Uluslararası Hukukta Terörizm Kavramının Belirsizliği

Özet

 Terörizm uluslararası hukukta belirsizliğini sürdüren kavramlardan biridir. Tanımlama üzerinde yapılan birçok çalışmaya rağmen kavramın görüş birliği sağlanmış bir tanımı bulunmamaktadır. Bu çalışmada terörizm kavramının belirsizliğinin nedenlerini ortaya koymak adına devletlerin iç hukuklarında yer alan tanımlamalar ve uluslararası örgütler tarafından oluşturulan tanımlamalardan yararlanılmaktadır. Ayrıca terörizm ile ilişkilendirilen bazı uluslararası sözleşmeler incelenerek, uluslararası hukukta var olan kavram belirsizliği değerlendirilmektedir. Bu çalışmada uluslararası hukukta terörizm kavramının belirsizliğinin nedenleri incelenerek teorik bir çerçeve oluşturulmaktadır.

 

Anahtar Kelimeler: Terörizm, İç Hukuk, Uluslararası Hukuk, Uluslararası Örgütler, Uluslararası Sözleşmeler.

 

Abstract

Terrorism is one of the ambiguous concepts in international law. Despite many studies on definition, there is no consensus on definition of the concept. In this study, definitions contained in the domestic laws of states and definitions created by international organizations are used to identify the reasons for the uncertainty of the concept of terrorism. In addition, some international conventions associated with terrorism are examined and the uncertainty of the concept that exists in international law is evaluated. In this study, a theoretical framework is established by examining the reasons for the ambiguity of the concept of terrorism in international law.

 

Key Words: Terrorism, Domestic Laws, International Laws, International Organizations, International Conventions.

 

 

GİRİŞ

Terörizm kavramı birçok uluslararası akademik metinde ve uluslararası çaptaki birçok hukuki metinde kendisine yer bulmuştur. Terörizm her ne kadar akademi ve hukuk literatüründe birçok araştırmaya konu olmuşsa da, anlamının kavranmasına ilişkin gerçekleştirilen tanımlama çalışmaları farklılıklar göstermektedir.

Terörizm kavramının özellikle uluslararası hukukta tanım karmaşasına sebep olması ve belirli bir tanımın hukuk metinlerinde aynı açıklayıcılık ve betimleyicilik ile yer almaması belirsizliğin gün geçtikçe artmasına sebep olmaktadır. Ülkelerin iç hukuk metinlerinde yer alan, ulusal manada kabul görmüş tanımlamalar uluslararası boyutta bir uzlaşı ile bir bütün haline getirilemeyince terörizm kavramı uygulamalar ve cezai yaptırımlar noktasında büyük bir eksikliği ortaya çıkartmaktadır.

Terörizm kavramının uluslararası hukuktaki belirsizliğine odaklanan bu çalışmanın temel amacı, belirsizliklerin ve muğlaklıkların görüldüğü noktaları ortaya koymak ve bu belirsizliklerin nedenlerini ve sonuçlarını analiz ederek teorik bir çerçeve çizmektir. Bu çalışmanın birinci bölümünde bazı ülkelerin iç hukuklarında yer alan terörizm tanımları ve uluslararası hukuk için temel metinlerdeki terörizm tanımları karşılaştırılacaktır. İkinci bölümde ise uluslararası hukuk için yapılan terörizm tanımlarının oluşturulmasında ortaya çıkan ortak unsurlar belirlenecektir. Üçüncü bölümde uluslararası hukuku desteklemek amacı ile ortaya konan bazı uluslararası sözleşmelerdeki terörizm kavramının eksikliği açıklanmaya çalışılacaktır. Dördüncü bölümde terörizm kavramının uluslararası hukukta tanımlanmasında ortaya çıkan belirsizliklerin nedenleri analiz edilecektir.

 

1. İÇ HUKUK VE ULUSLARARASI HUKUK METİNLERİNDE TERÖRİZM KAVRAMI

Çok eski çağlardan bu yana varlığını sürdüren terörizm, içinde korku, dehşet ve sindirme anlamlarını barındıran bir kavramdır. Terörizm kavramı faaliyetler, uygulamalar ve uygulayıcıların gelişmesi ve teknolojik ve bilimsel ilerleme sayesinde günümüz boyutlarına ulaşmıştır. Gerçekleşen bu değişim terörizm kavramının anlamını farklı ideoloji ve aksiyonlarla donatmıştır.

Hukuk metinlerinde terörizm için farklı birçok tanım yapılmış, birçok farklı faaliyet terörizm ile ilişkilendirilmiş ve terörizme dair birçok farklı yöntem ortaya konmuştur. Ancak terörizm kavramı için uluslararası bir görüş birliği ortaya konmuş ve işletilebilmiş değildir. Her devlet kendi iç hukuklarında terörizme net tanımlamalar ile yer vermiş olsalar dahi, uluslararası hukuka zemin hazırlayan metinleri ortaya koyan birçok uluslararası örgüt terörizm kavramı üzerinde ortak ve net bir tanımlama yapamamıştır.

