SURİYELİ SIĞINMACILARA YÖNELİK STK’LARIN FAALİYETLERİ: TÜRKİYE VE ALMANYA KARŞILAŞTIRMA ANALİZİ
Özet
2011 yılında Suriye’de çıkan iç savaş, 5 milyondan fazla insanı zorla yerinden ederek başta Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerine daha sonra ise Avrupa ülkelerine göç etmesine yol açmıştır. Bu ülkeler arasında Türkiye ve Almanya’da vardır. Türkiye, Suriye’nin komşu ülkesi olmasından dolayı dünyada en fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan ülke konumundadır. Avrupa Birliği ülkeleri arasından Almanya ise bir milyondan fazla mülteciye kapılarını açarak en çok Suriyeli mülteciyi barındıran dördüncü ülke olmuştur. Suriyelilerin Türkiye ve Almanya’daki zorlu yaşam koşulları sivil toplum kuruluşlarının ilgisini çekmiştir. Bu araştırmanın amacı, Türkiye ve Almanya’daki Suriyeli sığınmacılara yönelik STK’ların faaliyetlerini incelemek ve karşılaştırılmasını yapmaktır.
Anahtar Kelimeler: Suriyeliler, Mülteciler, Türkiye, Almanya, Sivil Toplum Kuruluşları
Abstract
Since 2011, the Syrian Civil War has caused more than five million people to immigrate to countries in the Middle East and North Africa, and then to European countries. Two of these countries are Turkey and Germany. Because Turkey is Syria’s neighbour it has become the world’s most refugee-hosting country. Among the European Union countries, Germany opened its doors to more than one million refugees and became the fourth country hosting the largest number of Syrian refugees. Difficult living conditions of Syrians in Turkey and Germany took NGOs attention. The purpose of this research is to examine the activities of NGOs for Syrian refugees in Turkey and Germany and make a comparison of Turkey and Germany.
Keywords: Syrians, Refugees, Turkey, Germany, Non-governmental Organizations
1. Giriş
2011 yılında Suriye’de çıkan iç savaş bölgesel bir olay olmaktan çıkıp tüm dünyanın ilgilendiği küresel bir problem haline gelmiştir. Milyonlarca kişi hayatlarını kurtarmak için ülke dışına yönelik göçler düzenleyerek yaşadıkları bölgeleri terk etmek zorunda kalmıştır. Ülke dışı göçlerin çoğu Orta Doğu ve Kuzey Afrika ülkelerine, daha sonra ise Avrupa ülkelerine doğru olmuştur. Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü (UNHCR) 2018 verilerine göre dünyada en fazla Suriyeliye ev sahipliği yapan 10 ülke içerisinde 3.6 Milyon kişi ile Türkiye birinci olurken 1.2 Milyon Suriyeli nüfusu ile Almanya dördüncü sırada yer almıştır (Euronews, 2020). Ülkelerinde yaşanan iç savaş sebebiyle yaşadıkları toprakları bırakarak Türkiye’ye gelen Suriyeliler, Koruma Yönetmeliği ile birlikte “geçici koruma” altına alınmış ve ülkelerindeki savaş bitene kadar Türkiye’de kalmalarına olanak sağlanmıştır. Almanya’da ise 2015 yılında Angela Merkel’in ülkenin kapılarını açmasıyla milyonlarca mülteci Almanya’ya sığınmıştır. Suriyeliler göç ettikleri ülkelerdeki gerek kültür farkına gerek ırkçılığa maruz kalmaları veya Türkiye’de mülteci sayılamadıkları için mülteci haklarından yararlanamamaları gibi sebeplerden dolayı bulundukları ülkelerde zorluk çekmişlerdir. Devletin Suriyelilere yönelik yetersiz kaldığı veya yetişemediği konularda ise STK’lar devreye girmiştir. Hem Türkiye’de hem Almanya’daki STK’lar, Suriyelilere yönelik başta beslenme ve barınma olmak üzere, sağlık, eğitim ve topluma uyum konularında çeşitli yardımlar ve faaliyetler göstererek mültecilere yardım etmektedir.
