Yeni sanayileşen ülkeler (YSÜ) genellikle gelişmekte olan ülkeler (GOÜ) in bir alt grubu olarak sınıflandırılmaktadır. Bu tür bir sınıflandırmaya gerek Brandt Komisyonu raporunda, gerekse OECD’nin GOÜ’i sınıflama sisteminde rastlanmaktadır. Bununla birlikte, üzerinde uzlaşmaya varılan tek bir yeni sanayileşen ülke tanımından söz etmek olanaksızdır.
YSÜ’i, göreli olarak gelişmiş bir iktisadi kalkınma düzeyine ulaşmış (gelir düzeyi göreli olarak yüksek), dinamik bir imalat sanayisine sahip, uluslararası finans ve yatırım sistemleriyle yakın ilişkileri olan küçük bir ülke grubu olarak tanımlayabiliriz. Benzer şekilde UKFCO (United Kingdom’s Foreign and Comman Wealth Office), YSÜ’i sanayi üretimlerinin GSMH içindeki payını belirli bir düzeyin üstüne çıkaran ve sanayi üretimlerini Kuzey-Batı Avrupa ve Kuzey Amerika’nın daha önce sanayileşmiş ülkelerinden daha hızlı arttıran ülkeler olarak tanımlamaktadır.
Balassa’ya göre YSÜ, 1978 yılında kişi başına geliri 1100$’ın üstünde olan ve imalat sanayinin GSMH içindeki payı 1978 yılında yüzde 20’yi geçen ülkeler olarak tanımlanabilir. OECD (1979)’ye göre ise, yeni sanayileşen ülke tanımına uyan ülkelerde aranan üç temel özellik şunlardır:
-Sanayi sektöründeki istihdamın hem mutlak düzeyinin, hem de toplam istihdam içindeki payının hızla yükselmesi,
-Dünya imalat sanayi ihracatındaki payının artması,
-Kişi başına reel GSYİH’nın ileri sanayi ülkeleriyle aradaki açığı kapatabilecek kadar hızla büyümesi.
Son yıllarda, YSÜ’i tanımlarken kullanılan ölçütlerin arasına kalkınmanın niteliksel özellikleri de dahil edilmeye çalışılmaktadır. Örneğin Chowdhury ve Islam’a göre, yeni sanayileşen bir ülke en azından şu özelliklere sahip olmalıdır:
-Tasarruf oranı yüzde 15,
-Kişi başına reel GSYİH’sı 1000$,
-İmalat sanayiinin GSMH ve toplam istihdam içindeki payı yüzde 20,
-İnsani gelişme endeksi 0.75 olmalıdır.
Chowdhury ve Islam 1980’li yılların sonunda bu özelliklere sahip olan toplam 22 ülke saptayabilmişlerdir.
Bu tanımlama çabalarından da anlaşılabileceği gibi, GOÜ’in bir alt dalı ve aynı zamanda sanayileşmiş ülkelerin gelişmişlik düzeyine en yakın ülkeler olarak görülen YSÜ’in temel özelliğinin göreli olarak yüksek gelir düzeyinin, gelişkin ve uzmanlaşmış bir imalat sanayi sektörünün ve dışa açık bir ekonomik yapının varlığı olduğu söylenebilir. Bu niceliksel çalışmadaki örnekleme dahil edilen YSÜ, 1990 yılında nüfusu 2 milyonu, kişi başına gelir düzeyi 1200$’ı (1990 fiyatlarıyla) aşan ve imalat sanayiinin GSYİH içindeki payı yüzde 20’yi geçen gelişmekte olan ülkelerden oluşmaktadır. Bu ülkeler Arjantin, Brezilya, Güney Afrika, Güney Kore, Kolombiya, Meksika, Portekiz, Şili,Tayland, Türkiye, Uruguay, Yugoslavya ve Yunanistan’dır.
YSÜ’lerde Ekonomik Yapının Dönüşümü
9 OECD ülkesinde GSMH, 1964-73 ve 1973-83 dönemlerinde yılda ortalama en fazla yüzde 4,8 artarken, YSÜ’lerde ise bu oran yüzde 8,4’e kadar varmıştır. Yine aynı dönemlerde imalat sanayisinde katma değer 9 OECD ülkesinde yılda ortalama yüzde 5,5 ve yüzde 16 artarken, YSÜ’de ise yüzde 10,9 ve yüzde 5,3 oranında büyümüştür.
YSÜ’lerin Teknoloji İhracatı
Bugün YSÜ’ler sanayileşmiş ülkelere doğrudan yatırımlar yapmakta. G. Kore, A.B.D.’de elektrik sanayisinde, Tayvan yine A.B.D.’de plastik sanayisinde ve Hong Kong, Avrupa’da tekstil sanayisinde yatırım yapmaktadır. G.Koreli Hyundai grubu ise Kanada’da bir üretim tesisi kurmuştur. Bunların yanı sıra, G. Kore, Tayvan, Hong Kong, Hindistan, Brezilya, Arjantin ve Meksika gibi YSÜ’ler diğer ülkelere teknoloji ihracatında bulunmaktadır.
YSÜ’ler teknoloji ihracatçısı gelişmiş ülkelere göre daha ucuz, küçük ölçekli, emek yoğun, kullanımı kolay ve basit ürünler; yani standartlaşmış ve gittikleri az gelişmiş ülkelerin koşullarıyla uyumlu projeleri ihraç ederler. Bu sayede YSÜ’ler gelişmekte olan ülkelerin pazarına girebilir.
YSÜ’lerde yapılan teknoloji transferi genelde temel buluşları temsil eden yenilikleri kapsamaz. Bu hizmetler uluslararası teknolojisi çabuk değişmeyen demir, çelik, kağıt,
basım, kimyevi ürünler ile bazı sermaye malları ve inşaat malzemelerinden oluşmaktadır.
YSÜ’ler, esas olarak, sınai faaliyetler dışında kalan inşaat faaliyetlerinde yoğunlaşmışlardır. Bir başka deyişle, YSÜ’lerin teknoloji transferinde hakim unsur inşaat sektörüdür. Öte yandan, sınai faaliyetlerle ilgili teknoloji transferinde öne çıkan iki ülke ise G. Kore ve özellikle Hindistan’dır. Hindistan’ın sınai proje ihracatında önder konumunda bulunması bu ülkenin ulusal teknolojik düzeyini diğerlerine göre daha çok geliştirdiğini göstermekte.
Türkiye’nin ‘’Sanayileşme konusunda nasıl verimli olunur?’’ sorusuna geldiğimizde ise, Türkiye hala bir ‘’sanayi ve teknolojik gelişme vizyonu’’na sahip olamamanın sıkıntısını yaşamaktadır. Türkiye öncelikle kısa, orta ve uzun dönemli hedefleri kapsayan bir sanayi ve teknolojik gelişme vizyonuna sahip olmak zorundadır. Bu konuda kamu ve özel sektöre biçilen roller netleştirilmelidir.
Zeynep Çakaş
TUİÇ Stajyeri
Kaynakça
1)KAYNAK,Muhteşem, Teknoloji ve Sanayileşme Yarışında Yeni Sanayileşen Ülkeler ve Türkiye, Ekonomik Yaklaşım Cilt : 4, Sayı : 10, 1993
2)Web adresi: http://arsiv.mmo.org.tr/pdf/10667.pdf, Erişim tarihi:14.07.2014
3) DİKMEN, Ahmet Alpay. “Küresel üretim, moda ekonomileri ve yeni dünya hiyerarşisi.” Toplum ve Bilim 86 (2000): 281-302.