Yunanistan Seçimleri ve Türkler

Ekim 2009’da yapılan seçimlerle iktidarı devralan PASOK’un lideri ve dönemin Başbakanı Papandreu’nun ülkenin içinde bulunduğu ekonomik durumun hiç de iç açıcı olmadığını açıklaması ile Yunanistan neredeyse sadece ekonomik krizle anıldı. Aynı şekilde “erken seçim” ihtimali de gündemden düşmedi. Nihayet partiler arası uzlaşıyla oluşturulan geçici hükümetin Başbakanı Lukas Papadimos’un aldığı kararla, 6 Mayıs 2012’de Yunanistan Erken Genel Seçime gidiyor. Gözler son yirmi yıldır toplamda oyların yüzde 80’ini alan PASOK (Panhelenik Sosyalist Hareketi) ile Nea Dimokratia’nın (ND-Yeni Demokrasi Partisi) üzerinde. Yunanistan demokrasisinin iki partili sistemi, ülkedeki seçmenleri iki büyük parti etrafında toplamış ve aynı neden PASOK ve ND’nin özellikle kritik konulardaki politik görüşlerini birbirine çok yaklaştırmıştı. Ancak bu kez seçim sonuçları bu döngüyü kırabilir.

Seçime katılan parti sayısı 32 ve anket çalışmalarına göre bunların ancak üçte biri seçim barajı olan yüzde 3 oranını aşabilecek. Ne var ki Yunan seçim sistemi, ülke genelinde az farkla da olsa yarışı önde bitiren partiye 300 sandalyeli parlamentoda çoğunluğa sahip olma ve tek başına hükümet kurma şansı tanıyor. Yapılan son kamuoyu yoklamaları da[1] Yeni Demokrasi’nin -ND- yüzde 28; PASOK’un ise yüzde 11 oranında güze sahip olduğu yönünde. Aynı ankete göre Demokratik Sol, yüzde 16; Sol İttifak, yüzde 12; Yunanistan Komünist Partisi, yüzde 11; LAOS, yüzde 4 ve faşist ve ırkçı örgüt olan Altın Şafak, yüzde 3,5 oranında destekleniyor. Sandık sonuçları farklı çıkabilecekse de bugünden kesin olan tek başına iktidar dönemi sekteye uğramış, koalisyon zorunlu hale gelmiştir. Ancak geçmişteki koalisyon hükümetlerinin başarısızlığı da bugünden bir not olarak düşülmeli.  

PASOK ve ND’nin kritik konular arasında bulunan Türkiye-Yunanistan ilişkileri konusundaki politik görüşleri de birbirine yakın ancak oyları yükselişe geçen sol partilerin görüşlerinin bu iki partininkinden daha ılımlı olduğunu söylemek mümkün değil. Bu nedenle de seçim sonuçlarının, Türkiye-Yunanistan ilişkilerinin seyri ya da Yunanistan’ın azınlık politikaları bakımından iyileşme yaratması beklenemez. Ancak seçimler Batı Trakya Türkleri için özel bir anlam taşıyor. Çünkü bu seçimlerde en az 3 Türk milletvekilini Yunan Parlamentosu’nda görebilmek için Batı Trakya Türkleri organize bir şekilde çalışıyorlar.

Yunanistan Seçimlerinde Türkler

Batı Trakya Türkleri, Yunanistan Parlamentosu’nda nüfusları oranında temsil edilme hakkına sahip bulunmuyorlar. Batı Trakya Türklerinin Yunan Parlamentosu’ndaki temsil kabiliyetini sınırlayan uygulamaların başında yüzde 3’lük ülke barajı geliyor. 1927’den 1989 seçimlerine kadar bir partiye katılarak iki milletvekili çıkarabilen Batı Trakya Türkleri, 1989 seçimlerine ilk kez bağımsız katılmış ve bir milletvekili çıkarmıştır. Bu seçimlerin hemen ardından getirilen ülke barajı sistemi, 1993 seçimlerinde bağımsız adaylar için de uygulanmış ve azınlığın bağımsız milletvekili çıkarması da imkânsızlaşmıştır. Çünkü ülke çapında yüzde 3 oy alabilmek, 200.000 oy gerektirmektedir. Azınlığın nüfusu ise bu sayının altında kalmaktadır.[2] Ülke seçim barajı engelinin, Makedon azınlığın Gökkuşağı Partisi ile birleşerek seçime girilmesi suretiyle aşılması düşünülmüşse de 90’lı yılların sonunda yapılan bölgesel yapılanma düzenlemesi[3] ve bölge barajı uygulaması ile bu imkân da yitirilmiştir.

