Queer Performans Sanatçısı, Drag Queen (Traliçe) Deniz Aşırı
1- Deniz Aşırı kendinizi biraz tanıtır mısınız?
Ben Deniz Aşırı, queer performans sanatçısıyım. Yaklaşık 3 senedir sahne alıyorum. Kendimi ‘’drag queen’’ olarak da tanımlıyorum. Drag queen’e (ve drag king’e) aynı zamanda Türkçe bir karşılık da getirdim: ‘’traliçe’’ ve ‘’tralaço’’. Bu tanım kraliçeden gelmekte ama yaptığım işin bir translığı ve bir aşırılığı olduğu için böyle bir kavram kullanmak istedim. Drag, transgender ile tam örtüşmemektedir. Translığın drag’e içkin olduğu yön traliçeliğin performatif yönüdür. Tabi her ‘’drag queen’’ trans bireydir demek doğru olmaz. Sahne almaya 2018’de başladığım için 3 yaşındayım diyebilirim fakat bu kadar makyajın altındaki kişinin 27 yaşında olduğunu söyleyebilirim.
2- Drag Queen (traliçe) olmaya nasıl karar verdiniz? Bu sürecin nasıl başladığını anlatır mısınız?
Küçüklüğümden bildiğim Huysuz Virjin vardı, lise yıllarımda ise gördüğüm Cake Mosque vardı. Takip ettiğim bir derginin bölümünde Cake Mosque için ayrılmış bir bölüm vardı. Hem drag halini görüyordum hem de Onur Gökhan Gökçek’i görüyordum. Dergideki o kısım benim için ilgi çekici olmuştu. Ancak lise yıllarımda traliçe olmak üzerine bir ilgim yoktu. Daha çok moda tasarımcısı olmak istiyordum. Traliçe olmaya başlama sebebim, queer bir görünürlük yaratmak dışında cinsiyet kimliğimin bir parçasını yansıtabilmekti. Beni insanlar iki farklı şekilde görüyorlar. Bir Deniz Aşırı olmadığım halim var ve bir de queer odaklı paylaşım yaptığım gece hayatındaki, YouTube kanalımda bir Deniz Aşırı var her ikisi de kimliğimin bir parçasını yansıtmaktadır. Kendimi yansıtmak için Deniz Aşırı’yı sonradan ortaya çıkardım. Özetle, başta queer bir görünürlük aktivistlik için vardı ama daha sonraları cinsiyet kimliğimin bir parçasını da yansıttığımı fark ettim.
3- Youtube’da kendi kanalınızda içerikler üretiyorsunuz ve Drag Queenleri yorumluyorsunuz. Bu kanalı açmaya nasıl karar verdiniz?
Kanalı açmayı aslında daha önceden düşünüyordum. Bunu hem kendime hem de diğer queer bireylere yeni platformlar oluşturmak için açtığımı söyleyebilirim. Bir traliçe olarak, bir queer birey olarak ve bir trans birey olarak farklı platformlar yaratmanın önemli olduğunu düşünüyorum. Kanalımı da aslında bu temelle oluşturdum. Onun dışında kanalın büyümesi ve devamının gelmesi biraz pandemi süreciyle bağlantılı olarak gelişti. Özellikle marjinalize edilmiş topluluklar için kendimize yeni platformlar bulmanın ve açmanın gerekli olduğunu düşünüyorum
4- Görünürlük sizi nasıl etkiliyor?
Birkaç videom üzerinde kötü yorumlara maruz kaldım. Bu yorumların olduğu videolarda genelde clickbait’ler kullandım, thumbnail’ın, video başlığının görenleri tıklamaya yönlendirecek şekilde olmasına dikkat ettim. Bunun amacı da videolarımın daha çok izlenmesini istememden kaynaklanıyordu. Kötü yorumlar geldiği zaman çok fazla dikkate almıyorum ve engelleyip silmeyi tercih ediyorum. Negatifliklere odaklanmak istemiyorum.
5- Türkiye’de drag kültürü nasıl bir konumda? Bu kültürde kendinizi nerede tanımlıyorsunuz?
Türkiye’de drag kültürünün daha iyi bir ekonomi yaratacağını düşünüyordum. Maalesef beklediğim gibi gerçekleşmedi ve gerçekleşmesi şimdilik pek mümkün görünmüyor. Siyasi iktidar tarafından eğlence sektörünün engellenmeye çalışıldığını düşünüyorum. Çok fazla büyüyebilecek potansiyele sahip bir sektör olsa da büyümesine izin verilmiyor. Kültür bakımından eski ve yeni drag kültürü diyebileceğimiz bir ayrım mevcuttur. Eski drag kültürü gece kulüplerinde go-go dansçılığı yapmış, meyhaneler, restoranlarda vs. showgirl’lük yapmış performans sanatçıları üzerinden giderken; yeni drag kültüründe queer performans sanatçıları daha alternatif eğlence ve performans şekilleri üzerinden kendilerine bir kültür yaratmaya çalışıyor. Türkiye’de drag kültürü Amerikan drag kültürüyle paralel gitmektedir. Ben kendimi eskiyle yeniyi bağlayan bir noktada görüyorum. Genel olarak kendimi daha old-school olarak görsem de alternatif olarak yaptığım çok şey var. Buna YouTube kanalım, çıkardığım müzik çalışmam, yaptığım drag’i daha fazla politikleştirmeye çalışmam ve görünürlüğü arttırmam gibi örnekler verebilirim. Müzik çalışması yaptım mesela birkaç ay önce single çıkardım. Aslınsa bu durum alışılagelmiş drag queen işi değil. Kendimi klasik ve alternatifin arasında bir yerde konumluyorum.
