Terör Neden Tırmanıyor?

Terör, herhangi bir amaca (bu amaç çoğunlukla siyasaldır) ulaşmak için, sivillerin veya güvenlik görevlilerinin, propagandaya yönelik, ses getirici eylemlerle öldürülmesidir. Terörün ortaya çıkmasındaki belirleyici neden ise, teröristlerin stratejisi ve terörizm propagandası ile karşılarında tanımladıkları ittifakı yeneceklerine olan inançları ve bu yöntem haricinde bir başka yöntemle başarı şanslarının hiç olmadığına veya çok az olduğuna inanmalarıdır.[1]

Bu çerçeve de saldırılar yapan örgüt, genellikle dört durumla karşılaşır. Birincisi; bağımsız bir devlet kurmayı başarmak. İkincisi; özerk bir bölge oluşturmak ve bu bölgenin yöneticileri olmak. Üçüncüsü; bütün kültürel haklarının tanındığı ve saygı duyulduğu, ekonomik eşitsizliklerin giderildiği üniter bir devlet içinde yaşamak. Son olarak; statükonun devamı, yani kültürel hakların devlet tarafından kısmen veya tamamen reddedilmesi ve şiddetin devamı. İsyancı örgütlerin temel amacı, birinci durum, yani bağımsız bir devlet kurmaktır. Diğer durumlar ise, birinci duruma ortam hazırladığı ölçüde değer kazanır. Bu sebeple, üçüncü durum isyancılar için büyük tehlike demektir. Çünkü birinci ve ikinci duruma ortam hazırlamak bir tarafa, bu durumları büyük ölçüde bertaraf etme potansiyeline sahiptir. Kültürel hakların tanındığı üniter bir devlette, etnik milliyetçi duygular zamanla zayıflamaya başlar. Dolayısıyla, birinci ve ikinci durumlar için kitleleri harekete geçirmek amacıyla kullanılan argümanlar ortadan kalkar ve bu da potansiyel militan havuzunu küçültür. Üçüncü durum, devlet ile etnik grubun menfaatlerini örtüştürürken, örgüt ile etnik grubun menfaatlerini ayrıştırmaktadır. Bu noktada örgüt kendi menfaatlerini önceler ve bu süreci tıkamak için şiddeti tırmandırır. Şiddeti tırmandırmakla amaçlanan, özerklik verilmesini temin etmek ya da statükonun devamını sağlamaktır. Çünkü statükonun devamı, örgütün özerklik veya bağımsızlık için eylemlerini sürdürmesine ortam hazırlayacaktır.[2]

Bu bilgiler ışığında, AKP hükümetinin atmış olduğu bazı adımlar, örneğin Kürtçe ile ilgili yapılan çalışmalar, her ne kadar kapalı kapılar ardında olsa da, PKK ile yapılan görüşmeler, örgüt tarafından esas amaçları açısından tehlike olarak gördükleri üçüncü durum ile ilişkilendirilebilir ve bu da şiddetin neden tırmandığını, bir ölçüde açıklar. Her şeye rağmen devlet, ideal çözüm olan üçüncü durumu kabul ettirmeyi kendine görev bilmelidir.

Bunun yanında, AKP hükümetinin, ilk önce “Kürt açılımı” daha sonra tepkiler üzerine “demokratik açılım” son olarak da ‘milli birlik ve kardeşlik projesi’ gibi içi boş kalmış ve belirsizlik üzerine kurulmuş olan politikaları ve Habur olayıyla bu sürecin tıkanması, PKK’nın beklentilerini boşa çıkarmış ve şiddetin tırmanmasının bir diğer nedenini oluşturmuştur. Burada daha önce de belirtiğimiz gibi, devletin açılımdan anladığıyla, PKK’nın açılımdan anladığı ve beklediği farklılık göstermektedir. Diğer yandan, Tayyip Erdoğan, yeni anayasa sürecinde, değişime karşı çıkan BDP’nin söylemlerinin terörü tırmandırdığı iddiasında bulunmuştur. Burada da yine bir çıkar çatışması yaşanmaktadır.

