Özet
Bu araştırma yazısında, göç kavramı ile ifade edilen insan hareketliliğini uluslararası bir perspektifte inceleyeceğiz. Kavram zaman içerisinde neden ve sonuçlar, sınıflandırma açısından genişlemiştir. Bu bağlamda uluslararası göçün, ülkelere karşı politik, ekonomik, sosyal etkilerini tartışacağız. Göçmenin ne olduğu ve kime dendiği konusu uluslararası göç eyleminde önemli bir yere sahiptir. Göç politikalarını, ülkelerin bu politikaları nasıl uyguladığı ve bu politikaların önemini analiz edeceğiz. Göç türleri nelerdir, insanlar neden göç eylemini gerçekleştirirler? Uluslararası göç krizi ve Suriye problemlerinden örnekler vererek; göç ve toplum şiddeti analizini gerçekleştirip, Uluslararası Göç Örgütü kuruluşunun katkılarını ve hedeflerini analiz edeceğiz.
Anahtar Kelimeler: Göç, etki, politika, IOM, toplum.
Abstract
In this research article, we will examine human mobility expressed with the concept of migration from an international perspective. The concept has expanded over time in terms of definition, determination of causes and effects, and classification. In this context, we will discuss the political, economic and social effects of international migration on countries. The issue of what immigration is and to whom it is called has an important place in international migration action. We will analyze how countries implement migration policies and the importance of these policies. What are the types of migration, why do people take the act of migration? By giving examples from the international migration crisis and Syrian problems; We will conduct an analysis of migration and community violence, and analyze the contributions and goals of the IOM organization.
Keywords: Immigration, influence, politics, IOM, society.
1. Giriş
Uluslararası göç, insanların yasa dışı veya yasal olarak yer değiştirmesidir. Bu kavram, insanlar arasında bir değişim ve dönüşümü sağlaması bir yana ülkeleri de sosyal ve politik yönden etkilemektedir.
Ülkemiz aynı zamanda jeopolitik konumu nedeniyle göç kavramına uygun bir ülkedir. Özellikle Ortadoğu, Asya ve Afrika kıtası ülkemizi transit bir ülke olarak tanır. Göç veren ülkeler, transit ülkeler ve ev sahibi ülkeler politik, sosyal ve ekonomik alanda etkilenir. Ülkeler göçün etkilerinden faydalanabilmek veya eksi yönlerini azaltabilmek adına çeşitli politikalar geliştirmiş ve bunları uygulamaya koymuşlardır.
Uluslararası göç alanında çeşitli çalışmalar yapan ve insan tacirliğini önlemeye çalışarak göçmenlerin haklarını korumaya çalışan bir örgütten bahsedeceğiz. 1951 yılında kurulmuş olan Uluslararası Göç Örgütü, uluslararası göç konusunda önemli bir yere sahiptir. Uluslararası Göç Örgütü, aynı zamanda ülkelere de yardım ederek göçün kolaylaştırılmasını ve negatif yönlerinin azaltılmasını sağlar. Uluslararası Göç Örgütü en genel tabiriyle yasadışı göçü engellemek ve insan ticaretini önlemeyi amaçlar. Kavramsal olarak uluslararası göçün politik sosyal ve ekonomik etkilerinden bahsederek Uluslararası Göç Örgütü’nün bu alandaki çalışmalarını analiz edeceğiz.
2. Uluslararası Göç Kavramının Nedenleri, Türleri, Etkileri ve Göçmen Kavramı
19. ve 20. yüzyıl insanlık tarihinin en kanlı dönemi olmuştur. Gelişen kapitalist ekonomik sistem beraberinde savaşları, işgalleri, sömürgeciliği getirmiştir. Buna yaşanan rejim değişikliklerinin de eklenmesiyle birçok insan yaşadıkları ülkeleri terk etmek zorunda kalmıştır (Çiçeksöğüt, 2017). Bu anlamda bir ülkeden diğer ülkeye yapılan yer değiştirme eylemine uluslararası göç denir. Göç, beraberinde birçok etkiyi de getirerek ülkeleri ekonomik ve politik olarak etkilerken toplumu da sosyal alanda etkiler. Bu bağlamda uluslararası göç kavramını incelediğimizde kendi içinde birçok ayrı gruba ayrıldığını gözlemleyebiliriz. Göçü türlere ayırmadan önce göçün neden yapıldığı konusu çok önemli bir yere sahiptir.
