Elina Günay Özdeş
Göç Çalışmaları o-Staj Programı
Özet
Bu araştırma yazısında; Türkiye’de yaşayan Suriyeli bireylere yönelik sosyal medya algısını inşacı teori çerçevesinde ele aldım. Sosyal medya, internetin yayılmasıyla paralel olarak yayılmıştır ve göçmenlere yönelik toplumsal algıları şekillendiren önemli bir araç haline gelmiştir. Sosyal medya ve kullanıcıları; birbirlerini karşılıklı olarak etkilemektedir. Sosyal medyanın bu kadar hızlı yayılması; kullanıcılarına bilgilerini ve düşündüklerini tek tıkla paylaşma imkânı vermesi olumlu olduğu kadar olumsuz sonuçlar da yaratmıştır. Bu yazı kapsamında ele alınan Suriyeli kişilere yönelik sosyal medya algısına ek olarak; sosyal medyanın “göç etmeyi nasıl etkilediği” ve “göç etme” olgusunun bireyler üzerindeki genel etkisi de tarafımca bir anket yapılarak sonuçları -yapay zekâ yardımıyla- analiz edilmiştir. Yapılan ankette, sosyal medyanın göç deneyimlerine olan etkisi, sosyal medya kullanıcılarının “göç” algısı ve sosyal medya içeriklerine güven seviyesi analiz edildi. Bu sonuçlar, göçmenler ve göçmenlere yönelik sosyal medya algısının nasıl şekillendiğine dair bizlere önemli veriler sunmakta ve yeni tartışmalara kapı aralamaktadır.
Anahtar Kelimeler: İnşacı Teori, Kimlik, Sosyal Medya, Nefret Söylemi, Algı.
Giriş
Sosyal medya, bilgi teknolojileri devrimiyle birlikte gündelik hayatımızın ayrılmaz bir “iletişim aracı” olmuştur ancak ona sadece bir iletişim aracı demek dönüşüme uğrattığı alanları açıklamada yetersiz olacaktır. Sosyal medya; küresel bir etkileşim, iletişim alanı yaratan, bilgiye erişim hızını azaltan, mesafelerin uzaklığını yok eden yeni bir gerçeklik ve yeni gerçekliğe özgü bir “algı” inşa etti. Artık daha çok insana ve bilgiye sınırsız şekilde erişebiliyoruz, daha çok etkileşime ve daha zayıf bağlara sahibiz. Bilgi teknolojileri devrimi ve beraberinde gelen dijital teknolojiler çağı olgusu hem olumlu hem de olumsuz sonuçlar yarattı. Dijital çağda her bilgiye bir tıkla ulaşmanın kolaylığının, pratikliğinin yanında bilginin içeriğinin oluşturulma şekli ve bilginin dolaşıma girdiği kanalların amaçları nedeniyle olumsuz durumlar da yaşanabilmektedir (Dal, 2022; 88). Yarattığı en büyük olumsuzluklardan bazıları; -kullanıcıların yaratılmasında önemli rol oynadığı- nefret söylemi kültürü, amaç dışında kötüye kullanım, yanlış bilgi yayma, anonimlik ve dijital uçurumdur. Bilgi teknolojileri devrimi yaşansa da hala gelişmekte olan toplumlar ve gelişmiş ülkeler arasında; bilgiye erişim ve dijital teknolojileri kullanabilme becerilerinde büyük bir uçurum vardır.
Tüm toplumların en büyük sorunuysa; anonimlik ve doğru bilgiye erişim haline geldi. Massachusetts Institute of Technology ve Pew Research Center’ın yaptıkları araştırmalara göre sosyal medyada gördüğümüz herhangi bir içeriğin, görsel veya yazının gelişmekte olan toplumlarda; sahte, yanlış, olumsuz, manipüle edici olma ihtimali %30’dur. Sosyal medya da yaratılan bu yeni gerçeklik; kendimiz gibi olmayana (ötekine) karşı davranışlarımızı da şekillendiriyor. Burada yaratılan gerçeklik ve davranışların şekillenmesi ise “sosyal medya kullanıcıları”na ait. Sosyal medya toplumu etkileyip davranışları şekillendirirken, sosyal medya kullanıcıları da hem veri tabanlarını hem de diğer kullanıcıları etkiliyor. Bunun sonucunda karşılıklı olarak bir etkileşim var oluyor. Ötekileştirme sadece kendimiz gibi görünmeyene karşı değil; kendimiz gibi konuşmayana, düşünmeyene, etnik kökene sahip olmayana ve hatta sadece doğuştan gelen bazı farklı özellikler için olabiliyor (Nelik ve Yıldız, 2022; 1127). Göçmenler içinse kimlik kavramı; bulundukları mekâna, zamana ve geldikleri kültüre göre yeniden şekillenerek “öteki” olgusuyla, olumsuz kalıplar kullanılarak inşa ediliyor (Gürel, 2022; 270).
