Türk kamuoyunun Suriye’deki hadiselerle yakından ilgilenirken, dünyanın başka yerlerinde meydana gelen siyasal gelişmelere ve olaylara uzak kaldığı, hatta farkında olmadığı anlaşılmaktadır. Orta Asya’nın bağımsız 5 devletinden biri olan Tacikistan’da çok önemli gelişmeler yaşanmaktadır. Orta Asya ile Afganistan ekseninde vuku bulan, bölgenin istikrarını ve güvenliğini doğrudan ilgilendiren ve dolayısıyla Türkiye’nin menfaatlerini ilgilendiren bu hassas bölgedeki olaylarla ilgili bilgilerimi okuyucularımla paylaşmak istiyorum.
Başkenti Xaruğ (Harug) olan Bedahşan Dağlık Özerk Cumhuriyeti, Tacikistan Cumhuriyeti’ne bağlıdır. Doğu bölgesinde Çin Halk Cumhuriyeti, Kırgızistan ve Afganistan’la sınırı olan Bedahşan, özerk statüde bir bölgedir. Himalaya silsile dağlarının devamı olan Karakum, Kuvanluk ve Hindikuş dağlarının eteklerine kurulu olan bu bölgede 7495 metre yükseklikte Samani (eski adı Komünizm) ve 7134 metre yükseklikte Lenin zirveleri yer almaktadır. Aynı bölgede 77 km uzunluğunda 800 metre kalınlığında Fedetsneko Buzulları yer almaktadır. En önemli ulaşım yolu 2003’de ulaşıma açılan Kırgızistan’ın Oş kentiyle olan karayolu bağlantısıdır.
Harug bölgesinin ortalama yüksekliği denizden 6000 metre olup dağınık yerleşim birimlerinden oluşmaktadır. Nüfusunun tam sayısı belli olmamakla birlikte 200 ile 300 bin civarındaki nüfusun kahir ekseriyeti İsmailiye mezhebi mensubudur. Bedahşan oldukça eski bir yerleşim yeridir ve aynı adla adlandırılan, Afganistan’ın kuzeyindeki Bedaxşan eyaletiyle de sınırı vardır. Ülke nüfusundan 50 bin civarındaki kişi Rusya ve özellikle Moskova’da çalışmak için göç etmişlerdir. Söz konusu göçmenlerin gönderdikleri döviz, bölge ekonomisine önemli katkı yapmaktadır. Bedahşan, Tacikistan’ın diğer bölgeleri gibi yüksek geçit vermez dağlar, dereler, muhteşem göller ve nehirlerle kaplıdır. Olağanüstü tabiat güzelliğine sahip olan bölgede hava şartlarından dolayı tarım yapılamamakta, kısıtlı olarak hayvancılık özellikle bölge şartlarında yaşayabilen yak ve at yetiştiriciliği yapılmaktadır. Ayrıca bölgeden adını alan lal (çok kıymetli ve değerli taş), yakut ve diğer değerli taşların önemli miktarda bulunduğu bilinmektedir. Farsça ve divan edebiyatında bu değerli taş Lal-ı Bedahşan diye pek çok kasidede yer almıştır.
Orta Asya’da bulunduğum sürede bölgeyi birçok kez ziyaret ettiğimde, doğal güzellikleri ve halkın olağanüstü egzotik yaşantısı her zaman ilgimi çekmiştir.
Bu bölge 1992-1997 yılları arasında Tacikistan’da 5 yıl süren iç savaş sırasında İslami eğilimli muhalefet gruplarının en önemli barınma ve üs merkezlerinden birisi konumundaydı. İç savaş sırasında Bedahşan bölgesi bazı radikal parti ve örgütlerin de faaliyet alanı haline gelmiştir. Bunun sebebi özellikle Tacikistan’ın başkenti Duşanbe ile olan karayolunun coğrafi nedenlerden dolayı ulaşımının zor olması, buna karşılık Afganistan’la sınırların bulunması ve irtibatın kolay olması gösterilebilir.
