Bu yazıda Soğuk Savaş’ın en önemli olaylarından biri olan, Amerika Birleşik Devletleri’ni ve SSCB’yi karşı karşıya; dünyayı da nükleer savaşın eşiğine getiren, bitmesi vesilesiyle de Soğuk Savaş’ın yumuşama dönemini başlatan Küba Krizi’ni rasyonel bir biçimde anlatan Amerikan yapımı Thirteen Days filmi analiz edilmektedir.
Thirteen Days filmi, Amerika’nın Türkiye ve İtalya’ya, SSCB’nin ise Küba’ya füzeler yerleştirmesiyle Amerika Birleşik Devletleri’nin kendisini tehdit altında hissetme ile başlayan Küba Krizi’nde Başkan John F. Kennedy’nin savaş başlatmamak için sergilediği diplomasi mücadelesini ayrıntılı bir şekilde gözler önüne sermektedir.
Kennedy’nin yüksek politika unsurlarını kullanmak yerine yumuşak güç unsurlarını kullanması (soft power) dünyayı olası bir nükleer savaş felaketinin eşiğinden kurtartmıştır. Amerikan Hava Kuvvetleri’nin Küba’da füzelerin varlığını tespit etmesinin ardından Pentagon ve kuvvet komutanları tarafından Kennedy’ye Küba’ya askeri müdahale edilmesi yönünde tavsiyeler verilmiştir. Kennedy bu askeri müdahale tavsiyelerine karşın diplomatik mücadele ile füzelerin kaldırılmasının hem Amerika Birleşik Devletleri için hem de dünya halkları için daha iyi olacağını düşünmüştür. Kennedy’nin askeri müdahaleye karşı çıkmasının sebebi, iki büyük gücün elinde bulunan nükleer füzelerdir. Füzelerin karşılıklı ateşlenmesi durumunda iki ülkede felakete ve yıkıma uğrayacaktır. Bu durum nükleer ve ağır silahların devletler arasındaki ilişkilerde ve çatışma durumlarında caydırıcı bir unsur olduğunun göstergesidir. Kennedy, Pentagon’a ve çevresindeki danışmanlarının ısrarlarına rağmen itidalli davranmıştır. Kennedy’nin Pentagon’a ve kuvvet komutanlarına karşı, “son kararı ben veririm” söylemi de Amerika Birleşik Devletleri’nde karar alma mekanizmasının en üstünde, her durumda halk tarafından doğrudan seçilen devlet başkanının olduğunu göstermiştir.
Pentagon ve kuvvet komutanlarının askeri müdahaleyi istemelerinin nedeni Küba’da bulunan füzelerin Amerika’nın egemenliğini ve güvenliğini tehdit etmesidir. Amerika kıtasında Sovyet füzelerinin bulunması Soğuk Savaş’ta oluşan mevcut güç dengesini Sovyetlerin lehine çevirecek korkusu ve Sovyetlerin Amerika Birleşik Devletleri’nin ülke sınırlarına kadar gelmesi Pentagon’da endişe uyandırmıştır. Buradan anlaşılıyor ki Pentagon ve kuvvet komutanları dış işlerinde realist bakış açısına sahiptir. Devletin bekası ve güvenliği en önde gelmektedir ve askeri güç devletin dış politikada kullanması gereken en önemli araçtır.
Kennedy ise askeri müdahale kullanmadan, savaşın çıkmasını engelleyecek fakat füzelerinde Küba’dan kaldırılmasını sağlayacak savaşmadan da ülkesini güçlü gösterecek adımlar atmak istemiştir. Bunun için Kennedy akıllı güç (smart power) kullanmıştır. Diplomasiye ağırlık vermiş fakat gerekli durumlarda askeri yöntemlere başvuracağını açıklamıştır. Amerika Birleşik Devletleri ve Kennedy Krizi her ne kadar diplomasi ile çözmeye çalışsa da SSCB’nin diplomatik çağrılara kulak asmaması ve Küba’daki füzelerin kurulumuna devam etmesi Kennedy’yi Küba’yı ablukaya almaya zorlamıştır. Küba’nın ablukaya alınması ile ABD donanması, SSCB nakliye gemilerini denetleyerek geri dönmelerini sağlamıştır. Abluka sonrasında dahi kıtada füzelerin inşa edilmesine devam edilmesi Kennedy’nin askeri müdahale planı oluşturmasını zorunlu kılmıştır. Kennedy savaşı son çare olarak görmüştür lakin SSCB’nin uzlaşmaz tavrı onu bu yöne itmiştir.
Kennedy savaş kararı alsa da halen diplomatik yollarla bu sorunun çözüleceğine dair inancını korumuştur. Bundan dolayı hem kardeşi hem de danışmanı olan Robert. F. Kennedy’yi Sovyet Büyükelçi Anatoly Dobrynin ile görüşmesi için görevlendirmiştir. Görüşmede uzlaşı çıkmış ve Robert F. Kennedy SSCB’nin Küba’dan füzeleri kaldırmalarını ve kesinlikle Küba’yı işgal etmeyeceklerini görüşmede açıklamıştır. Buna karşılık SSCB Büyükelçisi de Türkiye’den ve İtalya’dan Amerika’nın füzelerinin kaldırılmasını istemiştir. Görüşme sonunda her iki tarafta amacına ulaşmıştır. Amerika Küba’da bulunan Sovyet tehdidinden, SSCB’de Türkiye’deki füze tehdidinden kurtulmaktadır. Nükleer bir savaşın önüne, diplomasi ile geçen Kennedy krizin çözümünde başrol oynamaktadır.
Filme kritik olarak, sürekli konuşmaların bulunması ve Beyaz Saray’da geçmesi sebebiyle izleyiciyi ara ara sıktığı söylenebilir. Bunun yanı sıra Kennedy filmde sadece Beyaz Saray’da gösterilmiş ve kişisel hayatından noktalara değinilmemiştir. Bu etmenleri bir kenarda bulundurursak filmin öğretici olduğu sonucuna varılabilir.
Mustafa Uğur ŞENTÜRK
Uluslararası İlişkiler Teorileri Staj Programı