Çağdaş uluslararası ilişkilerin temeli, 1648 yılında imzalanan Vestfalya Barış Antlaşması ile atılmıştır. Vestfalya Barış Antlaşması, ‘ulusal devlet egemenliği’ ilkesini temel hak olarak tanımıştır. Bu dönemden itibaren uluslararası ilişkilerde devletler temel oyuncu rolüne bürünmüştür. I. Dünya Savaşı’nın sonucunu belirleyen Versaille-Washington sisteminin yanı sıra, 2000’li yıllarda bilgi teknolojilerindeki dönüşümler, bu ilkeye birçok yenilik getirmiştir. Bununla birlikte günümüzde de temel ilke, her devletin kendi topraklarında egemenlik hakkı olması ve uluslararası toplumun bu devletle ilişkilerini bu prensip üzerinden kurmasıdır.
1648’de imzalanan Westphalia Antlaşması, Avrupa tarihinde önemli bir dönüm noktasıdır ve Kutsal Roma İmparatorluğu’ndaki Otuz Yıl Savaşları ile İspanya ve Hollanda Cumhuriyeti arasındaki Seksen Yıl Savaşları’nın sonunu işaret eder. Westphalia Barışı’nı oluşturan antlaşmalar (Münster ve Osnabrück Antlaşmaları) Avrupa’nın siyasi manzarasını şekillendiren uzun vadeli sonuçlara sahiptir. İşte Westphalia Barışı’nın bazı önemli yönleri ve sonuçları:
Devletlerin Egemenliği: Belki de en derin sonucu, devlet egemenliği kavramıdır. Westphalia Barışı, modern devlet sisteminin başlangıcı olarak sıklıkla anılır; burada devletlerin kendi toprakları ve iç işleri üzerinde dış müdahalelerden bağımsız olarak egemenlik hakları tanınmıştır. Bu ilke, modern uluslararası hukuk sisteminin gelişmesi için temel oluşturmuştur.
Güç Dengesi: Antlaşmalar, Avrupa’da güç dengesini kurmuş, bu da Avrupa uluslararası ilişkilerinde bir rehber ilke haline gelmiştir. Fikir, tek bir devletin aşırı güçlü hale gelmesini önlemekti ve bu kavram yüzyıllar boyunca Avrupa politikasını etkilemiştir.
Dini Özgürlük: Westphalia Barışı ayrıca, özellikle Kutsal Roma İmparatorluğu’ndaki Katolik ve Protestan devletler arasındaki dini çatışmaları ele almıştır. 1555’te imzalanan Augsburg Barışı’nı tekrar onaylayarak, “cuius regio, eius religio” (kimin bölgesi, onun dini) ilkesine izin vermiş, bir devletin yöneticisinin resmi dini belirleme hakkını tanımıştır. Bu, dini hoşgörüye doğru önemli bir adımdır.
Kutsal Roma İmparatorluğu’nun Çöküşü ve Ulus-Devletlerin Yükselişi: Kutsal Roma İmparatoru’nun gücü önemli ölçüde kısıtlanmış, ulus-devletlerin yükselişine yol açmıştır. Bu değişiklik, tek bir hükümdar altında birleşik bir Hristiyanlık konseptini zayıflatmış ve modern ulusal kimliklerin ve ulus-devletin gelişmesine zemin hazırlamıştır.
Toprak Düzenlemeleri: Westphalia Barışı, Avrupa haritasını yeniden çizmiş, Hollanda Cumhuriyeti ve İsviçre gibi bazı devletlerin bağımsızlığını tanıyan toprak ayarlamaları yapmıştır.
Avrupa Dışı Dünyaya Etkileri: Avrupa işleri üzerine odaklanma ve egemenlik vurgusu, Avrupa dışı dünya için önemli sonuçlar doğurmuştur. Bu, Avrupa devletlerinin diğer Avrupa güçlerinin müdahalesi olmaksızın sömürgecilik emellerini sürdürmelerini sağlamış, sömürgecilik çağını hızlandırmıştır.
Eleştiriler ve Güncel Relevansı: Bazı tarihçiler ve siyaset bilimciler, Westphalia Barışı’nı Avrupamerkezci olmakla ve devlet merkezli politikaları teşvik etmekle eleştirirler; bu politikalar bireylerin ve devlet dışı aktörlerin haklarını göz ardı edebilir. Ancak, özellikle devlet egemenliği ve müdahaleye karşı olma ilkesi, uluslararası ilişkileri ve küresel politikaları etkilemeye devam etmektedir.
