Çıkış Tarihi: 2010
Yönetmen: Feo Aladağ
Film Türü: Drama
Kişinin şiddet gördüğü bir yerden güvenli gördüğü başka bir yere sığınması göz önünde bulundurulduğunda Die Fremde zorunlu bir göç hikayesini anlatıyor denilebilir. Ümay şiddet gördüğü kocasını terk edip Almanya’daki ailesinin yanına gider. Sorun talep ettiği sığınmanın, Ümay ailenin kızları için uygun gördükleri kalıba göre şekillenmediğinden, reddedilişidir. Şeytani bir kısır döngünün içinde kalbi kırıkların öyküsü olarak gördüğüm bir film.
Filmde temel konunun kendilerine göre bir namus anlayışı belirleyip bu anlayış uğruna kendilerini ve çocuklarını kurban eden bir aileyi izliyoruz. Daha doğru ifadelendirmek gerekirse, onlar böyle görmüş böyle bulmuş, sorgulama gereği duymamışlar. Babası Kader ve annesi Halime’nin kızlarının evlenip de “yolunu çizdikten” sonra karar değişikliğine gitmiş olması ikisinin de kafasını karıştırmış gibi görünüyor, karar şiddet neticesinde ortaya çıkmış olsa bile durum çok değişmiyor.
Göçün farklı sebeplerine şahit oluyoruz, Die Fremde’de. Ümay aile içi şiddet sebebiyle kendisi için zor olacağının farkında olarak Almanya’ya göç ediyor. Bu manada, zorunlu göç kategorisine alabiliriz Ümay’ın göçünü. Bu kategoride değerlendirecek olursak ailesinin Ümay’a desteği de olmadığından, Ümay mülteci olmalıdır diyebiliriz rahatça çünkü özellikle filmin ilerleyen sahnelerinde göreceğimiz üzere Ümay hem işkence hem ölüm tehdidi ile karşı karşıya, liseyi Almanya’ya göçünden sonra bitiriyor, hemen çalışabilmesi mümkün olmadığından maddi bir güvencesi de yok.
Die Fremde bizlere bağnaz pratiklerin insan hayatını, özellikle büyük ölçüde kadın hayatını nasıl tehdit edebileceğini gösteriyor. Bu gibi sebeplerle farklı ülkelere göç edildiğinde bir kimse iltica başvurusunda rahatça bulunabilmeli, hukuki manada bu güvence altına alınmalıdır. Dünya üzerinde geleneklerden dolayı mağduriyet yaşayan zulüm gören pek çok kadın ve erkek var. Bireylerin korkularının sebebi, belli coğrafyalarda pratiklerine rastlanan kadınların sünnet edilmesi ya da başlık parasının erkek veya kadının ailesinden yüksek miktarlarda istenilip, ödememesi durumunda işlenen cinayetlerden kaynaklı olabilir. Bunlar, farklı gelenekleşmiş pratiklerin insanlara zulüm korkusu yaşatabileceğinin delilleridir. Filmde konu edilen namus cinayetleri de bunlardan biridir.
Eşinden şiddete, ailesi tarafından duygusal istismara maruz kalan Ümay’ın tutunacak maddi ve manevi hiçbir dalı yoktu. filmde bir detay daha bizi çileden çıkarıyor. Ümay’ın kendisini suçlu görüp görmediği konusunda tereddüte düşüyoruz çünkü sürekli “Ben sizi üzmek istemedim” minvalinde ifadeler kullanıyor. Bu da izleyicide, karşı karşıya kaldığı duygusal istismar konusunda, Ümay’ın, bilinçsiz olduğu fikrini uyandırıyor. Bu bilinçsizlik de belki doğru yerlere korunma için başvuramamasına, sıkıntılarını enine boyuna anlatamamasına sebep oluyor.
Eran Rabia AKYOL
Göç Hukuku Staj Programı