6- Hem Ankara’da hem de İstanbul’da sahne alıyorsunuz. İstanbul ve Ankara’daki drag’e olan toplumsal bakış açıları nedir? İki şehir arasında genel toplumsal ve queer topluluklar özelinde bakış açılarında farklılıklar gözlemliyor musunuz?
İstanbul’da farklılıkların ve çeşitliliklerin daha görünür olabilmesi, daha açık bir şekilde var olabilmesiyle ilgili şeyler söylenmektedir. Bunun anonimlik ve birçok alanla ilişkisi vardır. Bunu göz ardı etmeyeceğim. Ancak trans olma üzerinden ya da trans deneyimleri açısından Ankara’nın da yabana atılacak bir konumu olduğunu düşünmüyorum. Ankara’da trans direnişi bir yer edinmiştir. Kabul ve görünürlük anlamında İstanbul’da anonimliğin daha işe yarayabileceğini söyleyebilirim. Traliçelerin, tralaçoların ve trans deneyimlerini paylaşan insanların İstanbul’dakilerden çok farkı olduğunu düşünmüyorum. Ancak İstanbul’da Deniz Aşırı kimliğim ile İstiklal Caddesi’nde yürürken laf atılma durumlarıyla karşılaşma olanağım merkezi bir yer olduğu için daha fazla olduğunu düşünüyorum. Ankara’da Pembe Hayat Derneği ile bir video çekimi için Kızılay’da Deniz Aşırı olarak kamusal alanda bulundum fakat herhangi bir laf atma, taciz gibi bir durumla karşılaşmadım. Bu elbette çok özel bir örnek olabilir ancak Ankara’nın da trans direnişi geçmişinden trans deneyimi yaşayan insanlar için bir varoluş alanı yaratmış olabileceğini düşünüyorum. Ankara’daki bu durumun, benim traliçe olmam üzerinden eğlence sektöründen biri olarak görülmem ve Ankara eğlence anlayışının pavyon kültürü üzerinden şekillenmesiyle de alakalı olabileceğini düşünüyorum. Çünkü queer performans sanatçıları, pavyon sanatçılarıyla benzer görünüyor olabilir diğer insanlara ve buradan bir meşruiyet kazanma durumu insanların gözünde olabilir.
Queer topluluk açısından bakıldığında, yeni bir görüş Türkiye’de yayıldığında ilk İstanbul’da daha sonra Ankara’da yayılıyor gibi bir durum vardır. Bunun temel sebebi ise İstanbul’da yaşayan traliçe ve tralaço topluluklarının daha örgütlü olması ve bu örgütlülüğün farklı düşünceleri hızlı bir şekilde mobilize edebilmesiyle alakalıdır. En azından yeni kuşak için böyle bir durum mevcuttur. Ankara’da yeni nesil traliçe ve tralaçolar çok fazla örgütlü olmadığı için ve aynı zamanda eski kuşaktan da kimse olmadığı için bir anlamda geri planda kalmaktadır. İstanbul’da eski nesil traliçe ve tralaçolara ek olarak yeni neslin de çalışmaları mevcuttur. Aynı zamanda showgirller de bulunmaktadır. Aslında bu topluluklar içinde farklılaşmalar adına trans bireyleri kapsamayan görüşler de olabiliyor. Ama genel olarak İstanbul’da drag kültürü queer topluluk içinde daha görünür durumdadır. Ankara’da queer topluklar daha klasik sol görüşlerde biraz daha cisnormatif olabilmektedir.
7- Transfobi ve TERF’lerin transfobik bakış açılarından ötürü nasıl bir ayrımcılık yaşanıyor? Senin bakış açın nedir?
Bugün Twitter’da bir trans kadınla beraber olmak istemiyorum gibi transfobik bir paylaşım gördüm. Cis hetero erkeklerde genelde “sizinle yapmak istemiyoruz diye transfobik mi oluyoruz?” gibi söylemlerle karşılaşıyoruz. Transfobinin kaynağını tayin etmeyip tartışmayı kişiselleştirerek bir şeye ulaşamıyoruz. Birinin trans bireyle birlikte olmasını engelleyen temel sebebini düşününce transfobinin kaynağına ulaşıyoruz. Kendi oluşturduğum alanları düşündüğümde büyük transfobilerle karşılaşmıyorum çünkü güvenli bir alan çizmiş oluyorum. TERF’lere dair olan sorunları daha geniş çerçevede ele almak gerekmektedir. Muhalefetin transları kapsamayan bir şekilde hak savunuculuğu yapması çok sınırlı bir feminizm yapıldığı anlamına gelmektedir. Bu anlamda TERF’lerin çok da sürdürülebilir bir feminizm yaptığını düşünmüyorum.
8- Toplumsal cinsiyet ve queer topluluk için nasıl direnilmelidir?
Direniş sadece klasik sol taktikler bağlamında ele alınmamalıdır. Queer dayanışmanın tek bir şekilde dayanışma içinde olmasını da düşünmek yanlıştır. Birbirinden farklı alanlarda ve şekillerde direnebiliriz. Queer direniş bir araya geldiğimiz her yer ve her an gerçekleşebilir. Parti yapmak, eğlenmek de direnişin ve dayanışmanın bir yolu olabilir. Çünkü queer bireyler bir araya gelmek istiyorlar fakat bir araya gelmekte zorlanıyorlar. Yaptığım partiler ve etkinliklerle Deniz Aşırı’yı da bir noktada bu sebeple devam ettiriyorum. Aslında olay bir nevi dayanışmaktır ve yapabileceğimiz en iyi şey de dayanışmaktır diyebilirim.
İREM NUR ÇOLAK
Toplumsal Cinsiyet Staj Programı
Türkiye’de Drag Queen Olmak Türkiye’de Drag Queen Olmak Türkiye’de Drag Queen Olmak Türkiye’de Drag Queen Olmak