Çalışmanın ilk bölümünde bazı devletlerin iç hukuk metinlerinde yer verilen terörizm kavramları ve uluslararası hukuk metinlerinde yer verilen terörizm kavramları ortaya konarak açıklanacak ve karşılaştırılacaktır.

 

1.1. Devletlerin İç Hukuklarında ‘Terörizm’

Terörizm her ne kadar uluslararası etkilere sahip bir kavram olsa da, mücadele alanının başlangıcını devletler meydana getirmektedir. Her devlet kanunlarında terörizm kavramına yer vermekte ve terörle mücadele kapsamında kendi terörizm tanımlarını yapmaktadırlar. Bu tanımlar ülkelere göre farklılıklar taşımakla beraber ortak bazı noktaların olduğu da görülmektedir.

Türkiye Cumhuriyeti Terörle Mücadele Kanunu’nun 1.maddesinde terörizmi;

            “Baskı, cebir ve şiddet kullanarak; korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir.” (Türkiye Cumhuriyeti Terörle Mücadele Kanunu, 1991) şeklinde tanımlamıştır.

Türkiye Cumhuriyeti’nin yapmış olduğu tanım incelendiğinde terörizmin oldukça geniş kapsamlı olarak ele alındığı görülmektedir. Özellikle devlet ile ilgili anayasada belirtilen niteliklerin zarar görmesi ve iç güvenlik haricinde dış güvenliğinde bazı şiddet eylemleri ile zarara uğratılması durumunun tanımda açıklayıcı bir biçimde yer aldığını görmekteyiz. Bunun dışında örgüte mensup olma unsuruna da bu kanun çerçevesinde yer verildiği görülmektedir. Bunun temel nedenlerinden ilki ve en önemlisi hiç kuşkusuz Türkiye Cumhuriyeti’nin çok uzun yıllardan beri farklı bölgelerde terör faaliyetleri ile iç içe yaşar hale gelmiş olmasıdır.

Terörizm konusunda bir başka ele alınması gereken ülke ise Amerika Birleşik Devletleri(ABD)’dir. 11 Eylül saldırıları ile terörizmin en sıcak hali ile tanışan ABD birçok farklı kurumu aracılığı ile terörizmi tanımlamıştır. ABD Dış İşleri Bakanlığı tarafından 1983 yılından beri kabul edilen bir tanıma göre terörizm;

            “Milli-benzeri (subnational) gruplar ya da yasadışı görevliler tarafından muharip olmayan hedeflere karşı gerçekleştirilen ve genellikle kamuoyunu etkilemeyi hedefleyen, siyasi saikli, önceden tasarlanmış şiddet eylemleri” (Saraçlı, 2007)

 şeklinde tanımlanırken, ABD Federal Düzenlemeler Kanunu’nda ise terörizm;

 “Bir hükümeti, sivil nüfusu veya herhangi bir kesimini siyasi veya sosyal hedefleri ilerletmek için korkutmak veya zorlamak için kişilere veya mülklere karşı yasadışı güç ve şiddet kullanımıdır.” (Best & Nocella, 2004)

şeklinde tanımlanmıştır. Yapılan tanımlamalara baktığımızda farklılıklar içerdiği ancak ortak noktalara da sahip oldukları görülmektedir. Her iki tanımda da ortak olan siyasi bir amacın gerçekleştirilmesi amacı ve şiddet kullanımı terörizmin en belirgin unsurları arasındadır. ABD’ne ait olan bir diğer tanım ise 22 Aralık 1987 tarihli Anti-Terör Kanunu’nda yer almıştır. Bu kanunda ise terörizm;

“…Silahlı çatışmaya katılmayan bireylerin vücut bütünlüğüne ciddi zarar vermek ya da ölümlerine yol açma riski karşısında aşırı bir kayıtsızlık göstererek şuurlu ve ayrım gözetmeyen bir şiddet eylemini tertip etmek, desteklemek ya da bu eyleme katılmak” (Çınar, 2017)

olarak tanımlanmıştır. Bu tanıma baktığımızda ise bu maddenin daha geniş bir kapsama sahip olduğu görülmektedir. Bir devletin farklı kurumları ve farklı kanunlarında terörizm algısının değişiklik gösterdiği ve kapsamlarının kanun özelliklerine göre şekillendiğini bu tanımlar ile ortaya koymak mümkündür. Özellikle tarihsel farklılıkların oluşu yaşanan veya maruz kalınan terör faaliyetlerinin kanunlara ve düzenlemelere etkisinin ne yönde olduğunu göstermektedir.

