Türkiye Dış Politikasının İntikamı

Türkiye Dış Politikası

İstanbul daima dünya politikasının merkezlerinden biri olmuştur. Daima dünya tarihinin önemli olayları bu şehirde meydana gelmiştir. Bazen tarihin eksenini değiştirecek siyasi adımlarda İstanbul’da atılmıştır. Dünyaya da bir zamanlar yüzyıllarla hükümranlık eden Osmanlının başkenti de bu tarihi şehir olmuştur. Bu kez ise İstanbul’da Türk dili Konuşan Ülkelerin Zirve’si yapıldı. Türkçe konuşan ülkelerin bir araya gelerek İşbirliği Konseyi kurmaları yakın gelecekte Osmanlı rüzgârını yeniden estirecek.

Bir zamanlar Osmanlı İmparatorluğu’nun tarihine sahip çıkmak bile yasaklanmıştı. Türkiye değilse Osmanlının varisi, kimdir diye o zaman düşünürdük, ancak artık bunu düşünmeye gerek yok. Ak partinin hâkimiyete gelmesiyle yeni Osmanlı dış politikası yürütülmektedir. Bu dış politikaya sahip edinenler ise sağ merkezci iktidar. Türkiye bugün dünyada çok vektörle dış politikası ile kendi yakın geçmişine artık sahip çıkıyor. XXI yüzyılda Osmanlı dış politika varisliyini üzerine devralan Türkiye için bundan daha iyi alternatif olacağını düşünmek ve hesaplamak dahi olmuyor. Uzmanlar Türkiye’nin yeni yönetiminin yürüttüğü dış politikayı Neo Osmanlı politikası olarak isimlendirmekle hiç de yanılmamışlar. 1990 yıllarında Sovyetlerin çökmesi ile Türkiye için de artık yeni bir politikaya ihtiyaç vardı. Bu yeni dış politika konsepti Türkiye’nin bir-birleriyle siyasi ve ekonomik açıdan çok yoğun bağı olan Orta Asya, Hazar Bölgesi, Güney Kafkasya’da jeopolitik etkisini artırmaya hizmet etmeliydi. Türkiye’nin yeni Ak partili sağ muhafazakâr iktidarı jeosiyasetde Neo Osmanlı konsepti ile başarılı adımlar atarak bir sıra nailiyetler elde etti.

Yaz mevsiminin son günlerinde İstanbul’da Türkçe Konuşan Ülkelerin Devlet Başkanları Zirvesi yapıldı. Toplantıda Türk dili konuşan ülkelerin İşbirliği Konseyinin kurulmasına karar verildi. Bununla ilgili olarak Türkiye Cumhurbaşkanı Abdullah Gül bildirdi ki, Türkçe konuşan ülkelerin İşbirliği Konseyinin Sekretaryası İstanbul’da yerleşecek ve bu kurum katılımcı ülkeler arasındaki ilişkilerin güçlendirilmesi için sistemli faaliyet gösterecek. Sekretaryanın Genel Sekreteri görevine Türkiye’nin Rusya’daki eski Büyükelçisi Halil Akıncı üstlenecek.* Bu topluluğun Türkiye’nin etkisinin artırılmasındaki katkıyı tahlil etmeden önce Zirvede imzalanan diğer bir belgeye de dikkati çekmek isterim.

