Türkiye ve Güney Kore ilişkileri siyasi açıdan daima iyi ve sorunsuz gelişmiştir. Üstelik Türkiye’nin Kore Savaşı sırasında Güney Kore’nin kurtuluşu için asker gönderen ülkelerden biri olması, bu dostluğu daha anlamlı kılmıştır. Bununla birlikte Türk-Kore ilişkilerinin mevcut durumunun potansiyelinin çok altında kaldığı görülmektedir. Her ikisi de G-20 üyesi olan Türkiye ve Güney Kore’nin siyasi ve ekonomik anlamada daha yakın bir işbirliği geliştirmesi kaçınılmaz gözükmektedir.
Ekonomik Fırsatlar ve Riskler
İkili ticari ilişkilere baktığımızda 2010 yılı itibariyle yaklaşık 5 milyar dolar olarak gerçekleşen ticaret hacminin düşük kaldığı gözükmektedir. Güney Kore’nin dünyada 13. ve Türkiye’nin 16. büyük ekonomi olduğu düşünülürse bu potansiyel daha iyi anlaşılacaktır. Bununla birlikte iki ülke arasındaki sorun sadece ticaretin hacminin düşük olması değil aynı zamanda dengesizliğidir.
2010 yılı rakamlarına göre Güney Kore Türkiye’ye 4,7 milyar dolarlık ihracat gerçekleştirilen Türkiye’den sadece 300 milyon dolarlık ithalat yapmıştır. Uzun vadede bu ticari ilişkinin Türkiye açısından sürdürülebilir olmadığı açıktır. Ankara, Kore mallarının rekabetçi özelliğinden dolayı bu dengesizliği kabullenmekle birlikte ticaret açığının başka bazı önlemlerle kapatılmasını istemektedir. Öncelikle Koreli şirketlerin Türkiye’ye daha fazla yatırım yapması beklenmektedir. 2009 yılı itibariyle Koreli şirketlerinin Türkiye’deki yatırımları ancak 549 milyon dolarda kalmıştır. Ayrıca Türkiye’nin henüz geliştiremediği yüksek teknolojili ürünler konusunda Koreli şirketlerin Türk şirketleriyle ortaklıklar kurarak teknoloji transferinde bulunması iki ülke arasında stratejik işbirliğini geliştirecektir.
İki ülke arasında nükleer teknoloji konusundaki işbirliği fırsatı ise Sinop nükleer santraline ilişkin müzakerelerin Kasım 2010’da anlaşmazlıkla sonuçlanması ile kaçırılmıştır. Yaklaşık 20 milyar dolarlık bir yatırım gerektiren Sinop nükleer santrali gerçekleşmesi halinde Türk-Kore ekonomik işbirliğinin en güçlü örneği olacaktı. Bununla birlikte taraflar Sinop veya başka bir yerde bir nükleer santral projesi için yeniden müzakerelerin başlaması noktasında ümitlerini korumaktadır.
Türkiye turizm alanında dünyadaki en rekabetçi ülkelerden biri olarak daha fazla Koreli turist çekmek istemektedir. Son yıllarda Türkiye’ye gelen Koreli turist sayısında bir artış olmakla birlikte bu rakam yıllık 100 bin civarındadır. 2010 yılında Türkiye’nin 30 milyona yakın yabancı turisti ağırladığı düşünülürse, Koreli turistlerin oranı oldukça düşük kalmaktadır.
İki ülke arasında diğer acil bir gündem Serbest Ticaret Antlaşmasının (STA) imzalanmasıdır. Türkiye tam üye olmadan Avrupa Gümrük Birliği’ne üye olan yegâne ülkedir. Dolayısıyla AB’nin yapmış olduğu STA’lar doğrudan Türkiye’yi de etkilemektedir. Bununla birlikte AB üyesi olmayan Türkiye, müzakerelere doğrudan katılamamakta ve STA imzalanan üçüncü ülkelere gümrüklerini açmak zorunda kalmaktadır. Diğer taraftan Türkiye’nin gümrüklerini açtığı üçüncü ülkeler ise Türk mallarına doğrudan gümrüklerini açmak zorunda değillerdir. Türkiye’nin bu ülkelerle ayrıca STA imzalaması gerekmektedir. Güney Kore’nin AB ile imzaladığı STA 1 Temmuz 2011 tarihi itibariyle yürürlüğe girmiştir. Bir an önce STA imzalanmazsa Kore malları Türkiye’ye gümrüksüz girerken, Türk malları Kore gümrüğüne takılmaya devam edecektir. Böyle bir durum da Türkiye ve Güney Kore arasındaki ilişkileri olumsuz yönde etkileyecektir.
Stratejik Ortaklık mümkün mü?
İki ülke arasında hiçbir siyasi sorun bulunmaması ve Kore Savaşı’ndan bu yana müttefiklik ilişkilerinin devam etmesi, Türkiye ve Güney Kore’yi ideal bir ortak haline getirmektedir. Ayrıca Türk ve Kore halklarının birbirlerine karşı son derece olumlu bakışı üst düzeydeki siyasi dostluğu toplumsal bir zemine oturtmaktadır. Bununla birlikte Ankara ve Seul bu potansiyeli uzunca bir zaman yeterince değerlendirememişlerdir. 2000’li yıllara kadar üst düzey ziyaretlerin sayısı oldukça sınırlı kalmıştır. Son 10 yıllık dönemde bu açıdan büyük bir gelişme yaşanmıştır. Bununla birlikte Türkiye ve Güney Kore’nin bölgesel ve küresel nitelikli sorunlara karşı ortak bir politika geliştirmeleri mümkün olamamıştır. Hâlbuki iki ülke G–20, Birleşmiş Milletler gibi örgütlerde beraber bir strateji geliştirebilir.
Yine Asya’nın doğu ve batı ucunda bulunan iki ülke kendi bölgelerinde birbirleri için açılım fırsatı sunabilirler. Doğu Asya için Türkiye açısından en güvenilir ortaklardan biri Güney Kore’dir. Bu açıdan Seul, Ankara’nın Doğu Asya’ya açılmasını kolaylaştırabilir. Türkiye de Güney Kore’nin Karadeniz ve Akdeniz havzasına açılımına yardımcı olabilir. Türk ve Koreli şirketler, yardım kuruluşları bu bölgelerde ortak faaliyet gösterebilirler.
Türkiye ve Kore arasında 2000’li yıllarda artan üst düzey ziyaretler bazı adımlarla daha kalıcı hale getirilebilir. Tespit edilen işbirliği alanlarında bakanlıklar düzeyinde düzenli aralıklarla toplantılar yapılması sağlanabilir. 21. Yüzyılın yükselen iki ekonomisi olan Türkiye ve Güney Kore böyle bir işbirliğinden ortak bir kazanç sağlayacaklardır.
Yazının İngilizcesi için tıklayınız…
Selçuk Çolakoğlu
USAK Uzmanı
Aydın Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi
Kaynak: USAK