Amerika Birleşik Devletleri’nde özellikle 11 Eylül saldırıları ile birlikte terörizm kavramı ulusal bir etki yaratmış ve bununla birlikte terörizm uluslararası bir boyutta incelenmeye başlamıştır. 11 Eylül sonrasında ortaya konan ABD Vatanseverlik Yasası, var olan terörizm tanımlarını geliştirmiş ve hangi faaliyetlerin terör eylemi sayılacağına dair çerçeveyi genişletmiştir. Özellikle “hükümet uygulamalarının kitle imhası, cinayet ve kaçırma yoluyla etki altına alınması hedefi” (Çınar, 2017) şeklinde bir ifadenin tanıma dahil edilmesi, terör eylemlerinin biçimsel açıklamasının ve faaliyet alanlarının genişletildiğini göstermektedir.

Fransa ve İngiltere’nin de terörizm tanımlarına Terörle Mücadele Kanunları kapsamında yer verdiği görülmektedir. Fransa terörizmi;

“Baskı veya tehdit yolu ile mevcut kamu düzeninin ciddi olarak bozulması maksadıyla bireysel veya toplu olarak herhangi bir girişimde bulunulması” (Türkiye Barolar Birliği, 2006)

olarak tanımlarken, İngiltere biraz daha geniş bir kapsamla;

“Siyasi, dini ya da ideolojik sonuçlara ulaşmak için hükümeti, toplumu veya toplumun herhangi bir bölümünü belli bir yöne zorlamak maksadıyla kişilere ve mala karşı yapılan ciddi şiddet kullanımı ya da şiddet kullanımı tehdidinde bulunulması” (Türkiye Barolar Birliği, 2006)

olarak tanımlamıştır. Bu tanımlamalar devletlerin terör algılarında farklılıklar olduğunu ortaya koyar niteliktedir.

2006 yılında oluşturulmuş olan Rusya Federasyonu Anti-Terörizm Kanunu’nda terörizm;

“Ulusal ve bölgesel yetkilileri, uluslararası örgütleri ve nüfusu korkutan ve ya onları etkilemeyi hedefleyen, yasadışı eylemleri içeren suç yolu ile siyasi hedeflere ulaşmak için gerçekleştirilen şiddet eylemleri” (Sapmaz, 2013)

şeklinde bir tanımla karşımıza çıkmaktadır.

Devletler kendi güvenlik anlayışları doğrultusunda politikalar üretmekte ve kanuni düzenlemelerini de bu doğrultuda yapmaktadırlar. Her devlet maruz kaldığı eylemlerin boyut ve etkilerine göre farklı anlayışlar ortaya koymaktadır. Bu sebeple devletlerin iç hukuk metinlerinde, kanuni düzenlemelerinde özellikle terörizm için içerik bakımından ortak unsurlara sahip ancak bazı ufak farklılıklar barındıran tanımlamalar ve açıklamalar görmek mümkündür.

 

1.2. Uluslararası Hukukta ‘Terörizm’

Terörizm ile mücadele her ne kadar devletlerin iç hukuk metinlerinde başlasa da, aslında terörizm uluslararası boyuta sahip bir kavramdır. Bu sebeple terörizm kavramına uluslararası hukuk boyutuyla bakmak yerinde olacaktır. Ancak uluslararası hukuk temel olarak bir devletin anayasasından farklı bir yapıya sahiptir. Uluslararası hukuk uluslararası örgütlerin ortaya koyduğu kurucu anlaşmalar ve örgüt bünyesinde ortaya konmuş sözleşme ve ek protokoller ile oluşturulmaktadır. Bu durum terörizm kavramının uluslararası hukukta nasıl ve ne şekilde yer aldığını görebilmemiz için öncelikle uluslararası örgütler tarafından nasıl tanımlamalar yapıldığına bakmamız gerekliliğini yaratmaktadır.

Terörizm kavramının uluslararası bir statü ile değerlendirilmesi temel olarak Milletler Cemiyeti ile başlamıştır. 1936 yılında ortaya konan Milletler Cemiyeti Cenevre Sözleşmesi terörizm tanımının yapıldığı ilk uluslararası metindir. Bu sözleşmeye göre terörizm;

“Bir devlete yönlendirilen ve belli kişi yada kişi gruplarının, veya genel kamuoyunun zihninde terör hali yaratmaları hedeflenen yada hesaplanan suç eylemleri” (Best & Nocella, 2004)

olarak tanımlanmıştır. 1937 Sözleşmesi olarak adlandırılan Cenevre Sözleşmesi’nde yer alan bu tanım dar oluşu ve terör kelimesinin kullanımı dolayısıyla eleştirilmiş ve yürürlüğe girmemiştir (Öktem, 2004).

Cenevre Sözleşmesi’nin ardından birçok örgütün terörizm kavramına yeni ve farklı tanımlar getirdiği görülmektedir. Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi(BMGK) aldığı bazı kararlar ile terörizmi tanımlamıştır. Bunlardan bir tanesi ise 2004 yılında almış olduğu 1566 sayılı karardır. BMGK’nin 1566 sayılı kararında;

“Toplumda veya bir grup ya da belli kişilerde bir terör durumunu kışkırtmak amacıyla ölüm veya ciddi bedensel yaralanmalara sebep olmak veya rehin almak amacıyla bir nüfusu korkutan ve bir hükümeti yahut uluslararası bir kuruluşu herhangi bir eylemi yapmaya veya yapmaktan kaçınmaya zorlamaya yönelik sivillere yönelik olanlar da dahil olmak üzere gerçekleştirilen suç eylemleri” (UNSC Resolution 1566, 2004)

terörizm kapsamında tanımlanmıştır. Bu tanıma baktığımızda oldukça geniş bir açıklayıcılık içerdiği görülmektedir. Bir başka tanım ise 2005 yılında gerçekleştirilen BM Paneli’nde ise terörizm;

“Bir nüfusu sindirmek veya bir hükümeti veya uluslararası bir kuruluşu herhangi bir eylemi yapmaya veya yapmaktan kaçınmaya zorlamak amacıyla sivillerin veya savaşçı olmayanların ölümüne veya ciddi bedensel zarar görmesine neden olan eylemler” (Ruperez, 2006)

olarak kabul edilmiştir.

BM dışında birçok bölgesel örgütün de terörizm kavramını tanımladığını görmek mümkündür. Bunlardan ilk olarak Avrupa Birliği’ne baktığımızda, 2002 yılında AB Terörle Mücadele Çerçeve Kararı’nın 1.maddesinde; “bir nüfusu ciddi şekilde sindirmek veya bir hükümeti veya uluslararası kuruluşu herhangi bir eylemi gerçekleştirmeye veya yapmaktan kaçınmaya gereksiz yere zorlamak veya bir ülkenin veya uluslararası bir örgütün temel siyasi, anayasal, ekonomik veya sosyal yapılarını ciddi şekilde istikrarsızlaştırmak veya tahrip etmek amacı ile gerçekleştirilen eylemler” (Saraçlı, 2007) terör eylemleri olarak kabul edilmektedir. Avrupa Birliği’nde terörizm tanımından ziyade terörizme dair eylemsel bir açıklama yapılmaktadır.

İslam Konferansı Örgütü uluslararası niteliğe sahip en geniş kapsamlı tanımı yapmaktadır. Bu tanım şu şekildedir:

Terörizm, saik ve kastına bakılmaksızın halkı terörize etmek veya ona zarar verme tehdidinde bulunmak veya halkın yaşamları, onurları, özgürlükleri, güvenlikleri veya haklarını tehlikeye atmak veya çevreyi, bir kamu hizmetini veya kamu veya özel mülkü zarara maruz bırakma veya onları işgal etme veya onlara el koyma veya bir ulusal kaynağı veya uluslararası hizmetleri tehlikeye atma, ya da bağımsız devletlerin istikrar, ülke bütünlüğü, siyasal birliği veya egemenliklerini tehdit etme amacıyla bir bireysel veya toplu suç planını gerçekleştirmek için islenen her türlü şiddet eylemi ile bu tür eylem tehdidinde bulunmadır.” (Saraçlı, 2007)

Uluslararası anlamda terörle mücadelenin askeri unsuru olarak kabul edebileceğimiz NATO ise terörizm tanımlamasına sahip bir başka bölgesel örgüttür. NATO Uluslararası Askeri Karargâhı’nın terörle mücadele kapsamında 2016 yılında kabul etmiş olduğu terörizm tanımı;

“Siyasi, dini veya ideolojik hedefleri gerçekleştirebilmek için, hükümetleri veya toplumları yıldırma veya gözünü korkutarak zorlamak ya da halkın üzerinde kontrolü sağlamak amacıyla, insanlarda korku veya terör yaratmak için şahıslara veya mülkiyete yönelik şiddetin ya da kuvvetin kullanım tehdidi veya kanunsuz olarak kullanılmasıdır.” (International Military Staff, 2016)

şeklinde yapılmıştır.

Tüm bu tanımlamalara baktığımızda uluslararası hukukta da devletler tarafından bir görüş birliği sağlanamadığını ve ortak tanımlama konusunda örgütlerinde yetersiz kaldığını görmekteyiz. Uluslararası hukukta yer alan birçok kavram gibi terörizm kavramı da muğlak ve sürüncemede kalmıştır.

 

1.3. Terörizm Tanımlarının Karşılaştırılması: Benzerlikler-Farklılıklar

Ortaya konan tanımların her biri farklı nitelikler ile terörizm kavramını açıklamaktadır. İç hukuk metinlerinde devletler tarafından yapılan farklı terörizm tanımları gibi uluslararası hukuka zemin hazırlayan örgütlerdeki tanımlamalarda da görülmektedir ki, terörizm kavramı özellikle devletlerin algılayış biçimlerine göre bir açıklama ve betimleyicilik kazanmaktadır.

Kapsamları açısından çoğu tanım birbiriyle benzerlik gösterse de tanımlar arasında bazı farklılıklar da mevcuttur. Bazı terimlerin tanım içerisinde spesifik olarak kullanılması devletlerin terörizm kavramına yaklaşımlarını ortaya koyan özelliklerinden biridir.