İstanbul’da 15 Eylül tarihinde Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve Türkiye’nin Başbakanı Recep Tayyib Erdoğan Türk dili Konuşan Ülkelerin Devlet Başkanlarının 10. Zirvesi çerçevesinde iki ülke arasında stratejik işbirliğinin Yüksek Konseyinin kurulması hakkında sözleşme imzaladılar. Bununla, Sovyetler Birliği’nin çökmesi ile Güney Kafkasya bölgesine sahiplenmek uğrunda dünya güçleri arasında başlanan sonraki bir rekabet aşaması 20 yıl sonra Türkiye’nin rasyonel dış politikasının zaferi ile sonuçlanmış oldu. Güney Kafkasya’da Rusya hegemonyası sona erdi, Türkiye ise Osmanlının dağılması ile kaybetmiş olduğu nüfuzunu yeniden geri almakla Hazar denizine çıkışını sağlamış oldu, aynı zamanda Azerbaycan’ın statejik taraftarı olarak bölgenin ana sorunu olan Yukarı Karabağ çatışmasının çözümlenmesinde  tam yüklü söz sahibine çevrildi. Dikkate almak gerekir ki, Türkiye ile imzalanan bu stratejik işbirliği anlaşması karşılıklı olarak Azerbaycan içinde yararlı. Azerbaycan tarafı artık bir anlamlı olarak Türkiye ile Ermenistan arasındaki sınır meselesinde Ankara’nın resmi Bakının konumunu destekleyeceğine emindir. Diğer yandan askeri alana kadar uzanacak bu işbirliğinin yakın gelecekte bölgede kendi behresini vereceği bekleniyor. Bununla Türkiye yüzde 80% olsa da Güney Kafkasya’daki nüfuzunu yeniden geri almış oldu. Bunu tasdıklay yapan, bu günlerde Ermenistan’ın eski cumhurbaşkanı ve günümüzde muhalefet lideri Levon Ter-Petrosyan ilginç bir beyanatla  ülke yönetiminin diline getiremediği sözler söyledi. Onun sözlerine göre, bölgede yeni gerçeklik oluşmuş-Karabağ çatışmasının ayarlanması üzere temel süreç Rusya-Azerbaycan-Türkiye formatında geçecek. AGİT Minsk Grubu formatı sadece Batıyı kaçık vermemek için bulunacak. Sanırım, bu sözleriyle L. Ter – Petrosyan aslında Türkiye’nin Güney Kafkasya’daki nüfuzunu yeniden geri almasını söylemek isteyip.

Türk dili konuşan  ülkelerin İşbirliği Konseyinin kurulması ilgili imzalanan yeni belgeyle Türkiye aynı zamanda, Orta Asya ülkelerine de yeni açılım yapmış oluyor. Türkçe konuşan ülkelerin sammitində yer alan Kazakistan, Türkmenistan, Kırgızistan Orta Asya’nın temel aparıcı devletlerindendirler. Bunun için  Orta Asya ülkelerin Rusya ve Çin ile yakın geçmişteki ilişkileri incelersek, son günlerin olaylarının önemini daha iyi anlamış oluruz.

 Sovyetlerin çökmesiyle 1990 yıllarında Orta Asya’da bir boşluk yaranmıştı. Bu boşluktan yararlanmak uğrunda dünyanın aparıcı güçleri Çin, Rusya ve ABD rekabet gidiyordu. Diğer yandan İran bu bölgede kendi etkisini arttırmaya çalışmaktaydı. ****
1990 yıllarında Rusya  ilk olarak BDT kurumunu tahsis ederek kendi eski nüfuzunu geri almaya çalışmıştır. Bununla yetinmeyerek, Rusya “Toplu Güvenlik Anlaşması” imzalayarak askeri nüfuzunu da arttırmaya çalışmıştır.

Orta Asya ülkeleri Çin için de önem taşıyan bir bölgedir. Ortadoğu ABD planlarının gerçekleştirildiği bir bölge olduğundan, ABD nüfuzunu bu bölgede azaltmak, kendi etkisini de artırmak niyetinde olan Çin bu ülkelerle enerji anlaşmaları yaparak petrol ve gaz borularının inşasını planlandırmıştı. Batı’nın ekonomik siyasi nüfuzunu daha da azaltmak için ise Çin Rusya ile birlikte 2001 yılının Temmuz ayında Şanghay İşbirliği Örgütünü tesis ederek Orta Asya ülkeleri ile daha da yaklaşmaya, ekonomik ilişkileri derinletmeye çalışmıştır. Belli ki, bu organizasyon ABD’nin o zamanki neokonservativ politikasına karşı alternatif bir güç kökeni olarak düşünülmüştür. Bu nedenle, 2008 yılında ABD de neokonservatorların hâkimiyetten gitmesi ile ŞİÖ -nün de faaliyeti zayıflamış oldu.

