Terör nedir?
Terör çokça kullanılan bir kavram olmasına karşın üzerinde konsensüs sağlanmış bir tanımım yoktur. Sözlükte: Yıldırma, korkutma, tedhiş, sistemli bir şekilde şiddet kullanma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biri ile devletin varlığını tehlikeye düşürmek, devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü eylemler olarak tanımlanmıştır.
Amaç devlet otoritesinin tahrif edilerek güç kullanılmasını sağlamak ve bunu istismar ederek devleti şiddete bulaştırıp bunu propaganda amacı olarak kullanma stratejisidir.
1937 Tarihli Cenevre Sözleşmesi terörizm eylemini bir devlete yönelik olarak toplumda korku yaratmak amacı ile gerçekleştirilen şiddet eylemi olarak tanımlanmaktadır.
Terörizmin tanımı:
Terörizm; siyasal nitelikli amaçlara ulaşmak için kullanılan ve psikolojik yanı ağır basan ağır bir savaş biçimli siyasal süreci etkilemeyi amaçlayan şiddet eylemleri olarak tanımlamak mümkündür. Terörizm birdenbire ortaya çıkmaz. Küçük masum protesto ve yürüyüşlerle başlayıp zamanla evirilip bir şiddet çarkına dönüşen bir süreçle gelişir.
Uluslararası Terörizm:
Uluslararası terörizmin, BM Uluslararası Terörizm Komitesi‘ne göre tanımı şöyledir: Uluslararası boyutları da bulunan bir uzlaşmazlığın üzerine, bu uzlaşmazlığın arzu edilen yönde gelişimini sağlamak amacıyla bir üçüncü devletin sınırları dâhilinde bir yabancının kendi uyruğunda bulunmayan bir başkasına uyguladığı şiddet ve baskıdır.
Uluslararası terörizm: Terörizm eğer;
- Yabancılara veya yabancılara ait hedeflere yöneltilirse,
- Hükümetler veya birden fazla devletin beslediği, desteklediği unsurlarca yapılırsa,
- Bir yabancı hükümetin veya uluslararası örgütlerin siyasetlerini etkilemek için yapılırsa, uluslararası nitelik kazanır.
Değişen dünya dengeleri ve uluslararası ilişkilerdeki farklılaşmalar nedeni ile sıcak savaşlar yerini soğuk savaşlara bırakmıştır. Bu soğuk savaşın gereği olan psikolojik savaş içerisinde bulunan düşük yoğunluktaki çatışmalar terör kavramını da beraberinde getirmiştir. İki kutuplu dönemin sona ermesi, terör ve terörizm üzerinde de etkilerini göstermiştir. Bu etkiyi iki açıdan görmek gerekir. Birincisi, ABD gibi gelişmiş bazı ülkeler, terör ve terörizm ile mücadelede kendilerini daha özgür hissetmiş ve serbestçe davranmaya başlamışlardır. İkincisi de, iki kutuplu dönem sonrasında bu kutuplardan birine dâhil olmanın kendilerine sağladığı avantajlardan yoksun kalan ve bu nedenle güvenliklerini daha çok tehdit altında gören az gelişmiş ülkeler, terör ve terörizmi düşük maliyetli bir savaşın aracı olarak terör ve terörizmle daha çok içice olmuşlardır. Psikolojik bir savaşın bir unsuru olan terörizm genel olarak geri kalmış veya gelişmekte olan ülkelerin içerisinde sosyal, ekonomik, kültürel gibi birçok alandaki eksikliklerin istismar edilmesine bağlı olarak zaten var olan yada suni olarak oluşması sağlanan ihtilalci fikirleri ve hareketleri belirli amaç için harekete geçirilmesi sonucunda ortaya çıkmaktadır. Güçlü devletlerin etkin politikaları karşısında bir çıkış noktası bulamayan ve uluslararası kabul görmüş usuller içinde hakkını elde edemeyen bazı devletler terörü engelleri aşmada kullanacakları bir araç olarak görmektedirler. Güçlü devletlerde uluslararası alanda kendi politikalarını kabul ettirebilmek için ve rakiplerini etkisiz kılabilmek için terörü bir araç olarak kullanabilmektedirler. Terörün ve terörizmin, günümüzde ülkelerin çoğunu 1990 öncesine göre daha çok meşgul eden bir konu olarak gözükmesinin gerisinde bunları görmek gerekir. Öyle ki iki kutuplu dönem sonrasında devlet destekli silahlı terör NATO’nun yeni stratejik konseptinde en önde gelen tehdit unsurlarından biri olarak kabul edilmiştir.
Bugün artık, sadece bir ülkenin sınırları içinde kalmış, sadece o ülkede yaşayan insanlarla bağlantılı bir terör örgütü veya faaliyetinden söz etmek güçtür. Terör ve terörizmin ulusal ve uluslararası niteliğinin yanı sıra, uluslarüstü niteliği ön plana çıkmaya başlamıştır. Terörizmin büyük mali kaynakları gerektiren ticari yanı belirgin çok önemli bir uğraş niteliği kazanmasını uluslarüstü niteliği ile birlikte düşünmek gerekir. 1990 sonrasında, klasik terör örgütü ve faaliyetlerinin yanında yenilerin yer almaya başladığı söylenebilir. Nükleer, kimyasal ve biyolojik maddeler üzerinden, uyuşturucu üzerinden, iletişim üzerinden kurulup işletilen yeni terör örgüt ve faaliyetleri ortaya çıkmaya başlamıştır. Tabiatıyla bu gelişme çizgisinin terör ve terörizmin ülkelerin bir bütün olarak ulusal güçlerini yok etme veya zayıflatma amacını daha çok öne çıkardığını söylemeye gerek yoktur. Terörün günümüzde kazandığı yaygın ve yoğun görünüm ile içerik değişiminin sadece teröre muhatap ülkeleri etkilemediği her gün biraz daha küçülen dünyada giderek daha çok ülkeyi yakından etkileyeceği tartışma söz konusu olmaktan uzaktır.
Uluslararası terörizm niteliği itibariyle hür dünya ülkeleri için adeta uluslararası bir hastalık olup bu tehditle karşılaşan demokratik ülkelerin karşılıklı iş birliği yapmalarıyla çözülebilecek bir problemdir. Fakat bu çözüm için yapılan işbirliğinin ayrı bir uluslararası terör kaynağı oluşturduğu SSCB’nin dağılmasından sonra yapılan araştırmalarda ortaya çıkmıştır.
Terörizmin iç ve dış bağlantılar sonucu belirli bir amacı gerçekleştirmek için mevcut yapının istismara açık yönlerinin kullanılmasıyla ortaya çıkartıldığı dikkate alındığında dış etkenlerin ağırlığı nedeniyle terörün tamamen önlenmesi veya terörsüz bir toplumun düşünülmesi gerçekçi olmayacaktır. Ancak hiçbir mevcut sorun terörle çözülemez ve çözülmesi düşünülemez. Çözüm getirmediği gibi terör olayları toplumlarda büyük bir tepki ve nefret uyandırmaktadır.
Merve Gülçin GÜLEÇ
İstanbul Arel Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü
Kaynakçalar:
http://www.egm.gov.tr/temuh/terorizm6.htm
http://www.usak.org.tr/dosyalar/dergi/1iJ13d9yoEGIUigsit72rGLDivovCT.pdf
http://www.history.com/topics/terrorism
http://terrorism.about.com/od/whatisterroris1/p/Terrorism.htm