Tanımlar arasındaki benzerliklere baktığımızda; şiddet kullanımı, korku ve dehşet yaratma amacı, siyasi motifli olması, belli bir hedefe yönelik planlı eylemler olması gibi noktalar dikkat çekmektedir. Bu noktalar terörizmin unsurlarını ortaya koyan noktalardır. Bu unsurlar sonraki bölümde açıklanacağından burada değinilmeyecektir.

Tanımlar arasında göze çarpan iki temel farklılık ise mülkiyet kavramının kullanılması ve sivil-savaşmayan ayrımının ortaya konmasıdır. İlk olarak, çoğu terörizm tanımında özellikle şahıslara yönelik gerçekleştirilen eylemlerin terörizm kapsamında değerlendirileceği yer alırken özellikle ABD Federal Düzenlemeler Kanunu ve İslam Konferansı Örgütü tarafından yapılan tanımlamalarda mülkiyet kavramının kullanılması ayırıcı bir niteliği ortaya koymaktadır. Bu tanımlamalar şahısların ve devletlerin sahip oldukları bazı mülklerinde terör eylemleri ile zarara uğratılabileceğini ve bu eylemlerinde terörizm kapsamında ele alınması gerekliliğini kapsamaktadırlar. Bu terimlerin kullanılması bir ikilem yaratması bakımından önemlidir. Sivil-savaşmayan ayrımında özellikle savaşmayan kavramı görev durumunda olmayan askeri personel, ordu mensubu yahut polis kuvvetlerini kapsayıcı bir açıklamayı ortaya koymaktadır. Ancak burada savaşmayanın silahsız bir durumda olup olmaması net ve açık bir şekilde ortaya konmamaktadır.

 

2. TERÖRİZM KAVRAMININ UNSURLARI

Devletler ve uluslararası örgütler tarafından yapılan tanımlara baktığımızda terörizm kavramının ortaya konmasında bazı ortak unsurların olduğunu görmekteyiz. Bunlar;

  • Motivasyonların ve hedeflerin siyasi olması
  • Şiddet tehdidi veya şiddet kullanımı
  • Eylemlerin korku yaratmak üzere planlanmış olması ve oluşan korkunun uzun vadeli etkilere sahip oluşu
  • Belirli bir kimliğe sahip örgüt faaliyetleri olması
  • Devlet dışı aktörler ve ulus-altı gruplar tarafından gerçekleştirilmesi
  • Örgütün gücünü artırmak veya sahip olunan gücün etkisini genişletmek olarak sıralanabilir(Erdurmaz, 2020).

Motivasyonların ve hedeflerin siyasi olması: Gerçekleştirilen terör eylemleri siyasi bir amaca hizmet etmektedir. Hükümetlerin ya da uluslararası örgütlerin davranışlarını ve kararlarını değiştirmek niyeti ile ortaya konan eylemler ile terör örgütleri yönlendirme kapasitelerini artırma yönünde çaba göstermektedirler.

Şiddet tehdidi veya şiddet kullanımı: Yapılan tanımlarda şiddet kullanımının terör eylemlerini ortaya koyan en önemli unsur olduğu ortaya konmuştur. Ancak şiddet kullanımının yanında şiddetin terör örgütleri tarafından kullanılacağına dair ortaya çıkan tehdit durumu da son derece önemlidir. Hükümetlere ya da uluslararası örgütlere karşı kullanılan bir şiddet tehdidinin varlığı, terör örgütleri tarafından caydırıcı olması beklenen bir niteliğe sahiptir.

Eylemlerin korku yaratmak üzere planlanmış olması ve oluşan korkunun uzun vadeli etkilere sahip oluşu: Gerçekleştirilen eylemlerin sivil halk üzerinde ve yetkililer üzerinde ciddi boyutlara ulaşan bir korku ve panik durumunu yaratması terör örgütleri tarafından beklenen ve istenen bir durumdur. Bu duruma ulaşabilmek için ortaya konan eylemler örgüt üyeleri tarafından planlanmakta ve organize edilmektedir. Diğer taraftan bu eylemler gelip geçici bir korku yaratmamakta, halkın ve yetkililerin davranışlarını şekillendiren uzun vadeli etkiler bırakmaktadır.

Belirli bir kimliğe sahip örgüt faaliyetleri olması: Eylemleri gerçekleştiren terör örgütlerine mensup üyeler belli bir kimlik altında toplanarak bir araya gelmektedirler. Etnik, dinsel, milli vs. birçok kimlik bireyleri bir örgüt altında, aynı amaçlar doğrultusunda hareket etmeye yönlendirebilmektedir.

Devlet dışı aktörler ve ulus-altı gruplar tarafından gerçekleştirilmesi: Terör örgütlerinin devlet dışı aktörler ve ulus-altı gruplar tarafından oluştuğu küresel olarak kabul görmüş bir unsurdur.

