Türkiye’de Afrikalı Yüksek Öğrenim Talebi

Türkiye’de Afrikalı Yüksek Öğrenim Talebi

Yeni öğretim dönemi yaklaşırken, Kamerun, Fas ve Tunus’ta Büyükelçilik görevlerinde bulunan Ömer Faruk Doğan, Afrika’da Türkiye’ye yönelik yükselen olumlu algı ve bunun neticesinde Afrikalıların Türkiye’de yüksek öğrenim talebine ilişkin görüşlerini paylaştı.  

54 ayrı bağımsız ülkenin yer aldığı Afrika kıtasında 18”yy dan bu yana Afrika’yı kendi arzuları doğrultusunda şekillendirmeye çalışan batı ve özellikle Fransa, Afrika’da zor günler ve zor bir süreç yaşamakta. Yaklaşık 400 milyon Frankofon nüfusa sahip Afrika’da Batı ve Fransa belirleyici olma sürecinin sonuna doğru hızla yaklaşıyor. Afrika’da, Fransa ve Frankofonizme karşı devam eden yaklaşımlar artarak devam etmektedir. Zaman içerisinde resmi dilleri arasında Fransızcanın yer aldığı birçok Afrika ülkesi Fransızcadan arınma gayretleri içerisinde. Kuzey Afrika’da yakın tanıdığım ve hala ilişkilerimin devam ettiği bir tarih Profesörü olan ve Osmanlı Tarihini de yakından takip eden dostumuz, kendi Millî Eğitim Bakanlığı esnasında, “Ülkemizin en büyük sorunu Frankofonizm ve Fransa penceresinden dünyaya bakmaktır, penceremizi değiştirmedikçe dünyadaki yerimizi ve konumumuzu değiştiremeyiz” dedi ve iki ay sonra görevinden alındı. Ancak, ortaya attığı iddia ülkesinde geniş yankı buldu, tutundu ve ülke gençleri yüksek öğrenimlerini kendi ülkelerinde dahi İngilizce olarak edinebilme arayışına girdi, Türkiye’de Afrika kökenli öğrenci seviyesinin hızla artmaya başladığı dönem de bu sürece denk gelir.

Afrika’da hızla artan Türkiye’ye yönelik olumlu algı yerini buldu ve Türkiye’deki Afrika kökenli öğrenci sayısı geometrik olarak artmaya başladı. Türkiye’de İngilizce yüksek öğretimdeki kısıtlılık ve Türkçe öğrenmede karşılaşılan zorluklar ise bu artışın önündeki en büyük engel olarak ele alınabilir. Eğer bu konuda yeni bir yaklaşım sağlanabilir ise Türkiye yüksek öğrenimde Afrika için en cazip ülkeler sınıfına girebilir.

Afrika Batı-Fransa ilişkilerinde halen gençliğin canlı olarak gündeminde duran ve gençliğin eğitim tercihlerini etkileyen 5 ana tarihi hadise ise;

  1. Senegal’deki Thiaroye katliamı: Aralık 1944 ‘de Thiaroye kampında yüzlerce kendi bağımsızlıkları için Fransız askeri üstüne karşı gösteri yapan yüzlerce Senegalli gencin Fransız askerleri tarafından öldürülmüş olması, aradan 80 yıl geçmiş olmasına rağmen, her ne kadar 2014 yılında eski Cumhurbaşkanı François Holland suçu kabul etmiş olsa da halen, Senegal gençliğinin ve Batı Afrika hafızasında ciddi bir bağımsızlık mücadelesi örneği olarak yer almaktadır.
  2. Kamerun’da sömürgeciliğe karşı çıkan binlerce genç ve liderlerinin katliamı, Eylül 1958’de sömürgeciliğe karşı çıkan Kamerunlu gençliğinin Yaounde yakınlarında kuzeyindeki ormanlık alanda toplu olarak katledilmiş olması, bu konuda Kamerun’da tarihçiler yüzlerce araştırma ve kitap yayınladı, Kamerun gençliğinin hafızasında halen bu katliamın izleri kendini bulmakta ve bu günkü Fransa karşıtlığında önemli bir etkisi ve rolü bulunmaktadır,
  3. Madagaskar’da bağımsızlık için uğraşan ayrılıkçılara karşı baskın, Madagaskar’da 29 Mart 1947 de bağımsızlık talepleri kanla bastırıldı. Bağımsızlık ayaklanmasına karşı eylemin bastırılması için mücadele birkaç ay sürdü ve bu süre zarfında on binlerce Madagaskarlı öldürüldü veya açlıktan öldüler. Fransız Genelkurmay Başkanlığı’nın 1948’de yaptığı ve şu anda halen tartışılan bir tahmine göre 89.000. Madagaskar Yenileme için Demokratik Hareket’in (MDRM) seçilmiş temsilcileri, barışçıl olmaları ve parlamento dokunulmazlıklarına rağmen tutuklandı ve işkence gördü. 5 Mayıs 1947’de, ayaklanmanın başlangıç noktası olan Moramanga’da, MDRM militanları vagonlara kilitlendi ve vuruldu. Cumhurbaşkanı Jacques Chirac’ın 2005 yılında Madagaskar’a yaptığı resmi ziyarette “sömürge sisteminin aşırılıklarının neden olduğu baskının kabul edilemez olduğunu ifade etse de, halen Afrika gençliği o günlerin hatırasını kültürel zihninde canlı tutmaktadır.
  4. Fransız ordusu tarafından, 1847’de Cezayir işgali sırasında teslim olmaya zorlanan Cezayir direnişinin bir kahramanı olan Emir Abdelkader ve beraberindeki 20 ye yakın Cezayirli kahramanın katledilmesi ve kafataslarının Paris’e götürülmesi. Cezayir direnişinin bir kahramanı olan Emir Abdelkader’e ait tüm mal varlıklarının ülkeden çıkarılması da yapılan birçok tarihi araştırma ve çalışmanın gündem konusu olmuştur. Ayrıca 26 Temmuz’da Paris’te düzenlenen Olimpiyat Oyunları açılış töreninde Cezayir heyeti, öldürülen protestocuların, bazılarının atıldığı Seine Nehri’ne güller atarak geçmişte olanları unutmadıklarını ifadeyle kendi tarihi hatıralarına saygılarını sundular.
  5. Uzun süren Sömürgecilik Sürecinde Afrika’ya ait yağmalanan zenginlikler, Dünyanın değişik bölgelerinden olduğu gibi, Sahra altı Afrika ülkelerine ait yaklaşık 90.000 parça şu anda Fransız devlet müzelerinin koleksiyonlarının önemli bir parçası olarak sergilenmekte ve dünyadan milyonlarca turist çekmektedir. Sömürgecilik sırasında yağmalanan kültür varlıklarının iadesine ilişkin birçok yasa teklifi ve girişim söz konusu olsa da kültür varlıklarının halen çok büyük bir kısmı kendi yurtlarından ait oldukları coğrafyadan binlerce kilometre uzaklarda sergilenmektedir.