Teröristler rastgele, sıradan ve maceracı anlamda eylem yapmamakta ve alabildiğine bilinçli hareket ederek irili ufaklı eylemler gerçekleştirmektedirler. Daha önce Doğu’da ve dağda sınırlı olan eylemler artık şehre inmiştir. Bunun sebebi, bir kısım çevrelerin dediği gibi PKK’nın can çekişmesi ve nereye saldıracağını bilemesi değildir. Aksine gayet bilinçli, ciddiyetlerini göstermek adına yapılmış eylemlerdir. Bir nevi devlete gözdağı verilmeye çalışılmaktadır. PKK sıradan veya birkaç gün üzerinde durulup unutulacak eylemler yerine, ses getirecek eylemler yapmanın peşindedir. Ankara’da başbakanlığın yanı başında, onlarca sivilin içinde patlatılan bomba, gelinen noktayı açıklamaktadır.

Sorunun çözümü noktasında, iktidarların yapacağı öncelikli iş, bu soruna reel politik düzlemde yaklaşılmalı, sorunun varlığı kabul edilmelidir. Bir takım oy kaygılarıyla, seçim kampanyalarında yürütülen politikalarla bu sorunun çözülemeyeceği bilinmelidir. Kuşkusuz bu durumun karar vericilerde farkındadır. Bu nokta da sormamız ve üzerinde düşünmemiz gereken soru şudur, Türkiye’de hükümetler, terör sorununu dolayısıyla Kürt sorununu gerçekten çözmek istiyorlar mı?

Yukarıda da belirttiğimiz gibi öncelikle, sorunun varlığı kabul edilmeli, daha sonra sorunun nedenleri üzerinde anlaşmaya varılmalı, çözüm yöntemleri saptanmalı ve geniş bir kamuoyu desteğiyle siyasi irade harekete geçmelidir. Bu noktada, farklı seslerin, görüş ve deneyimlerin terörle mücadele stratejilerine rehber edilmesi olmazsa olmaz bir kuraldır. Daha güvenli bir ülke, bu ülkede yaşayanların hiç birinin “ötekiler” tanımlamasına muhatap edilmemesiyle ve tüm yardımcı ulusların tecrübelerinin ve katılımının sağlanmasıyla mümkündür.

Terörle mücadelenin kilit noktası müzakeredir. Devlet kendi çıkarları ve Kürt halkının beklentilerini ortak payda da buluşturmak zorundadır. Çünkü tarihsel süreçte de görülmüştür ki, düzensiz birlikler karşısında, düzenli birliklerin başarı oranı çok düşüktür. Bu olayın bir boyutudur. Diğer bir boyut ise, ayrılıkçı Kürtler kadar, bu topraklara en az Türkler kadar bağlı Kürtlerin varlığıdır. Savaş söylemleriyle birlikte, Türk halkının bu Kürtlere karşı bakış açısı da değişmiştir. Her Kürt potansiyel terörist olarak görülmeye başlanmıştır. Daha da önemlisi devletin bu iki kesimi birbirinden ayırt etmesi gerektiğidir. 90lı yıllarda bu ayrımın yapılmamasının vermiş olduğu zararlar hala etkisini göstermektedir. Devlet mekanizması, insani duygulardan arınmış olmak zorundadır. Her zaman eşit ve çoğulcu politikalar izlemelidir. Mücadele yolu izlendiği takdirde, 30 yıldır akan kan, bir 30 yıl daha akacaktır. Bu ise terör örgütünün işine gelecektir. Terör her zaman kanla beslenmiştir.

 

Şafak ÖZŞİMŞİR

TUİÇ Platformu Avusturya Temsilcisi


[1] İhsan Bal, Terörizm: terör, terörizm ve küresel terörle mücadelede ulusal ve bölgesel deneyimler

[2] Kutbettin Kılıç, Pkk şiddeti neden tırmandırıyor?, Zaman Gazetesi

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...