2.1. Uluslararası Göç Kavramının Siyasal Nedenleri
Siyasal iktidarsızlıklar, rejim değişiklikleri, savaş ortamının oluşması, insanların göç hareketini hızlandırabilir. Günümüzde Suriye’de yaşanılan savaş ortamı ve siyasal iktidarsızlık, Türkiye’ye göç ortamını oluşturmuştur (Tuncel ve Ekici, 2019). 2011 yılında Suriye’de yaşanılan Arap Baharı, Suriye’yi iç savaşa sürüklemiştir (Tuncel ve Ekici, 2019). Bu iç savaş Türkiye’ye olan göç dalgasını da hızlandırmıştır. Türkiye’nin jeopolitik konumu sebebiyle Suriyeli göçmenlere hem transit ülke konumunda olmuştur hem de yaşanılacak bir ülke düşüncesini vermiştir.
2.2. Uluslararası Göç Kavramının Sosyal Nedenleri
Uluslararası göç kavramında, insanların ırkçılıkla karşı karşıya kalması, toplumdaki tacizlerin fazlalaşması, eğitim kalitesinin düşmesi gibi sosyal konular göç dalgasının zeminini hazırlar. Ayrıca, yabancı ülkede çalışıp ülkesine geri dönen vatandaşın kazandığı sosyal saygınlık, farklı ülkeleri gezip görme isteği gibi sebeplerde söz konusu olabilmektedir (Kutlu, 1992: 138).
2.3. Uluslararası Göç Kavramının Ekonomik Nedenleri
İnsanların yaşadığı ülkedeki enflasyon oranlarının yükselmesi, vergi oranlarının artması, eğitim seviyesi iyi olan kişilerin düşük maaşlı işlerde çalışabilmesi, ülkedeki istihdam oranının az olması ve buna bağlı vatandaşlara kötü sosyal haklar tanınması, vatandaşların emeğinin karşılığını alamaması gibi etmenler göç dalgasını hazırlar.
3. Uluslararası Göç Kavramı Ve Etkileri
Uluslararası göç kavramını, insanlar gerçekleştirirken hem transit ülkeye hem ev sahibi olan ülkeye hem de göç veren ülkeleri etkilerler. Bu bağlamda göçü üç kategorideki ülkelere göre örneklendirerek etkilerini inceleyeceğiz. Bu etkiler ne negatif ne de pozitiftir. Türkiye, konumu dolayısıyla hem transit hem de ev sahipliği yapan ülke konumundadır. Bu özelliği sayesinde siyasi, ekonomik ve sosyal alanda etkilenmiştir. Bu yüzden özellikle ekonomik ve siyasi etkileri Türkiye açısından destekleyerek inceleyebiliriz. Türkiye’nin bu kadar ön planda
olmasının sebebi jeopolitik konumu sebebiyle hem karadan hem denizden olmak üzere birçok komşusunun olmasıdır. Avrupa’ya gitmek isteyen göçmen kesimi Türkiye’yi transit ülke olarak kullanmıştır. Göç, her perspektiften bakılması gereken bir olgu olduğu için sonuçlarının veya etkilerinin farkedilmemesi olasılığında daha büyük sorunlara zemin hazırlayan bir olgudur. Uluslararası göçün, küresel eşitsizlikler sürdüğü ve göçmenler için daha iyi imkânlar sınırları dışında yer aldığı müddetçe, gelecekte de hızla artacağı birçok bilim adamı tarafından öngörülmektedir (Castles ve Miller, 1998; Hollifed, 2002: 18). Uluslararası Göç Örgütü’nün 2015 tarihli raporuna göre, dünya üzerinde 232 milyon uluslararası göçmen yer almakta ve her geçen yıl artan bir göç olgusu dikkat çekmektedir (International Organization for Migration [IOM], 2015).
3.1. Ev Sahipliği Yapan Ülke Ve Uluslararası Göçün Ekonomik Etkileri
Uluslararası göç, uzun vadede ev sahipliği yapan ülkeye katkıda bulunur. Aynı zamanda ev sahipliği yapan ülke, ucuz işçi görevini de onlara verir.
