Türk Dış Politikası: Mardin’de Teori ve Pratiği İnce Eleyip Sık Dokuma

Türkiye’nin doğusunda yer alan en kozmopolit ve tarihi şehirlerinden biri olan Mardin, geçen hafta Türk dış politikası hakkında büyük bir çalıştaya ev sahipliği yaptı.

SETA vakfı ve Artuklu Üniversitesi ile birlikte Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen ve Yurtdışındaki Türk Devlet tarafından desteklenen 2.Dış politika Çalıştayı yüz elliden dazla lisansüstü öğrencisini, akademisyenleri, bürokratları, politikacıyı ve gazetecileri bir araya getirdi.

Başbakan yardımcısı Bekir Bozdağ, Avrupa Konseyi Parlementerler Meclisi eski başkanı ve Türk Parlamento üyesi Mevlüt Çavuşoğlu ile birlikte açılış konuşmasını yaptı.

Geçen yıl Konya’dan sonra bu yapılan ikinci çalıştay oldu ve ana hedef kendi praktisyenleri ile uluslararası ilişkiler ve Türk Dış Politikasının öğrencilerini biraraya getirmektir. Mardin’de elliden fazla üniversiteden akademisyenler, yüksek lisans öğrencileri ve onlarca düşünür farklı kurumlardan çalıştaya katıldılar. 3 günde, Türkiye’de üniversiteler ve devlet kurumları arasında yükselen işbirliği yollarını, akademik çalışmaları ve Türk dış politikasının çeşitli yönleriyle tartışıldı. Türk dış politikasının karar alıcıları ve akademik öğrencilerin toplandığı böyle bir çalıştay Türkiye’de ilk defa gerçekleştirildi. Bu, yeni Türkiye’nin diğer yeni bir boyutudur. Sivil toplum kuruluşları, düşünce kuruluşları, araştırma merkezleri ve üniversiteler ile Türk yöneticiler arasında geçmişte büyük bir uçurum vardı. Devlet yetkilileri akademisyenlere ve uzmanlara şüpheci ya da yararcı nedenler için yaklaşırlardı. Üniversite profesörleri ve sivil toplum örgütlerinin temsilcileri benzer şekilde şüpheci bir tavra sahiptiler. İki sektör arasındaki etkileşim çok azdı.

Bu artık değişiyor. Bakanlıklar ve ilgili kurumları, bir bütün olarak milleti ilgilendiren tüm alanlarda pratikte STK ve düşünce kuruluşları, Üniversiteler ile yakından çalışıyorlar. Avrupa Birliği reformlarından, yeni anayasa çalışmalarına, Çevre kanunlarından ulusal eğitim ve dış politikaya varıncaya kadar Halk ile yöneticiler arasında sağlıklı ilişkiler kurulmaya başlanmıştır. Bu değişim için birçok neden var bunlardan ikisi göze çarpıyor; Birincisi, Devlet yetkilileri artık devletin güvenliğini ve egemenliğini bir tehdit gibi toplumda görmüyor. Eğer devlet insanlara hizmet etmek için orda olursa, o zaman onu dinlemek gerekir. İkincisi, Kamuoyu sanattan dış politikaya varıncaya kadar hayatın her alanında artık önemli bir parça haline geldi. Adalet ve Kalkınma Partisi(AKP)  bu iki noktaya daha çok dikkat etmiştir.

Çalıştay süresince, akademik söylemler ve pratik düşüncelerin ikisinde de yüksek seviyede şaşırdığımı söylemeliyim. Uluslararası ilişkiler yüksek lisans öğrencilerinin yeni nesli geniş bir dünya görüşüne sahip; Bölgesel ve ulusal konuların olduğu disiplinler arası bakış açıları, karşılaştırmalı ve eleştirel olarak incelenebilmesi gerektiğine inanıyorlar. Kamu diplomasisi ve Türkiye yumuşak gücünü, Latin Amerika, dünyanın yükselen yeni güçleri, Afrika, dış politikada devlet-toplum etkileşimi, Arap Baharı, Balkanlar, Orta Asya gibi diğer konular çeşitli alanlarda çalışan genç yüksek lisans öğrencileri için bu özellikle güven verici görünmektedir.

Öğrenciler ayrıca ‘homegrown’ teorinin konusu ile uğraşmaktaydılar. Türk dış politikası ve küresel siyaset öğrencileri ağırlıklı bir ‘Türk bakış açısı’ndan uluslararası ilişkiler teorileri geliştirebilir mi? Bu tür teoriler uluslararası ilişkiler hakkındaki düşüncemizde farklılık yapabilir mi? Bu alandaki ana akımlar tarafından onlar kabul edilecekler mi? Uluslararası ilişkiler alanındaki ana teorilere kimler karar verir? Bu çok aydınlatıcı bir tartışmaydı.

Çalıştay oturumlarında çıkan başlıca yenilik Türk dış politikasında görünen yeni kurumsal aktivitizmdi ki ben de konuşmamda bu konudan söz etmiştim. Geçmişte, Dışişleri bakanlığı aslında dış politikayla ilgilenen tek kurumdu. Türk Dışişleri Bakanlığı tabii hala Türk dış politikasının en önemli aracıdır. Fakat şimdi, Türk dış politikasının uygulama parçası haline gelen birçok yeni kuruluş vardır. Bir kaçını belirtmek gerekirse; Türk İşbirliği ve Kalkınma Ajansı(TİKA), Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Kızılay, Diyanet İşleri Başkanlığı, AFAD, TRT, Anadolu haber ajansı, Yunus Emre Vakfı ve Türkiye Konut İdaresi(TOKİ) bile Türk dış politikasının çeşitli misyonlarında dünyanın farklı parçalarında meşgul olmuşlardır. Bu kurumların büyümesi ve yurtdışında yeni uzmanlık kazanması devam ettikçe, dış politikanın pratiğinde bir fark yapacaklardır.

Bu yeni ‘kurumsal aktivitizim’ daha ziyade Türk dış politikasının dublörlüğünü yapmıştır, bununla birlikte değişen dış politika perspektifinin açılmasını ve yeni uyumlarını yansıtmıştır. Mardin Dış Politika Çalıştayında,  konuşmamda soğuk savaşın sona ermesinden bu yana geçen 30 yılda Türk dış politikasının bir evrim taslağını verdim. Başka bir köşe yazısında bunları tartışacağım.

Yazının İngilizcesi için tıklayınız…

 

Doç. Dr. İbrahim KALIN

Başbakanlık Kamu Diplomasisi Koordinatörü

 

Çeviren:

Güler Bozoğlan

Yalova Üniversitesi Uluslararası İlişkiler (İngilizce) Bölümü

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...