ta PEGIDA eylemlerine karşı yine Dresden’de yapılan gösteriye katılmıştı. Eylemde hükümeti kuran Hristiyan Birlik Partileri CDU/CSU’ya çağrıda bulunan Özdemir’in, “Aşırı sağla mücadelede sağın dilini kullanmak, sağa taviz vermek hiçbir zaman aşırı sağı küçültmez, tam tersine onları güçlendirir” ifadesi dikkati çekmişti. Ana muhalefet partisi olan Sol Parti Eş Başkanı Katja Kipping ise Merkel hükümetini suçlayarak, yıllardır yürütülen politikalar ve söylemler yüzünden bugünkü ortamın oluştuğuna işaret etmiştir. 2014 yılının son günlerinde ise PEGİDA’ya bir tepki de Protestan Kilisesi’nden gelmiştir. Almanya Protestan Kilisesi Konseyi Başkanı Heinrich Bedford-Strohm, Müslümanların ve İslamiyet’in Almanya ait olduğunu söyledi. Medyada sadece radikallerin konu edilmesinin İslamiyet’i gerçekte temsil eden bir görünüm olmadığını belirten Bedford-Strohm, ”Milyonlarca Müslüman Almanya’yı yurt edindi ve burada komşularıyla barış içinde yaşıyorlar’’ dedi. Müslümanları tümüyle tehlike olarak görenlere karşı çıkan Bedford-Strohm, “Kim bu yönde sloganlar atar, onları onaylar, aynı zamanda Hristiyanlığı ağzına alırsa bugün Noel mesajını dinlemesi lazım” diye konuştu.

PEGİDA’nın Alman iç siyasetinde bu kadar konuşulmasının sebebi kısa sürede artan destekçi sayısından da net bir şekilde yorumlayabiliriz. 20 Ekim 2014’te 300 kişiyle başladığı yolda, 24 Kasım 2014 ’te sayıları 5 bin 500’e, 22 Aralık 2014’te 17 bin 500’e, 5 Ocak 2015’te ise Dresden’de 18 bin kişiye ulaştı. Şüphesiz Almanya’da gittikçe artan göçmen sayısı da bu aşırı sağ hareketin destekçi bulmasına tabiri caizse referans olmuştur. 2008 yılında Almanya’da Müslümanların sayısı toplam nüfusun % 4’i iken, bu sayı 2011 yılında % 5 olmuştur. Arada çok büyük bir sıçrama olmasa da, PEGİDA Almanya’nın “İslamlaştığını” iddia edip bu duruma tepki göstermektedir. 12 kişilik bir yönetici kadrosuna sahip olan PEGİDA’nın ayrıca 19 maddeden oluşan bir manifestosu bulunmakta. Kasım 2014’te dağıttıkları bildirilerde de Kanada’daki gibi kontrollü, puanlı bir göç politikası, sıkı bir sınır dışı uygulaması, sıkı denetlenen bir seyahat politikası, suç işlemiş göçmenlere karşı sert bir tutum ve Hristiyan-Yahudi Batı kültürünün ve Alman kimliğinin korunması yönünde talepler dile getirdi.

Alman devlet kanalı ARD’nin “Report Mainz” ismini taşıyan programı için yapılan bir araştırmaya göre gösterilerin başladığı Ekim ayından sonraki ilk 3 aylık dönemde Müslümanlara karşı gerçekleşen saldırıların sayısı Almanya çapında 76 olarak hesaplandı. Ekim ayından önceki üç ay öncesinde tespit edilen saldırı sayısı ise 33 olarak belirtildi.

Dresden Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden, siyaset bilimci Prof. Dr. Werner Patzelt, Dresden ve çevresi dışında destekçi sayısı yüzlerde kalan PEGIDA’yı daha çok Almanya’nın doğusuna, eski Doğu Almanya topraklarına has bir görüngü olarak niteliyor. Patzelt, göçmen sayısının çok olmadığı, Müslüman göçmen sayısının yok denecek kadar az olduğu bu bölgede bu tür gösteriler yaşanırken, PEGIDA’nın Köln, Münih, Düsseldorf gibi göçmen sayısının yüksek olduğu kentlerde taraftar toplayamadığına, aksine çok kültürlülüğü savunan inisiyatiflerin eyleme başladığına işaret ediyor. Öte yandan Almanya’da 72 bilim insanının yer aldığı Uyum Konseyi, İslam, göçmen ve mülteci karşıtı protestoları organize eden PEGİDA’nın tezlerinin insanilikten öte düşmanlık içerdiğini duyurdu. Konseye göre “Almanya’da yapısal sorunlar için eğer bir dini azınlık günah keçisi yapılıyorsa bizim çok hassas olmamız gerekir. Nasıl Nazi döneminde Alman toplumu Yahudileşme tehlikesi uyarısıyla birçok kriz ve sorun belli bir azınlığa kanalize edildiyse, bugün de İslamlaşma propagandasıyla sağduyu yeteneği kaybettiriliyor ve İslam sorun olarak gösterilerek toplumsal bir düşman üretiliyor. Bu yıl Almanya’da gerçekleşen Üniversiteliler Derneği Young Academics (YA) ve Kültürler Arası Diyalog Derneği’nin (IKULT), farklı kesimlerin yaşam tarzlarını tanıtması yoluyla birlikte yaşama katkı sunduğu etkinlikler serisi kapsamında, “Almanya’da Müslüman Olmak” seminerinde de bu konuya yer verilmiştir. Konuşmacı olarak etkinliklere katılan Tübingen Üniversitesi’nden Dr. İsmail H. Yavuzcan, özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra Alman medyasındaki İslam karşıtı yayınların yoğunluğuna dikkat çekerek, “Bunun sonuçları var. Sonuçlarından biri de PEGİDA, buna şaşmamalı” dedi.