Göçmenler ev sahibi ülkeye geldikleri anda gıdadan taşıta kadar dayanıklı ve dayanıksız tüketim malları talep ederek, iç talebin canlanmasına katkıda bulunur. Talep artışına hızlı bir şekilde cevap verebilecek üretim yapısına sahip ülkeler bu üretimini artırarak ekonomik büyüme hızının artmasını sağlar. Ayrıca göçmenlerin, kendi ülkelerin dilini, talebini, sektörleri bildikleri için ev sahibi ülkeden kaynak ülkeye yapılan ihracat miktarı da artırabilmektedir (Gür, 2017). Göçmenler, gittikleri ülkedeki enflasyon oranlarının yükselmesine sebebiyet verirler. Kiralar ve market fiyatları artar. Bu duruma Türkiye’deki Suriyeli mültecilerin yoğunlukta olduğu bulundukları sınır bölgelerini örnek olarak gösterebiliriz. Suriyeli mültecilerin konut piyasasındaki talep artışı nedeniyle kiralarda hızlı bir artış olmuştur. Talebin artmasıyla temel gıda ve ev fiyatları artışı Gaziantep ve Kilis gibi sınır illerinde enflasyonun yükselmesine neden olmuştur (Orhan ve Gündoğar, 2015). Tabi ki bu durumlar bütün göçmen ve mülteciler için geçerli değildir.
3.2 Göç Veren Ülke Ve Uluslararası Göçün Ekonomik Etkileri
Uluslararası göçe karar vermiş bir birey, sonrasında ülkesine dönecek ise bu göç veren ülke tarafından olumlu karşılanabilir. Ülkeye döviz girmesi o ülkenin ekonomisini pozitif yönde etkiler. Fakat önümüzdeki örneklere bakacak olursak bir kesim ülke için aynı şeyi diyemeyiz. Örneğin Arap Baharı sonrası, Suriye başta olmak üzere diğer Ortadoğu ülkeleri olumsuz etkilenmiştir çünkü oluşan savaş sonrasında, kesimin büyük bir oranı ülkelerine geri
dönmemiştir. Bu da hem döviz girdisini engellemiş hem de nüfusu büyük bir oranda azaltmış ve ülkeler kalkınamamıştır. İş gücünü ortadan kaldırmıştır. Göç veren ülke için bu durum kendi sermayesi adına çok büyük bir kayıp olmakta ve ülkenin gelişme hızını ciddi bir oranda azaltmaktadır.
3.3. Transit Ülke Ve Uluslararası Göçün Ekonomik Etkileri
Transit ülke, coğrafi olarak kaynak ve hedef ülkeler arasında yer alan, herhangi bir zamanda yasal veya yasadışı yerleşik nüfusa dönüşme olasılığı olan geçici nüfusu idare etmesi gereken bir ülkedir (Şemşit, 2018). Göçmenler geçici süreliğine transit ülkeleri kullanırlar. Göçmenler genellikle yasadışı olarak transit ülkelerde kalırlar ve kaldıkları süre boyunca yasal işlemleri tamamlamakla uğraşırlar. Buradaki en büyük korkuları insan kaçakçılarıdır. Günümüzde de insan kaçakçıları halen devam etmekle Uluslararası Göç Örgütü gibi örgütler bunu önlemeye çalışmaktadır. Türkiye, transit ülke konumuna verilebilecek en iyi örneklerden biridir. Ortadoğu ülkelerinden kaçan mülteciler genellikle Türkiye’de yasal işlemleri halletmeye çalışırlar. Fakat bunun transit ülke için birçok dezavantajı da mevcuttur. Mülteciler ülkeye mali bir yük oluşturur. İşsizlik oranlarını arttırır ve devlet onların temel ihtiyaçlarını karşılamak zorunda kalır. Bu durum transit ülkenin ekonomisini zorlar. Özellikle Türkiye gibi gelişmekte olan bir ülke için bu durum çok risklidir. Göçmen ve mültecilerin transit ülkeye diğer etkilerine yine Türkiye üzerinden bir değerlendirme yapacak olursak; ülkeye girenler ve çıkanların kimlikleri konusunda iç güvenliği zaafa uğratacak sorunlar meydana gelebilir. Suriyeli sığınmacılar yasal yollardan ülkeye giriş yapmadıkları için ülke içerisinde Türk vatandaşlarına karşı işledikleri suçlardan dolayı kimlikleri belirlenemedikleri için Türk halkı mağdur durumda kalmaktadır. Para biriktirmek amacıyla Türkiye’de iş arayıp bulamayan sığınmacıların her türlü suç ve şiddet ortamının içerisine girmekte özellikle de terör eylemlerine karışabildikleri görülmektedir (Yılmaz, 2014).