Araştırma Yöntemi
“Türkiye’de Suriyeli Bireylere Yönelik Sosyal Medya Algısı”nın nasıl şekillendiğini ve yeniden yaratıldığını “inşacılık” teorisi üzerinden ele alıp yorumlayacağım. Yöntemim hem literatür taraması hem de yazının genelinde ele alınan Suriyeli bireylere yönelik sosyal medya algısını açıklamaya destek olması adına; sosyal medyanın “göç etmeyi nasıl etkilediği” ve “göç etme” olgusuna nasıl bir bakış açısının olduğuna dair bireyler üzerindeki genel etkisi de tarafımca bir anket yapılarak sonuçları -yapay zekâ yardımıyla- analiz edilmiştir. Yapılan ankette, sosyal medyanın göç kararına olan etkisi, sosyal medya kullanıcılarının “göç” algısı ve sosyal medya içeriklerine güven seviyesi analiz edildi. Anketi yaparken temel amacım ve yola çıktığım nokta;
“Sosyal medya kullanıcıları;
- Sadece göçmen bireylere mi karşıt tutum sergiliyor?
- Göç etme olgusuna mı karşıt tutum sergiliyor?
- Sosyal medya içeriklerinin doğruluğuna ne kadar güveniyor?
- Başka bir kullanıcıdan -popüler kullanıcılardan- ne kadar etkileniyor?”
sorularının cevaplarını merak etmem oldu. Ankette bulunan sorularla ölçmek istediğim “Bağımlı-Bağımsız Değişken ve İlişkisi” ise;
Bağımsız değişkenler; sosyal medya kullanım süresi, sosyal medyanın kullanım amacı, sosyal medyadan edinilen bilginin güvenliğine dair inanç, göçe dair sosyal medyadan edinilen bilgi varlığı-yokluğu.
Bağımlı değişkenler; göç etme kararı, göç etme isteği, göç sürecinde sosyal medyanın rolü. Varmak istediğim sonuç-ilişkiyse; bağımsız değişkenlerin (s.m. kullanım süresi, amacı, bilgi güvenliğine dair inanç) bağımlı değişkenler (göç etme kararı, ettikten sonraki uyum, sosyal medyanın karardaki rolü) üzerinde nasıl bir etki yarattığı.
Çalışmada anket yöntemini kullanma sebeplerimse; geniş kapsam alanı, basit, hızlı ve maliyetsiz olması, objektif olmaya çok yakın olması, verinin anonimliği, konunun şu an yaşanmaya devam ettiği için anket analizine çok uygun olması.
İnşacılık ve Gerçekliğin Sosyal İnşası
İnşacılık sosyoloji literatüründe ortaya çıkmıştır, temeli “sosyal teori”ye dayanmaktadır. Bu teori; Soğuk Savaş’ın ana akım teoriler üzerinde yıkıcı bir etki yaratmasından önce ortaya çıksa da uluslararası ilişkiler literatüründe tam olarak bu zamanlarda kalıcı yer edinmiştir. Kavramı uluslararası ilişkiler literatüründe ilk kez kullanan kişinin Nicholas Onuf olmasıyla birlikte kavramın uluslararası ilişkiler teorileri üzerindeki etkisi Alexander Wendt’in çalışmalarıyla olmuştur. Uluslararası ilişkilerde inşacılık çalışmaları; dil bilim, sosyoloji ve felsefe disiplinleriyle birlikte çalışılmıştır. Temelde inşacılık; Kantçı bilim felsefesinde, bilginin pasif şekilde sadece bireylere aktarılmadığı, bireyler ve bireylerin bilişsel kapasiteleri aracılığıyla yorumlanarak öğrenildiğini savunan yaklaşıma verilen isimdir. İnşacılığa geniş perspektiften bakıldığında bundan dolayı Durkheim, Kant, Weber ve Hegel’in etkilerini görürüz (Rumelili, 2021; 151).