Aslında Türklerin ne bağımsız adayla seçime girmesi ne kendi partilerini kurmaları ne de Makedonların partisiyle birleşerek seçimlere girmesi yasaktır. Ancak bu yolların başarısı, baştan imkansız kılınmıştır. Batı Trakya Türkleri için parlamentoda seslerini duyurabilmek adına tek bir seçenek kalmıştır. Bu seçenek, Yunan partilerince gösterilecek Türk adaylar etrafında birleşmektir.

Yunanistan’ın iki büyük partisinin vardığı bir uzlaşı ile Türklerin yoğun yaşadığı bölgelerde, partiler 3-2 formülü uygulayarak ikisi Türk beş aday göstermektedir. Daha önce partiler tek bir Türk aday gösteriyordu ve bu da aday gösterilen kişiyi beğenmeyen oyların diğer partiye kayması ya da oyların Yunan kökenli adayı parlamentoya taşıması sonucunu doğuruyordu. 3-2 formülü de aslında Türk oylarının bölünerek etkisizleşmesine sebep olmakta ve Türk milletvekili çıkarma şansını da düşürmektedir. Örneğin Gümülcine’de yaklaşık 36 bin oy çıkarabilen Türkler, bu oylarının karşılığı en az 2 milletvekilliği olmasına rağmen oy bölünmesi nedeniyle bir tek milletvekili çıkarabilmektedir. Nitekim 2007 ve 2009 seçimlerinde böyle olmuş ve Gümülcine’den sadece Ahmet Hacıosman milletvekili olabilmiştir. İskeçe ise 27 bin civarındaki Türk oyu ile yine iki Türk milletvekili çıkarma potansiyeline sahip olmasına rağmen, Türk oylarının Yunan adaylara kayması nedeniyle, bugüne dek en fazla bir Türk kökenli milletvekili çıkarabilmiştir. Nitekim 2007 ve 2009 seçimlerinde PASOK’tan aday olan Çetin Mandacı, Batı Trakya Türklerinin ve aslında tüm azınlıkların Yunan Parlamentosu’ndaki ikinci milletvekili olmuştur.

6 Mayıs 2012’de gerçekleştirilecek genel seçimler için üç parti 3-2 formülasyonu ile Türk aday göstermiş, diğer üç parti de birer adaylarını Türklerden seçmiştir. Toplamda 18 Türk aday çeşitli partilerce aday gösterilmiştir.

Buna göre İSKEÇE ilinde 9 Türk aday yarışacaktır:

PASOK 1- Burhan Baran 2- Fatma Kabza 3- Dimitris Dontzos 4- Dimitris Saltouros 5- Panayotis Sgouridis

ND 1- Adnan Peçenek 2- Şaban Bandak 3- Aleksandros Kondos 4- Georgia Andreou 5- Athanasios Kritsinis

DİSİ 1- Türkeş Hacımemiş 2- Ekrem Köse 3- Maria Deoudi 4- Vasilis Barseyanidis 5- Venera Aslanidou                         

KKE[4] 1- Hasan Efendi 2- İoannis Vouzaras 3- Dimitra Karayanidou 4- Yorgos Kolaros 5- Yorgos Pirgelis

DİMAR 1- Sami Karabıyıklı 2- Kostas Gounaris 3- Kostas Delkos 4- Parthena Zoumboulidou 5- Spiros Karvounis

SYRIZA[5] 1- Hüseyin Zeybek 2- Nikos Kaliambakas 3- Maria Karanasou Batzakidou 4- Evangelia Kehaya 5-Yorgos Papanikolau

Gümülcine ve Dedeağaç’ı içine alan RODOP bölgesinde de yine farklı partilerden 9 Türk aday bulunuyor:

PASOK 1- Ahmet Hacıosman 2- Serpil Karahüseyin 3- Laskarina Bitsou 4- Dimitris Dimitriadis 5-Yorgos Petalotis

ND 1- Erhan İmamoğlu 2- Mehmet Eminoğlu 3- Evripidis Stilyanidis 4- Paraskevi Elefteriadou 5- Natalia Viopoulou

DİSİ 1- İlhan Ahmet 2- Adem Hacıahmet 3- Mağda Yamustari 4- Nikos Hatzikonstandinou 5- Hristos Maheras

KKE 1- İbrahim Kiracı 2- Nikos Fakiridis 3- Athanasios Kadroudis 4- Panayotis Sporikis 5- Katerina Taksopoulou

 DİMAR 1- İlbay Deli 2- Leoni Panagopoulou 3- Aleksandros Tsigas 4- Anastasia Tsilingiri 5- Damon Damianos

SYRIZA 1- Ayhan Karayusuf 2- Dimitris Mumtzidis 3- Angeliki Kuyumtzoglou 4- Yorgos Triantafilopoulos 5- Takis Haritos

PAROLA: Türk Oyları Türk Adaylara

Batı Trakya Türkleri, Yunanistan siyasal sistemine dahil olabilmek ve mümkün olduğunca daha çok Türk adayı meclise taşıyabilmek için yoğun çaba gösteriyor. Bir yandan örgütlü hareket edilmesine dikkat edilirken bir yandan da Türk toplumunun seçimlerde oylarını Türk adaylara yönlendirmesi konusunda bilgilendirme çalışmaları yapılıyor. Türk azınlık “Türk Oyları Türk Adaylara” parolasını benimsemiş görünüyor. Türkiye’de yaşayan ve Yunanistan’da oy kullanma hakkına sahip 20 bin civarındaki Batı Trakya Türkünün Yunanistan’daki seçimlere katılması sağlanmaya çalışılıyor. Aynı şekilde başta Almanya’da yaşayanlar olmak üzere Avrupa şehirlerine yayılmış Batı Trakya Türkleri de seçimlerde oy kullanma çağrısına uyarak Yunanistan’a Avrupa Batı Trakya Türk Federasyonu (ABTTF) ve çeşitli ülkelerde örgütlenmiş Batı Trakya Türk derneklerinin çabalarıyla geliyorlar. Yunanistan Vatandaşlık Kanunu’nun eski 19.maddesi ile vatandaşlıktan atılan 60 bin azınlık mensubu ve dolayısıyla bu grubun oy kullanma yaşına gelmiş çocukları ise oy kullanma hakkına da sahip değil.

Türkiye’de ya da Avrupa’da bulunan Batı Trakya Türklerinin bölgelerinde oy kullanması, parlamentoya hiç değilse üç Türk gönderme çabasının yarattığı birliktelik ruhuna büyük güç kazandıracaktır. Öte yandan bu, Yunanistan’ın onları göçe zorlayan politikalarına bir cevap olacaktır. Diaspora Batı Trakya Türklerinin oy kullanma hakkına sahip olanlarının Yunanistan siyasetine etki edebileceği düşünülmektedir. Nitekim oy kullanmak üzere Yunanistan’a çağrılmalarının nedeni de budur. Gerek Türkiye’nin açık desteğinin harekete geçirilmesi gerek uluslararası kamuoyunun dikkatinin azınlık sorunlarına çekilmesi gerekse de Yunan makamlarının gerekli düzenlemelere zorlanması için Batı Trakya Türklerinin örgütlü ve organize bir şekilde çalışması ve birleşerek güç oluşturması gerekiyor.

Paradoksal Sorun

Örgütlenmenin bir önceki seçimlere göre daha iyi bir sonuç yaratması beklenebilir. Ancak buradaki başarı ancak sayıca daha fazla Türk’ün parlamentoda olması olacaktır. Kuşkusuz ki iki milletvekilindense üç ve hatta dört milletvekili bir avantajdır. Ama bazen sayı, nitelikli politikaların yanında önemsiz kalmaktadır. Bunun tek suçlusu da Yunanistan politikalarıdır. Çünkü seçilen milletvekilleri, sadece azınlığın değil partilerinin de temsilcisi olmaları nedeniyle çoğu zaman sistem içerisinde hareket etmeye zorlanmakta ve kendi seçmenini küstürme riskini yüklenmektedir. Açık ki, bir milletvekilinin partisinin politikalarıyla çelişmeden azınlık sorunlarını gündeme taşıyabilmesi, parti disiplini nedeniyle imkansıza yakın bir noktada seyretmektedir. Bu da Yunanistan siyasal sisteminin yasalarda görünmeyen ama azınlıklarına yaşattığı engellerinden biridir.