4. Göçmen, Mülteci Ve Sığınmacı Kavramları
Uluslararası hukuka göre üç farklı statü kullanılır; göçmen, mülteci ve sığınmacı kavramları. Mülteci olan bireylerin kendine ait bir ülkeleri, dini, ırkı ve etnik kökeni vardır. Yaşadıkları savaş, rejim değişiklikleri gibi kötü olaylar yüzünden, zulüm görme korkusundan dolayı bir daha kendi ülkelerine geri dönemeyen kişileri mülteci olarak tanımlanır. Ev sahipliği yapan devletler, mültecilere belirli haklar tanıyarak onların temel ihtiyaçlarını karşılarlar. Uluslararası hukukla mülteciler onlar için ayrılan maddelerle koruma altına alınmıştır. Sığınmacı ise bu haklardan faydalanamayan bireylere denir. Sığınmacıların statüleri belirlenemediği için haklardan yararlanamaz ve mülteci konumunda olamazlar. Göçmen kavramı ise kendi özgür iradesi ile kendi ülkesinden göç eden kişiye denir. Göçmen olan bireyin gerek ekonomik gerek siyasi ülkesinden göçmek için birçok sebebi olabilir. Buradaki en önemli fark; göçmen birey, ülkesini kendi iradesiyle yapar fakat mülteci olan birey zorunluluktan dolayı göç eder.
5. Göçün Türleri
İnsanlar çeşitli nedenlerden dolayı göç ederler veya göç etmek zorunda kalırlar. Bu nedenler, göç kavramını iyi anlayabilmek adına önemli bir yere sahiptir. Göç eyleminin gerçekleştirilmesinin sebeplerinden dolayı göç kavramı genişlemiş ve türlere ayrılmıştır. Göç türleri; basit göç, geçici göç, zorunlu göç, isteğe bağlı göç, mülteci göçü, işçi göçü, beyin göçü ve düzensiz göç olarak birbirlerinden ayrılır.
6. Devletlerin Göçmenlere Uyguladığı Politikalar Ve Bu Politikaların Önemi
Devletler, göçün getirdiği ekonomik, sosyal ve siyasal etkilerden korunma amacıyla göç politikalarını geliştirmeye çalışmışlardır. Bu sebeple hem göçmen ve mültecilerin haklarını korumak hem de göçün getirdiği etkilerden dolayı politikalar oluşturmuşlardır. Yakın zamanda oluşan ve ev sahipliği yapan Türkiye’deki Suriyeli göçmen ve mültecilerden bahsetmek mümkündür. Ev sahibi olan Türkiye, Suriyeli mülteci ve göçmenlere karşı haklarını korumak ve kendi ekonomisini korumak amacıyla birçok politika uygulamıştır. 2011 yılından bu yana, Türkiye sınırına gelmekte olan bütün Suriyelilerin girişlerine izin verilmiş, pasaportlarıyla giriş yapanların yanında, hiçbir belgesi olmadan gelenler de Türkiye tarafından kurulan geçici barınma merkezlerine kabul edilmiştir (Dinçer vd., 2013: 11). Aynı zamanda Türkiye Suriye vatandaşlarına, vatandaşlık hakkı da tanımıştır. Türkiye Suriye vatandaşlarına “açık kapı politikası” izlemiş ve bu politikaya başladıkları yıl itibariyle Türkiye en fazla Suriyeli sığınmacıyı barındıran ülke konumuna gelmiştir. Suriyeli göçmen ve mülteciler ülkeye dağınık bir şekilde dağılmışlardır. Güvenli ve daha iyi bir yaşam umuduyla Türkiye’ye yönelen Suriyelilerin güvenlik, beslenme, sağlık gibi temel gereksinimlerini karşılama konusunda pek çok sorunla yüz yüze oldukları görülmektedir (Oytun vd., 2014: 36). Türkiye, bu durumla karşı karşıya kalmasıyla göçmen ve mülteci vatandaşların ihtiyaçlarını karşılamak en önemli hedefi olmalıdır. Mültecilerin Hukuki Durumuna İlişkin 1951 Cenevre Sözleşmesine taraf olan Türkiye, bu sözleşmeyi “coğrafi sınırlama” çekincesi ile kabul etmiştir (Ertan ve Ertan, 2017, 19). Cenevre Sözleşmesi’ne göre, yalnızca Avrupa’dan gelip iltica edenlere “mülteci” statüsü verilebilmekte, Avrupa dışından gelenler ise “geçici koruma” statüsü ile kabul edilmektedir (Ertan ve Ertan, 2017: 19). 