Örgütün gücünü artırmak veya sahip olunan gücün etkisini genişletmek: Terör örgütleri faaliyetlerini gerçekleştirirken güçlerini artırmayı amaçlarlar. Bu gücün boyutlarının artması faaliyet alanlarının genişlemesi, kullanılan teçhizatın fazlalaşması ya da çeşitlenmesi, ekonomik getirinin sağlanması olarak karşımıza çıkabilmektedir.

Terörizm kavramlarının tanımlanmasında ortaya konan unsurlar çeşitlendirilebilirse de ele almış olduğumuz unsurlar genel kabul gören ve yapılan tanımlardaki benzerlikler doğrultusunda ortaya konan önemli unsurlardır. Bu unsurlar hem tanımlamaları ortak bir çerçeveye koymak için hem de terör faaliyetlerinin diğer saldırılardan ayrımının yapılabilmesi için gerekli görülmektedir.

 

2.1. Uluslararası Sözleşmeler ve Terörizm

Uluslararası hukuku meydana getiren kaynaklardan bir diğeri de uluslararası sözleşmeler ve anlaşmalardır. Bu kaynaklar oldukça geniş açıklamaları içeren ve detaylı bir şekilde oluşturulan belgelerdir. Bu sebeple terörizm kavramı da uluslararası kapsamda sadece örgütsel kararlar çerçevesinde açıklanmamaktadır.

Uluslararası statüye sahip belgelere baktığımızda karşımıza özellikle terörizm ile mücadele kapsamında birçok farklı düzenlemeye sahip sözleşme ve protokol çıkmaktadır. BM Güvenlik Konseyi’nin 1373 sayılı kararı ile tüm devletlere taraf olma ve hükümlerini uygulama yükümlülüğü getirilen belgelerden bazıları;

  • 1963-Tokyo Sözleşmesi/Uçakta İşlenen Suçlar ve Bazı Diğer Fiiller Hakkında Sözleşme
  • 1970-Lahey Uçak Kaçırma Sözleşmesi/Uçakların Kanuna Aykırı Ele Geçirilmesinin Önlenmesine İlişkin Sözleşme
  • 1971-Montreal Sözleşmesi/Sivil Havacılığın Emniyetine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Sözleşme
  • 1973-Diplomatların Korunması Sözleşmesi/ Uluslararası Korunan Kişilere Karşı Suçların Önlenmesi ve Cezalandırılmasına İlişkin Sözleşme
  • 1979-Rehineler Sözleşmesi
  • 1980-Nükleer Maddelerin Fiziksel Olarak Korunmasına İlişkin Sözleşme
  • 1988-Uluslararası Sivil Havacılığa Hizmet Veren Havaalanlarında Yasadışı Şiddet Eylemlerinin Önlenmesine Yönelik Protokol
  • 1988-Kıta Sahanlığında Bulunan Sabit Platformların Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine İlişkin Protokol
  • 1988-Deniz Seyrüsefer Güvenliğine Karşı Yasadışı Eylemlerin Önlenmesine Dair Sözleşme
  • 1991-Tespit Amacıyla Plastik Patlayıcıların İşaretlenmesine İlişkin Sözleşme
  • 1997-Terör Bombalamalarının Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme
  • 1999-Terörün Finansmanının Önlenmesine İlişkin Sözleşme
  • 2005-Nükleer Terörizm Eylemlerinin Önlenmesine İlişkin Uluslararası Sözleşme
  • 2010-Pekin Sözleşmesi/ Uluslararası Sivil Havacılığa İlişkin Yasadışı Eylemlerin Bastırılmasına İlişkin Sözleşme
  • 2010-Lahey Sözleşmesi Ek protokolü/Uçakların Yasadışı Olarak Ele Geçirilmesinin Bastırılmasına İlişkin Sözleşmeye Ek Protokol şeklinde sıralanabilir (Saraçlı, 2007).

Bu sözleşme ve protokoller incelendiğinde; uçakların yasadışı yollar ile ele geçirilmesi, hava alanlarında kanunsuz eylemlerin gerçekleştirilmesi, rehin alma, diplomatlara yönelik eylemlerin gerçekleştirilmesi, nükleer maddelerin kullanımı, bombalama, patlayıcıların kullanımı gibi bazı özel eylemlerin terör eylemi olarak değerlendirildiği görülmektedir. Sözleşme ve protokollerde bu faaliyetler detaylandırılmış olmasına rağmen bir terörizm tanımı yapıldığı görülmemektedir. Bu durum da terörizm kavramının uluslararası hukuk metinlerinde oldukça belirsiz bir yere sahip olduğunu göstermektedir.

 

2.2. Terörizm Kavramının Belirsizliğinin Nedenleri

Terörizm kavramı ile ilgili birçok tanım ortaya konmuş olmasına karşın, bu tanımlar konusunda devletler tarafından bir konsensüs sağlanabilmiş değildir. Her devlet her tanımı, her kavramsallaştırmayı kabul etmemekte ve ortaya konan tanımlardaki unsur ve bileşenleri yorumlamaktadır. Devletlerin birbirleri arasındaki bu yorum farklılıkları büyük bir belirsizlik meydana getirmektedir.