Geçmiş, azınlık sorunlarının Yunanistan siyaseti içerisinde, Yunan partilerinin sırasında oturan milletvekilleri ile çözülmesinin pek mümkün olmadığını gösteriyor. Bu noktada devreye yeni arayışların girmesi gerekiyor.

Esasen yüzde 3’lük seçim barajının yüksek olduğu söylenemez; bu, Avrupa ölçütlerinde makul bir orandır. Ancak AB üyesi olarak Yunanistan, bundan çok daha iyisini yapabilir. Bugün Bosna-Hersek, Kosova, Sırbistan gibi ülkelerin azınlıkları, parlamentoda seslerini duyurabilmek için ülke partilerinin kendilerini aday göstermesi için uğraşmak zorunda değiller. Çünkü ülkede uygulanan seçim barajından muaf tutularak kontenjan sandalyeler için özgür bir seçim yarışına girebiliyorlar. AB’nin AB üyesi olmak için çabalayan ülkelere uyguladığı sistem Yunanistan’a uygulanacak olsa Batı Trakya’nın özerkliğinin ilan edilmesi de gerekir. Ancak hiç değilse seçim barajı engelinin Avrupai yöntemlerle çözümlenmesi, bunun için de azınlıkların barajdan muaf tutulması gerekir. Bu noktada ekonomik kriz nedeniyle iflasa sürüklenen Yunanistan’a AB fonları üzerinden yardım yapan Almanya ve Fransa’nın yardım koşulu olarak kendilerinden silah alımı yapılmasını öne sürmesi düşündürücüdür. Avrupa’nın bağımsız tüm insan hakları örgütlerinin ve Human Watch’ın Batı Trakya nedeniyle Yunanistan için tuttuğu raporların olumsuzluğu ortadayken AB’nin kendi üyesi bir ülkenin Avrupai azınlık anlayışına çekilmesi konusunda önemli bir fırsatı kaçırdığı ortadadır. Ancak Avrupa’daki tüm Batı Trakya Dernekleri ve Federasyon seçim barajının yarattığı temsil engelini ortadan kaldırılmak için girişimde bulunma imkanı bulunuyor. Batı Trakya’nın elinde tek çözüm yolu olarak demokratik yollardan belli hedefler için dirayetle uğraşmak bulunuyor. Tüm diaspora derneklerine uğraş ve başarılarıyla ilham veren Batı Trakya derneklerine ve Federasyon’a bu konuda da önemli bir iş ve öncü olma görevi düşüyor. Yunanistan üzerinde gerek AB kurumları gerekse insan hakları örgütleri üzerinden azınlıkların ülke seçim barajından muaf tutulması konusunda baskı oluşturulması kesinlikle daha kalıcı ve etkili bir sonuç doğuracaktır. Avrupa Birliği’nin Kosova ve Makedonya örneklerinde denenen ve kısmen başarılı da olan azınlık politikasını Balkanlar’da bir standart haline getirme eğilimi dikkate alındığında Yunanistan’ın, AB destekli söz konusu azınlık politikalarının gerisinde kaldığı görülmektedir. Kostas Karamanlis’in 2000 yılında henüz muhalefet lideriyken ilan ettiği ve hayal kırıklığı yaratan “Çağdaş Avrupai Azınlık Politikası”nın bu yöne evirilmesi için çaba gösterilmesi gerekmektedir.

