NATO’nun Yeni Stratejik Konsepti’nin belirlendiği tarihi Lizbon Zirvesi sona erdi. 28 üye ve NATO’nun operasyonlarına katılan, NATO ile işbirliğinde bulunan üye olmayan ülkelerin de devlet başkanlarının bir araya geldiği zirvede, siber tehdit, küresel terör, sınır aşan suçlar, nükleer silahların ve balistik füzelerin yayılması, NATO-Rusya işbirliği, Afganistan stratejisi, NATO-AB ilişkileri gibi konulara değinildi. Zirvede en çok konuşulan ve kuşkusuz Türk kamuoyunu da en çok ilgilendiren konu ise, Füze Savunma Sistemi oldu.
NATO, Soğuk Savaş döneminde Batı Bloğu’nu Sovyetler Birliği tehdidine karşı korumak için kurulmuş bir askeri/siyasi örgüttü. Fakat Doğu Bloğu’nun yıkılmasıyla değişen parametreler, NATO’yu farklı bir oluşum içine sokmuş ve yeni uluslararası ortamda güvenlik algılamalarını değiştirmiştir. Lizbon Zirvesi’nde görüşülen konular ve alınan tarihi kararlar, bu durumu daha somut olarak göstermektedir.
NATO Genel Sekreteri Rasmussen’in de söylediği gibi Lizbon Zirvesi, ittifakın tarihinde bir dönüm noktası oluşturacaktır. Öyle ki NATO üyesi 28 ülke ‘savunma’ amaçlı olarak kurulması planlanan Füze Savunma Sistemi konusunda anlaşmaya vardı. Lizbon Zirvesi’nde tartışmalara neden olan konu, Füze Savunma Sistemi’nin İran’a karşı olup olmadığıydı. Ayrıca bu sistemin hiçbir ülkeye karşı olmaması ve hiçbir ülkenin adının geçmemesi konusu Türkiye’nin dile getirdiği üç temel hassasiyetin başında geldi. Türkiye’nin zirvedeki temel tezi, saldırı kimden gelirse gelsin, bu sistemin kullanılması ve bu nedenle bir ülkenin adının belirtilmemesi yönünde olmuştur. Dolayısıyla böyle bir tutum, NATO’nun bir savunma örgütü olduğunun altını çizerken, Türkiye’nin Doğu ile arasını bozmandan Batı ile ilişkilerini de sağlam tutmak isteğinin açık göstergesidir. Irak ve Afganistan konusunda olduğu gibi Türkiye NATO üyesi bazı ülkelerle görüş ayrılığına düşebiliyor. Bu durum karşılıklı güven ve bakış açısında sorunlar yaşanmasına neden olabiliyor. Almanya ve Fransa’nın İran konusundaki tutumu buna en iyi örnektir. Aslında zirve sonunda Fransa Cumhurbaşkanı Sarkozy’nin tehdit kaynağı ülke olarak İran’ın gösterilmesi konusundaki ısrarları sonuçsuz kalmasına karşın, bu sistemin İran’a karşı olduğu da aşikârdır.
Tarihi NATO Lizbon Zirvesi’nde Türkiye’nin dile getirdiği hassasiyetler ise, kendi topraklarında radar sistemlerinin kurulması ve komuta konularıydı. Zira gelecekte, NATO üyesi ülkelerinden Fransa, Almanya ve İngiltere’nin hedef ülke olarak İran’ı göstermesi ve bunun Türkiye’nin istemediği bir süreç başlatması olasılığı yüksektir. Her ne kadar, NATO’da karalar oybirliğiyle alınıyor ve Türkiye’nin veto hakkı var ise de, ifade edilen nedenle, söz konusu sistemin komutası, büyük bir öneme sahiptir.
Öte yandan zirvenin bir diğer önemli konusu, kuşkusuz “tarihi bir adım” olarak adlandırılan füze savunma sisteminde NATO-Rusya işbirliğiydi. NATO’nun varlık nedenini oluşturan Sovyetlerin ardını alan Rusya, değişen dış ortamda kendini NATO ile işbirliğine girmeye zorlamıştır. İki aktör arasında imzalanan belgeyle ‘artık’ birbirleri için tehdit oluşturmadıkları vurgulanmaktadır. Dolayısıyla tarihte ilk kez NATO ve Moskova kendilerini savunmak için işbirliğine gitmektedirler. İran tehdidi, Doğu ve Batı Bloku’nu işbirliği yapmaya zorlamakta ayrıca ulusal barış ve güvenlik için birbirlerine muhtaç olmaları süreci kolaylaştırmaktadır.
Bir diğer önemli konu, NATO’nun Barışı Destekleme Harekâtı’nı yürüttüğü Afganistan Stratejisidir. Bilindiği gibi 2001 tarihinden itibaren Afganistan’da görev yapan NATO, Lizbon Zirvesi’nde alınan karara göre buradaki liderliğini 2014 yılına kadar Afgan güçlerine bırakacaktır. Fakat bu durum NATO’nun bölgede işinin bitmesi durumunda çekileceği şartına bağlanmıştır. Dolayısıyla belirlenen bu tarih kesin olmamakla birlikte Taliban’ın NATO’nun çekileceği izlenimine kapılmasına neden olabilir.
NATO Lizbon Zirvesi’nde üye 28 ülkeyle ve diğer üye olmayan ülkelerle yapılan uzlaşmaya rağmen, asıl zorlu süreç bundan sonra başlayacaktır. Görüldüğü gibi alınan tarihi kararlar ve yapılan müzakereler ilerleyen günlerde değişime uğrayabilir ve farklı süreçlere girilebilir. Füze Savunma Sisteminin ve radarların yerleştirileceği toprakların belirlenmesi konusundaki kritik temasların yanı sıra Afganistan stratejisi ve İran’ın durumu da sıcaklığını koruyacak gibi gözüküyor.
Tuba AKTAŞ
Karadeniz Teknik Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölümü