Ulusal İnsan Hakları Kurumları

İnsan hakları ihlalleri, uluslararası standartlar belirlenerek ve kurallar konularak engellenmeye çalışılsa da tam olarak başarılı olunamamıştır.  Bu durum ulusal düzeyde denetleyici ve yargı-dışı koruyucu bir mekanizma ihtiyacını ortaya çıkarmıştır.[i]

Ulusal insan hakları kurumları, 19.yüzyıl Avrupası’nda devletlerin kötü yönetimlerinin önüne geçilmesi amacıyla ortaya çıkmıştır. 20.yüzyılın sonlarından itibaren ise tamamen insan hakları odaklı olarak hızla gelişmeye ve yayılmaya devam etmiştir.[ii] II. Dünya Savaşı’ndan sonra uluslararası örgütler içinde ulusal nitelikte insan hakları kurumlarının oluşturulması söz konusu olmuştur.[iii] Ulusal insan hakları kurumları, uluslararası insan hakları standartları ve bu standartların ulusal düzeyde uygulanabilirliği arasında bir köprü niteliğinde görülmüştür.[iv]

Ulusal insan hakları kurumu kavram olarak ilk kez 1946 yılında Birleşmiş Milletler (BM) Ekonomik ve Sosyal Konsey (ECOSOC) toplantısında gündeme alınmıştır.[v] 21 Haziran 1946 tarihindeki Ekonomik ve Sosyal Konsey toplantısında alınan 2/9 numaralı kararla birliğe üye devletlere yerel insan hakları komiteleri ya da bilgi edinme grupları oluşturularak İnsan Hakları Komisyonu ile işbirliği yapılması çağrısında bulunulmuştur.[vi]

Ulusal insan hakları kurumlarının çerçevesini belirlemek oldukça güç olmuştur. Kavramın henüz ortaya çıktığı dönemlerde oldukça kapsayıcı bir tanımlaması söz konusuydu. Bir ülkedeki dolaylı ya da doğrudan insan hakları temasıyla ilişkisi bulunan neredeyse her kurum ulusal insan hakları kurumu olarak nitelendiriliyordu. Bu nedenle ulusal komisyonlar, ombudsman ve benzer yapılar ile birlikte yargı, idari mahkemeler, yasama organları, sivil toplum kuruluşları, hukuki yardım ofisleri ve sosyal refah projelerinin her birine eşit derecede ilgi gösteriliyordu.[vii] Bu geniş tanımlama 1978 yılında alınan BM Genel Kurulu kararıyla kısıtlanmıştır. Bu durum insan hakları konusunda ulusal düzeyde daha uzmanlaşmış ombudsman, insan hakları komisyonları gibi kurumların çalışmasına olanak sağlamıştır.[viii] 1993 yılında Viyana’da düzenlenen Dünya İnsan Hakları Konferansı’nda Viyana Deklarasyonu ve Eylem Programı kabul edilmiştir. Tüm ülkeler birbirlerini 1991 yılında ortaya atılan Paris Prensipleri’ne uymaya ve bu prensipleri uygulamaya teşvik etmiştir.[ix]

Ulusal insan haklarının tarihsel gelişim sürecinde ortaya çıkan en önemli durum, alınan kararlarda veya yayınlanan bildirgelerde kurumların kesin bir modelinin açıklanmayışıdır. Kurumlarla ilgili insan haklarının korunmasına ve geliştirilmesine yönelik olarak ortak ilkeler belirlenmişse de bu kurumların yapılarının nasıl belirleneceği ülkelerin kendi ihtiyaçlarına ve hukuk düzenlerine göre kendilerine bırakılmıştır. Bu yüzden ulusal insan hakları kurumlarının yapılarına ilişkin farkı modeller ortaya çıkmıştır.[x]

Ombudsman Modeli: Bireye yönelik insan hakları ihlallerine ilişkin çalışmalarını yürüten ombudsmanlık kurumu sahip olduğu az üye sayısıyla diğer modellerden ayrılmaktadır. Kendisine yapılan şikâyet başvurularıyla ilgilenir. Bu başvuruların dışında kendisi re’sen harekete geçebilme yetkisine de sahiptir.[xi]  Ombudsmanlığın türlerinden olan klasik ombudsmanlık idari yargı kurumu gibi davranarak idarenin hesap verebilirliğini ve hukuka uygunluğunu sağlamaktadır. Melez ombudsmanlık, klasik ombudsmanlığın ilgilendiği konuların yanında insan hakları konularını da ele almaktadır. Uzmanlık ombudsmanlığı ise uzman bir kurum olarak belirli bir konu ile ilgili idarenin tümünde denetim yapabilme yetkisine sahip bir modeldir.[xii] Yaygın bir şekilde oluşturulan bir kurum olsa da ombudsmanlık kurumu, günümüzde ulusal insan hakları kurumları alanında daha fazla idari denetim yönüyle ortaya çıkmış, insan haklarının korunmasına ve geliştirilmesine yönelik çalışmaları nispeten ikinci planda kalmıştır.[xiii]

Ombudsmanlık uygulamalarında iyi ülke örneği olarak karşımıza İsveç çıkmaktadır. İsveç’te kurumun dayanağı 1809’da düzenlenen anayasadır.  1975 yılında da Parlamento Ombudsman Yasası çıkarılmıştır. Dört yıl süre için seçilen ombudsmanlar için hukuk eğitimi almış olması şartı ise 1974’te kaldırılmıştır.[xiv]  Ombudsmanlar arasında en geniş yetkiye sahip olan İsveç ombudsmanıdır. Öyle ki bakanlar, hükümet, mahalli idareler de bu yetki alanına dâhildir. Kesin kararlar alamaz; ancak birimleri denetleme yetkisi ve ardından yazdığı raporları parlamentoya sunuyor olması idari yönetim üzerine etkili olmasını sağlamaktadır.[xv] İsveç ombudsmanının sahip olduğu geniş yetkiler ve idare üzerinde etkili rol oynaması, ombudsman kurumunun genel amacı olan insan haklarının korunması geliştirilmesi yönünde diğer ülkelerden bir adım önde görülmesini sağlamaktadır.

Komisyon Modeli: Paris Prensipleri’ne uyum sağlayan en iyi model olarak öne çıkmaktadır. Kökeni eski bir model olmakla beraber ayrımcılığın önlenmesi ve eşitliğin sağlanması konuları üzerine olan ilgisi Paris Prensipleri’nden sonra insan haklarının tümünü kapsamaya başlamıştır. Komisyon modelindeki kurumlar, insan hakları konusunda inceleme yapma, eğitim verme, tavsiyede bulunma, şikâyetleri inceleme ve çözüm yolu bulma gibi görevleri de üstlenmişlerdir.[xvi]

Komisyon modelini uygulayan ülkelerin başında İngiltere gelmektedir. İlk olarak 1975 yılında Eşit Fırsatlar komisyonu,1976’da Irksal Eşitlik Komisyonu ve 1999 yılında da Engelli Hakları Komisyonu kurulmuştur. Üç komisyonun da amacı ayrımcılık ve eşitsizlikle mücadeledir. Komisyonlar inceleme ve danışma görevi yürütürken bunlara yarı-yargısal nitelik yani bireysel şikayet alma yetkisi tanınmamıştır. 2007 yılında üç komisyon Eşitlik ve İnsan Hakları Komisyonu adı altında birleştirilmiştir. Komisyon yine eşitlik ihlallerini ele almış ve hükümet dışı kamu kurumu olarak varlığını sürdürmüştür.[xvii]

Danışma Komitesi Modeli: Bu model hükümete ve özellikle hükümet liderlerine danışmanlık misyonuyla karakterize edilir.[xviii] Kurumun işlevi yalnızca danışmanlık yapma ve tavsiyede bulunma üzerinedir. Herhangi bir şikâyet başvurusu alma, bu şikâyetler üzerine inceleme başlatma veya idare üzerinde denetleme yapma yetkisi yoktur.[xix]

Danışma Komitesi modelini uygulayan ülkelere örnek olarak Fransa söylenebilir. 1946’daki ulusal kurumlar ile ilgili olan çağrıya uyularak düzenlenen bir kurumdur. 1947’de oluşturulmuş 1984’te ise bugünkü şeklini almış ilk ulusal kurum sayılmaktadır.  Son değişiklikleri 2007 yılında yapılarak düzenlenen kurum insan hakları konularında hükümete tavsiye verir ve danışmanlık yapar; ancak bireysel başvuru alamaz ve kurumsal denetleme yapamaz. Kurumun Paris Prensipleri ile uyumlu hale getirilme çalışmaları sürmektedir.[xx]

Enstitü Modeli: Modelin diğer modellerinden farklı kılanın görevleri olduğunu söyleyebiliriz. İnsan hakları konularında araştırmalar yapmak, gerçekleştirilen uygulamaları takip etmek, eğitim faaliyetleri için organize olmak ve gerekli belgeleri ve kaynakları sağlamak gibi çalışma alanları vardır. Çalışma alanın niteliği doğrultusunda enstitü modeli öncelikle insan haklarının geliştirilmesine yönelik olarak çalışmaktadır.[xxi]

Enstitü modelinin en iyi uygulama örneklerinden biri A statüsünde akredite edilmiş 2001 yılında oluşturulmuş olan Almanya İnsan Hakları Enstitüsü’dür.[xxii] Enstitü izleme ve araştırma yapma, tavsiyede bulunma, görüş bildirmek, raporlama yapmak ve insan haklarını geliştirmek gibi görevleri vardır. Yargısal yetki tanınmamakla beraber kendisini ilgilendiren konularda mahkemelere katılabilir; karar etkileyecek şekilde uzman olarak görüş bildirebilir. Ayrıca diğer ulusal ve uluslararası kurumlarla işbirliği yaparak sorumluluklarını yerine getirilmesinde paylaşımda bulunması da önceliklidir.[xxiii]

Bu bağlamda bakıldığında ulusal anlamda insan haklarının korunmasını ve geliştirilmesini sağlayabilecek ve uluslararası standartlara uygun şekilde bu alanda ilerleme gerçekleştirebilecek kurumlara ihtiyaç duyulmaktadır. İşbirliği ve uluslararası standartlara uygunluk da göz önünde tutularak ülkeler ulusal düzeyde kendilerini geliştirmelidir.

Ümran GÜNEŞ

KAYNAKÇA:

  1. Vahap Atilla Oğuşgil, “Avrupa Birliği Yolunda Türkiye İnsan Hakları Kurumu’nun Birleşmiş Milletler Paris Prensipler Işığında Değerlendirilmesi”, Bilig: Türk Dünyası Sosyal Bilimler Dergisi, Yaz/2015 Ankara, Sayı:74, s.176.
  2. Wade M. Cole- Francisco O. Ramirez, “Conditional Decoupling: Assessing the Impact of National Human Rights Institutions, 1981 to 2004”, American Sociological Review XX(X), 2013,s.3.
  3.  Abdurrahman Eren, Ulusal İnsan Hakları Kurumları, On İki Levha Yayıncılık, İstanbul 2012, s.7.
  4. Richard Carver, “A New Answer to An Old Question: National Human Rights Institutions and Domestication of International Law”, Human Rights Law Review 10:1, 2010, s.2.
  5. “Profesyonel Eğitim Serileri: 4 – Ulusal İnsan Hakları Kurumları: İnsan Haklarının Korunması ve Yaygınlaştırılması için Ulusal Kurumların Oluşturulması ve Güçlendirilmesi için El Kitabı-1995”,  Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Merkezi Yayını, Veysel Eşsiz(çev.), (www.ihop.org.tr/dosya/uihk/NRHI_ceviri.doc, Erişim Tarihi: 18.11.2016.), m.20, s.3.
  6. “Profesyonel Eğitim Serileri…, Veysel Eşsiz(çev.), m.21, s.3.
  7. “Profesyonel Eğitim Serileri…,Veysel Eşsiz(çev.), m.36, s.7.
  8.  Abdurrahman Eren, a.g.e., s.10.
  9. Valentin Aichele, “National Human Rights Institutions:An Introduction”, German Institute for Human Rights, Tübingen 2010, s.10-11.
  10. Abdurrahman Eren, a.g.e., s.34.
  11.  Vahap Atilla Oğuşgil, Avrupa Birliği ve Ulusal İnsan Hakları Kurumları: Üye Ülkelerden Örnek Uygulamalar,  Legal Yayıncılık, İstanbul 2015, s.22-23.
  12. Abdurrahman Eren, a.g.e., s.39-42.
  13. Abdurrahman Eren, a.g.e, s.42-43.
  14.  Kemal Özden-Ertuğrul Gündoğan, “Ombudsmanlık Sistemi: Tanımı, Tarihi Gelişimi, Dünyadaki Uygulamalar ve Türkiye’deki Uygulanabilirlik Tartışmaları”, Türkiye Günlüğü, Sayı:62, Eylül-Ekim 2000, s.51.
  15. Muammer Oytan, “Ombudsman Eli ile İdarenin Denetimi Konusunda Kıyaslamalı Bir İnceleme”, Danıştay Dergisi, Sayı:18-19, 1975, s.197-198.
  16. Anna-Eline Pohjolainen, ”İnsan Hakları Kurumlarının Geçirdiği Evrim: Birleşmiş Milletlerin Rolü”, Copenhagen 2006, The Danish Institute for Human Rights, s.14-15.
  17. Abdurrahman Eren, a.g.e., s.45-47.
  18.  Valentin Aichele, a.g.m., s.3.
  19.  Abdurrahman Eren, a.g.e., s.49.
  20.  Abdurrahman Eren, a.g.e., s.49-50.
  21. Vahap Atilla Oğuşgil, a.g.e., s.27.
  22. Vahap Atilla Oğuşgil, a.g.e., s.179.
  23.  Vahap Atilla Oğuşgil, a.g.e., s.186-193.

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...