Türkiye-Çin Ortaklığını Ne Getirir?

Bir sene önce Abdullah Gül, Çin Halk Cumhuriyeti’ne resmi bir ziyarette bulunmuştu. Her şey yolunda giderken, ticari anlaşmalar imzalanırken, Çinli şirketler Türkiye’ye yatırım yapıp bürolar açarken, Türk firmalar gıda ve inşaat dışında sektörlerde Çin’e yatırım yaparken ve büyük miktarlarda Çin kredisi kullanılırken Uygur Türklerine uygulanan aşırı şiddet tüm bu ilişkileri tersine çevirdi.[1] Uygur’da tam olarak ne olduğunu ve neler yaşandığını hala net bir şekilde öğrenmiş değiliz. O günlerde yığınla kalabalığın sokaklarda “Katil Çin” sloganları attığı çabuk unutulmuş gibi görünüyor. Şu bir gerçek ki hafızası çok kısa olan bir milletiz. Bunun farkında olan hükümet ise bir süre bekledikten sonra Çin ile önemli bir yakınlaşmanın olduğunu dünyayla aynı anda kendi halkına da duyurdu. Özellikle bu konuda Dışişleri Bakanı ve etkin dış politikasının önemini vurgulamak gerekmektedir. Etkin bir dış politikanın ekonomik getirilerini gelecekte daha fazla göreceğiz.

Dünya ekonomik sisteminden ayrı bir yol izleyen ve bu yolda halen devam eden Çin, çoğu iktisatçı tarafından mucize olarak adlandırılmaktadır.[2] Komünist yönetim tarzının kademeli olarak terk edildiği 1970’li yıllardan itibaren Çin muazzam bir büyüme içine girmiştir. Yıllar itibariyle Çin ihracatındaki artışı örneklemek gerekirse 1993 yılında 157 milyar Dolar olan ihracat 1997 yılında 288 milyar Dolara çıkmıştır.[3] 2009 yılında ise Almanya’yı geçerek Çin ihracatı 746 milyar Euro olarak gerçekleşmiştir. Bunun yanı sıra Çin tüm dünyadan yatırım çekmekte ve büyüme hızını kaybetmeden sürdürmektedir. Ucuz iş gücünün verdiği avantaj ve yüksek tasarruf oranları ile finansal piyasasını güvence altına aldığı söylenebilir. Çin’in sürdürülebilir büyümeyi yakalayıp gelişmeyi halka ne kadar yayabileceği ve teknolojik üstünlüğü ne zaman ele alacağı ise bilinmezliklerdendir. Örneğin son on yılın dünyanın en önemli 10 icadının araştırıldığı bir ankettin sonuçlarına göre tüm icatlar ABD menşeli çıktı. Fakat bu icatların çok azı ABD’ye ihraç geliri getirdi.[4] Çin ise her ne kadar bu icatların ürün sınıfına girenleri üretmesine rağmen teknoloji üretmede hala gerilerden gelmektedir. Bunun yanı sıra mutlak üstünlük sınıfında olduğu ürünler ve sektörlerde vardır.

Türkiye ile Çin arasındaki ticari ilişkileri iki başlık altında açıklayabiliriz. İhracatımızdaki başlıca maddeler krom, bakır, borat, mermer ve traverten gibi maden cevherleri (% 66), kimyasallar (% 11), makineler ve ulaşım araçlarıdır (% 9). İthalatımızdaki başlıca maddeler ise makine ve ulaştırma araçları (% 48), tekstil (% 11) ve yarı mamul mallardır (%8). 2009 yılında Çin’e ihracatımız bir önceki yıla göre % 11 oranında artarak 1,6 milyar Dolar, ithalatımız ise % 20 oranında düşerek 12,7 milyar Dolar olmuştur. İkili ticaret hacmi 2008 yılına göre % 17 oranında azalarak 14,3 milyar Dolar civarında olmuştur. Ülkemiz pazarında hâlihazırda CMEC, CRCC, DEC, ZTE, Huawei, Chery, Geely, BYD, Nuchtech gibi birçok Çinli firma başarılı çalışmalar yapmakta, müteahhitlik, altyapı, inşaat, telekomünikasyon başta olmak üzere birçok sektörde Türk şirketleriyle önemli ortaklıklar kurmaktadırlar. 2009 yılında ülkemizi ziyaret eden Çinli turist sayısı % 12 artış göstererek 69 bin kişi olmuştur.[5] Bunun yanı sıra Çin’den dış ticaret açığı yaklaşık olarak 12 milyar Dolar beklenmektedir.