İnşacılık; toplumsal fenomenlerin nasıl oluştuğuyla ilgilenen bir bilgi teorisidir. Teoriye göre kimlikler, çıkarlar ve içinde yaşadığımız gerçeklik; bireyler tarafından, karşılıklı ve sürekli olarak inşa edilmektedir. Toplumdaki algılar ve kimlik doğal olarak var olmaz. Bunlar toplumsal iletişim, etkileşim ve sosyalleşme yoluyla olur. Sosyalleşme sadece fiziksel bir süreç değildir aynı zaman da bilişsel ve zihinseldir. Toplumsal algılar ve kimlikler sabit değildir; yaşanılan çağa, tarihsel arka plana ve mekâna göre sürekli değişirler, toplumsal etkileşim yoluyla yeniden inşa edilirler (Wendt, 2013; 39). İnşacılık; geçmişte başat teoriler olarak görülen (neo)realizm-(neo)liberalizme karşı tepki olarak ortaya çıkan bir teoridir ve aktörleri “rasyonel” olarak kabul etmez (Düzgit, 2022).
İnşa Edilen Sosyal Medya Algısı
Göç terimini; insanların ekonomik, sosyolojik, politik veya psikolojik nedenlerden dolayı mekanlar arası yer değiştirmesi, hareket etmesi olarak tanımlayabiliriz. Göç hareketi, gönüllü yapılan bir eylem olsa da savaş zamanlarında zulüm görmemek için mecburiyetten yapılan bir eylemdir. Bireyler; savaştan ve zulümden kaçmak, daha iyi yaşam standartlarına sahip olmak, eğitim alabilmek gibi sebeplerden dolayı zor koşullarda çalışma, baskı altında yaşama, şiddet görme ve ötekileştirilme risklerine rağmen göç ederler. Çünkü genellikle göç etmekten başka bir seçenek kalmamıştır, evde yaşamak göç etmekten daha riskli bir hale gelmiştir. 2022 yılında Anıl Suna ve Sedat Cereci’nin ülkemizin en çok göç veren 10 ilinde yaşayan 100 katılımcıyla yaptığı “Göç Etmezliğin Teorisi” araştırması bu düşüncemi doğrular niteliktedir. Her ne sebeple olursa olsun, göç etmek insanların en doğal haklarından birisidir. Kitle iletişim araçlarının yayılması sayesinde insanlar doğrudan birbirleriyle etkileşime, iletişime geçebiliyor ve paylaşımlarıyla diğer insanları doğrudan yönlendirebiliyorlar (İşçi ve Uludağ, 2019; 3). Medyanın ve sosyal medyanın toplumda “göç hareketi ve göçmen” olmak üzerine yeni bir algı inşa edilmesinde çok büyük bir role sahip olduğu; sosyal medya kullanımının ve kullanıcılarının artmasıyla birlikte değişen Suriyeli bireylere yönelik algıdan görülmektedir. Bu yeni algıyı ve inşasını “kullanılan dil”, “çerçevelenerek” sunulan konularla etkilemektedir (Başoğlu, 2023; 60). Yaratılan bu yeni algı; anonimlik sorunuyla birleşmiştir ve Suriyeli bireylerin toplumsal uyum sağlamalarına engel niteliktedir.
Suriyelilere Yönelik Algı
15 Mart 2011 yılında Suriye’de başlayan ayaklanma Suriye İç Savaşı’na dönüştü. Bu savaş binlerce Suriyeli yerleşik halkı yerinden etti ve hayatlarını kaybetmesine neden oldu. Suriyeli halkın mecburiyetten göç etmeye başlamasıyla onlara kapı açan ülkelerden birisi de Türkiye oldu. Ülkemiz basınında -o yıllarda- Suriye İç Savaşı hakkında komşularımıza üzüldüğümüze ve yardım etmek istediğimize dair haberler yayımlanmaktaydı. 2015 yılında Aylan Kürdi isimli, Suriyeli bir bebeğin Bodrum sahiline vuran cansız bedeni ülkemiz basınında yer aldı ve halkta büyük bir hüzne sebep oldu. Başlarda daha insani olan algı ve davranışlar, yıllar ilerledikçe daha ayrımcı ve kutuplaştırıcı söylemlere dönüşerek medyada yayılmaya başladı. Haberlerde; tek odadan oluşan ev benzeri yerlerde kalabalık şekilde yaşayan Suriyeli aileleri daha çok görmeye başladık. Göçmenler genel olarak; bir tehdit, sorun, şiddet ve suçla anılmakta, ilişkilendirilmektedirler. Medyada “onlar” ve “biz” şeklinde bir çatışma, ötekileştirme paylaşımları artmaktadır. Suriyeliler Ulusal ve yerel gazetelerde yoksulluk, mağduriyet ve suç haberleriyle birlikte temsil edilmişlerdir (Erdoğan, 2018; 148 akt. Başoğlu, 2023; 61). Bu paylaşımlar sadece sözlü ve basılı yayında değil sosyal medya da çok sık kullanılmakta. Medya; olağan bir durum ve insani bir hak olan göç hareketini yansıtmamakta ve göç kavramını bir sorun olarak yansıtmaktadır. Bu durum yerleşik halkın göçmenleri ötekileştirmesine ve bu sorunun çözümlenmesi gerektiğini savunmalarına sebep olmuştur (Başoğlu, 2023; 61). Ev ve iş yeri sahiplerinden “göçmen istemiyoruz” cümleleri basında daha çok görülmeye başladı.