Türkiye’ye Biçilen Roller

Mevcut koşullar açısından değerlendirildiğinde ise parolanın “Türk’ün Oyu Türk’e” sloganı olmasına rağmen verilen Türk oylarının Batı Trakya ve Yunanistan genelindeki Türklere ne getirdiğinin hesabı dönem sonunda çıkarılamıyor. Her seçim öncesinde Yunanistan dışında bulunan ve oy hakkı bulunan Türkler, oy kullanmaya davet ediliyor ancak verilen oyların sağladığı değişimin dökümü yapılamıyor. Üstelik internet kullanıcılığının ve sosyal paylaşım sitelerinin etkinliğinin artmasıyla kullanılacak oylar konusunda yönlendirme yapılmasına yönelik itirazlar da artık daha fazla duyuluyor. Bu konuda en azından açık bir “devlet” politikası olmamasına rağmen Türkiye de bu itiraz ve eleştirilerden nasibini alıyor. Tıpkı Kosova ve Makedonya’da yapılan seçimlere katılmak isteyen öğrencilere ve çifte vatandaşlığa sahip bireylere yapılan yönlendirmeler gibi burada da sonuçlar Türkiye’ye mal ediliyor. “Gereksiz yere yanlış tarafı desteklemek” içerikli eleştiriler de Türkiye’nin imajını ve güvenilirliğini sarsıyor. Ne var ki bir yetkilinin herhangi bir sebeple adaylardan herhangi biri ile görüşmesi de “destek” kapsamında değerlendiriliyor. Görüşen yetkilinin “rütbe”sine göre kimin daha fazla destek aldığı konuşuluyor.

Dış Türkler ve akraba topluluklar açısından Türkiye’nin güvenilirliğinin korunması ve Azerbaycan ile KKTC haklarında oluşan şüphelerin Balkan ülkelerinde yaşayanlara da sirayet etmemesi için bir takım önlemlerin alınması, dengelerin korunması ve tüm adaylara eşit mesafede durulması ya da en azından böylesi bir izlenim verilmesi gerekiyor.

 

Gözde KILIÇ YAŞIN

21.YY Türkiye Enstitüsü

Balkanlar ve Kıbrıs Uzmanı 

 

Kaynak: 21.YY Türkiye Enstitüsü


[1] Kathimerini gazetesi ve SKAİ radyo-televizyonu adına Public Issue şirketi tarafından yapılan kamuoyu yoklaması için bkz. Yunanistan’da son anket, 9 partiyi parlamentoya gönderiyor, CHA, http://www.haberler.gen.al/2012-03-05/yunanistanda-son-anket-9-partiyi-parlamentoya-gonderiyor/

[2] Rahmetli Sadık Ahmet 18 Haziran 1989’da Batı Trakya Türklerinin ilk bağımsız milletvekili seçildi. Böylece Yunan partilerinden milletvekili çıkarma zorunluluğu kırılmıştı. Ancak önü de kesilmek istendi. Batı Trakya Türklerine, “Müslüman Yunan” değil de “Türk” demesi nedeniyle 18 ay hapis cezası aldı; iki ay hapis yattıktan sonra cezası, para cezasına çevrildi. Sadık Ahmet 1993 seçimlerinde, yeni getirilen baraj engeline takılınca Dostluk, Eşitlik ve Barış Partisi’nin (DEP) kurulması yoluna gidildi. Fakat DEP de, 150 bin nüfuslu Türk azınlıktan 200 bin oy almanın imkânsızlığı nedeniyle baraj engelini aşmayı başaramadı.

[3] 1997 Mart’ında yürürlüğe konulan “Kapodistrias Planı” ile Türk azınlığın yoğun yaşadığı bölgelerin, Yunan asıllıların çoğunluğu oluşturduğu belediyelerle birleştirilmesi, Türkleri yeni belediye sınırlarında azınlıkta bırakmış ve Türk oylarının etkisini azaltmıştır. Türk azınlık, bir anlamda, 7 küçük belediyeden 3 daha büyük belediyeye sıkıştırılmıştır. Rodop ili Meriç, İskeçe ili de Kavala ve Drama illeri ile birleştirilerek genişletilmiş seçim bölgeleri oluşturulmuştur. Böylece oluşturulan genişletilmiş seçim bölgeleri, azınlıktan vali ya da yerel yönetici seçilmesinin önünde önemli bir engel oluşturmuştur.

[4] Kommounistikó Kómma Elládas

[5] Synaspismós Rizospastikís Aristerás

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...