Türkiye’de Kadın Olmak ve Kadına Yönelik Şiddet

Bu röportaj, Nazmiye Akaltun Işık ile Türkiye’de kadın olmak ve şiddet üzerine yapılmıştır.

Nazmiye Akaltun Işık Hakkında: 

2 Eylül 1966 Artvin doğumlu olan Nazmiye Akaltun Işık, Beşikdüzü Kız Öğretmen Lisesi mezunudur. İstanbul’da ikamet etmekte olup Sarıyer İyi Parti Kadın Politikaları başkan yardımcısıdır. Yaşamına, kadın politikaları altında kadınlara yönelik çalışmalar yaparak ve kadın mücadelesine destek olarak devam etmektedir.

 

Merhaba öncelikle, benimle röportaj yapmayı kabul ettiğiniz için çok teşekkür ederim. Genel olarak kadına yönelik çalışmalarınız, kadın mücadelesine verdiğiniz destek, bütün kadınlar için çok değerli. Bugün Türkiye’de kadın olmak ve şiddet konusunda hazırlamış olduğum birkaç soruyu size soracağım. Umarım keyifli bir çalışma olur!

 

1- Türkiye’de kadın olmayı nasıl tanımlarsınız?

Daha çocukken pembe kıyafetler giydirilerek “kız-kadın” kimliğine toplum tarafından atanıyoruz. Belirli yargılarla yetiştiriliyoruz. Kız dediğin hanım hanımcık olmalı, sesini çıkartmamalı, bağırmamalı, ev işleri onun sorumluluğunda; büyüdüğü zaman çocukta baksın, yemekte yapsın, ev işi de yapsın hatta kocasının gönlünü de yapsın. Eğer kadın kocasını hoşnut tutmazsa erkek başkasına gider. Kocam karakterli olduğu için dışarıya bakmasın. Böyle empoze edilerek büyütülüyoruz. Erkeklere güç veren, güçlü pozisyonuna sokan toplum, kadını hep baskılıyor. Kadın azıcık isyan etmeye, baş kaldırmaya çalışsa erkek onu bir şekilde susturuyor. Şiddetin başladığı ve sonuçlandığı yer de tam olarak burası.

 

2- Türkiye’de kadına yönelik şiddetin artmasının sebepleri nelerdir?

En önemli sebebinin kadının istihdamı olarak görüyorum. Kadının iş hayatının olmaması, gelirinin olmaması, ekonomik özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Bu durumun ortadan kalkmasının veya azalmasının şiddeti de aynı ölçüde azaltacağını düşünüyorum. Bunun yanı sıra, cehalet aynı şekilde çok etkili. Özellikle ülke bazında çocuk gelin, küçük yaşta evlenme, evlendirilme birçok sorunu da beraberinde getiriyor. 14-15 yaşlarında kızları alıp evin kadını yapan erkek, “onu yapmadın, bunu niye böyle yaptın” gibi bahanelerle şiddete meyilleniyor. Kadınların da gözü açılınca bu sefer kendilerini sosyal medya aracılığıyla -ki bununda çok önemli bir faktör olarak görüyorum- yeni kişilerle tanışma, sevgi gösteren kişiye kaçma, evi terk etme gibi eylemlerde bulunabiliyor. Bunun sonucu olarak, eş tarafından öldürülme ya da beraber olduğu, kaçtığı kişi tarafından şiddete/cinsel tacize maruz kalabiliyor. Bunlar hep son zamanlarda ülkemizde yaşanan olay örnekler. Altında yatan sebeplerin başlıcaları; cehalet, eğitimsizlik, istihdama katılamama ve aile baskısı.

 

3- Kadına yönelik yasalar ve düzenlemeler yeterli mi?

Tabi ki de yeterli değil. Yeterli görmediğimiz için zaten İstanbul Sözleşmesi’ni destekliyoruz ve uygulatmak istiyoruz. İstanbul Sözleşmesi, çok kapsamlı bir düzenleme. Kadına yönelik şiddeti durduracak faillerin gereken cezayı almasını sağlayacak caydırıcı cezalar şiddete imkan tanımayacak çocuk gelinler engellenecektir. Parti olarak da biz bu mücadeleyi veriyoruz. Umarım siyasilere bu sözleşmeyi kabul ettirebiliriz.

 

4- Peki, İyi Parti Sarıyer Kadın Kolları olarak, sizin kadına yönelik çalışmalarınız nelerdir? Siz bu mücadeleye nasıl destek veriyorsunuz?

Şuan da parti logosu olmaksızın, kadınların kendilerini özgür hissetmeleri için partinin gölgesi altında olmadan, bağımsız kadın kooperatifleri kuruyoruz. İsmi; Güneşin Kadınları. Amacımız, kadının istihdamını arttırmak ve iş gücüne katılımlarını aktif bir şekilde sağlamak. Şu ana kadar 10 kooperatif kuruldu, inşallah en yakın zamanda 11. metropol kooperatif olarak İstanbul’da kurulacak. Amacımız 81 ile bunu tamamlamak ve Türkiye geneline yayılmak. Örneğin, Düzce’de yeni bir kooperatif kuruldu. Düzce küçük bir yer ve şimdiden 51 kadının istihdamı sağlandı. Çok güzel bir şey bu. Kadınlar kendi el emeklerini, göz nurlarını, yapmış oldukları reçelleri, tarhanaları, yiyecekleri burada pazarlayabiliyorlar ve kazanç sağlıyorlar. İyi Parti’nin yapmış olduğu çok güzel bir proje, 81 il amacıyla yola çıktık, epey yol aldık. Meral Akşener, her zaman kadının istihdamını önemsediği için ve kadının “istihdamla” güçleneceğine inandığı için hep bu hedefin peşinde. Geçen gün de Fatma Şengül’ün katilinin ceza almasını sağlamak için bölge adliye mahkemesindeydik. Faillerin gereken cezayı almaları için de elimizden geleni yapıyoruz.