Bedahşanlılar veya başka bir deyimle Pamirlilerin başkent Duşanbe’de yaşayan aydın ve entelektüeller de seküler partilerle varlıklarını göstermişlerdir. 1992 Mayısında başkent Duşanbe’de yaşayan Bedahşanlılar (Pamirliler) tarafından kurulan “Lalı Bedahşan Partisi” Tacikistan’a demokrasi, Bedahşan’a ise özerklik talep etmekteydi. Tacikistan’ın önemli siyasi ve kültür adamlarından yazar ve aydın Ekberşah İskenderov’un partiye katılmasıyla parti daha da ülke siyasetinde öne çıkmıştır. Laik ve demokratik sistemin savunucusu olan parti iç savaştan sonra yasaklanmıştır.
Tacikistan iç savaşından zarar gören bölgeye 11 Eylül sonrası Afganistan’ın ABD tarafından işgal edilmesiyle Taliban ve El Kaide militanları sızmaya başlamış, Bedahşan Dağlık Özerk Cumhuriyeti de bu gelişmelerden doğrudan olumsuz etkilenmiştir. Bazı terör örgütleri bu bölgeyi Orta Asya, Doğu Türkistan ve özellikle Fergana Vadisi’ne geçiş yolu olarak kullanmaya başlamıştır. Bölgenin sosyal, dini inanç ve ekonomik durumu bu tip aşırı örgütlenmelerin yerleşmesine ve pekişmesine zaten müsait bir ortam sağlamaktaydı.
Olayların Başlaması
21 Temmuz 2012’de Bedahşan Bölgesi’nin merkezi Harug’un Nevadireg semtinde bölgenin Emniyet Müdürü General Abdullah Nazarov’un bir terör saldırısıyla öldürülmesi gözleri bu bölgeye çevirmiştir. Aslında bölgede 1997 yılından sonra nispi bir huzur ortamı varken 2006 yılında Dadhodava kentinde, yine 2008 yılında Rast Kale kentinde bazı terörist saldırılar gerçekleşmiştir. Olaylarda çok sayıda ölen ve yaralananlar olmuş, ama güvenlik güçleri olayları yatıştırmayı başarmıştır. Yine 2011 yılının Haziran ayında Sadşahov liderliğindeki 40 kişilik bir silahlı grup Başkent Harug’daki Yüksek Mahkeme binasına saldırmış ve başyargıç dahil birçok kişiyi darp etmişlerdir. Olay son yıllarda bölge asayiş ve güvenliğine yapılmış en büyük saldırı olarak değerlendirilmektedir.
İç savaş sırasında bu bölgede muhalefete bağlı dört komutan öne çıkmıştı. Bunlar:
• Talip Beyk Eyyam Beykov
• Muhammed Bagır Muhammed Bagırov
• Eyyam Nezer İmam Nezerov
• Yadigar Muhammed Eslemov
İç savaş bitince muhalif komutanlardan ikisi yani Talip Beyk Eyyam Beykov ve Muhammed Bagırov, devletle yapılan barış anlaşması gereği hükümetin emrine girip albay rütbesiyle Tacikistan ordusunda görev aldılar.
Son olaylara kadar Talip Beyk Eyyam Beykov, albay rütbesiyle Eşkaşim Bölgesi’nin Sınır Muhafızı Komutanlık görevini yapmaktaydı. Bölge Emniyet Müdürü General Abdullah Nazarov’un terörist saldırı sonucunda öldürülmesi sonucu hükümet güçleri terörist diye adlandırdıkları gruplara karşı saldırıya geçtiler. İç savaştan sonra yapılan ateşkesten beri ilk kez bölge tekrar karışmış durumda ve isyancılarla hükümet güçleri arasında kanlı çatışmalar meydana gelmektedir. Bedahşan özerk yönetiminin başkanı Ramazan Tebekkülov’un verdiği bilgilere göre şu ana kadar meydana gelen çatışmalarda 18 kişi yaşamını yitirmiştir. Bunların 13’ü terörist, 5’i ise sivil vatandaşlardır. Bölgesel yönetim, eski mücahit komutanları saldırılardan sorumlu tutmaktadır. Yönetime göre Mehmet Bagirov ve Talip Beyk Eyyam Beykov saldırılardan doğrudan sorumludur.