Terörizm kavramına ilişkin oluşan belirsizliğin devletler özelinde nedenleri olduğu kadar uluslararası sistem içerisindeki sorunlar da bu belirsizliğe etki etmektedir. Bu kavram belirsizliğinin nedenleri arasında öne çıkan bazıları şunlardır:

  • Devletlerin siyasi, askeri, ekonomik çıkarlarındaki farklılıklar
  • Uluslararası Hukukun yasama, yürütme ve yargı eksiklikleri
  • Egemenlik kavramının sınırlarının muğlaklığı
  • Milli bağımsızlık hareketlerinin kapsamı
  • Uluslararası sistem içerisinde yönetişim eksikliği.

Devletler terörizm kavramının barındırdığı unsurları kendi çıkarlarına göre yorumlamaktadırlar (Smith, 2020). Askeri, ekonomik ve bilhassa siyasi menfaatler devletler tarafından öncelikli durumdadır. Bu sebeple devletler bu edinimlerden vazgeçmek istemezler. Devletlerin çıkarlarının uluslararası çıkarlara baskın gelmesi terörizm kavramının da devletler tarafından muğlak bir zeminde yorumlanmasına sebep olmaktadır. Devletlerin çıkarları mevcut duruma göre şekillenirken, terörizm yorumlamaları da bu durumdan etkilenerek değişiklik gösterebilmektedir. Bunun yanında bir devletin çıkarları başka bir devlet ile çelişebilmekte yahut çakışabilmektedir. Bu durumda devletler kendi çıkarları doğrultusunda yeni yorumlamalar yapabilmektedirler. Hiçbir devlet başka bir devletin çıkarını kendisininkinden üstün görmemektedir. Bu durum da terörizm kavramının belirsizliğine yol açan en önemli unsurun devletlerin çıkar mücadeleleri olduğu gerçeğini ortaya koymaktadır.

Uluslararası hukukun kaynakları arasında birçok anlaşma, sözleşme ve bunlara ek olarak da protokoller yer almaktadır. Ancak uluslararası hukuk terörizm konusunda özellikle bütün devletler tarafından kabul edilen kapsamlı bir belgeye sahip değildir. Bunun yanı sıra terörizm faaliyetleri ile ilgili uluslararası hukukta kabul gören ve standart haline gelmiş bir cezai uygulama sistemi bulunmamaktadır. Bu durum ise özellikle uluslararası hukukta yasama, yürütme ve yargı konularında bazı eksikliklerin varlığını ortaya koymaktadır.

Egemenlik kavramı da tıpkı terörizm kavramı gibi uluslararası hukukta muğlak kalan kavramlardan bir tanesidir. Uluslararası hukuk temel olarak egemenlik kavramına net bir tanım getirmiş olsa ve devletlere kendi ülke sınırları içerisinde bazı egemenlik hakları belirlemiş olsa dahi, özellikle güvenlik ve savunma konuları söz konusu olduğunda devletler bu sınırları genişletme çabası içine girmektedirler. Terörizm kavramı egemenlik kavramının sınırlarını ortadan kaldıran unsurlardan biridir. Devletlerin terörizm olgusunu ele alış biçimleri egemenlik kavramının da bu açıdan yorumlanmasına sebep olmaktadır. Bu da egemenlik kavramının uluslararası hukuk kapsamında sınırlarının net bir şekilde belirlenmediği anlamına gelmektedir.

Terörizm kavramı söz konusu olduğunda önümüze çıkan bir diğer kavram ise milli bağımsızlık hareketleridir. Keza terör eylemleri ile ortaya konan şiddet ile milli bağımsızlık mücadelelerinde ortaya konan şiddet arasındaki sınır oldukça muğlaktır. (Öktem, 2004) Bu da terörizm kavramının yorumlanmasında farklılıklar ortaya koymaktadır. Bu sebeple özellikle self-determinasyon kavramı ile terörizm ‘hukukileşmektedir’ (Öktem, 2004). Böylece uluslararası hukuk ‘birinin teröristi bir başkasının özgürlük savaşçısıdır’ anlayışına zemin hazırlamaktadır (Güneş, 2020).

Uluslararası sistem esas olarak bir hiyerarşinin var olmadığı bir yönetişim sistemidir. Böylece uluslararası hukukta da bir hiyerarşinin olmadığını söylemek de mümkündür. Ancak devletler sahip oldukları askeri, ekonomik yahut siyasi gücü özellikle bu yönetişim sistemi içerisinde etkin kılma çabası içerisindedirler. Böylece uluslararası sistem içerisinde bir hiyerarşi yaratma amacı gütmektedirler. Bu statü mücadelesi de uluslararası sistem içerisindeki yönetişim eksikliğini ortaya koymaktadır. Bu eksiklik ise terörizm kavramının farklı şekillerde yorumlanmasına izin vermektedir.