2. Mülteci, Sığınmacı ve Göçmen Nedir?
Gündelik hayatta çoğu kişi mülteci, sığınmacı ve göçmen kavramlarını aynı anlamda kullanmakta ve ayrımlarını bilmemektedir. Fakat uluslararası hukuk açısından baktığımızda, üç kavram birbirinden farklı anlamlara sahiptir. Birleşmiş Milletler’in 1951 tarihli Cenevre Sözleşmesi mülteciyi, “ırkı, dini, tabiiyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri yüzünden, zulme uğrayacağından haklı sebeplerle korktuğu için vatandaşı olduğu ülkenin dışında bulunan ve bu ülkenin korumasından yararlanamayan, ya da söz konusu korku nedeniyle yararlanmak istemeyen; yahut tabiiyeti yoksa ve bu tür olaylar sonucu önceden yaşadığı ikamet ülkesinin dışında bulunan, oraya dönemeyen veya söz konusu korku nedeniyle dönmek istemeyen şahıs” olarak tanımlamıştır. Yani, zulme uğrama tehlikesi, hayatın veya özgürlüğün tehdit altında olması gibi nedenlerle başka bir ülkeye zorunlu olarak geçmek durumunda kalan kişilere mülteci statüsü verilmektedir. Sığınmacı ise, “kendi ülkesinin dışında bulunan, ırkı, dini, milliyeti, belli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi görüşü nedeniyle zulüm görmekten haklı nedenlerle kaygı duyan ve ülkesinin korumasından yararlanamayan ya da yararlanmak istemeyen veya zulüm korkusu nedeniyle geri dönmek istemeyen” şeklinde tanımlanmıştır. Sığınmacılık, zorunlu olarak ülkesini terk etmek zorunda kalan kişinin, gittiği ülkede resmi otoriteler tarafından mülteci statüsü verilene kadar edinmiş olduğu statüdür. Göçmen ise bu iki kavramdan daha farklı bir anlama sahiptir, insanların tamamen kendi hür iradelerine bağlı olarak, daha iyi bir yaşam kalitesi için, çoğunlukla ekonomik ve eğitim gibi sebeplerden dolayı başka ülkeye gitmesidir. Örneğin beyin göçü veya iş göçü yapmış kişileri göçmen olarak sınıflandırabiliriz.
Türkiye, 1951 yılında Cenevre Sözleşmesi’ne taraf olmuş ve mülteci statüsünü sadece Batı’dan gelen kişilere vermeyi kabul etmiştir. Bu sözleşmeye göre, Doğu’dan gelenlere mülteci statüsü verilememesi, Suriye’de yaşanan iç savaş sonrası Türkiye’ye gelmek zorunda kalanlar ve devlet için büyük problem yaratmıştır. Mülteci sayılamayan Suriyeliler uluslararası hukukun tanımış olduğu mülteci haklarından mahrum kalmış, devlet ise başlangıçta yaşanan kitlesel sığınmanın kısa süreliğine olduğunu ve Suriye’de yaşanan savaşın sona ermesiyle birlikte Suriyelilerin ülkelerine döneceklerini düşünerek, politikalarını bu yönde şekillendirmiştir. 2011 yılında Suriye’den gelen ilk sığınmacı kafilesinin Hatay’ın Yayladağı sınırında tel örgüyü aşarak Türkiye’ye girmesi ve Hatay Valisinin, “ülkelerindeki baskıdan kurtulmak isteği” ile gelenleri bir spor salonunda “geçici olarak misafir edildikleri” açıklamasından sonra (Erdoğan, 2020) Türkiye, sığınmacı Suriyelileri hukukta hiçbir karşılığı bulunmayan “misafir” şeklinde tanımlamıştı (Topal, 2015). Şu an ise ülkemizde bulunan 3.6 milyon Suriyeli uluslararası literatüre göre “geçici koruma altındaki sığınmacılar” olarak tanımlanmaktadır. Geçici koruma yönetmeliğine göre kişiler, “Ülkesinden ayrılmaya zorlanmış, ayrıldığı ülkeye geri dönemeyen, acil ve geçici koruma bulmak amacıyla kitlesel olarak veya bu kitlesel akın döneminde sınırlarımıza gelen veya sınırlarımızı geçen ve uluslararası koruma talebi bireysel olarak uluslararası koruma statüsü belirleme işlemi yapılamayan yabancılara uygulanır” şeklinde açıklanmaktadır.
Türkiye’nin taraf olduğu Cenevre Sözleşmesi’nden dolayı, mülteci sayılamayan ve haklarından mahrum olan Suriyeliler, Türkiye’ye uyum konusunda zorluk çekmekte ve pek çok zorluk ile karşı karşıya gelmektedir. Bu yüzden devletin yanı sıra Sivil Toplum Kuruluşları (STK) da Suriyelilere ve yaşadıkları problemlerde yardımcı olmayı ve Türkiye’ye olan uyum süreçlerini kolaylaştırmayı hedeflemiştir.