Halen Afganistan’a kaçmış olan Albay Talip Beyk Eyyam Beykov ise olaylara karıştığını kabul etmemekte, bir komployla karşı karşıya olduğunu ifade etmekte ve General Abdullah Nazarov’un öldürülmesini araştıracak bir tarafsız komisyonun kurulmasını talep etmektedir.
Öte yandan sınırın öte tarafında Afganistan’ın Şenğan bölgesindeki Şive Gölü’nün etrafında toplanmış ve başkent Harug’a saldırı hazırlığında olan 200 silahlı militandan söz edilmektedir. Olayların büyümesiyle Afganistan İçişleri Bakanı Bismillahhan ve Afganistan Milli Güvenlik Teşkilatı Başkanı Rahmetullah Nebi Tacikistan’a gelerek Tacik makamlarla müzakerede bulunmuşlardır. Olayların başlamasından sonra Tacikistan terörle mücadele özel birlikleri bölgeye sevk edilmiştir. Alfa özel birlikler diye adlandırılan bu kuvvetlerin komutanı Emruttin Moğola Nezorov’un çatışmalarda yaşamını yitirdiği gelen haberler arasındadır.
Ayrıca Tacikistan İslami Hareket Partisi’nin (Hizbey Nehzete İslamiye Tacikistan) bölge temsilcisi Sbzali Muhammed Rızaov’un güvenlik güçlerince öldürüldüğü haberleri de gelmektedir. Bölgeden gelen haberlere göre parti başkanı Sbzli Muhammed Rızaov 23 Temmuz 2012’de Harug kent merkezinde yapılan bir mitingde bölgenin yetersiz sosyal ve ekonomik durumunu dile getiren bir konuşma yaptıktan sonra güvenlik güçlerince yakalanıp askeri karakolda darp edildikten sonra öldürülmüş ve cenazesi çöpe atılmıştır. Gelen haberlere göre Harug’un çarşı ve pazarı kapalı olup bölgede gıda maddeleri sıkıntısı yaşanmaktadır. Ayrıca sabit telefon hatları ve cep telefonu şebekeleri kapalı konumdadır.
Tacikistan İçişleri Bakanı Ramazan Rahimov, meydana gelen olayların kontrolü ve istikrarı tekrar sağlamak için bölgeye gelmiştir. Olayların başlamasından sonra bölgeden sağlıklı haberlerin alınamadığı, kimi söylentilere göre güvenlik sorununun yanı sıra gıda maddeleri sıkıntısı ve tüketim mallarının yokluğuyla birlikte bölge insanının insani bir dramla karşı karşıya kaldığı söylenmektedir. Olayların tırmanması Tacikistan’daki sivil toplum hareketleri, aydın ve entelektüel kişileri harekete geçirmiş, STK’lar ve kişiler yönetime ve krizin taraflarına sağduyu ve diyalog önerisinde bulunmuş, operasyonların durdurularak derhal bölgeye tıbbi yardım, gıda ve tüketim malzemelerinin gönderilmesini talep etmiştir.
Söz konusu kişilerden ünlü şair Mümin Ganaet, parlamento eski başkanı ve Lalı Bedahşan Partisi’nin ileri gelenlerinden Ekberşah İskenderov, ünlü gazeteci Talip Şah Seyitzade ve yazar Rahmet Kerim Davlet yayınladıkları bir bildiriyle operasyonların durdurulmasını talep etmişlerdir. Olayların hızlanmasıyla birlikte Tacikistan’daki ABD Büyükelçiliği, İran Dışişleri Bakanlığı, Rusya Dışişleri Bakanlığı, Çin Dışişleri Bakanlığı, AB ve BM Güvenlik Konseyi yayınladıkları ayrı ayrı bildirilerle Bedehşan’da meydana gelen olayların en kısa sürede en az hasarla son bulması temennisinde bulunmuştur.