Avrupa Parlamentosu 4. ve 5. Dönem Milletvekili Ozan Ceyhun ise Almanya’daki bu aşırı sağ hareketi Almanya’nın dünya genelindeki imajına zarar veren “entelektüel ırkçılığın sembolü olarak gösteriyor. PEGİDA’nın eylemlerine katılarak destek olan “Dazlakların”, veya başka bir ifadeyle Neo-Nazilerin artık organizasyon yapmaya ihtiyaç duymadıklarını kaleme alan Ceyhun, “Dazlakların” eylemlerinde olay çıkardıklarını, fakat PEGİDA’nın olay çıkmaması için her türlü önlemi almakta olduğunu iddia etmiştir. Akademik Perspektif Enstitüsündeki yazısına “Dazlaklar ve PEGİDA arasında mukayese yaparak devam eden Ozan Ceyhun, “Dazlaklar” insanları ürküten bir görüntü sunarlardı. PEGİDA “dazlakların içeriklerini” “şirin gözükerek” bağırıp, çağırmadan dile getirmeyi başarıyor. “Dazlaklar” “mülteciler, Türkler, yabancılar defolsun” derlerdi. PEGİDA “mültecileri, yabancıları istemiyoruz, gitsinler” diyor.” ifadelerine yer vermiştir. Buradan, aslında PEGİDA’nın en az Neo-Naziler kadar katı bir ırkçı hareket olduğunu, fakat daha farklı bir dil kullanarak kitlelere rahatlıkla ulaşıp onları örgütleyebildiği yorumunu çıkarabiliriz. 

PEGİDA konusunda yapılan en çarpıcı yorumlardan birisi de Almanya’da akademisyenlik yapan Dr. Ertuğrul Şahin’e aittir. Yeni Şafak Gazetesinde yer alan röportajında IŞİD ve PEDİGA’nın benzerliklerine dikkat çeken Şahin, “Avrupalı Müslümanlar arasından Suriye’ye gidip örgütlere katılan gençler arasında dışlanmışlık ne kadar önemli bir faktör ise PEGİDA’nın arkasındaki insanlar için de bu dışlanmışlık, bir tarafa itilmişlik o kadar önemli bir mesele.” ifadelerini kullanmıştır.

Peki, Avrupa’da aşırı sağ görüşün yükselişe geçmesinin temelinde hangi sebepler yatıyor? Londra’daki Middlesex Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Programı’nın Türkiyeli Başkanı Dr. Tunç Aybak Radikal Gazetesi’ne verdiği demeçte, ekonomik krizin nedenlerin başında geldiğini belirtmiştir. Konuşmasına “Avrupa’da ulusal hükümetler ekonomi alanında karar yetkilerini yitirmeye başladı. AB içindeki teknokratlar tepeden inme politikalarla karar veriyor. Partilerin artık tek kartı kimlik oyunları. İşsizlik ve kriz konusunda yapabilecekleri pek bir şey yok. Göç ve İslam karşıtlığı üzerinden kimlik siyaseti prim yapıyor.” şeklinde devam eden Aybak, ABD’deki 11 Eylül saldırılarının da etkisi olduğundan söz ediyor. Aslında bu durumu ülkemizde kimi zaman siyasilerin bir “seçim malzemesi” olarak kullandığı “Suriyeli mülteci sorununa” da benzetmek mümkündür.


Enes Erdem YERİNDE

TUİÇ Stajyeri


KAYNAKÇA

http://bit.ly/1JjX8UU

http://bit.ly/1hZkLZY

http://bit.ly/1EgwahV

http://bit.ly/1KKBQ0w

http://bit.ly/1hbW0Jj

http://bit.ly/1JjXo6t

http://bit.ly/1KhRgxu

http://bit.ly/1Lv7AtC

http://bit.ly/1fE4acu

http://bit.ly/1JWfejc

http://bit.ly/1KKCPxT

http://bit.ly/1PwHiI3

http://bit.ly/1WQwrhP

http://bit.ly/1JjX8UU

http://bit.ly/1Lv7Jxb

http://bit.ly/1U4wPdE

http://bit.ly/1DFwPHP

http://bit.ly/1sZIs9f

http://bbc.in/1AAYchi

http://bit.ly/1BOMTWN

http://bit.ly/1fE4eJg

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...