Dünya ekonomisine bakıldığında, özellikle sermayenin neredeyse her seviyede içten dışa doğru dolaşım hızının artması, ülke ekonomileri arasındaki bağlantıları arttırıp güçlendirmiş, birbirleri ile zorunlu olarak daha fazla etkileşime girmelerine neden olmuştur. Bu durum, çevre ekonomilerin, sanayileşme ile güç yakalama çabalarının yanında, mevcut uluslararası sisteme uyum politikalarını geliştirme gereğini doğurmuştur.
Örnek verecek olursak yaşanan petrol şokları ve ağırlaşan borç krizleri, gelişmekte olan ülkelerin sorunlarını gidermeleri ve değişen ekonomik konjonktüre uyum sağlayabilmeleri için, farklı kapsamlara sahip yapısal uyum programlarını uygulama gereğini doğurmuştur. Bu program, ekonomilerin değişik alanlarında, farklı politikalar aracılığıyla uygulanmakla birlikte; genel hatları, üretimin ve sermaye birikiminin, işgücü piyasalarının ve sosyal politikaların yeniden yapılanması evrelerini içermektedir.
Yapısal uyum programlarının temel amacı, uyum programlarının makroekonomik dengeleri yeniden sağlamayı hedefleyen genel çerçevesinden farklı olarak, uygulandığı ülkelerde kalıcı bir ekonomik istikrarı sağlamayı, sürdürülebilir bir büyüme performansı ortaya koymayı ve dünya ekonomisi ile uyum içerisinde işleyen bir piyasa mekanizması oluşturmayı amaçlayan bir programdır. Bu programın bir diğer özelliği de kökten değişlilikler ile birlikte uzun vadede bir istikrarı hedeflerken, gelecekteki ekonomik büyümeyi engelleyici faktörleri ortadan kaldırmayı amaçlamasıdır. Bu faktörlere örnek verecek olursak; üretimi olumsuz yönde etkileyen düşük döviz kurunun (ülke parasının yapay olarak aşırı değerli tutulması) yanı sıra fiyat, faiz ve kredi kontrolleri, yüksek gümrük vergileri, ithalat kısıtlamaları ve aşırı yüksek vergiler ile sübvansiyonlar şeklinde sıralanabilir. Yapısal uyum programlarının oluşumunda etkin kurumları genel olarak sıralayacak olursak; IMF-WB-WTO-EU gibi kurumlardan bahsedebiliriz. Genel kanı, IMF’nin istikrar yönünde hareket ettiği, DB’nin ise yapısal ve sektörel uyum programları ile üyeleri olan ülkelerin içinde bulundukları ekonomik sorunlara, dünya ekonomisine zarar verecek çapta büyümelerine izin vermeksizin, önemler alarak çözmeye çalışmak gibi bir görev dağılımı ve misyon içerisinde oldukları yönünde faaliyet gösterirler. Dünyanın çeşitli bölgelerindeki farklı iktisadi ve ticari birlikteliklerin yanı sıra, dünya çapında, bu iki kurum kadar etkili iki iktisadi oluşumdan daha söz etmek gerekir: Bunlar, Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ / World Trade Organization – WTO [başlangıçta GATT adı ile kurulmuş 1995’te bu adı almıştır] ) ile Avrupa Birliği (AB / European Union – EU) dir. AB, siyasal ve ekonomik bir birlik görünümü arz ediyor olsa da, IMF ve DB’nın arkasında, sahip olduğu politik-ekonomik güce rağmen mevcut oy gücü ile ağırlıklı karar alma ve uygulama mekanizmalarına sahiptir. Bu uluslararası kurumlar (IMF-DB-DTÖ) ekonomik bağlamda az gelişmiş ülkeleri ve gelişmekte olan ülkeleri özellikle istikrar ve yapısal-sektörel uyum programları gibi argümanlarla, sistemin işleyişinde ciddi aksaklıklara yol açmamaları için kontrol eden mekanizmalardır.
Yapısal uyum programları, çeşitli krediler yoluyla işler ki daha çok bu kredi mekanizmasından yola çıkarak programlar ilerleme gösterir, işleyiş mekanizmasının temelini oluşturur. Bu krediler tek tek ülkelerin ihtiyaçlarına göre esnek olarak belirlenir. Bu krediler tek tek ülkelerin ihtiyaçlarına göre esnek olarak belirlenir.
Üretimin yüksek enerji fiyatlarına uymasını sağlanması amacıyla verilen kredilerin verimli kullanılması da önemlidir. Bu yatırımların uzun dönemde tamamlanan, fakat istihdamın artmasını sağlayacak emek, yoğun yatırımlarının gerçekleşmesi gerekir. Daha çok yerli sanayinin aşırı korunması ya da maliyet yapılarındaki bozulma ve ihracat formaliteleri nedeniyle ihracat olanakları azalmış olan ekonomilerinin, ihracatının rekabet gücünün artırılmasına yönelik önlemler alınmasını öngörür. Fiyatlara ve mali önlemlere ilişkin politikaların yeniden değerlendirilmesiyle, ulusal kaynakların etkin kullanımını sağlayacak önlemler alınması beklentisi vardır. Piyasa mekanizmasıyla, direkt ya da dolaylı bir biçimde kaynakların etkin kullanımını sağlayacak kurumsal değişmelerin gerçekleştirilmesi gerekliliği önem kazanır.
Ulusal sanayinin uluslararası rekabet gücünü artırmak ve ihracata yönelik üretimi desteklemesi ülke için gerekli döviz sağlamada etkili olmuştur. Bu tedarik zinciri dinamik ve sürekli olduğu düşüncesine dayanmaktadır. Mal ve hizmet üretiminde etkinliği artırmak ve üretimi dış rekabete açmak için sanayi ve mali alandaki yabancı sermayeye uygulanan kısıtlamaları kaldırmak da alınan önlemlerden bazılarıdır.
Süleyman Güzel
TUİÇ Stajyeri
Kaynakça
1) World Bank, Annuel Report, 1988, s.70, Aktaran: Sinan Sönmez, Dünya Ekonomisinde Dönüşüm, 2. Baskı, Ankara : İmge Kitabevi, 2004, ss.327-328.
2) Bello, W. (1998) Karanlık Zafer, ABD, Yapısal Uyum ve Küresel Yoksulluk s56-57
3) Yapısal Uyum Programları Ve Uygulamalarının Değerlendirilmesi- Sevim AKDEMİR 2011