Anthony Giddens, 2008, Kalkedon Yayınevi, Sayfa Sayısı: 480
Ulus Devlet ve Şiddet kitabının yazarı Anthony Giddens, günümüzün önde gelen toplum bilimcilerinden biridir. Giddens, Hull Üniversitesi’nde sosyoloji ve psikoloji eğitimi almıştır. Yaptığı çalışmalarla birçok ödül alan Giddens, iki yüz küsur makale ve otuzdan fazla kitap ile alan yazınına önemli katkılarda bulunmuştur. Modern toplumlarda sınıf yapısı, sosyal devlet, ulus devlet, modernite gibi konularda çalışan Giddens’ın orijinali 1985 yılında Blackwell Publishers tarafından basılan “The Nation-State and Violence” adlı kitabı ilk kez Devin Yayıncılık tarafından Mart 2005’te Türkçe’ye kazandırılmıştır. Kitabın 2. baskısı bundan yaklaşık 3 yıl sonra Cumhur Atay çevirisiyle Kalkedon Yayınevi’nden çıkmıştır. Kitap toplamda bir giriş ve on bir ana başlıktan meydana gelmektedir.
Anthony Giddens, Ulus Devlet ve Şiddet adlı çalışmasının giriş bölümünde bu kitabın günümüzde tarihsel materyalizmin geçerliliğine yönelik bir eleştiri olarak kaleme alınmış olsa da yalnızca bir Marx eleştirisi olarak ele alınmaması gerektiğine vurgu yapmaktadır. Aksine Giddens, Marx’ın kapitalizm analizini geniş bir şekilde kabul eder ancak onu kapsayıcı tarihsel materyalizmden ayırır. Ulus Devlet ve Şiddet, daha ziyade modern devlet ve siyasetin post Marksist analizini ortaya koymayı amaçlamaktadır. Giddens, geleneksel devletler ve ulus devlet düzeni arasındaki farklardan yola çıkarak Batılı anlamda ulus devletin ortaya çıkışı ve gelişimini açıklamaya çalışmaktadır. Bunu yaparken özellikle askeri iktidar araçlarının modern devlet yapılaşmasındaki rolü üzerinde durmuştur. Giddens, bu çalışması ile geleneksel devletten modern toplumları oluşturan ulus devlete kadar devletteki iç ve dış şiddetin boyutuna ilişkin tartışmalarını okuyucuyla buluşturmuştur.
Giddens çalışmasında, 20. yüzyılın kaos ve çatışmayla dolu atmosferinin Marx’ın öngördüğü şekilde sınıf mücadeleleri sebebiyle ortaya çıkmadığını; bu anlamda Marksist görüşün dönemin şartlarını anlamada ve yorumlamada başarısız olduğunu savunur. Giddens’a göre yalnızca modern dönem Marksistler değil, her görüşten sosyal bilimciler ulus devletin ve onun şiddetinin rolünü ihmal etmektedir. Günümüzde karşı karşıya olduğumuz en acil sorunların dünya askeri düzeninin genişlemesi, savaşın sanayileşmesi ve nükleer silahların varlığı ile ilgili olduğunu savunmaktadır.
Giddens, toplumlar üzerinde dönüştürücü güce sahip dört “kurumsal küme” belirlemiştir. Bunlar kapitalizmin yanı sıra sanayicilik, yoğun gözetleme ve şiddet araçlarının merkezi denetiminin pekiştirilmesidir (s.12). Giddens, modernitenin bu dört boyutuna da eşit derecede önem atfeder. Bu bağlamda, Marksistleri sadece kapitalizme odaklandıkları için eleştirir ve modern toplumun doğasını göz ardı ettiklerini savunur. Ulus Devlet ve Şiddet kitabında da çokça değindiği üzere Giddens’a göre modern devletin özü gözetleme ve şiddet araçlarının denetimidir.
Giriş bölümünde, çalışmasının ana argümanlarını özetleyen on gözlem sunan (s. 11-13) Giddens, Devlet, Toplum ve Modern Tarih ismini taşıyan ilk ana başlıkta tahakküm biçimleri, denetim biçimleri, devlet kavramının ortaya çıkışı, modern devletin egemenliği gibi konuları tartışmaktadır. Tarihsel materyalizmi devleti sadece ekonomik olarak ele aldığı konusunda eleştiren Giddens, bu bölümde iktidarın güç kullanarak cezalandırma şeklinde uygulanmasının uzun soluklu olmayacağını; bunun yerine kurumsallaşmış pratiklerin tekrarlanması yoluyla sessizce yürütüldüğünde genellikle en kuvvetli ve sürekli haline ulaşacağını savunmuştur (s. 18). Giddens’ın birinci bölümde üzerinde durduğu fikirler daha sonra 2. ve 3. bölümlerde geleneksel devletler üzerinden ele alınmıştır. Böylelikle Giddens, geleneksel devlet ve modern devlet ayrımını ortaya koymayı amaçlamıştır. İkinci ve üçüncü ana başlıklar altında geleneksel devlet üzerinden sınıflara bölünmüş toplumlarda iktidarın sınırları, bu dönemde gözetim olarak yazma ve denetimin icat edilmiş olmasına (s. 61-68) ve dönemin askeri geleneklerine rağmen vurgulanmaktadır. Bu bölümde ayrıca sınırların devletin iktidarının ifadesi olduğundan bahsedilmektedir (s. 72). Burada Giddens, geleneksel devletlerdeki sınır kavramıyla modern devletlerdeki sınır kavramı arasında bir ayrım yapmıştır.
