Son zamanlarda Orta Doğu’da ki gelişmeler, bunun sonucunda değişen dengeler Türkiye ile İsrail’in birbirine olan ihtiyacını artırdı. İki devlet arasındaki ilişkiler 6 yıl önce kopmuştu.2010 yılında Filistin’e insani yardım götüren Mavi Marmara gemisi uluslararası sularda İsrail ordusunun gemiye çıkartma yapması üzerine amacına ulaşamamış, İsrail’in Aşdod limanına demirlenmişti. Bu gelişmeler Gazze’de yaşayan 2 milyon Filistinlinin hayatını olumsuz etkilemişti.
Gazze, 1500’lu yıllarda Yavuz Sultan Selim’in Mısır seferi sırasında Osmanlı topraklarına katılmıştır. 19 yy. sonlarında bir dönem Fransız ve 20 yy. başarından İngiliz mandasına verilmiştir. 1948 Arap –İsrail savaşları sonrası yönetimi BM tarafınca Mısır’a bırakılmıştır. 5 Haziran 1967’de İsrail ile Arap komşuları Mısır, Ürdün ve Suriye arasında başlayan ve 6 gün süren savaşın sonunda Mısır’dan Sina Yarımadası’nı, Suriye’den Golan Tepelerini ve Filistin’in Gazze Şeridi ile Batı Şeria’yı alan İsrail, topraklarını dört katına çıkarmıştır[1]. Bu süreçten sonra Gazze’de 27 yıl sürecek İsrail dönemi başlamış sık sık yaşanan ayaklanmalar sonucunda şehirdeki yaşamsal ve ekonomik koşullar gittikçe kötüleşmiştir.
Filistin Kurtuluş Örgütünün lideri Yaser Arafat ve heyeti; Filistin meselesinin özünü oluşturan Kudüs sorununu, sınırlarının bütünlüğünü muhafaza etme ve 4 milyon kadar Filistinli mülteci problemini gündem maddeleri arasına almayarak İsrail ile 1993 yılında imzalanan Oslo Antlaşmasıyla ülkede geçici bir barış ortamı sağlanmıştır. 2006 yılında Filistin İslami Direniş Hareketi (HAMAS)’nın başa geçmesiyle de İsrail ablukası olanca şiddetiyle bölgede devam etmektedir.
Gazze insan yoğunluğunun en fazla olduğu yerlerden biridir. 360km2 de 2 milyon nüfus bulunmaktadır. Aynı zaman da işsizlik yüzde 50, fakirlik yüzde 80’e ulaşmış durumdadır.100 binden fazla insan evsiz ve akrabalarının yanında yaşamakta, nüfusun yarısı 18 yaşın altında, bunlardan 300 bin çocuk ya bir yakını ya annesi ya da babası vefat etmiş, öldürülmüştür. Halkın yüzde sekseni yurt dışından gelen yardımlarla yaşamaktadır.[2] Denizden, havadan, karadan abluka altında olan bu bölgeye girmek ve çıkmak nerdeyse imkânsız…
Dünya siyasi literatüründe açık hava hapishanesi olarak görülün Gazze’de halk seyahat edememekte, bombalanan arıtma tesislerinden dolayı temiz su içememektedir. Gün içerisinde elektrik kesintileri 18 saati aşıyor ve bölge de salgın hastalıklar baş gösterirken, her bin doğumda ise 23 çocuk hayatını kaybetmektedir.[3] Gazze halkı ablukanın sıkı olduğu dönemlerde temel ihtiyaçlarını, en önemli sınır kapısının açıldığı Mısır’dan karşılamaya çalışıyor ve bu da Mısır’ın denklemde ki rolünü ortaya koymaktadır.
Kahire yönetiminin bölge de Hamas’ın etkinliğini kırmak için Refah sınır kapısının kapalı tuttuğu zamanlar ise, yüzlerce yeraltı tünelinin açılmasına sebep olmuş, bir nevi, ekonomi yeraltına inmiş ve bu tüneller Gazze ekonomisinin yaşam damarı olmuştur. Gazze ve Mısır arasında girişi yasaklı olan pek çok malzeme kaçak olarak, bölgeye tüneller kanalıyla sokuluyordu.[4] İsrail’in yapmış olduğu son bombardımanların ardından bu tüneller hedef alınmış ve suyla doldurularak kullanılmaz hale getirilmiştir. 2015 yılında Birleşmiş Milletler Kalkınma Programı (UNCTAD), İsrail’in abluka altında tuttuğu Gazze şeridinin 2020 yılında ‘yaşanılmaz’ bir bölgeye dönüşeceği uyarısını yapmıştır.[5]
Filistinlilerin en büyük problemlerinden birisi ise 2’ye bölünmüşlüktür. Gazze’yi Hamas, Batı Şeria’yı ise El-Fethi yönetmektedir. Birbirleriyle anlaşamayan bu 2 iki grup özellikle Arafat’ın ve İsrail tarafından suikasta uğrayan, Şeyh Ahmed Yasin‘in ölümünden sonra uzun süre lider çıkaramadı ve Filistin Hareketi bu durumdan oldukça zarar görmüştür. Her iki tarafla da iyi ilişkileri olan Türkiye burada kritik bir rol oynamaktadır. Hamas ile El-Fethi’nin arasında Türkiye bir rol oynayabilir mi? Ortadoğu sahasında, İsrail ile imzalanan mutabakat sonrası cevap arayan sorulardan biri de budur…
28 Haziran’da imzalanan mutabakatın Türkiye için en başta gelen nedenlerden birisi Filistin’e yardım göndermek olsa da 2 devletin ortak paydası, Müslüman Kardeşlerin Mısır, Suriye’de zemin kaybetmesinin ardından bölgede ileri çıkan İran politikaları ve sahada değişen güç dengeleri olmuştur.
Son olarak, Türkiye-İsrail antlaşması; Filistin-İsrail, Türkiye-İsrail ilişkilerini yeni bir aşamaya getirebilir. Gazze’ye yardım bu sürecin ilk ve önemli ayağını oluşturmaktadır. Türkiye’nin 2’ye bölünmüş Filistin Hareketin de ara bulucu olabilmesi ve İsrail-Filistin-Mısır üçgeninde aktif ve yapıcı bir politika yürütmesi acil bir ihtiyaçtır. Her döneminde Filistin meselesine hassas olan Türkiye’nin denklem dışı kalmaması hem bölge ülkelerin hem de Filistin halkı adına büyük anlam ifade etmektedir.
Helin ÇETİN
Celal Bayar Üniversitesi
KAYNAKÇA:
- https://tr.wikipedia.org/wiki/Alt%C4%B1_G%C3%BCn_Sava%C5%9F%C4%B1
- https://www.ihh.org.tr/haber/ihhdan-gazzedeki-son-duruma-dair-basin-aciklamasi-3232
- https://www.ihh.org.tr/haber/ihhdan-gazzedeki-son-duruma-dair-basin-aciklamasi-3232
- http://www.salom.com.tr/haber-84304-gazze_tunel_ticareti__halk_icin_olum_ve__yasam_arasindaki_bag.html
- http://www.aljazeera.com.tr/haber/gazze-2020de-yasanabilir-olmayacak