Böyle bir durumda Osmanlı rüzgârının Orta Asya’da yeniden esmesiyle Türkiye değişen dünyada kendi nüfuzunu geri almaktadır. “Türkiye bundan sonra gerek küresel gerekse kıtasal dengeler açısından Avrupa ile yoğun olmakla birlikte Asya diplomatik havzası içinde stratejik geliştirmek zorundadır. Bu zorunluk uzun dönemli bir perspektif ile değerlendirilmedikçe Asya dengelerinde etkin büyük güçlerin yoğun faaliyet içinde bulundukları Orta Asya üzerinde sağlıklı bir strateji geliştire bilmek ve uygulaya bilmek çok güçtür. Orta Asya Türkiye’nin derinletmesinde bir Asya stratejisi oluşturulmasının anahtarı konumundadır.

Büyük ölçekli bir Avrasya stratejisi ile Orta Asya yönelik dış politika arasında kurulacak tutarlı ve uzun dönemli bir ilişki Türkiye’nin küresel etkinliği için önemli bir alt yapı oluşturacak .”*******

Orta Asya’da yeni Müslüman Türk devletlerinin Türkiye ile ilişkilerini daha da geliştirmeleri yeni jeopolitik manzaranın kurulacağını önemli kılıyor. Orta Asya ülkeleri ile Türkiye ve Azerbaycan’ın milli, kültürel ve dini açıdan olan benzerlikleri bu devletlerin birbirlerine tarihi bağlılıklarını daha da belli ediyor. Türkiye Azerbaycan, Kazakistan, Türkmenistan ve Kırgızistan’dan hem ekonomik gelişme açısından, hem de demokratik anlamda ileride. Orta Asya ülkelerinin bundan önce dâhil oldukları BDT ve ŞİÖ -nün uygun olarak lider ülkeleri olan Rusya ve Çin’de insan hakları durumu ve demokratik seçimlerde ciddi sorunlar vardı. Herhangi birliğe öncülük eden ülkede insan hakları ve demokrasi ile ilgili sorunların olması o birlik içinde de demokratik değerleri şüphe altına alır. Kimin kolu güçlüyse istediği kararı kabul ettirir. Böyle bir birliğe öncüllük eden devlet ekonomik açıdan ondan geride olan metefiklerinin haklarını isteklerini kabul eder mi hiç. Bir türlü lider ülkenin diğer müttefiklerine totalirizmi tebliğ etmesine benziyor bu birliklerin dâhilinde.

Türk dili konuşan devletlerin birliğinin kurulması ve gelecek perspektifi Türkiye’nin bölgede rolünün artmasına ve bir anlamda Orta Asya, Kafkasya ve Hazar bölgesinde aparıcı güce çevrilmesine hizmet edecek. Böyle bir perspektifin yakın zamanlarda beklenmesi daha da çok Türkiye’nin kendisine bağlıdır.

Orhan Gafarlı

*http://az.apa.az/news.php?id=198670

**http://az.trend.az/regions/scaucasus/azerbaijan/1751327.html

*** http://az.apa.az/news.php?id=198881

****Hooman Peimani “Regional Security of Central Asia: Compatition of İran, Türkey and Russia” London: Praeger   Publishers, 1998, s 75

***** Geleçeyin Super Gücü ÇİN səh 182-183 Gökhan Teratar

******John Calabrese, “Çinin Orta Asya Politikası; Yenilənmə və Üstlənmə” Avrasya Etüdləri, sayı 16,sah 75-78-83

*******”Ria Novosti” Россия Китай в новой международный среде 20-22 март 2009 г

******* Strateji Derinlik Ahmet Davutoğlu   “Orta Asyanın dünyaya acılması və Batı Asya Rekabeti” səh 499

Türkiye Dış Politikası Türkiye Dış Politikası Türkiye Dış Politikası Türkiye Dış Politikası Türkiye Dış Politikası Türkiye Dış Politikası Türkiye Dış Politikası Türkiye Dış Politikası

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...