“Güney ‘de yeni bir dünya doğuyor”, “Başka bir dünya mümkün” diyerek Margaret Thatcher’ın “Başka Alternatif Yok.” sözlerine karşı duran, 21. Yüzyılın sosyalizmini Venezuela’da uygulamaya çalışan devrimci bir devlet başkanı. Siyasi yaşamı boyunca yoksul halkın en çok sevdiği, hatta taptığı, ülkedeki elit kesimlerin ise nefret ettiği bir lider. Ülkenin elit kesimine göre o bir başkandan ziyade “otobüs şoförüne” benziyordu. Protokol kurallarını bilmeyen, münasebetsizce davranan, Zambo ırkından birisiydi. Barriolar’da yaşayan yoksul insanlar için ise onların yaşam standartlarını yükselten bir kahraman, hatta onların Robin Hood’u. Hugo Chavez hakkındaki bu farklı görüşler Venezuela’daki toplumsal bölünmüşlüğü de açık bir şekilde göstermektedir. Bu bağlamda sorulması gereken soru: Toplumda kamplaşmayı yaratan gerekçeler nelerdi ve sorumlusu kimdi? Muhalefet için Chavez bu durumun oluşmasına yol açan yegâne kişiydi. Ancak, toplumdaki ayrışmayı sadece Chavez’in uyguladığı politikalara bağlamak sorunu çok basite indirgememize neden olur. Ayrıca Venezuela’nın siyasi tarihini incelediğimiz zaman, toplumsal sınıflar arasındaki çatışmanın Chavez yönetiminden önceki yıllarda da olduğunu açık bir şekilde görürüz. Hugo Chavez kendisi hakkında yapılan tüm eleştirilere rağmen 7 Ekim’de yapılan seçimlerden %54 oy oranı alarak bir kez daha zaferle ayrılmayı başardı. Başkanlık seçimleri özellikle Latin Amerika ülkelerinde ve ABD’de çok yakından takip edildi. Seçimlerde sadece başkan adayları yarışmadı aynı zamanda farklı ideolojiler de yarıştı. Bir tarafta sosyalizmi savunan, kamulaştırmalardan yana Hugo Chavez, diğer tarafta ise neo-liberalizmi savunan ve özelleştirmelerden yana olan ABD’nin ve ülkedeki elit kesimlerin desteklediği Henrique Capriles vardı. Ancak, Venezuela halkı seçimini Chavez’den yana kullanarak neo-liberal politikalara bir kez daha hayır demiş oldu.
TUİÇ Latin Amerika Araştırmalar Merkezi
‘’Venezüella Seçimleri’’ başlıklı raporun devamını okumak için tıklayınız…