Çin Halk Cumhuriyeti Başbakanı Wen Jiabao’nun son Türkiye ziyaretinden yeni bir döneme girildiğinin haberleri verildi. Ticari ilişkiler açısından yaşanan dengesizliklerin giderilmesinden ticarette TL-Yuan ortaklığına kadar önemli anlaşmalara varıldı. Bunların yanı sıra sekiz tane daha önemli anlaşmaya imza atıldı. Böyle yüksek derecede önemli anlaşmalara varılması şüphesiz uzun bir çalışmanın sonucudur. İmzalanan anlaşmaların ayrıntısına geçmeden önce isimlerini vermek daha faydalı olacaktır. Bu çerçevede iki ülke Hükümetlerarası İkili Ticari ve Ekonomik İş Birliğinin Geliştirilmesi ve Derinleştirilmesine İlişkin Anlaşma, İkili Ticari ve Ekonomik İş Birliğine İlişkin Orta ve Uzun Dönem Gelişim Planı İçin Ortak Çalışma Başlatılmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası, Üçüncü Ülkelerde Altyapı İnşası ve Teknik Danışmanlık Hizmetlerinde İş Birliğini Artırmaya İlişkin Mutabakat Muhtırası ile Dış Ticaret Müsteşarlığı ile Çin Ticaret Bakanlığı Arasında Yeni İpek Yolu Bağlantısı Hakkında Ortak Çalışma Grubu Oluşturulmasına İlişkin Mutabakat Muhtırası, Devlet Bakanı Zafer Çağlayan ile Çin Ticaret Bakanı Chen Deming arasında imzalandı.[6]

TL-Yuan ortaklığı her  ne kadar Doları dışlamış gibi bir görüntü çizse de gerçekler bundan farklıdır. Özellikle Çin ile yapılan ticaretteki açığın 12 milyar Dolar olduğunu göz önüne alırsak bunun gerçekleşme olasılığını daha iyi anlayabiliriz. Çin Başbakanı’nın ifade ettiği gibi en fazla 5 milyar liralık bir tutara bankalarında tutmayı taahhüt etmiştir. Böyle bir miktarın, TL’nin değerini ne kadar yükselteceğini kestirmek zor fakat yükseliş her ne kadar olursa olsun böyle bir etkinin dış ticaretteki rekabet gücümüzü düşüreceği açıktır. Eğer Çin, ifade ettiği gibi 5 milyar liralık bir tutarı bankasında tutmayı kabul etmez ve bu parayı (veya 12 milyar Doları) Euro, Dolar almak için kullanırsa fiili olarak ticaret dövizle yapılmış olacaktır. [7] Her iki durumda da ticarette kaybımız devam edecektir. Bunlara ilave olarak Türk şirketlerin birkaç sektör dışında rekabet gücüne sahip olmadığı düşünülürse durumun kötüleşmesi muhtemeledir. Çin ise dünyanın en büyük ihracatçısı konumuna gelmiş ve muazzam bir rekabet gücüne sahiptir. Böyle bir gücün karşısına ucuz iş gücü, kalitesiz ürün, kütle üretim, taklitçilik gibi Çin’in büyük potansiyele sahip olduğu konularda çıkmanın hiçbir anlamı yoktur. Yıllardır tekstilde dahi markalaşmayı başaramadığımız gerçeğini de düşündüğümüz zaman kaliteli ve yüksek teknolojik yeniliklerle dengeleme yoluna gitmekten başka bir yol yoktur.

Diğer anlaşmaları kısaca açıklamak gerekirse iki ülke arasında ticareti geliştirmenin temelde olduğunu söylemek mümkündür. Soyut anlaşmaların çokluğu her ne kadar olumsuz bir tablo gibi gözükse de Çin’den öğrenecek çok önemli stratejiler olduğu açıktır. Bunun öğrenilmesi üçüncü ülkelere yapılan ihracat ve yatırımların daha profesyonelce gerçekleştirilmesini sağlayabilir. Özellikle Afrika, Orta Doğu ve Latin Amerika gibi nispeten gelişmekte olan bölgelere açılımların arttırılması ve ticari ilişkilerin geliştirilmesi önemli gözükmektedir. Bunun farkında olan taraflar anlaşmalardan bir tanesini tam bu konuya endeksleyerek Üçüncü Ülkelerde Altyapı İnşası ve Teknik Danışmanlık Hizmetlerinde İş Birliğini Artırmaya İlişkin Mutabakat anlaşmasına imza koymuşlardır. Özellikle yeni bir “İpek Yolunun” inşası için büyük çaba harcayan Türkiye, anlaşmalardan birini bu doğrultuya getirebilmiştir. Demiryollarının yenilenmesinden yeni otoyolların açılmasına kadar tüm yapılmaya çalışılan aslında tarihin yeniden canlandırılmaya çalışılmasıdır. Böyle bir projenin gerçekleşmesi enerji kaynakları bakımından fakir olan Türkiye’nin ticari anlamda geleceğini garanti altına alabilecek potansiyellere sahiptir.

Gerçekleşen bu ziyaretten sonra uluslararası sahnede yerini yukarılara yazmaya başlayan Türkiye akıllı hamleler yapabilirse daha da güçlü bir konum elde edebilir. Toz pembe tablolar çizmesine rağmen Çin’in ekonomik alanın dışında sosyo-kültürel sorunlara sahiptir. Türkiye de aynı şekilde sorunlara sahip olmasına olmasana rağmen çözüm yolu olarak demokratik usulleri seçmesinden ve özellikle büyük bir potansiyele sahip olmasından dolayı daha fazla avantaja sahiptir.

Bir işi planlamak yapmaktan daha önemlidir. Eğer insanlar aynı hatalara düşmezse tarih de tekerrür etmez.

Hakan UZUN

İşletme Eğitimi Yüksek Lisans

 {jcomments on}


[1] Tesadüfe Bak! Ve bu ülke adına ağla!, Yiğit Bulut, Habertürk Gazetesi, Erişim tarihi: 12.10.2010, http://www.haberturk.com/gundem/haber/158769-tesadufe-bak-ve-bu-ulke-adina-agla

[2] Parasız İlker, İktisadın ABC’si, Ezgi kitapevi, 8. Baskı, 2006, s: 286-289.

[3] Parasız İlker, Age, S: 287.

[4] İhracat nasıl artar, Murat Yülek, Zaman Gazetesi, Erişim Tarihi 12.10.2010, http://www.zaman.com.tr/yazar.do?yazino=992309

[5] TCDİB, Türkiye-Çin Halk Cumhuriyeti Ekonomik İlişkileri, Erişim tarihi: 13.10.2010, http://www.mfa.gov.tr/turkiye-cin-halk-cumhuriyeti-ekonomik-iliskileri.tr.mfa

[6] Çin ile çok önemli 8 anlaşma, Patronlar Dünyası,  Erişim tarihi: 13.10.2010, http://www.patronlardunyasi.com/haber/Cin-ile-cok-onemli-8-anlasma-/92200

[7] TL ile dış ticaret, Vatan gazetesi, Asaf Savaş Akat, Erişim tarihi: 13.10.2010, http://haber.gazetevatan.com/Haber/334066/1/Gundem

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...