Ticaret bloğu dediğimiz kavram, özellikle ortak çıkar ya da kültürel bağları olan ülkelerin bir araya gelerek oluşturduğu uluslararası örgütlerin bir parçası olarak ortaya çıkan hükümetler arası bir akittir. Ticaret bloklarının gayesi, kendi aralarında uluslararası gümrük kurallarından doğan güçlükleri en aza indirgemek ya da tümüyle ortadan kaldırmaktır. Ticaret blokların oluşmasını sağlayan belirli başlı adımlar vardır. Bunlardan bir ya da birkaçının bir araya gelmesiyle ticaret blokları oluşur. Serbest ticaret bölgelerinin oluşturulması, ortak pazar kurulması, gümrük birliği ilan edilmesi ve son olarak da ekonomik ve parasal birliğe geçmek gibi adımlar sayılabilir.
Bu küreselleşme sürecinin hızlanması ülkeler arasındaki ekonomik, kültürel ve siyasal ilişkilerin artması, dünyada ideolojik mücadele biçimi olan soğuk savaşın sonu ermesi, dünyada iletişim ve haberleşme teknolojisi ve üretimin çok hızlı gelişmesi ve kabuk değiştirmesi ile dünyanın iyice küçülmesinde, adeta dünyanın global bir köy haline gelmesinde etkili olmuştur. Bu süreç beraberinde bir dizi ekonomik, teknolojik ve ticaret ağının gelişmesini doğurmuştur. Küreselleşme ve ticaretin girift bir şekilde küresel bir ticaret ağı oluşturması ve ticaretin daha da büyümesi ister istemez ticaret bloklarının oluşumun hızlandırmıştır. Ekonomik açıdan bakıldığında bu durum, küreselleşmeyle eşzamanlı olarak meydana gelen bir oluşumdur. Bölgesel ekonomik entegrasyonların son yıllarda hız kazanması, ülkelerin birbirleriyle girdiği çetin rekabet şartlarına birlikte karşı koyma ve genişleyen pazar imkanlarının, verimliliğinin yükseltmesinde önemli ve vasat itici bir güç olarak kullanma ihtiyacından doğmuştur.
Bölgesel ekonomik entegrasyonlarına örnek verecek olursak ilk örnek, 1957’de temelleri atılan Avrupa Ekonomik Topluluğu (AET)’dır. 6 üye ile başlayan, daha sonra 21 ülke sayışma çıkan Avrupa Topluluğu, 1992’de tek pazar statüsü aşamasına varmıştır. Hacim ve etkilediği alan bakımından diğer bir bölgesel entegrasyon hareketi, ABD-Kanada arasında daha önce imzalanarak uygulaması ile başlayan, serbest ticaret anlaşmasına, Meksika’nın da dahil edilerek, geçiş döneminin 1994’den itibaren çalışmaya başlaması ile ortaya çıkan NAFTA (Kuzey Amerika Serbest Ticaret Bölgesi)’dır.
Üçüncü ekonomik kutup ise belli bir anlaşmaya dayanmasa da, Japonya’nın bizzat kendisi ve çevresindeki yeni sanayileşen ülkeler grubudur. Japonya dışında gerek Pasifik Havzası ülkeleri arasında, gerekse, Güney-Doğu Asya ülkeleri arasında, serbest ticaret anlaşmaları, daha önceden imzalanmış ve işlemektedir (ASEAN ve PARKTA vs.).
NAFTA’nın doğuşu ve bu oluşumun oluşma gerekçeleri 1980’li yılların ikinci yarısında, gelişmiş ülke ekonomilerinin olumlu hava sona ermiştir. Uluslararası rekabetin de zorlayıcı ve bir nevi teşvik edici bir güç haline gelmesiyle, ABD ilk kez, 1950’den beri sürdürdüğü, yeni korumacılık uygulamaları dışındaki serbest ticaretin geliştirilmesi ve bu bağlamda GATT’ın desteklenmesi politikasına son vermiştir. Bölgesel ticari anlaşmalara, Kanada ile yaptığı serbest ticaret anlaşması (CUFTA) ile bir nevi start vermiştir. NAFTA, bu bakımdan ABD dış ticaret politikasında, çok keskin bir dönüşümün de göstergesi olmuştur. Gerçekten ilk kez, 2. Dünya Savaşı’ndan sonra kurulan çok taraflılığa yüksek bir geleneksel bağılılıktan uzaklaşılmaktadır.
Süleyman Güzel
TUİÇ Stajyeri
Kaynakça
1) Şahin, Adem, Dünya Ekonomisinde Küreselleşme Ve Bölgesel Entegrasyonlar, İ.Ü. İktisat Fakültesi Dergisi, 2011