Prof. Dr. M. Murat Erdoğan’ın 2022 yılında yaptığı “Suriyeliler Barometresi” isimli araştırmasında (2022; 132) Türk toplumunun sosyal medya paylaşımları konusundaki görüşlerini anlamaya yönelik bazı sorular yöneltilmiş ve tabloda yer alan sonuçlara ulaşmıştır.
SB-2022- TABLO 63: SOSYAL MEDYADA YER ALAN/ÇIKAN MÜLTECİLER KONUSUNDAKİ HABERLERLE İLGİLİ AŞAĞIDAKİ İFADELERDEN HANGİSİ DÜŞÜNCENİZİ YANSITMAKTADIR? Kaynak: https://www.unhcr.org/tr/wp-content/uploads/sites/14/2024/07/SB-2022-TR-d1.pdf
Toplumun, genelde Suriyeliler konusunda olumsuz içerikleri olan sosyal medya haberlerine daha fazla itibar ettiği tablodan görülmektedir. Yayımlanan yanlış, eksik ve yalan haberler/içerikler insanları linç kültürüne doğru itmekte, doğru ve yanlışı ayırt edememeye ve genelleme yapmaya sebep olmaktadır. Bu sebeplerden dolayı göçmenler sahip oldukları eşitsiz ve zorlu yaşam koşullarına daha uzun süre ve insanlarla sosyalleşmeden, uzak durarak devam etmektedirler. Eğitimden, sağlık hizmetlerinden, iş fırsatlarından ve “insan gibi” yaşama standartlarından geri kalmaktadırlar. Yaşamlarını sürdürebilmek için kötü işlerde çalışmayı kabul edip, sömürülmelerine neden olan sebeplerden birisi de budur. Bu noktada yaptığım ankette ulaştığım birkaç ilginç ve farklı sonuç bulunmakta. Ulaştığım sonuçlardan önce anket hakkında daha detaylı bilgiler vermek istiyorum;
- Anket sorularını doğru oluşturmak, objektif olmak ve etik değerlere uygunluğu olması için yapay zekadan yardım aldım. Aynı sebeplerden dolayı analizinde de yine yapay zekadan yardım aldım.
- Ankete toplamda 82 adet katılımcı yanıt verdi.
- Yanıt verenlerin yaş grubu %74,1 ile 18-25 yaş aralığında.
- Yanıt verenlerin cinsiyeti %48,1 ile eşit şekilde kadın-erkekten oluşmakta (%1,2 belirtmek istemiyor, %2,5 ise diğer yanıtını işaretlemiş).
- Yanıt verenlerin %91,4’ü kendi ülkesinden başka bir ülkeye göç etmemiştir.
Bu cümleler konunun ve anket verilerinin bağlamı açısından oldukça önemli, dikkat edilmesi gereken detaylardır. Ulaştığım ilginç sonuçlardan birincisi; sosyal medyanın göç etme isteğini artırması ve göç etme kararını etkilemesidir. İlginç olan nokta; göçmen bireylere yönelik ötekileştirmenin ve nefret söyleminin çok açık bir şekilde yapıldığı sosyal medyanın yine de insanları göç etme konusunda etkilemesidir. Buradan vardığım sonuç; sosyal medya kullanıcılarının göç etme olgusuna karşıt bir tutumunun olmadığı ve “göçmen/göç eden” bireyin kendileri olduğu zaman göç etme eyleminin sorun olmadığı korelasyonuna ulaştım.
