Dünyada dışarıdan anlaşılması en zor devletlerden biri de Tayvan’dır. Bir taraftan Tayvan’ı (Çin Cumhuriyeti) hukuken ancak 20 kadar küçük ülke bağımsız bir devlet olarak tanımaktadır. Ancak diğer taraftan dünyanın önde gelen pek çok ülkesi Tayvan’a fiilen bağımsız devlet muamelesi yapmaktadır. Bu açıdan gerek uluslararası ilişkiler gerekse devletler hukuku açısından Tayvan, mutlaka incelenmesi gereken müstesna bir örnektir.
Tayvan Dışişleri Bakanlığı’nın davetlisi olarak gittiğimiz bu ada ülkesinde aslında bizzat Tayvanlılar’ın da kafalarının karışık olduğunu daha yakından görme şansımız oldu. 2–5 Mart 2011 tarihleri arasında Hükümet Enformasyon Merkezi (Government Information Office), Çin Anakarası İşleri Konseyi (Mainland Affairs Council), Dış Ticareti Geliştirme Konseyi (TAITRA), Tayvan Dışişleri Bakanlığı, Tayvan Boğazı Etkileşim Vakfı (Cross-Strait Interflow Prospect Office), Türkiye Ticaret Merkezi ile Cheng-Chi Milli Üniversitesi ve Tamkang Üniversitesi’ni ziyaret ettik.
Tayvan’ın Geleceği Noktasında Belirsizlik
Yaptığımız tüm kurum ziyaretleri sırasında görüştüğümüz bürokrat, iş insanı ve akademisyenler Tayvan’ın geleceği noktasında kesin ve net bir resim ortaya koyamadılar. Daha doğrusu bu noktada, Tayvan’ın kendi içinde bir tartışma bulunmaktadır. 2008’den bu yana iktidarda olan Milliyetçi Parti’ye (Komintang) göre, Çin’le birleşme ideal bir hedef olmakla birlikte birleşme şartlarının demokratik değerler üzerinden olması gerekmekte olup Hong Kong ve Macao tarzı “Bir Devlet-İki Sistem” modeli yetersiz kalmaktadır. Bununla birlikte 2008 yılında Çin ve Tayvan arasında karşılıklı uçak seferlerinin başlaması ve her yıl milyonlarca turist ve iş insanın karşılıklı seyahat etmeleri gelecek birleşme senaryoları çerçevesinde önemli bir adım olarak görülmektedir.
Ayrıca 2008’de Çin’le imzalanan Serbest Ticaret Antlaşması’ndan (STA) sonra Tayvan’daki emlak piyasası hareketlendiği gibi ekonomide de ciddi bir canlanma gerçekleşmiştir. Çin’le imzalanan STA’dan hemen sonra ABD ve Singapur’la da STA imzalanmıştır. Bu açıdan Çin’le ilişkilerin geliştirilmesi Tayvan’ın diğer ülkelerle daha kolay iş birliği geliştirmesi için de bir zemin oluşturmaktadır.
Görüştüğümüz Tayvanlı muhataplarımızın çoğunluğu mevcut statüko içinde hem Çin’le hem de diğer ülkelerle ilişkilerin mümkün olduğunca geliştirilmesini istemektedirler. Tayvanlılar Tayvan’ın geleceğinin ABD ve Çin arasında kurulacak olan dengelere bağlı olduğunun farkındadırlar. Tayvan’da 1990’larda yeşeren demokratik sistemin Çin’de de demokratik gelişmeyi tetiklemesini ümit etmekle beraber, yakın gelecekte Çin’de Ortadoğu’daki gibi bir toplumsal hareketlenme beklemiyorlar. Bununla birlikte Tayvan, Çin Komünist Partisi muhalifleri açısından özgür bir ada konumunda bulunmaktadır. Çok sayıda Çinli muhalif grup Çinli turistleri etkilemek amacıyla başkent Taypeh’in en merkezi yerlerinde sessiz protesto gösterileri düzenlemektedir. 2000–2008 yılları arasında iktidarda olan Demokratik İlerleme Partisi (DPP) ise Tayvan’ın tam bağımsızlığını savunmakla birlikte bunun Çin’le savaşa yol açmadan gerçekleşmesini istemektedir. Diğer taraftan muhalefet partisi DPP; 2008 yılından itibaren Çin ile başlayan ve Tayvan’da ekonomik bir canlanmayı da beraberinde getiren entegrasyon süreci konusunda net bir politika belirleyebilmiş değildir.
Tayvan’da Üniversiteler
Ziyaret ettiğimiz Cheng-Chi Milli Üniversitesi ve Tamkang Üniversitesi, Tayvan üniversiteleri hakkında doğrudan bilgi edinmemize de yardımcı oldu. Her iki üniversitede de bulunan Uluslararası İlişkiler Enstitüsü zengin bir akademisyen kadrosuna ve ayrıca alt araştırma birimlerine sahip bulunmaktadır. Cheng-Chi Milli Üniversitesi’nde ayrıca Tayvan’ın tek Türkoloji bölümü uzun yıllardır faaliyet göstermektedir. Tayvan’da Türkiye araştırmaları özellikle bu ülkenin tüm dünyada Çin Cumhuriyeti adıyla tanındığı 1971 öncesinde oldukça canlıymış. Günümüzde ise dünyanın 16. büyük ekonomisi haline gelmiş, İslam-demokrasi uyumunu sağlamış bir Türkiye, Tayvanlılar’ın büyük ilgisini çekmektedir. Bu açıdan Tayvan Üniversiteleri yeniden Türkiye ile yoğun akademik bağlar kurmak istemektedirler. Tayvan Üniversiteleri akademik gelenek ve yaklaşım açısından Güney Kore Üniversitelerine oldukça benzemektedir. Her ülkenin de özelliği Amerikan üniversite sisteminden çok yakından etkilenmiş olmalarıdır.
Türkiye-Tayvan İlişkileri
Türkiye’nin genel olarak Tayvan politikası araştırıldığında ortada ikili ticari ilişkiler dışında değerlendirebilecek pek bir konu gözükmemektedir. Bu yüzden bir Türk araştırmacının mevcut kaynakları tarayarak somut bazı bilgilere ulaşması oldukça zordur. Hatta mevcut ticari ilişkilerde nasıl bir gelecek planlaması yapıldığı hakkında da net bir yaklaşım göze çapmamaktadır. Bununla birlikte ABD ve Japonya gibi önde gelen ülkelerin Tayvan’da ciddi bir ekonomik varlığı hissedilmektedir. Görüştüğümüz Tayvanlı yetkililer Türkiye’nin de Tayvan’la ilişkileri geliştirmek için ABD ve Japonya’nın izlediği yolu takip edebileceğine işaret ettiler. Yani ABD ve Japonya’da Pekin’i Çin’in tek meşru temsilcisi olarak tanımasına rağmen, Tayvan’la her türlü ekonomik ve stratejik ilişkiyi rahatlıkla sürdürmektedir. Bu noktada Çin’in Türkiye’nin bazı konularda adımlar atmasına karşı çıkması makul bir durum olmayacaktır. Ankara’da temsilciliği bulunan Tayvan’ın İstanbul’da da temsilcilik açma planına karşı çıkması, Çin’in bizzat mevcut Tayvan politikasıyla çelişmektedir. Bu durumda Çin’in Tayvan pazarına Türkiye’yi sokmak istemediği gibi bir tablo ortaya çıkacaktır.
Karşılıklı vizelerin kaldırılması konusunda Tayvan tarafının çok ısrarcı olduğunu görmek de ayrıca not edilmesi gereken bir durumdur. Doğrudan uçak seferlerinin başlatılmasıyla vizelerin kaldırılması, Türkiye ve Tayvan arasında ticari ve kültürel değişimleri oldukça hızlandıracak paralel adımlardır. Gelir düzeyi yüksek ve gezmeyi seven Tayvanlılar’ın bu şekilde Türkiye’yi daha fazla tercih etmelerinin de önü açılacaktır. Vize engeline ve doğrudan uçuş olmamasına rağmen 2010 yılında 10 bin Tayvanlı turist Türkiye’yi ziyaret etmiştir. Vize engeli olmayan ve doğrudan karşılıklı uçak seferlerinin gerçekleştirildiği Japonya ve Güney Kore’den her yıl yaklaşık 100’er bin turistin Türkiye’ye geldiği düşünülürse, Tayvan’ın turizm potansiyeli daha iyi anlaşılacaktır.
Tayvan tarafının üzerinde durduğu diğer bir konu da Türkiye ile STA imzalamaktır. APEC üyesi olan Tayvan; Çin ve ABD başta olmak üzere pek çok Pasifik ekonomisiyle STA imzalamış durumdadır. Türkiye ile Tayvan arasında STA müzakerelerin başlaması bile iki ülke ticari ilişkilerinin geleceğinin şekillendirilmesi açısından önemli bir adım olacaktır.
Sonuç olarak Tayvan, pek çok yönüyle Türkiye’den daha fazla ilgi görmeyi hak eden bir ülke konumundadır. Çin’le gelişen ilişkilere paralel olarak Tayvan’la ilişkilerinin geliştirilmesi noktasında Pekin’in Ankara’ya gerekli anlayışı göstermesi sağlanabilir. Zaten Çin ve Tayvan da ilişkilerin geleceğini tartışmayı bir tarafa bırakarak daha fazla ekonomik iş birliğine odaklanmış durumdadırlar. Çin ve Tayvan arasında her yıl gittikçe yoğunlaşan ilişkilerin mevcudiyetinin Türkiye’de yeterince fark edilmediği anlaşılmaktadır.
Doç. Dr. Selçuk Çolakoğlu
USAK Uzmanı
Adnan Menderes Üniversitesi Öğretim Üyesi
http://www.usakgundem.com/yazar/2005/tayvan%E2%80%99dan-bak%C4%B1nca.html