Trump’ın UCM’ye Yaptırım Kararı: Küresel Adalet Sistemi İçin Tehlikeli Bir Emsal Olabilir mi?

Doç. Dr. Hakan ARIDEMİR

ABD Başkanı Donald Trump’ın Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) yönelik yaptırım kararı, uluslararası hukukun geleceği açısından kritik bir dönüm noktası olarak değerlendirilebilir. Söz konusu yaptırımlar, UCM’nin İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında Gazze’de işlenen savaş suçları nedeniyle çıkardığı tutuklama emri sonrası gelmiştir. Ancak bu kararın etkileri yalnızca İsrail ve ABD ile sınırlı değil; uluslararası hukukun küresel adalet mekanizmalarının işleyişi açısından da ciddi bir tehdit oluşturmaktadır.

UCM ve Uluslararası Hukuktaki Rolü

1998 yılında Roma Statüsü ile kurulan ve Temmuz 2002 tarihinden itibaren yürürlüğe giren UCM, savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım (suçların suçu) gibi en ciddi uluslararası suçları kovuşturma yetkisine sahip en yüksek mahkeme olarak işlev görmektedir. Uluslararası toplumun savaş suçlularını ve insan haklarını ihlal edenleri hesap vermeye zorlaması açısından kritik bir araç olan mahkemenin statüsü, birçok ülke tarafından desteklenirken, ABD, Çin ve Rusya gibi bazı büyük güçler tarafından kabul edilmemiştir.

UCM, Mart 2023’te Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çocuk Hakları Bakanı Maria Lvova-Belova hakkında Ukrayna’daki savaş suçları nedeniyle çıkardığı tutuklama kararı ile dikkatleri üzerine çekmiştir. O dönemde Batı dünyası ve birçok ülke bu kararı memnuniyetle karşılamış ve uluslararası hukukun uygulanabilirliği açısından önemli bir adım olarak değerlendirmiştir. Ancak yakın dönemde Netanyahu ve Galant hakkında benzer bir kararın alınması, ABD’nin tepkisini çekmiş ve Trump yönetimi tarafından sert bir yaptırım politikasıyla karşılanmıştır.

Trump’ın Yaptırımları: Adalet Mekanizmasına Bir Müdahale mi?

Trump’ın UCM’ye yaptırım kararı, uluslararası hukukun tarafsızlığı ve küresel adalet sistemi açısından ciddi bir tartışmayı beraberinde getirmektedir. Bu yaptırımlar, yalnızca UCM’ye baskı yapmakla kalmıyor, aynı zamanda savaş suçları ve insanlığa karşı suçların cezasız kalma riskini artırmaktadır. Uluslararası hukukta çifte standart uygulandığına dair eleştirileri güçlendiren bu adım, Afrika ülkeleri örneklerinde olduğu gibi yalnızca belirli ülkelere yönelik davaların meşru görüldüğü ve diğerlerinin siyasi nedenlerle korunduğu yönündeki algıyı güçlendirmektedir.

ABD’nin bu hamlesi, UCM’ye duyulan güveni sarsarken, otoriter yönetimlerin elini güçlendiren bir emsal oluşturmaktadır. UCM’nin yetki alanını daraltan bu tür siyasi müdahaleler, uluslararası hukuk normlarını zayıflatırken, gelecekte benzer davaların açılmasını zorlaştıracaktır.

Uluslararası Tepkiler ve Küresel Etkiler

Trump yönetiminin UCM’ye yönelik yaptırımları, dünya genelinde geniş çaplı bir tepkiyle karşılanmıştır. UCM üyesi 79 ülkeden ABD’ye karşı ortak bildiriye imza atmıştır. Bu ülkeler, yaptırımların savaş suçlarının cezasız kalmasına yol açabileceğini ve uluslararası hukukun altını oyduğunu savunmaktadırlar.

Bunun yanı sıra, Trump’ın bu adımı, uluslararası kurallara dayalı düzeni reddeden rejimler için bir fırsat yaratabilecektir. Otoriter rejimler ve insan hakları ihlallerine karışmış liderler, bu emsali kullanarak UCM’ye yönelik baskıları artırabilir ve kendi suçlarının yargılanmasını engellemek için benzer yaptırımlara başvurabilirler.

ABD’nin yaptırımları, Batı’nın uzun süredir savunduğu “kurallara dayalı uluslararası düzen” anlayışına zarar vermektedir. Bu karar, Batı’nın demokratik değerleri savunmadaki tutarlılığını sorgulayan eleştirileri de beraberinde getirmektedir. Zira, Putin’e yönelik tutuklama emrini destekleyen ABD ve Avrupa ülkeleri, Netanyahu söz konusu olduğunda UCM’nin meşruiyetini sorgulamaya başlamakta, bu çifte standart algısı, uluslararası toplumun UCM’ye olan güvenini sarsmaktadır.

Sonuç: Küresel Hukukun Geleceği Tehlikede mi?

Trump’ın UCM’ye yaptırım kararı, küresel adalet sistemine yönelik büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Bu karar, uluslararası hukukun işleyişine zarar verirken, savaş suçları ve insanlığa karşı suçların cezasız kalma ihtimalini artırmaktadır. Ayrıca, otoriter rejimlerin ve insan haklarını ihlal edenlerin UCM’yi etkisiz hale getirme çabalarına cesaret vermektedir.

Bu süreç, uluslararası hukukun yalnızca belirli aktörler için geçerli olduğu yönündeki eleştirileri güçlendirirken, Batı dünyasının hukukun üstünlüğünü savunmadaki tutarlılığını sorgulatacaktır. UCM’nin geleceği, büyük güçlerin siyasi baskılarına ne ölçüde dayanabileceğine bağlı olacak ve eğer uluslararası toplum, UCM’nin bağımsızlığını ve tarafsızlığını koruyamazsa, küresel adaletin geleceği ciddi bir tehlikeyle karşı karşıya kalacaktır.

Doç. Dr. Hakan Arıdemir

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

ABD ve UCM Arasındaki Yeni Gerilim: Trump’ın Yaptırım Kararı ve Olası Sonuçları

ABD Başkanı Donald Trump, Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne (UCM) yönelik...

Dünya Ticaretinde Yeni Bir Süreç 4 Şubat İtibariyle Başlıyor

ABD’nin 20 Ocak 2025 de yemin ederek II. kez...

Ukrayna’nın Batı Sınırları, Çatışma Sonrası Büyük Olasılıkla Değişmeyecek

Andrew Korybko Son dönemde yaşanan iki gelişme, uzun süredir devam...

Slavoj Zizek: Solcular, Ukraynalıların Savaş Sırasındaki Seçimini Yanıltıcı Şekilde Sunuyor

Savaş zamanlarında, hayatta kalma, ahlak ve kimlik gibi temel...