 

SONUÇ

Terörizm kavramının uluslararası hukukta belirsiz olan varlığının nedenleri incelendikten sonra bu belirsizliğin gelecekte de süreceğini söylemek mümkündür. Devletler uluslararası sistem içerisinde en etkili aktör olma konumlarını sürdürdükleri ve kendi çıkarlarını sistemin çıkarlarından üstün tuttukları sürece bu belirsizliğin aşılması mümkün görünmemektedir. Devletlerin kendi çıkarları doğrultusunda uluslararası hukukta yer verilen terörizm kavramını yorumlamaya ve kavramı devletler nezdinde göreceli bir yapıya sokmaya devam edeceklerdir. Tabi ki bu devamlılık özellikle devletler arasındaki çıkar çatışmaları sebebiyle terörizm kavramı konusunda bir uzlaşı oluşturulmasının da önüne geçecektir.

Devletler arasında var olan yorum farklılıkları, terörizm kavramının belirsizliğini etkileyen bir unsur olmanın yanı sıra, aynı zamanda ortaya konan terör eylemlerinin sınıflandırılması ve terör örgütlerinin listelenmesi açısından da farklılık yaratmaktadır. Devletler bu listeleme ve sınıflandırmaları da kendi çıkarları doğrultusunda gerçekleştirmektedir. Ortaya çıkan bu farklılık da küresel çapta bir ikilem yaratmakta ve belirsizliğin devamlılığını tetiklemektedir.

Terörizm uluslararası bir mücadele alanını gerektiren bir araçtır. Bu mücadele alanını sınırları ve kapsamı ile yaratacak olan en temel unsur ise uluslararası hukuktur. Uluslararası hukukun terörizm gibi birçok olgu karşısında muğlak ve belirsiz bir kavramsal yapıya sahip olması terörizm faaliyetlerinin alanlarının genişlemesine ve uygulama biçimlerinin gelişmesine sebep olacaktır. Devletlerin tek başlarına, terör eylemlerine karşı giriştikleri mücadelenin yetersiz olduğunu görmemek mümkün değildir. Uluslararası hukukun küresel çapta kesin ve net çizgilerle belirlemiş olduğu normlar ve kanunların olması gerekliliği ve cezai yaptırımlar anlamında standart haline getirilen uygulamaların oluşturulması gerekliliği açıkça mevcuttur. Bunu meydana getirme ve uygulama konusunda devletlerin bir araya gelmesi ve ortak noktalarda birleşmesi terörizm ile mücadelede gerekli olan en temel adımdır.

 

 

MÜGE ŞAHİNOĞLU

Uluslararası Hukuk Staj Programı

 

KAYNAKÇA

Best, S., & Nocella, A. J. (2004). Defining Terrorism. Animal Liberation Philosophy and Policy Journal, 2(1), 1-18.

Çınar, Y. (2017). Terörizmin Uluslararası Sistem ve Uluslararası Hukuk İlişkisinde Ortak Tanımlama Sorunu. Bilge Strateji, 9(17), 33-57.

Erdurmaz, A. (2020). Terörizm Tipleri ve Stratejileri. H. Bağcı, & B. Kürkçü içinde, Terörizm:Müdehaleden Mücadeleye Devletler ve Radikal Örgütler (s. 13-59). Ankara: Orion Kitabevi.

Güneş, B. (2020, Haziran 28). Uluslararası Hukukta Terörizm, Devlet-Dışı Aktörler ve Şiddet. TERAM-Terörizm ve Radikalleşme ile Mücadele Araştırma Merkezi: https://www.teram.org/Icerik/uluslararasi-hukukta-terorizm-devlet-disi-aktorler-ve-siddet-45 adresinden alınmıştır

International Military Staff. (2016). NATO’s Military Concept for Defence against Terrorism. NATO: https://www.nato.int/cps/en/natohq/topics_69482.htm adresinden alınmıştır

Öktem, E. (2004). Uluslararası Hukukta Terörizm Tanım Sorunu ve Milli Bağımsızlık Hareketleri. İstanbul Ticaret Üniversitesi Dergisi(5), 133-147.

Ruperez, J. (2006). The United Nations in the Fight Against Terrorism. United Nations Counter-Terrorism Committee.

Sapmaz, A. (2013). Rusya Federasyonu’nun Terörle Mücadele Stratejisinin Kuzey Kafkasya’nın İstikrarı Üzerine Etkileri. Savunma Bilimleri Dergisi, 12(2), 1-35.

Saraçlı, M. (2007). Uluslararası Hukukta Terörizm. Gazi Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, 11(1-2), 1049-1078.

Smith, M. E. (2020). Uluslararası Güvenlik. (R. Gözen, Çev.) Ankara: Felix Kitap.

Türkiye Barolar Birliği. (2006). Türkiye ve Terörizm. Ankara: Türkiye Barolar Birliği Yayınları.

Türkiye Cumhuriyeti Terörle Mücadele Kanunu, 20843 (Nisan 12, 1991).

UNSC Resolution 1566 (UN Security Council Ekim 8, 2004).

 

 

 

 

 

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...