Türk Analizinde Trolleşme Temayülü

Türkiye’de son yıllarda ortaya çıkan iki yeni düşünme ve konuşma formu siyasetin doğasını da etkilemeye başladı. Türkiye’nin, dış siyasetinde bölgesel ve hatta küresel bir açılıma gitmesi, iç siyasette ise son on yılda tüm güç dengelerinin değişimi, siyasetin nasıl ve niçinini yeniden anlama ve yeni dengelere göre atılacak adımların maliyetini hesaplama zaruretini beraberinde getirdi. Bu talebin yarattığı açığı kapatma çabası siyasi analize dönük yoğun bir talebe yol açtı. Öte yandan buna paralel olarak sosyal medyanın yaygınlaşması ise düşünme ve refleks kalıplarını değiştirdi. Bir zamanlar MIRC, Messenger gibi sohbet programlarını, kişisel iletişim ve ağ sayfası facebook izledi. Bu mecrada son durak olan twitter ise artık kendi sınırlarını da aşarak siyasetin de dilini etkilemeye başladı. Twitter’ın anti-kahramanı olarak ortaya çıkan troller ise sınırlarını aşarak siyasi analiz biçimlerini de etkilemeye başladı. Bu yazı Türk siyasetinde analistler-twitter buluşması ile ortaya çıkan ve ANALİZ’e karşı TROLİZ’i ortaya çıkaran bu ilişki üzerine düşünmektir. Bu nedenle bir tartışmayı bitirmek değil, tartışma başlatma amaçlıdır.

Türkiye’de analizin yükselişi

Son 10 yılda Türk siyasetinde sessiz devrim niteliğinde değişimlere şahit olduk. Bu süreç içinde geleneksel güç odaklarının tamamının etkisi göreceli olarak değişti. Örneğin TSK’nın etkisi azalırken, siyasetin etkisinin arttığına, polisin etkisi artarken, yargının etkisinin ise farklı koalisyonlarla dönüşerek biçim değiştirdiğine şahit olduk. 1960 sonrası kurulan vesayet rejimi tedricen tasfiye olurken, bu sistemi okumaya ayarlı zihinler yeni duruma ayak uyduramadı. Bu güç değişimini okuma ihtiyacı yeni tür uzmanlar oluşturdu. Bu gelişmelerin dış boyutunda da önceleri tek bir alana odaklanan Türk dış politikasının artık Türkiye’yi merkez alan bir dış politika ile değişimi bu alanın uzmanları zorladı. Dış politika alanında birikimi Kıbrıs ya da AB ile sınırlı, bölgeye bakışı Batıcı sınırları aşamayan geleneksel akademisyen, diplomat ya da uzmanların pek çoğu yeni durumu okumakta zorluk çekerken, yeni iktidar ilişkilerini, Arap Baharı sonrası ortaya çıkan yeni aktörleri okuyabilen uzmanlarsa nispi bir inisiyatif kazandı. Böylece yeni güç dengelerini okuyabilecek, ezberi bozabilecek sadece akademik birikimle değil, iktidar odaklarını tanıyabilme, iktidarın reflekslerini okuyabilme yetisiyle de yeni aktörlere ihtiyaç duyuldu. Gazetelerde, televizyonlarda sosyal medyada iç ve dış iktidar ilişkilerini farklı dengelere göre okumaya çalışan bu kişilerin yaptığını tarif içinse analiz kavramı tercih edildi.  Giderek farklı alanlara dağılan ve bu alanlarda çıkarları olan Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu ‘analiz’ ihtiyacı son zamanlarda düşünce kuruluşlarının artmasının da nedenlerinden biridir. Ancak son zamanlarda ‘analiz’ meselesinin aldığı hal, bu kelimeye de mesafeli yaklaşma en azından bir kriter oluşturma gerekliliğini göstermektedir. Bu açıdan baktığımızda asıl soru şudur: Yeni Türkiye’nin ihtiyaçlarını gidermek için zaruri hale gelen ‘analiz’lerin düzeyi neden siyasetin gerisinde kalmakta, beklenen katkıyı sağlayamamaktadır? Bu yazının başlığı tam da bu sorunun cevabını vermektedir: ‘Türk analizinde trolleşme temayülü’