Tacikistan Cumhurbaşkanı İmam Ali Rahmanov, 25 Temmuz’da kesin ateşkes emri vermiş ve başkentteki yabancı misyon şefleriyle bir toplantı yaparak olayları masaya yatırmıştır. Rahmanov, bu toplantıda güvenlik güçlerinin Abdullah Nazarov’un katil zanlılarını yakalamak, Bedehşan’da tekrar güvenliği sağlamak maksadıyla hareket ettiğini ve silahlı yasa dışı grupların silahlarını güvenlik güçlerine teslim etmesini gerektiğini belirtmiştir. Avrupa Birliği ise 26 Temmuz’da yayınladığı bir bildiride bölgede yaşanan insani drama dikkat çekerek bölgeye sivil yardımların ulaşmasını, ayrıca çatışma bölgelerini terk etmek isteyen halk için güvenli koridorların oluşturulmasını talep etmiştir. Tacikistan’la sınırı olan Çin Halk Cumhuriyeti ise 27 Temmuz’da yayınladığı bir bildiride Tacikistan Hükümeti’nin Bedahşan vilayetinde istikrarı sağlamak için giriştiği askeri hareketi desteklemiş, terörizm ve ayrılıkçılıkla mücadelede Şangay İşbirliği Örgütü çerçevesinde Tacikistan’a yardım etmeye hazır olduklarını belirtmiştir.
Bu yılın Nisan ayında Tacikistan yönetiminin muhalefet partileri ve “Hizbe Nehzete İslami” partisinin mensuplarına yönelik baskıların ve üyelerinin fişlenmesine parti başkan Muhiddin Kebiri sert bir şekilde tepki göstermiştir. Olayların ardından ABD’nin Duşanbe Büyükelçisi Kenet Gras ve ardından Rusya Federasyonu Büyükelçisi Yuri Papov, Muhiddin Kebiri ile görüşerek durumu değerlendirmişlerdir. Aslında bu yılın başından itibaren ülkenin en saygın ailelerinden birisi sayılan Turcanizadeh ailesinin idaresinde bulunan Muhammediye Cami ve Külliyesi ve başkentteki diğer önemli camilere hükümete bağlı din adamlarının atanması Müslüman din adamları ve grupların tepkisini çekmiştir.
Sonuç
Bedahşan Dağlık Özerk Cumhuriyeti bulunduğu coğrafi konum itibariyle jeostratejik bir konuma sahiptir. Öncelikle Tacikistan daha bağımsızlığının ilk yıllarında 5 yıl süren ideolojik bir iç savaş tecrübesi yaşamış, önemli maddi ve insani zayiatlar vermiştir. Ateşkesten sonra silahlı örgütlerle yapılan anlaşma her zaman pamuk ipliğine bağlı olmuştur. Tacikistan, Özbekistan ve Kırgızistan’ın önemli bir kısmını kapsayan Fergana Vadisi Afganistan’daki radikal hareketlerin etkisiyle dönem dönem terörist saldırılara sahne olmuş ve istikrarsızlaşmıştır.
Tacikistan’da özellikle iç savaştan sonra işsiz kalan kimi muhalif komutanlar kendi silahlı adamlarını beslemek ve ayakta kalmak için kaçakçılığı iş edinip uyuşturucu, tütün, silah ve insan kaçakçılığına başvurarak ayakta kalmayı yeğlemişlerdir. Bölgede meydana gelen istikrarsızlığın en önemli sebeplerinden biri budur. Ama bölge insanında yokluk, yoksulluk ve yolsuzluk özellikle mahalli idarede çalışan kimi yöneticilerin sağduyudan yoksun aşırı güvenlikçi tedbirlere başvurmaları halkı yaşamından bezdirmiştir. Tacik entelektüellerin de belirttiği gibi bölgedeki sorunların çözümü sağduyu ve diyalogdan geçmektedir.
Yrd. Doç. Dr. Abbas KARAAĞAÇLI
Giresun Üniversitesi
Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı