Türk Dış Politikasının Riskli Dönemeci

11 Eylül saldırılarından sonra değişen Amerikan dış politikasının bir sonucu olan Irak Savaşı, ABD’nin Irak’tan çekiliş sürecinden sonra arkasında bıraktığı birçok soru ve ağır bilançolarla sona erdi. Amerika birliklerinin sonuncusunun da Irak’ı terk etmesiyle Iraklılar ülkelerinin geleceğiyle ilgili tek söz sahibi olma konumuna geldiler.

Bundan sonraki süreçte; Irak’ın geleceği, Arap Baharı’nın Irak’ın geleceğine etkisi ve Türkiye’nin buradaki rolü gibi gelişmeler şüphesiz çok kritik olacaktır. Amerikan askerleri daha ülkeyi terk etmeden, Başbakan Maliki’yi Saddam ile kıyaslayan, antidemokratik ve diktatör olmakla ile suçlayan eleştiriler giderek artmaktadır.

Başkan Obama ile Maliki’nin buluşması esnasında Obama’nın, Suriye ve Esad ile ilgili yorumlarını desteklemek yerine, Maliki Esad’ı destekler nitelikte açıklamalarda bulunmuştur. Bu yüzden, daha ilk günden Irak’ın geleceği konusunda soru işaretleri oluşmaya başlamıştır. Irak’ta Maliki yönetiminin ciddi anlamda en büyük destekçilerinden olan El Sadr, İran’a yakınlığıyla bilinen ve İran tarafından desteklenen bir gruptur. Bu aşamada, Amerika’nın en büyük çekincesi; Irak’ın siyasi olarak dünyada en büyük Amerika karşıtı ülke olması ve aynı zamanda İran ve Suriye gibi ülkelerin eksenine kayma olasılığıdır. İşte tam bu aşamada gerek Irak’ta Şii, Sünni ve Kürt ayrışması, gerek İran baskısı gerekse Suriye’yi de içine alan Arap Baharı etkisi, Irak’ı Amerika’nın aleyhinde bir kutba itme olasılığını gün geçtikçe arttırmaktadır. Bununla birlikte, Türkiye’nin bu süreçte oynayacağı rol hem Amerika hem Türkiye, hem de bölge açısından büyük önem taşıyor.

Bundan yaklaşık on üç sene önce, Türkiye neredeyse savaş aşamasına geldiği Suriye ile geçtiğimiz yıla kadar ilişkilerini iyi bir noktaya getirmiş, hatta karşılıklı olarak vize muafiyetine kadar giden bir sürecin içine girmiştir. Ancak, Arap Baharı sürecinde Başkan Esad’ın muhaliflerine karşı takındığı tavır, tüm dünya gibi Türkiye tarafından da rahatsızlıkla karşılanmıştır. Gerek Erdoğan’ın ve Davutoğlu’nun Esad’la ilgili sert açıklamaları, gerekse Esad yönetiminin Türkiye ile ilgili tehditkar nitelikteki sözleri gerginliği bambaşka boyuta taşımıştır. Aynı zamanda, Türkiye’nin son sekiz yılda iyi ilişkiler kurduğu ve ticaretini çok ciddi anlamda ilerlettiği İran, Türkiye’nin NATO füze kalkanı projesine dahil olmasıyla Türkiye’yi kendisine karşı bir tehdit unsuru olarak görmeye başlamıştır.

Kısa bir süre önce Türkiye’nin iyi ilişkiler içinde olduğu Suriye ve İran ülkeleri, Soğuk Savaş içerisinde olduğu bir de Irak resmi vardı. Son günlerde ise hem Türkiye hem batı dünyası Suriye ve İran’la kötüye giden ilişkiler ve büyük bir soru işareti olan Irak’la karşı karşıya kalmıştır. Irak’ın Türkiye ve batı dünyasını karşısına alarak, batı ve Türkiye karşıtı üçlü bir blok oluşturma ihtimali göz ardı edilemez. Bu bağlamda gerek ABD Başkan Yardımcısı Joe Biden’in ziyareti, gerekse Savunma Bakanı Panette’nin ziyareti Türkiye’nin Irak politikası açısından ve daha da önemlisi Suriye-İran bloğunun ortasında bir Irak müttefiki yaratma konusunda büyük önem taşıyor.

Son yıllarda Irak’ın yeniden inşa sürecinde Türk iş adamları Irak’taki yatırımlarını ilerletmiş ve ekonomik olarak Irak’taki etkinliğini artırmıştır. Ancak, Türkiye’nin giderek güçlenen Arap Dünyası’ndaki popülaritesine tepkili olan grupların etkisi, PKK’nın Irak’ın kuzeyinden beslenerek Türkiye’ye yönelik uyguladığı terör eylemleri gibi bazı unsurlar Türk-Irak yakınlaşmasını ister istemez zorlaştırmaktadır. ABD’nin en son isteyeceği hadise de bu olsa gerek. Zaten Irak’ta alevlenmeye müsait etnik çalışmalar yaşanırken bir de Türkiye’nin her ne sebeple olursa olsun Irak için askeri bir tehdit haline gelmesi Irak’ı, İran ve Suriye eksenine itecektir. Türkiye bu süreç içerisinde ABD’nin de içinde bulunduğu durumu doğru kullanabilirse terör örgütü PKK’nın tasfiyesi konusunda Irak hükümeti ile yakınlaşarak ABD’nin de desteği ile Irak politikasında çok farklı bir boyut yakalayacaktır. Şunu da unutmamak gerekir ki; Türkiye bu kozunu oynarken gerek Irak içinde Türkiye karşıtı gruplar, gerekse Irak’ı bu süreçte yanında görmek isteyen ülkeler boş durmayacaktır.

ABD’nin Irak’tan çekilmesi ve Arap Baharı süreci önümüzdeki elli yılın Ortadoğu dizaynı konusunda büyük etki sağlayacak ve önümüzdeki elli yılın Irak politikası bu süreçte belirlenecektir. Bu sürecin belirlenmesi ve muhalif bir hattın kurulması sürecinde kilit ülke ne Avrupa Birliği ne Rusya ne de ABD olacaktır. Kilit ve belirleyici rol; Türk dış politikasının güdümünde olacaktır.

Yrd. Doç. Dr. Burak Küntay

Bahçeşehir Üniversitesi

Hükümet ve Liderlik Okulu (HLO) Başkanı

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...