Ulaştığım ikinci sonuç; bu korelasyonu sağlayan bireylerin davranışlarının/tutumlarının sosyal medyada geçirdiği süre ve sosyal medyanın kullanım amacıyla paralel şekilde olduğudur.
Ulaştığım üçüncü sonuç ise; sosyal medya kullanıcılarının kendilerinden daha popüler olan insanların “yaptıklarını yapma, paylaştıklarını paylaşma” ve “popüler insanlara güvenme eğilimleri” olduğudur. Sadece bu sonuç bile nefret söyleminin, ötekileştirmenin ve yanlış bilgilerin niçin daha hızlı toplumda yayıldığının bir kanıtıdır. İnşacı teorinin “aktörler rasyonel değildir” tezine kesinlikle katılmaktayım. İnsanlar rasyonel değildir ve söz konusu kişi kendileri dışındaki başka/tanımadıkları/öteki bir insan olduğunda hiç rasyonel değillerdir.
Ulaştığım dördüncü sonuç; sosyal medyanın sadece göç etme isteğini artırmadığı aynı zamanda bireylerin göç hakkında bilgi toplamasına yardımcı olduğu ve göç süreci organizasyonuna katkı sağladığıdır. Bireyler tek tıkla göç etmek veya seyahat etmek istedikleri mekân hakkında bilgiye ulaşmaktadır ancak bu bizi ulaştığım son bulguya yani bilginin doğruluğu sorununa götürmektedir.
Ulaştığım son bulgu; bireyler genel olarak sosyal medyanın güvenilirliğinden şüphe ediyorlar ancak “rasyonel” olmadıkları için sosyal medyadaki bilgilerin güvenilirliğine dair bir sorgulamada bulunmuyor ve gördükleri bilgileri kanıksamaya daha yatkın oluyorlar. Tıpkı Suriyeli bireyler hakkında doğruluğunu bilmedikleri bilgileri araştırmak yerine ön yargılı şekilde direkt doğru varsaymaları gibi (bkn. Prof. Dr. M. Murat Erdoğan’ın 2022 Suriyeli Barometresi çalışması, sayfa 132, tablo 63).
Sonuç
Sonuç olarak inşacılık teorisi (Ertem, 2012; 183) üzerinden vurgulamak istediğim bir cümle var; sosyal medyanın yansıttığı bilgi de gerçeklik de insan iradesinden bağımsız yapılar değildir, bireyler kendi yarattıkları bir dünyada yaşamaktadır ve bu dünyanın aldığı biçim, yine bireylerin iradesinin, davranışlarının bir sonucudur. Bu bağlamda nefret ve ötekileştirici söylem/paylaşımların kaynağı sadece medya ya da yeni medya değil; aynı zamanda toplumun kendisidir (Vardal, 2015; 136). İnsanları genelleyerek, ötekileştirmek yerine yapılan olumsuz eyleme tepki göstermek gerektiği kanısındayım. Göçmen olma etiketi/kimliği, her insanın sadece seyahat ederek bile deneyimleyebileceği bir kimliktir. Hepimizin özümüzde insan olduğunu unutmamak ve gördüğümüz tüm içeriklerin doğruluğu hakkında sorgulayıcı olup, önyargılı olmamak gerekmektedir. Sosyal medyanın etkileyici gücü sadece olumsuz değildir, olumsuz algıları yıkmak ve değiştirmek içinde kullanılabilecek bir araçtır. Doğru bilgilendirmenin teşvik edilmesi, nefret söylemiyle mücadele etmek, farkındalık yaratacak eğitimler vermek bu değişime kapı açacaktır.
Kaynakça
- Dal, Ö. B. (2022). Göçmen karşıtlığının yükselmesinde İnfodeminin etkisi. Uluslararası Afro-Avrasya Araştırmaları Kongresi Bildiri Kitabı, 86-105. https://afroeurasia.org/userfiles/files/Full_Papers_Afro-Eurasia%20(1).pdf
- Yapı Kredi. (2024). Dijital uçurum: Dijital okuryazarlık ile arayı kapatabilir miyiz? Yapı Kredi. Erişim tarihi: 8 Eylül 2024,https://www.yapikredi.com.tr/blog/gelisim/dijital-okuryazarlik/detay/dijital-ucurum-dijital-okuryazarlik-ile-arayi-kapatabilir-miyiz
- Massachusetts Institute of Technology. (2018). Çalışma: Twitter’da yanlış haberler gerçek hikayelerden daha hızlı yayılıyor. MIT News. Erişim tarihi: 8 Eylül 2024, https://news.mit.edu/2018/study-twitter-false-news-travels-faster-true-stories-0308
- Pew Research Center. (2019). Gelişmekte olan ekonomilerdeki halklar sosyal medyanın siyasi katılım için yeni fırsatlar sunarken bile bölünme yaratmasından endişeleniyor. Pew Research. Erişim tarihi: 8 Eylül 2024, https://www.pewresearch.org/internet/2019/05/13/users-say-they-regularly-encounter-false-and-misleading-content-on-social-media-but-also-new-ideas/
- Nelik, S., & Yıldız, G. (2022). İnternet sözlüklerinde biz ve ötekiler: Ekşi Sözlük’teki Suriyeli sığınmacılar başlığı üzerine bir araştırma. The Turkish Online Journal of Design, Art and Communication, 12(4), 1125-1139. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2532114
- Gürel, O. (2022). Kimlik ile güvenlik ilişkisi bağlamında “öteki”nin kavramsallaştırılması: Göçmenlik ve Avrupalılık. MSGSÜ Sosyal Bilimler, 2(26), 269-282. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/2644793
- TUİÇ Akademi. (2024). İnşacılık. TUİÇ Akademi. Erişim tarihi: 8 Eylül 2024, https://www.tuicakademi.org/insacilik/#google_vignette
- Dış Politika ve Barış Araştırmaları Merkezi İhsan Doğramacı Barış Vakfı. (2016). Prof. Nicholas Onuf Uluslararası Florida Üniversitesi 15 Nisan 2016. Foreign Policy and Peace. Erişim tarihi: 8 Eylül 2024, https://www.foreignpolicyandpeace.org/index.php/tr/2016/04/prof-nicholas-onuf-international-florida-university-15-nisan-2016/
- Rumelili, B. (2021). İnşacılık. Küresel Siyasete Giriş: Uluslararası İlişkilerde Kavramlar, Teoriler, Süreçler (4), İletişim Yayıncılık, İstanbul, 151-173.
- Wendt, Alexander E., “Anarşi Devletler Ne Anlıyorsa Odur: Güç Politikalarının Sosyal İnşası”, Uluslararası İlişkiler, Cilt 10, Sayı 39 (Güz 2013), s. 3-43. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/540255
- Düzgit, A. E. (2022). İnşacılık. Tübitak Bilim ve Toplum Başkanlığı Popüler Bilim Yayınları. Erişim Tarihi; 08 Eylül 2024. https://ansiklopedi.tubitak.gov.tr/ansiklopedi/insacilik
- TUİÇ Akademi. “Göç, Beyin Göçü ve Türkiye.” Erişim tarihi; 08 Eylül 2024. https://www.tuicakademi.org/goc-beyin-gocu-ve-turkiye/#:~:text=%C4%B0nsanlar%20bulunduklar%C4%B1%20mekanlar%20ve%20%C3%A7evreleri,farkl%C4%B1%20t%C3%BCrler%20ve%20ama%C3%A7larda%20geli%C5%9Febilmektedir.
- İşçi, D., & Uludağ, E. (2019). Sosyal medyada Suriyeliler algısı: YouTube sokak röportajları üzerine bir inceleme. Ulisa: Uluslararası Çalışmalar Dergisi, 3(1), 1-24. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/754342
- Yıldırım Başoğlu, M. (2023). Medya ve toplumda göçmen algısı. Muhakeme Dergisi, 6(2), 58-67. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/3469277
- Erdoğan, M. M. (2022). Suriyeli barometresi: Suriyelilerle uyum içinde yaşamın çerçevesi. SerBest Kitaplar, Ankara, 1-165.
- Ertem, S. H. (2012). Kimlik ve güvenlik ilişkisine konstrüktivist bir yaklaşım: “Kimliğin güvenliği” ve “Güvenliğin kimliği”. Güvenlik Stratejileri Dergisi, 8(16), 177-237. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/84501
- Vardal, Z. B. (2016). Nefret söylemi ve yeni medya. Maltepe Üniversitesi İletişim Fakültesi Dergisi, 2(1), 132-156. https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/172390