2011’den itibaren Türkiye’ye gelen Suriyeliler, İçişleri Bakanlığı’nca 1994 Yönetmeliği’nin 10. maddesi gereği “geçici koruma” statüsüne alınmıştır. 30 Mart 2012 tarihli, 62 sayılı Türkiye’ye toplu halde gelen Suriye Vatandaşlarının Kabulüne ve Barındırılmalarına İlişkin Yönerge, Suriye vatandaşları için yapılan önemli bir düzenleme olup bu yönerge ile “geçici Koruma” altında oldukları kabul edilmiştir (Oytun vd., 2014: 11). 2011 yılı Nisan ayından beri “misafir” sayılmışlardır ve 2012 yılında “geçici koruma” statüsüne geçmişlerdir. Türkiye’de yaşayan Suriyeli mülteci ve göçmenlerin nüfusları zaman geçtikçe artmış ve kontrol altından çıkmıştır. Türkiye, kayıtlı olan Suriyeli çocukların okula gitmelerini ve sağlık sektörü alanında ücretsiz ilaç almalarını sağlamıştır. Suriyeli mültecilere sertifika programları sunulmuştur. Her ne kadar barınma imkanları onlara sunulsa da hepsi bu haklardan yararlanamamıştır. Böylece toplumda dilencilik yapan birey sayısı artmış ve haklardan yararlanamayan Suriyeli mülteciler, sağlık koşullarına uymayan şekilde yaşadıkları bilinmektedir. Yasal bir statüye oturtulamayan “düzensiz” göçmenlerin organize suçu ve tehlikeyi çağrıştırması göç politikaların artan bir şekilde bir güvenlik meselesi olarak ele alınmasına neden olmaktadır (Topçuoğlu, 2012, 507). Suriyeli mültecilerin büyük bir kesimi, okuma yazma bilmemekle beraber Türkçe’yi öğrenememelerinden dolayı topluma kazandırılamadıkları bilinmektedir. Uygulanan politikaların geliştirilmesi gerekir. Böylece okuyan ve Türkçe bilen mültecilerin ülkede kalması sağlanmalıdır. İstatistiklere göre okuyan mülteci sayısının oranı çok az ve okuyan kesim, Türkiye’den gitmeyi amaçlamaktadır. Bunun önüne geçebilmek adına politikaları uygularken daha bilinçli hareket etmek gerekir.
7. Uluslararası Göç Örgütü (IOM)
Uluslararası Göç Örgütü, 1951 yılında II. Dünya Savaşı sonrasında kurulmuştur. 19 Eylül 2016 yılında Birleşmiş Milletler Mülteciler ve Göçmenler Zirvesi’nde resmi belge imzalanarak Uluslararası Göç Örgütü, Birleşmiş Milletlere bağlanmıştır. Bu tarihten itibaren Uluslararası Göç Örgütü, BM’ye bağlı bir kurum haline gelmiştir (Metin ve Aydın, 1997). 100’den fazla ülkede ofisleri bulunan Uluslararası Göç Örgütü, insani ve düzenli göçün herkesin yararına olmasının teşviki için gayret etmektedir (Metin ve Aydın, 1997). Bu amaçla Uluslararası Göç Örgütü, devletlere ve göçmenlere destek sağlamaktadır. Aynı zamanda Uluslararası Göç Örgütü sınır ötesi kaçırılma ve kadın ticaretine yönelik çalışmalarda da bulunmuştur.
7.1. Uluslararası Göç Örgütü Çalışma Alanları
Uluslararası Göç Örgütü, çalışmalarını 4 alanda inceler ve buna bağlı olarak çalışmalarını yürütür. Bu unsurlar; göç ve kalkınma, göçün kolaylaştırılması, göçün düzenlenmesi ve zorunlu göç kavramlarıdır. Göç ve kalkınma alanında ekonomik ve toplumsal fayda ön plandadır. Göçmen veya mültecilerin, ev sahipliği yapan ülkeye toplumsal fayda sağlanması amaçlanmaktadır. Örneğin, Suriyeli göçmen ve mültecilere ev sahipliği yapan Türkiye, eğitim hakkı tanımasından dolayı birçok Suriyeli vatandaş burada eğitim görmüş, halen görmektedir. Türkiye’nin buradaki en önemli amacı onları topluma kazandırarak onlardan fayda beklemesidir. Göçün kolaylaştırılması alanında ise Uluslararası Göç Örgütü, göçün yasallaştırılmasını ve aile birleşimini destekler. Uluslararası Göç Örgütü, bu alanda çeşitli çalışmalar yapmış ve projeler geliştirmiştir. Bunlardan en önemlisi “FAP” projesidir (Metin ve Aydın, 1997). Aile Destek Programı (FAP) Almanya’da sığınma hakkı kazanmış yakın bir Suriyeli akrabaya sahip bölgede yaşayan binlerce Suriyeli ailenin birleşimine yardım etmektedir (Metin ve Aydın, 1997). Program, Suriyeli ailelere aile birleşimi vize başvuru sürecinde yardımcı olmakta ve Arapça dilinde Almanya’ya uyum dersleri sağlamaktadır (Metin ve Aydın, 1997). Yalnız Türkiye’de, yaklaşık 38.000 birey yardım almıştır. Program tehlikeli, düzensiz göç kanallarını arayan Suriye aileleri vazgeçirmeyi ve Suriyeli yararlanıcıların Alman toplumuna başarıyla uyum sağlamaları için onları daha iyi hazırlamayı amaçlamaktadır (Metin ve Aydın, 1997). Göçün düzenlenmesi alanında, özellikle insan ticaretini hedef almışlardır. İnsan ticareti düzensiz göçle doğru orantılı olup özellikle kimlikleri belirlenemeyen sığınmacılar üzerinden yürütülmektedir. Bu durumda da özellikle yetkili makamlardan saklanmaktadır. Uluslararası Göç Örgütü’nün verilerine göre insan ticaretinin resmi sınır kapıları aracılığıyla gerçekleştiği görülmüştür. Bu durumun anlaşılmasından itibaren sınır kapılarındaki hizmet eden görevlilerin insanları koruma ve yardım konusunda önemli bir rol oynadığını görüyoruz. Göçmen ve mülteciler yasal yollardan ülkelere giriş yaptıklarından dolayı sayıları bilinmekte olup devlet onları koruma altına alabiliyor. Fakat sığınmacı statüsünde olan bir birey kendi canını tehlikeye atarak,yasal olmayan yollardan başka bir ülkeye sığınabiliyor. Bu şekilde devletin onları takip edememesinden kaynaklı bir güvenlik sorunu oluşuyor. Uluslararası Göç Örgütü, bu sorunla mücadele edebilmek adına birçok çalışmalarda bulunuyor. İstatistiklere göre, son yıllarda sığınmacı statüsünde olan Suriyeli vatandaşlar arasında insan ticareti çok yaygın bir sorundur. Bu konu hakkında Türkiye’deki insan ticareti ile mücadele kapsamında on yıldan fazla süredir deneyime sahip olan IOM; insan ticaretinin önlenmesi, mağdurların korunması, tacirlerin kovuşturulması, kapasite ve iş birliği geliştirilmesi konularında çalışmalar yapmaktadır. Yaklaşık 1.000 insan ticareti mağduru IOM ve Türkiye hükümeti desteği ile güvenli ve gönüllü biçimde menşe ülkelerine geri dönmüştür (Metin ve Aydın, 1997). Son olarak zorunlu göç kavramında ise Uluslararası Göç Örgütü, mültecilerin üçüncü ülkelere yerleştirilmesini ve doğal afet gibi konularda yardım etmeyi amaçlar. Örneğin, IOM Türkiye, 2011 yılındaki yıkıcı Van depreminden sonra acil durum müdahale programlarını başlatmıştır. Bu programlar özellikle 2012 Suriye krizinden ve 2015 Akdeniz mülteci krizinden sonra bölgesel çatışmalara ve krizlere müdahale alanında genişlemiştir (Metin ve Aydın, 1997). Aynı zamanda, IOM, yeniden yerleştirme ve hareket faaliyetleri aracılığıyla göçmenlere ve mültecilere yeni bir hayat kurma fırsatı sunmaktadır. Uluslararası Göç Örgütü, mağdurların geri dönüşünü daha güvenli hale getirmeli ve sadece geri dönüş değil, geri dönmek istemeyenlere de olanaklar sağlayacak mekanizmalar üzerinde çalışması gerektiği dile getirilmiştir (IOM and HRPF, 2003: 10-13). 2010 yılından beri, IOM Türkiye Ofisi 60,000’den fazla mültecinin ABD, Kanada ve Avustralya gibi üçüncü ülkelere yerleştirilmesi konusunda destek sağlamıştır (Metin ve Aydın, 1997).
