Yapım Yılı / Ülke: 2019 / ABD
Dil ve Tür: İngilizce / Belgesel
Yönetmen: Karim Amer, Jahane Noujaım
Süresi: 113 Dakika
Dikkat! Siz bu belgesel analizini okurken bir yerlerde verileriniz kaydedilmeye devam etmektedir…
Belgesel, dijital dünyanın sınırsızlığını ve bu sınırsızlığın getirdiği korkuyu bir anlamda araştırma peşinde. Burning Man festivalinde tahta bir mimari üzerine Brittany Kaiser’in “Cambridge Analytica” yazıp üzerine de muhbirliği simgeleyen bir düdük asmasıyla başlayan belgesel, başlangıçta izleyiciye büyük bir ipucu veriyor. Veri dünyasında garip bir şeyler oluyor ve bazıları bunları biliyor… Peki bu dünyada bizden habersiz neler oluyor?
Hepimiz zaman zaman birileriyle konuştuğumuz bir konunun internette karşımıza reklam olarak çıkmasına şahit olmuşuzdur. Bir yemek hakkında konuştuğumuzda çeşitli yemek sağlayıcı şirketlerin reklamları, kıyafet hakkında yazıştığımızda çeşitli giyim firmalarının reklamları… Bütün bunlara önce şaşırır, sonra tedirgin olur, sonra da doğalmış gibi yaşamımıza devam ederiz. Ancak doğal değildir. Dijital ortamda bıraktığımız ayak izlerimiz, veri şirketleri tarafından sürekli işlenmekte ve subliminal mesajlarla bir şekilde bizleri yönlendirmektedir.
Birçok sosyal medya uygulamasına en az bir kez kaydolmuşuzdur. Sizden bazı kişisel bilgileriniz dışında hiçbir şey istenmemektedir. Örneğin günümüzde popüler olan hiçbir sosyal medya uygulaması üye olurken para talep etmez. Peki neden? Çünkü onlara paradan daha kıymetli bir şey veririz: kişisel bilgilerimizi…
Cambridge Analytica da bunun farkında olan birkaç şirketten bir tanesi olarak son yıllarda karşımıza çıkıyor. 2015 yılında Ted Cruz‘un başkanlık kampanyası için veri analiz hizmeti, 2016’da Donald Trump‘ın başkanlık kampanyasında (Altman, 2016) ve Leave.EU İngiltere’nin Avrupa Birliği üyeliği referandumunda kampanya yürüten kuruluşlardan biri için çalıştı. CA’in bu kampanyalardaki rolü tartışmalıdır ve her iki ülkede de devam eden cezai soruşturmalara konu olmaktadır (Doward, 2017). Cambridge Analytica’nın farkında olduğu diğer bir mesele de uygulamalara üye olurken hızlıca geçtiğimiz, uzun ve sıkıcı ama aslında kişisel bilgilerimizi verdiğimiz uygulamaların bunları nasıl ve ne şartlarda kullanacağı. Yani bunlar bizlere bir metin üzerinden bildiriliyor. “Kişisel bilgilerinizi, paylaşımlarınızı, fotoğraflarınızı uygulama ve uygulama içerisinde ekleyeceğiniz kişilerle paylaşacaksınız, onaylıyor musunuz?” Ve çoğumuz da ya bilmeyerek ya bilerek ya da zorunda kalarak bunlara onay veriyoruz.
Belgesel aslında herkesin az ya da çok ama mutlaka farkında olduğu bir meselenin, göz önüne sermesini anlatıyor. Verilerimiz rızamız dışında çalınıyor ama kim tarafından? Verilerimiz çeşitli şirketlere satılıyor, peki hangi yollarla? Verilerle temel hak olan seçme ve seçilme hakkımız çeşitli subliminal mesajlarla etki altına alınıyor ama nasıl? Belgeselde işlenen kısmın çoğu “kanıtlayamıyoruz ancak biliyoruz” söylemiyle izleyiciye sunulmuş. Ancak izinsizce elde edilen verilerin 50 milyon Facebook kullanıcısı hakkında bilgi içerdiğini bilinmekte (Rosenberg vd., 2018). Bu kullanıcıların yaklaşık 270 bini bilgilerinin bir kısmını paylaşmayı kabul ederken diğerlerinin kişisel bilgileri güvenlik ihlali nedeniyle çalınmıştır (Rosenberg vd., 2018).
Brittany Kaiser ise belgeselin iç muhasebe kısmı olarak ucu açık bırakılan bir başka konu. Obama’nın seçim kampanyasında stajyerlik yapan Kaiser, öncesinde Ted Kruz, sonrasında da Trump’ın kampanyalarında görev alarak kariyerini güçlendirmiş. Kaiser’in başında bulunduğu grubun yapmaya çalıştıkları şey şu: kullanıcıların sosyal grafiklerinden elde edilebilen verileri alıp seçimde verecekleri oyu etkileyecek biçimde tükettikleri bilgileri yeniden şekillendirmek ve yeniden inşa etmek. Bu bilgiler her zaman doğru ya da tarafsız değildi fakat etkili biçimde kullanıldılar. İşte iç hesaplaşma kısmı da burada başlıyor. Yaptıkları şeyin doğru olmadığını bildikleri halde seçim kampanyalarında bu verileri kullanıp kişilerin siyasi seçimlerini değiştirmeye çalışmak…
Tüm bunlar göz önüne serilirken olayların sadece ABD ile sınırlı kalmadığından ve çeşitli ülkelerdeki şirketlerin de bu verileri satın aldıklarından bahsediliyor. Cambridge Analytica ve bağlı olduğu ana şirket, hâlihazırda hem askeri hem sosyopolitik kampanyalarda deneyim sahibi ve Dünya’nın her yerinde bu verilere ihtiyaç duyan herkese para karşılığı bu verileri satmaya hazır bir tüccar.
Diğer yandan The Guardian ve Observer gazetecileri aracılığıyla, hikayenin nasıl haberleştirildiği ve bu sırada medyanın yaşadığı zorluklar hakkında daha fazla bilgi ediniyoruz. Olaya gazetecilerin bakış açısı ise zaman zaman her seçmenin kendisine ve sisteme sorduğu soruyla paralel: “Günümüzde adil bir seçim yapmak mümkün mü?” Bütün bunların cevabını belgesel boyunca kendinize sorabilir ve anlatılanların ışığında cevapları da kendiniz bulabilirsiniz.
Melisa KARATEKİN
Sivil Toplum Çalışmaları Staj Programı
Altman, A. (2016). Silent Partners. Time (44).
Doward, J., Cadwalladr, C. Gibbs, A. (2017). Watchdog to launch inquiry into misuse of data in politics. The Guardian. Erişim Adresi: https://www.theguardian.com/technology/2017/mar/04/cambridge-analytics-data-brexit-trump (Erişim Tarihi: Aralık 2021).
Rosenberg M., Confessore, N. Cadwalladr, C. (2018). How Trump Consultants Exploited the Facebook Data of Millions. The New York Times. Erişim Adresi: https://www.nytimes.com/2018/03/17/us/politics/cambridge-analytica-trump-campaign.html (Erişim Tarihi: Aralık 2021).