Dördüncü ana başlık Mutlakiyetçi Devlet ve Ulus Devlet adını taşımaktadır. Bu bölümde Giddens, mutlak devleti geleneksel devletler ile modern ulus devlet arasında bir geçiş olarak ele almıştır. Buna göre, mutlak devletin üç ana unsurundan bahsedilmektedir. Bunlar; idari gücün merkezileşmesi ve genişlemesi, yeni hukuk mekanizmalarının gelişmesi ve mali yönetim usullerindeki değişimlerdir (s. 133-134). Ulus devlet ise işaretlenmiş sınırları (borders) olan bir bölge üzerinde idari anlamda tekel sürdüren, hükmü kanun ve iç ve dış şiddet araçlarının kontrolü ile onaylanan bir kurumsal hükümet şekilleri dizisidir (s. 165). Giddens, beşinci, altıncı ve yedinci başlıklar altında yukarıda tanımı yapılan ulus devletin kapitalizmin gelişmesinde ve endüstriyel üretimin ortaya çıkmasındaki rolünü vurgulamaktadır. Giddens, endüstriyel kapitalizmde sınıf mücadelesinin yaygın olduğunu ancak hakim sınıfın -büyük sermaye varlıklarına sahip olan ya da onları kontrol eden- hükmünü sürdürmek için şiddet araçlarına doğrudan erişime sahip olmadığı yeni bir tür sınıfsal sistem geliştiğini öne sürmektedir (s. 213). Ulus devlet ile sınıflara bölünmüş toplumdan sınıflı topluma geçildiğini savunur.
Sınıf, Egemenlik ve Yurttaşlık başlığını taşıyan 8. bölüm, bu değişikliğin sonuçlarını ele almaktadır. Giddens, ulus devlet ve demokrasi arasındaki bağlantıyı kontrol diyalektiğine bağlı olarak yorumlamaktadır (s. 265). Ulus devletler, kontrolün diyalektiği nedeniyle çoğulcudurlar. Gözetimin genişlemesiyle sosyal faaliyetlerin hareketlenmesine bağlı olan idari güç, yöneten ve yönetilenler arasındaki karşılıklı ilişkiyi artırır. Karşılıklılık arttıkça kontrol diyalektiği yönetilen gruplara hükmedenleri etkilemek için daha büyük olanaklar sunar. Dokuzuncu bölüm Kapitalist Gelişme ve Savaşın Endüstrileşmesi ismini taşımaktadır. Yazara göre, endüstrileşmeyle birlikte Avrupa devletleri, silahlanma güdüsünü endüstriye yönlendirerek adeta bilimin ilerlemesinde silah teknolojisinin merkeze yerleşmesine neden olmuştur. Endüstriyel kapitalizm savaşın endüstrileşmesi için araç sağlamaktadır. Savaşın endüstrileşmesi savaşın topyekün bir hal almasına neden olmuştur.
Onuncu bölüm Küresel Devlet Sisteminde Ulus Devletler başlığını taşımaktadır. Giddens bu bölümde mevcut dünya sisteminin dünya kapitalist ekonomisi, ulus devlet sistemi, küresel bilgi sistemi ve dünya askeri düzeni olmak üzere dört boyuttan oluştuğunu ifade etmektedir. Giddens, devletlerin egemenliğine sekte vurduğu düşünülen artan küresel karşılıklı bağımlılık fikrini “zamanımızın büyük bir yanılsaması” olarak tanımlamaktadır. Çünkü ona göre egemenlik yalnızca birbirine bağlı bir devletler sistemi içinde anlam kazanmaktadır. Bir devlet, egemenliği diğerleri tarafından kabul edilen bir egemen devletler sistemi içerisinde bulunmaksızın egemen olamaz. Egemen devlet sınırlı bir bölgede, yasa yapma ve bunların yürütülmesini etkin bir biçimde uygulama, şiddet araçları üzerinde tekel oluşturma, dahili siyasi veya idari hükümet biçimiyle ilgili temel siyasetleri kontrol etme ve gelirinin temeli olan ulusal ekonominin meyvelerini harcama kapasitesi olan bir siyasi organizasyondur (s. 366). On birinci ve son bölümde ise Totalitarizm, ulus devletin gözetleme ve şiddet eğilimlerinin tam anlamıyla geliştiği bir tür kural olarak tanımlanır. Bu bağlamda gözetlemeyi bağımsız bir güç kaynağı olarak en açık şekilde görebiliriz.
Giddens, bu çalışmasıyla sosyal bilimler alan yazınında ulus devlet ve şiddet araçlarının denetimine ilişkin kendisinin de bahsettiği boşluğu doldurmayı amaçlamış ve bu konuda başarılı olmuştur. Akıcı bir dil ve karşılaştırmalı bir anlatımla ortaya koyduğu analiz özellikle modernite ve devlet üzerine çalışan akademisyenler, araştırmacılar, Uluslararası İlişkiler ve Sosyoloji öğrencileri için elverişli bir kaynak işlevi görmektedir. Bununla birlikte, tarihsel bir perspektiften karşılaştırmalı olarak ele alınan ulus devlet kavramını kendi argümanlarının gerekçelendirerek okuyucuyla buluşturduğunu söyleyebiliriz. Öte yandan, Giddens çalışmasının sonuna eklediği 20. Yüzyıl Sonunda Eleştirel Teori başlığıyla üç ciltlik bir çalışma olarak planladığı bu çalışmasının 3. cildine açık bir kapı bırakmıştır.
SERAY ÖZMEN
Uluslararası Hukuk Staj Programı