2000 Haziran’ında dönemin muhteşem yapılarından olan Paris-George Pompidou kültür merkezinde binaya bakarken hüngür hüngür ağlayan bir Afrikalı gence yaklaşıp niye ağladığını sorduğumda; “Siz muhteşem bir yapı gördüğünüzü düşünüyorsunuz, ben ise baktığımda, “ülkemden ne kadar insanın bu borulardan oluşan binanın bağlama noktalarında ter ve kanlarının olduğunu düşünerek ne kadar insanımızın bu yapı yapılırken telef olduğunu düşünerek ağlıyorum” demişti. Kuzey Afrikalı kardeşimi teselli etmeye gayret etti isem de, Afrika gençliğinin hissiyatı birbiri ile aynı. Bu günkü eğitim tercihlerini de önemli ölçüde etkilemektedir.

Eğer biraz kucaklayıcı, kolaylaştırıcı ve yardımcı yeni bir yaklaşım sağlama imkanımız olabilir ise önümüzdeki süreçte Türkiye’yi özellikle Afrika için bir yüksek öğrenim  merkezi haline getirmemiz ve Afrika’da Türkiye varlığını ve bilincini kendiliğinden artırarak “Kazan-Kazan” ilkesi çerçevesinde dünyanın gelişiminden nasip almakta geri kalmış Afrika kıtasını ve insanını hak ettiği yere daha hızlı bir şekilde kavuşturmakta önemli bir adımı atmış ve insanlığın kıta da açmış olduğu yaraları hızlı bir şekilde sarmaya da önemli katkı sağlamış olabiliriz. Bu konuda Sn. Cumhurbaşkanımızın yaklaşımları ve ortaya koyduğu “Afrika Stratejisi” ise en büyük kolaylık ve aydınlatıcı istikamet gösterici yol haritası olarak ortaya çıkmaktadır. Tüm bunların yanı sıra YÖK ve Millî Eğitim Bakanlığımızın diploma denkliği konusunda Afrika ülkelerinde karşılaşılan sorunları ikili mutabakatlarla ayıklaması ile de yakından ilgilidir. Türkiye’de Afrikalı Yüksek Öğrenim Talebi

Ömer Faruk Doğan – Büyükelçi

5 Ağustos 2024 

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Demokrat Parti’nin Siyasal ve Ekonomik Politikalarının Dönemin Bürokratik Yapısına Etkileri

Melih Asaf Nalbantoğlu  Ankara Sosyal Bilimler Lisesi - Ankara Social...

Geri Göndermeme İlkesi Bağlamında Türkiye’de Suriyelilerin Geri Dönüş Süreçleri

Merve Nur Doğan  Göç Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, geri göndermeme...

Türkiye’de Suriyelilere Yönelik Sosyal Medya Algısı

Elina Günay Özdeş    Göç Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu araştırma yazısında; Türkiye’de...

Ulus Devletin Kimlik Mücadelesi: Küreselleşme, Göç ve Milliyetçi Hareketler

Bilgesu TABAKOĞLU Göç Çalışmaları o-Staj Programı Ulus Devletin Kimlik Mücadelesi: Küreselleşme,...