7.2. Uluslararası Göç Örgütü Ve Türkiye
Uluslararası Göç Örgütü, Türkiye’de ilk ofisini 1991 yılında açmıştır. Örgüt, Iraklı faaliyetlerine başlamış sonrasında göç yönetimi programlarını genişletmiştir. Uluslararası Göç Örgütü’nün, Türk Hükümeti ile olan ortaklığı, Türkiye’nin Uluslararası Göç Örgütü’ne üye olduğu 2004 Kasım ayında resmileşmiştir. Türkiye’de 25 yılın üzerinde operasyonel tecrübesi olan Uluslararası Göç Örgütü’nün, Ankara Merkez Ofisi, İstanbul ve Gaziantep şubeleriyle birlikte ülke çapında yaklaşık 450 çalışana ve 15 farklı yerde ofise sahiptir ve dünya genelindeki en büyük misyonlardan biridir (Metin ve Aydın, 1997). Uluslararası Göç Örgütü’nün Türkiye’de bu kadar etkin olmasının asıl sebebi Türkiye’nin hem transit hem de hedef ülke konumunda olmasıdır. Türkiye, Ortadoğu’dan gelen çok fazla göçmen ve mülteciyi bünyesinde barındırır. Uluslararası Göç Örgütü, Türkiye’ye göç konusunda önemli bir ölçüde destek sağlamış ve halen de destek sağlamaya devam etmektedir. Ayrıca IOM kolluk kuvvetlerine teknik destek de sağlamaktadır; örneğin can kurtarma faaliyetleri, hassas durumdaki göçmenlere yardım ve kurtarılan kişilere insani yardım malzemeleri temini konularında Sahil Güvenlik Komutanlığı’na destek verilmiştir (Metin ve Aydın, 1997). Uluslararası Göç Örgütü, sınır yönetimini esas alarak Türkiye ile iş birliği içerisinde çeşitli politikalar geliştirmeyi hedef haline getirmiştir.
Sonuç
Türkiye’ de Uluslararası Göç Örgütü’nün desteği önemli bir yer arz etmektedir. Türkiye’nin jeopolitik konumu, Uluslararası Göç Örgütü için daha da önemli bir yer hale gelmiştir. Günümüzde ülkelerin uluslararası göç kavramına karşı daha makro bir görüş sergilemeleri gerekmektedir. Bu itibarla gerekli olan daha interdisipliner ve küresel bir anlayış ve çalışmadır (Erder, 2004: 120). Bu anlamda bazı akademisyenler, Dünya Ticaret Örgütü’nün benzeri bir “Dünya Göç Örgütü” oluşturulması şeklinde öneriler getirmektedir (Bhagwati, 2003).
Tüm bunların ötesinde, günümüzde, değerlerden fedakârlık etmek pahasına klasik sınır güvenliği yaklaşımlarında bir artış ve artan mikro milliyetçilikler olgusu dikkat çekmektedir. Son olarak Suriyeli mülteciler örneğinden de görüldüğü üzere, Avrupa Birliği üyesi devletlerin sorunu insan güvenliği perspektifinde ele alma konusundaki irade eksikliği göçmenlerin konumunu her geçen gün çok daha problemli bir hale getirmektedir. Devletlerin sınır güvenliği kaygıları, misafir ülkelerdeki bireylerin sosyal ve iktisadi kaygıları ile iç içe geçmiş bir görüntü ortaya koymaktadır. Dolayısıyla konunun çok boyutlu ve çok aktörlü, karmaşık bir güvenlik boyutu olduğunu söylemek mümkündür. Bununla birlikte, Suriyeli mülteciler özelinde yaşanan kriz, çoğu zaman bir “normatif güç” olarak tanımlanabilen Avrupa’nın ve “insan güvenliği” kavramının hayat bulduğu BM platformunun sorunları çözmede kullandığı “araçlar” noktasında yeniden önemli bir sınavla karşı karşıya olduğunu bir kez daha ortaya koymaktadır (Gök, 2016: 78).
Ülkeye gelen Suriyeli göçmenler veya sığınmacılar Türkiye’nin transit ülke olma konumundan yararlanıp Avrupa’ya geçmeye çalışırlar. Uluslararası Göç Örgütü’nün Türkiye’de etkin olmasının en temel nedenlerinden biri de budur. Örgüt, ülkeye halen maddi manevi destek sağlamaktadır. Örgütün faydasının çok olmasının yanı sıra eksiklikleri de mevcuttur. Özellikle zorunlu göç kavramında, uyguladıkları politikada birçok mülteci ve göçmen vatandaşları, kontrolsüz bir şekilde menşei ülkelerine geri döndürmüşlerdir. Mülteciler ve göçmenler mağdur durumda kalmışlardır. Bu bağlamda Uluslararası Göç Örgütü’nün daha sıkı tedbirli politikalar uygulaması gerekir. Önemli bir kuruluş olmasından dolayı Uluslararası Göç Örgütü günümüzde ve gelecekte özellikle ülkemizde her zaman geçmişte olduğu gibi büyük bir rol üstlenecektir.
Simay GÜRBÜZ
Beyza Nur ÇIRAK
Uluslararası Örgütler Staj Programı
Kaynakça
Akalın, A. (2015). Açık, Döner, Mühürlü Kapılar: 20. Yüzyılda Batı/Doğu Ekseninde Emek Göçünün Seyri. (Ed. Ihlamur, Öner, S. G., Şirin, Öner, N. A.) Küreselleşme Çağında Göç içinde. İstanbul: İletişim Yayınları.
Akkoyunlu Ertan, K. & Ertan, B. (2017). Türkiye’nin Göç Politikası. Contemporary Research in Economics and Social Sciences, 1(2), 7-39.
Bayraklı, C. (2007). Dış Göçün Sosyo-ekonomik Etkileri: Görece Göçmen Konutları’nda (İzmir) Yaşayan Bulgaristan Göçmenler, Yüksek Lisans Tezi, Adnan Menderes Üniversitesi.
Bhagwati, J. (2003). Borders beyond Control. Foreign Affairs, 82(1), 98-104.
Birleşmiş Milletler (1990). Tüm Göçmen İşçilerin Ve Aile Fertlerinin Korunmasına Yönelik Uluslararası Sözleşmesi.
Birleşmiş Milletler (2011). Göçmen Ev İşçilerı Hakkında 1 No’lu Genel Yorum.
Castles, S. & Miller, M. J. (2008). Göçler Çağı – Modern Dünyada Uluslararası Göç Hareketleri. (Çev. Bal, B.U ve Akbulut, İ.). İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları.
Çiçeksöğüt, A. (2017). Uluslararası Göç Hukuku Perspektifinde Yerinden Edilmiş Suriyeliler’in Türkiye’deki Statüsü, Kırklareli Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Dergisi, 6(2), 1-20.
Ekici, S., Tuncel G. (2015). Göç Ve İnsan, Birey ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi, 5(9), 9-22.
Ekici S., Tuncel G. (2019). Göçün Siyasal Etkisi: Suriyeli Göçmenlerin Türkiye Siyasetine Etkisi, Birey ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi, 9(2) , 48-72.
Gök, G. O. (2016). Kimin Güvenliği? Uluslararası Göç-Güvenlik İlişkisi ve Uluslararası Örgütlerin Rolü. Kocaeli Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, (31) , 65-82.
Metin, B. & Aydın, S. (1997). Sağlık Alanında Dış İlişkiler Kitabı. Ankara: Sağlık Bakanlığı Yayınları.
Ntv Haber. (2017). Mülteci Kime Denir? Sığınmacı Ve Göçmen Arasında Fark Var Mı? Erişim Adresi: https://www.ntv.com.tr/dunya/multeci-kime-denir,A-AtjLAVQUKrVJ_GnqWCFQ
Sezik, M. & Ağır, O. (2016). Suriye’den Türkiye’ye Yaşanan Göç Dalgasından Kaynaklanan Güvenlik Sorunları. Birey ve Toplum Sosyal Bilimler Dergisi, 5(1), 95-124.
Şemşit, S. (2018). Avrupa Birliği Politikaları Bağlamında Uluslararası Göç Olgusu ve Türleri: Kavramsal Bakış. Yönetim ve Ekonomi Dergisi, 25(1), 269-289.
Şener, B. (2017). Soğuk Savaş Sonrası Dönemde Uluslararası Göç Olgusu Ve Ulusal Güvenlik Üzerindeki Etkileri Üzerine Bir Değerlendirme. Güvenlik Bilimleri Dergisi , 6(1), 1-30.
Şimşek, D. (2017). Göç Politikaları Ve İnsan Güvenliği: Türkiye’deki Suriyeliler Örneği, Toplum ve Bilim, (140), 11-27.
Tunç, Ş. A. (2015). Mülteci Davranışı Ve Toplumsal Etkileri: Türkiye’deki Suriyelilere İlişkin Bir Değerlendirme, TESAM Akademi Dergisi, 2(2), 29-63.
Yılmaz, A. (2014). Uluslararası Göç: Çeşitleri, Nedenleri Ve Etkileri. Journal of Turkish Studies, 9(2).