 

5- Bu şiddetin önlenmesi için ne gibi yasal düzenlemeler yapılabilir?

Önlemek amaçlı öncelikle caydırıcı cezalar verilmeli. Ceza indirimi, ceza affı gibi yaptırımları azaltacak yasalar düzenlenmeli veya ortadan kaldırılmalı. Aslında ben bir kadın olarak, bize karşı yapılan örneğin cinayet davalarında, normal yasaya göre değil, kadınlar için özellikle farklı bir yasa üzerinden işlenmesi gerektiğini düşünüyorum. Daha farklı bir politika izlenmesi isterim, bu benim kendi düşüncem.

 

6- Kadınların özgür olduklarını düşünüyor musunuz?

Hayır düşünmüyorum. Kadının özgür olmadığı bir ülkede yaşıyoruz. Mesela ben gecenin bir yarısı çıkıp  Taksim’de İstiklal’de rahatça dolaşamıyorum. Neden dolaşamıyorum? Sadece kadın olduğum için. Bir erkek dolaşıyor ama… Kafama yıldırım düşecek, doğal afet olacak diye değil, erkekler bana bir şey yapar diye korkuyorum. Kendi cinsimden, insandan korkuyorum. Toplumun kendisi kadın ve erkeğe belli sınırlar çizmiş; bu sınırların dışına çıktığın zaman öldürülebilirsin, tecavüz edilebilirsin. Bu tamamen toplum tarafından atanmış kadının yapması ve yapmaması gereken davranışlardır. “Kadın milleti gece sokağa çıkmazmış.” Neden çıkmayayım?

 

7- Peki erkek siyasetçilerin kadını ilgilendiren, öznesi kadın olan konularda kendi başlarına bunu tartışıp “kadın” siyasetçiyi gruplarına dahil etmemeleri hakkında ne düşünüyorsunuz? Örneğin; birkaç ay önce bir haber kanalında İstanbul Sözleşmesi hakkında tartışan bir grup siyasetçi vardı fakat içlerinde bir tane bile kadın yoktu. Bu durumu nasıl karşılıyorsunuz?

Çok doğru bir noktaya değindin. Biz kadın politikalarıyla ilgili bir eğitim alıyoruz. Aynı şekilde eğitmenimiz- Şenol Sunat, “İstanbul sözleşmesini tartışıyorlar bir tane kadın yok içlerinde” dedi. Maalesef siyasette gelmiş geçmiş düzen bu şekilde. Yıllar önce Milliyetçi Hareket Partisi’ndeydim, orada da aynı düzen vardı. Kadın hiçbir zaman ön planda olmadı. Geçmişte bir kurultay esnasında çıkıp dedim: “Arkadaşlar, şurası parti güya, kadınlardan oy alıyorsunuz, iki üç tane kadın var, hepiniz erkeksiniz! ” Kadınlar saha da çalışsın istiyorlar ama kurultayda, toplantıda kadın olmasın. Böyle bir şey olamaz. Bir de çevre baskısı var. Gece geç dönebiliyoruz evlere, hemen kadın için şu soru: “Nereden geliyor?” Ben eşimle de bu mücadeleyi verdim, ama şimdi o da anladı, çalışan, topluma hizmet eden bir kadınım. Mücadeleye, partime destek veriyorum. Ben kadın için en mücadeleci partiyi İyi Parti olarak gördüm, orada buldum kendimi. Eskiden bulunduğum yerlerde kadınlar, erkeklerden sıraya giremezlerdi, yer kalmazdı. Benim partimde bir yere girerken önce kadınlara yol veriyorlar. Bu benim için çok değerli.

 

8- Kadına yönelik şiddet arttıkça gelen tepkiler üzerine siyasetçilerin yaptırımlara yönelik söylemleri de artıyor. Fakat ortada hiçbir şey yok. Bu söylemler sizce samimi mi yoksa sadece söylemden ibaret mi?

Ben hiçbirinin samimi olduğunu düşünmüyorum, hepsi söylemde kalıyor. Bu ülkede oy almak, birilerini taraflarına çekmek için çok şeyler yapıldı. Bu yüzden ben kendimden eminim, sadece kendi söylemlerime güveniyorum. Bu karşı taraf bir görüş olduğum için değil, İstanbul Sözleşmesi’ne karşı çıkan görüşler varsa eğer, bu kadını düşünmediklerini gösterir. Bütün maddelerini okursanız, hiçbirinde aykırı bir maddeye rastlayamazsınız. Hepsi kadının korunması, şiddetin sona ermesi için. KADES uygulaması yapılan yeni bir uygulama. Kullanmak durumunda kalan bir arkadaşım oldu, gerçekten de çok kısa zamanda geliyorlar. Evet güzel bir devlet politikası oldu fakat yeterli değil.

 

Benim sorularım bu kadardı, vaktinizi ayırıp cevapladığınız için çok teşekkür ediyorum. Çok keyifli bir röportajdı. Umarım bu çalışmalarınız devam eder, mücadeleye olan inancınız hiç bitmez!

 

 

ZEYCAN KARAASLAN

Toplumsal Cinsiyet Staj Programı

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...