Üç yıl kadar önce yine Açık Görüş’te yazdığım bir yazıda twitter’ın gündelik hayatımıza ve alışkanlıklarımıza etkisini “dedikodunun karakterinin değişmesi, polemik standartlarının farklılaşması, gevezeliğin tarz/şeklinin değişmesi” olarak tarif etmiştim. Twitter bu öngörünün de ötesine geçerek özellikle dezenformasyon ve ağ analizi açısından yan faydalar da sağlamaya sağladı. Ancak bunların da ötesinde, biraz da Türkiye’ye has bir şekilde twitter’ın hayatımıza, siyasete ve gündelik yaşantımıza hiç beklemediğimiz bir etkisi ortaya çıktı. Twitter’la birlikte artık 140 karakteri aşmayan cümleler kurmaya alıştık, kısa ve öz konuşma yaygınlaştı, ana fikri olanla olmayan birbirinden ayrılmaya başladı. Bir süre sonra ise geleneksel medyanın özlü sözler ve vecizelerle yazıp düşünen, sloganların ötesine geçemeyen çok okunan klasik isimlerine, TV’lerdeki tartışma programları tarzının da eklenmesiyle twitter, yeni cümle kalıpları oluşturmaya başladı. Bu kalıplar gazete köşelerinde siyasi olduğu varsayılan büyük ve basit ifadelerin ironik halleri olarak sanal aleme yayıldı. Artık sadece bazı köşe yazarlarında gördüğümüz bu ifade tarzları twitter’ın klasikleri arasında yer aldı. Twitter’da bu ifadeleri yaygınlaştırırken teşhir eden en önemli aktörlerse Troller oldu.

Twitter’ın virüsü troller

Trolleşme dediğimiz vakıa işte tam da bu bağlamda ortaya çıktı. ‘Trol’ kelimesi balıkçılıkta kullanılan ağdan gelmektedir. Trol, sanal alemde, balıkçı usulü ağını atarak, av bekleyen kişi şeklinde tanımlanabilir. Kitabi tanıma girecek olursak trol, kasıtlı olarak provokatif mesaj atarak tartışma ve rahatsızlık oluşturmaya çalışan kullanıcılara verilen isim. Farklı mecralarda trollük yaygın olsa da, trollüğün zirve yaptığı mecra twitter oldu. Twitter aleminde, medyadaki bu basma kalıp ifadeleri adeta tersine çevirerek bu düşünce biçimini analiz eden, kopyalayan, yeniden üreten son derece pratik ve hızlı davranan troller, tam anlamıyla birer ‘anti-kahraman’ olarak ortaya çıktı. Bir yandan tüm toplumsal ve siyasal önyargılarımızla bizi karşı karşıya getirirken, bir yandan da bilinçaltını ortaya dökerek binleri arkasına takmayı başardı. “Aselsan İsrail’e satıldı” şeklindeki trollemelerle tüm ulusalcı düşünme biçimini teşhir eden troller, “oruç tutmayan sınır dışı edilsin” ile de yıllarca toplumda Ramazan klasiği haline gelen medya operasyonuyla dalgalarını geçtiler. Bu açıdan bakıldığında aslında trollük, dünyası kendisinden ibaret patolojik köşe yazarlığı kurumunu teşhir eden, düşünmeyi bırakıp, sadece duygu yönlendirmesi ile ‘düşünen insan’ ve ‘duyarlı aydın’ rolüne soyunan kamusal şahsiyetleri teşhir ettiler. Trollüğün teşhir ettiği kalıplara bakılınca aslında Türk siyasetinin tartışma zeminin nerede kurulduğu da görülür: Hak ihlallerine duyarlılık adı altında siyaseti duygu sömürüsüne indirgeyen ‘Ece Koşşş’ kalıbı; Detroitli Kızıl’ın dikkatimi çektiği kamusal figür şikayetçiliği ve twitter muhalifliğinin zirve ifadesi “X’in Y olduğu ülkede Z’ye Şaşırmamalı’ kalıbı bu teşhirlerin en güzide örnekleri. Elbette bunları tamamlamak için peşine mutlaka ‘ANLAYANA!!!’ ifadesi konularak, karşı fikri savunmayı kabiliyet sorununa indirgeyen siyasi manevra, yine Trollerin kamuoyu araştırmalarını ve anketleri parodileştirdikleri “X diyenler FAV, Y diyenler RT” kalıbı da anılmaya değer. Bir başka deyişle, troller yapısal olarak twitter’ın olağan akışını bozan virüsler olarak ortaya çıktılar. Siyasi olarak ise tsroller, Türkiye’de popüler siyasi dilin zeminini teşhir eden, yabancılaştıran, zaman zaman tersine çeviren ancak bunu karnaval havasıyla yapan, siyaset eleştirisi şeklinde değil Baudrillarcı simülasyon şeklinde yapan, “ciddili” tweetleriyle tüm ciddiyeti emen kara deliklerdir.

En hızlı laf sokan adam!

Trollerin bir diğer kaynağı ise klasik medyadır. Medyanın ürettiği özel bir tür düşünen adam ve uzman tipinin en özlü ifadesini Şahan Cevizkıran tiplemesi ile göstermişti. “Petrol bir tarım ürünü müdür?” tartışması ile sembolleşen bu uzman tipi Trollere gerekli düşünme kalıplarını hazırlayan karakterlerden biridir. Bu tiplemenin en önemli özelliği yanlış öncüllerden mantıksal çıkarımlar yaparak pozisyon almak, bu pozisyonu ise ölümüne savunmaktır. Öyle ki her savunma hamlesi aynı yanlış öncülleri sarmal bir şekilde yeniden üreterek konunun odağını sürekli kaydırmakta, iletişim sağlamak yerine Michel Serres’in deyişiyle mütemadiyen ‘gürültü’ üretmekte, böylece diyaloğu imkânsız hale getirmektedir. Eğer Şahan burada kalsaydı, bir televizyon ve gazete icadı olan sadece ‘Cevizkıran’ tiplemesi yetmezdi twitter’a. O nedenle bir başka Şahan tiplemesi, o enfes ‘En Hızlı Laf Sokan Adam’ imdada yetişti. Sadece ses benzerliği ve kelime oyunları üzerinden art arda kelimeleri dizerek hızla cevap yetiştirme özelliği ile öne çıkan, bağlamı bilmeyen/önemsemeyen, hiç bir kriteri ya da ahlaki düzeyi önemsemeyen, en önce ve en sesteş cevabı verenin kazananı belirlediği yarışmayı kazanan tiplemedir En hızlı Laf Sokan Adam. İşte Türk twitter âleminin trol üstatları bu iki tiplemeyi twitter gibi gerçek zamanlı iletişimi de mümkün kılan bir mecrada sentezlemeyi başararak Türk trol tipini yaratmayı başarmışlardır. Bu açıdan baktığımızda, Türk trolü, bu kamusal entelektüel ve yarı aydınının parodisidir.  Türk analizinde trolleşme temayülü işte tam da bu tiplerin birleştiği kavşakta ortaya çıkmaktadır. Analiz, en hızlı laf sokan adam, cevizkıran ve trol sentezi ile ortaya çıkan bu yeni tür Türkiye’nin ihtiyaç duyduğu analiz kabiliyetine de zarar vererek yeni bir tür ortaya çıkarmaktadır. Bu yeni tip, elde bulunan veriler ve imkânlar neticesinde farklı elemanları dikey ve yatay olarak değerlendirip, farklılık ve benzerlikleri tartışarak yeni imkân ve ilişkileri analiz etmek yerine, trolleşmeyi tercih etmektir. Analiz yapmak yerine, trollerin ürettiği yarı-aydın parodisini büyük bir ciddiyetle içselleştiren, trollüğü yanlış anlayan ama trol refleksleriyle hareket eden bu tip maalesef analiz kabiliyetine de sahip değil. Bağlı bulunduğu kliğin çıkarlarına göre verileri saptıran, veri uyduran, yalan yanlış haberler ve yorumlarla herkesi provoke eden, tartışma ve rahatsızlık oluşturarak var kalmaya çalışan bu tipin yaptığı analiz değildir. Türkiye’nin ihtiyaçları ve yönelimi çerçevesinde mutlaka gelişecek olan analiz kabiliyetini felç eden, analizlerin itibarını sarsan bu tipin yaptığı TROLİZ şeklinde tarif edilebilir.

Troliz’in şartları

TROLİZ’in ilk şartı trollüğün paradosini yaptığı siyaset dilini ‘ciddili’ yapmaktır. Bir başka deyişle, siyasi analizde ihtiyaç duyulan düşünme eylemi yerine, trollerin ironik olarak kullandığı kalıpları kullanarak analiz yapmaya çalışmaktır. Bunun için gerekense cümle sonuna bol ünlemli ‘Bunu da açıklasın!!!’ ifadesi koymak, ‘BÜYÜK HARF KULLANMAK’, öncülü olmayan tümevarım cümleleri ile kesin ve evrensel çıkarımlar yapmak, açıklamaya gerek duyulmayan sloganlar atmak, gerekçesiz ‘ben böyle düşünüyorum’ ya da ‘bu böyledir’ ifadeleri kullanmak yeterlidir. TROLİZ’in ikinci şartı provokatif bir üslupla hakaretamiz ifadeler kullanarak saldırıya geçmektir. TROLİZ’in bir diğer şartı ise itiraz edeni muhatabının bulunduğu pozisyondaki ilişki ağının rahatsızlık yaratacağı düşünülen bir ‘-cılık’ ile suçlamak ve bunu sürekli tekrar etmektir. TROLİZ’in olmazsa olmazlarından biri ise sürüler halinde saldırmaktır. Yankı Odası tabir edilen teoriye dayanarak, bir suçlama ya da fikrin ne kadar çok kişiden aynı anda ne kadar şiddetli çıkarsa o kadar etkili olacağı varsayıldığından, seçilen hedefe saldırıdan sonra cevap gelirse o hedefe karşı doğrudan ve toplu halde saldırıya geçilir, mümkünse iftira atılır. TROLİZ’in son aşaması ise, bu çabalar sonunda arta kalan düşünceleri kayıt altına alarak bir sonraki gün eğer varsa gazete köşesinde ya da TV ekranında yoksa blogda kullanmaktır.

TROLİZ’in düşünce yapısı ise aslında daha da basittir. Fransız düşünür Michel Foucault’nun Kelimler ve Şeyler kitabındaki enfes tarifi ile, kaynağını doğa tarihi formlarından yani lisan ile bakış, söz ile zihin arasında mesafe ve dolayımın kalktığı düşünme biçiminden alır. 18. yy’a ait bu düşünme biçiminde genel gramer, düşüncenin temeli kabul edilir. ‘Zihin tarafından kontrol edilmeyen mantık’ ile spontan bir bilimsellik yakalanabileceğini, böylelikle şeylerin özüne ve bilgisine ulaşılabileceğini varsayan bu tarz düşünme biçimi, analiz için bilgiye, dolayıma, tartışmaya, tecrübeye ihtiyaç duymaz. Karşılaştırma, farklılaştırma, parçalama, birleştirme, sınırlandırma gibi tekniklerle işleyen ANALİZ’e karşı ve ona rağmen ortaya çıkan TROLİZ, gramer bilgisi, beyin-dil arası şeffaflık, eksik öncüllerle akıl yürütme, çıkarımı çoğaltarak hakikat inşa etme gibi tekniklerle çalışır. Bir başka deyişle TROLİZ ‘zihinsel saydamlık’ inancına dayanır. Bu noktada TROLİSTlerin tuzağına düşüp, bunlara cevap verenlerse İmam Gazali’nin mantık bilmeyenle muhatap olmama ilkesini ihlal ettiklerinden cezalarını çekerler. İşte Türk analizinin trolleşme temayülü, zihin saydamlaştırarak, düşünmeyi engellediği için bir ulusal güvenlik sorunudur: ANLAYANA!!!

Nuh YILMAZ

Marmara Üniversitesi Öğretim Üyesi

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...