Westphalia Barışı, modern uluslararası sistemin gelişmesinde temel bir anı temsil eder. Devlet egemenliği, güç dengesi ve toprak bütünlüğüne vurgu yapan kavramları, uluslararası hukuk ve diplomasiyi hâlâ temel alır.
Otuz Yıl Savaşları, her ne kadar din savaşları olarak adlandırılırsa da dini niteliğinin yanında siyasi bir nitelik de taşımaktadır. Kutsal Roma-Cermen İmparatorluğu’nun topraklarında farklı dillerde konuşan ama aynı dine mensup olan bir halkın varlığı söz konusuydu ve bu insanları bir arada tutan şey sadece dindi. İmparatorluğun bütünlüğü, ortaya çıkan mezhepler yüzünden sarsılmaya başlayınca dini ve siyasi amaçlar ayrılmaz hale geldi.
Otuz Yıl Savaşları’na katılan ve dönemin büyük devletleri olan İspanya ve Avusturya Habsburgları, İsveç, Danimarka ve Fransa kimilerine ise küçük Alman Prensliklerinin de katıldığı beş büyük savaş yaptılar ve 1648’ de otuz yıl süren bu karışıklık ortamına Vestfalya Antlaşması ile son verdiler. Antlaşma sanılarının aksine birçok devlet temsilcisinin bir araya gelip imzaladıkları bir antlaşma değildir. Bu antlaşma Habsburg elçilerinin Fransa ve İsveç’e ayrı ayrı imzalattıkları ikili antlaşmaların toplamına verilen genel isimdir. Buna rağmen Vestfalya Antlaşması, 1815’teki Viyana Kongresi’nde uygulanacak olan ‘Konferans Diplomasisi’ için esin kaynağı olmuştur.
Vestfalya düzeni ile birlikte Avrupa, Ortaçağ’dan modern zamanlara geçiş yapmıştır. Bugün de sıklıkla kullandığımız egemenlik, sınırlar, başka bir devletin iç işlerine karışmama ve elçilik gibi kavramlar Vestfalya düzeninin birer getirisi olmuştur. Bu kavramları toplu olarak ele aldığımızda ise karşımızda ulus- devleti bulmaktayız. Elbette ulus- devlet anlayışı bir anda ortaya çıkmamıştır, tarihsel süreç içerisinde zaman ve koşullara göre kendiliğinden oluşmuştur.
Bu tarihsel sürece kısaca göz atarsak, sınırları belli ve antlaşmalarla korunan bir teritoryal (ülkesel) devletin kendi sınırları içersinde mutlak bir hâkimiyete sahip olması, uluslararası literatüre egemenlik kavramının girmesine neden olmuştur. Vestfalya ile birlikte uluslararası arenada ana aktör haline gelen devletler de birbirlerinin iç işlerine karışmama konusunda taahhütler vermiştir. Yani birbirlerinin haklarını tanıma yoluna gitmişlerdir. Bununla Birlikte din orijinli devlet, yerini laik devlet anlayışına bırakmış ve ulus- devlet günümüzdeki şekline çok yakın bir hale gelmiştir.
Bugün içinde bulunduğumuz uluslararası sistemin temelinde yer alan ulus-devlet, gün geçtikçe değişmekte ve gelişmektedir. Ulus-devletler kendi iradeleri ile birleşip konfederasyon oluşturmakta, uluslararası veya uluslar üstü örgütler kurmaktadırlar. Bütün bunları yukarıda bahsettiğimiz süreç içinde yer alan raison d’etat (devlet çıkarı) ilkesi gereğince yapmaktadır. Çıkarlar söz konusu olduğunda yüz yıl süre boyunca savaşmış olan Fransa ve İngiltere müttefik olup Almanya’yı püskürtmeye çalışmışlardır. Osmanlı’nın parçalanmasıyla 1920’lerde savaşa tutuşan Yunanistan ve Türkiye, Akdeniz’ den gelen İtalyan tehdidine karşı Balkan Antantı’nda buluşmayı bilmiştir.
Kaynakça
1) 30 Yıl Savaşları ve Ulus Devletin Doğuşu
2) Uluslararası İlişkiler Sisteminde Arkaizm
3) UliWiki – Vestfalya Antlaşması
çok hoş anlatmış teb. ediyorum
Bir uluslararasi iliskiler ogrencisi olarak tesekkurler cok yardimci oldu emeginize saglik 👏