WikiLeaks belgeleri ortaya çıktığından beri gündemden düşmeyen önemli bir konu olarak dünya gündeminin en ön sıralarında yer almaya devam ediyor. Belgeler açıklandığı gün itibariyle tüm dünya diplomasisinde büyük sıkıntılar yaratacağı ifade edilmiştir. WikiLeaks belgeleri öyle bir durum yarattı ki belgeleri kaale alıp bir ülkeye tavır almaya kalktığınız zaman bütün dünya ile karşı karşıya geleceğiniz bir ortam meydana geliyor. Bundan dolayı WikiLeaks belgelerinin diplomatik anlamda dünyada kriz yaratacağı kanaatinde değilim. Zaten belgeler yayınlanmaya başladığı ilk günden itibaren bir çok ülkenin üst düzey yöneticilerinin verdiği mesajlar ülkelerin ikili ilişkilerinde belgelerin kötü bir etki yaratmayacağı doğrultusundaydı. WikiLeaks belgelerinin asıl büyük deprem etkisini dış politikadan ziyade ülkelerin iç politikalarında, bilhassa ABD’nin iç politikasında yaratacağı inancındayım.
Belgeler ortaya çıktıktan sonra Hillary Clinton’ın yapmış olduğu ilk açıklamaya baktığımızda, vermiş olduğu mesajların dış politikadan ziyade iç politika ile ilgili olduğunu görüyoruz. Clinton isim vermeden Amerikan medyası ve muhalefetine bu konunun çok fazla gündemde tutulmaması gerektiğini aksi takdirde bir çok Amerikalının hayatının tehlikeye gireceğini ifade etti. Clinton’ın bu sözleri tamamıyla iç politikadaki baskıları azaltmak için yapılmış bir çağrıydı. Tabii ki ne Clinton’ın söylemleri, ne Obama’nın sessiz tavrı, ne de John Kerry’nin denge sağlamaya çalışan ifadeleri bundan sonraki süreçte Demokratları büyük bir sıkıntının ve kaosun eşiğinden döndürmeyecektir. Obama Amerika’da bir ilke imza atarak Başkan olduğunda, kendisini başkanlık koltuğuna taşıyan iki önemli unsur vardı. Bunlardan ilki Bush döneminin son üç senesinde iyice patlak veren ekonomik kriz, ikincisi ise Bush’un dış politikasıydı. Dış politika meselesini geniş bir yelpazede değerlendirmek gerekir. Bush’un 11 Eylül sonrası takındığı tek taraflı dış politika yaklaşımı, Irak Savaşı’nın evvelinde, esnasında ve sonrasında takındığı tutumu, Amerika’nın gitgide diplomasi kullanmaktan uzaklaşarak sorunlarını askeri güçle çözmeye yönelmesi Amerikan halkında büyük tepkilere yol açıp, George W. Bush’un ve Cumhuriyetçilerin popüleritesini dibe vurdurdu. Obama da bu konjüktörden iyi istifade ederek Amerika’nın Bush döneminde yaptığının aksine çok yönlü ve müttefikleriyle ittifak ve istişare içerisinde hareket edeceği söylemi ABD’nin askeri gücünden çok diplomatik gücünü öne çıkarmayı planlayan bir söylem geliştirdi. Nitekim göreve gelir gelmez, Bush dönemine nazaran, ciddi bir çok yönlü dış politika, diplomasi önceliği ve daha esnek bir Amerikan dış politikası var etmek için uğraş verdi.
Bu sürecin başından itibaren Cumhuriyetçiler Obama’yı, politikalarının dış politikada Amerika’yı zayıflatmak, acizleştirmek ve Amerika’nın ulusal güvenliğini riske atmak gibi durumlara yol açacağıyla suçladı. WikiLeaks belgeleriyle gelinen nokta işte tam da bu bağlamda önem kazanıyor. Temsilciler Meclisi’nin istihbarat komitesi üyesi ve Cumhuriyetçi Michigan milletvekili Peter Hoekstra belgeler sonrası yaptığı ilk açıklamada Obama yönetimini sebep olduğu zaafiyetten dolayı ciddi anlamda eleştirdi. Tabii ki bu eleştriler Hoekstra ile sınırlı kalmadı. Hem Bush yönetiminde etkin rol oynayan Neo-Conlar (yeni muhafazakarlar), hem aşırı sağcı ve ara seçim sonuçları değerlendirildiğinde gitgide güç kazanmaya başlayan Tea Party (Çay Partisi) üyeleri, hem de ılımlı Cumhuriyetçiler Obama yönetimini belgelerin sızmasından dolayı ciddi anlamda eleştirmeye başladılar. Obama’yı bekleyen iki büyük sorundan ilki Obama yönetiminin ulusal güvenliği zaafiyete düşürmek, Amerikan vatandaşlarının ve diplomatlarının hayatlarını tehlikeye atmak gibi birçok konuda eleştiri bombardımanına tutulmasıdır. Şüphesiz ki bu Obama için ciddi anlamda sıkıntılı günlerin başlangıcı olacaktır. Obama’nın diğer sorunu ise dış politikası ile alakalıdır. Obama seçim sürecinde Bush’u eleştirirken hep vurgu yaptığı nokta Bush’un askeri gücü öne çıkarıp diplomasiden uzak kalmasıydı. Obama Amerika’nın yeniden yapılanma sürecinde en önemli ve etkin gücünün diplomasi olacağını söylemiş ve bütün başkanlık sürecini bu unsura dayandırmıştı. WikiLeaks belgeleri ile Amerika diplomasisinin en azından bir müddet için çökme noktasına gelmesi Obama için büyük bir engel oluşturacaktır. Daha şimdiden gerek Obama’nın parti içi muhalifleri gerekse Cumhuriyetçiler, Başkan’ın siyasi geleceği üzerine bina ettiği diplomasinin bu denli yara alması ile, “Peki şimdi ne olacak?” sorusunu sormaya başladılar. Obama’nın en önemli silahını ciddi anlamda yitirmesi gerek 2012 seçimleri, gerekse Obama’nın Başkanlık süresi için sıkıntılı günlerin başlangıcı olacaktır. Sanırım Obama’nın mutlu olması gereken tek nokta bu belgelerin 29 Ekim’de değilde 29 Kasım’da ortaya çıkmasıdır. WikiLeaks belgeleri ara seçimlerden önce ortaya çıkmış olsaydı, Obama ve Demokratlar daha fazla valilik seçimi kaybedip, Senato’da çoğunluğu yitirip, Temsilciler Meclisi’nde de Cumhuriyetçilerle arasında daha büyük bir fark görebilirlerdi.
2012 seçimleri artık Obama için çantada keklik değil. Hatta Cumhuriyetçilerin düzgün bir aday bulmaları halinde Obama’nın işi gitgide zorlaşabilir bile. Obama için 2012 seçimlerini sağlama almanın tek yolu artık Amerikan ekonomisine ciddi anlamda ve halka yansır bir şekilde ivme kazandırmak olacaktır.
Yrd.Doç.Dr.Burak Küntay
Bahçeşehir Üniversitesi
Hükümet ve Liderlik Okulu (HLO) Başkanı