3. Göç Sayısı
Suriye’de gerçekleşen iç savaş sonrası, çoğunluk Orta Doğu ülkeleri olmak üzere Suriyeli sığınmacılar dünyanın birçok noktasına göç hareketleri düzenlemiştir. Birleşmiş Milletler Mülteci Örgütü (UNHCR) 2018 verilerine göre, dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan 10 ülke içerisinde 3.6 Milyon Suriyeli ile Türkiye birinci olurken, Avrupa’dan ise sadece Almanya 1.2 Milyon Suriyeli ile dördüncü sırada yer almıştır (Euronews, 2020). Listedeki diğer ülkeler ise sırasıyla, Pakistan, Uganda, İran, Lübnan, Bangladeş, Etiyopya ve Sudan’dır (Euronews, 2020).
Türkiye ise bulunduğu coğrafi konumundan dolayı uluslararası göçler bakımından “transit ülke” olarak bilinmekte (M. M. Erdoğan, 2020) ve bu yüzden geçmişten günümüze kadar yoğun göç hareketlerine ev sahipliği yapmaktadır. 2011 yılında Suriye’de çıkan iç savaş sonrası, Suriyeliler hayatları ve özgürlüklerinin tehdit altında olmasından dolayı komşu ülke olan Türkiye’ye sığınmış ve devlet tarafından geçici koruma altındaki yabancılar olarak tanınmışlardır. Fakat, Türkiye’deki geçici koruma altındaki kayıtlı Suriyeli sayısı 2011 yılında sadece 58.018 kişiyle sınırlıyken, 2020 yılında bu sayı 3 milyon 624 bin 517 kişiye ulaşmıştır (Özdemir, 2020). Bu nüfusun 1 milyon 694 bin 242’si 18 yaş altı çocuklardan oluşurken, geri kalan çoğunluk 499 bin 515 kişiyle 19-24 yaş arası gençleri kapsamaktadır (Özdemir, 2020). 9 yıllık süreç içerisinde en çok artış ise 2013 yılından sonra yaşanmış, 2013’te 225 bin kişi olan Suriyeli sayısı, 2014 yılında ani bir artışla 1,5 milyona ulaşmıştır (Euronews, 2020). Göç İdaresinin 18 Kasım 2020 tarihinde yayınladığı bir diğer veriye göre en çok Suriyelinin bulunduğu şehirler sırasıyla İstanbul, Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa ve Adana’dır (Özdemir, 2020). İstanbul dışındaki bu şehirler aynı zamanda Suriyeliler için kurulan kampların bulunduğu şehirler olduğu için Suriyeli nüfusu buralarda fazladır. Bu verilere göre, Türkiye’de en fazla Suriyelinin olduğu şehir 515 bin 83 kişiyle İstanbul, en az olduğu ise 24 kişi ile Bayburt olmuştur (Özdemir, 2020).
Avrupa ise Suriyeli sığınmacıların sadece %6’sına ev sahipliği yapmaktadır (Şimşek, 2019, s. 499). 2015 yılında, Türkiye’den Avrupa ülkelerine, özellikle Almanya’ya yoğun bir şekilde Suriyeli göçü gerçekleşmiştir. Avrupa’ya göç eden Suriyelilerin sayısı 2014’te 138.000 iken 2015’in ortalarında 311.000’e, 2015’in sonunda ise 500.000’e ulaşmıştır (Şimşek, 2019, s. 499). Avrupa’da 1 yıl içerisinde Suriyeli nüfusun fazla artışı 12 Ağustos 2014’de Almanya İçişleri Bakanının, 800 bin kişinin Almanya’ya sığınabileceğini duyurması ile başlamıştır (Vardarlı ve diğerleri, 2019, s. 662). Almanya’nın tek taraflı açık kapı politikası izlemesi Avrupa’ya olan Suriyeli göçünü arttırmış ve ülke içinde ağır eleştirilere maruz kalmıştır (Vardarlı ve diğerleri, 2019, s. 662). 2015 yılında Almanya’ya 890.000 mülteci, 2016 yılında ise 210.000 mülteci giriş yapmıştır. Şu an Almanya, Suriyeli sığınmacılar tarafından Avrupa Birliği üyesi ülkeler arasında en çok tercih edilen ülke durumunda olduğu kadar (Vardarlı ve diğerleri, 2019, s. 662) dünyada en çok Suriyeli sığınmacıların bulunduğu dördüncü ülke konumundadır.
4. Türkiye’deki ve Almanya’daki Sivil Toplum Kuruluşları
2011 yılında Suriye’de çıkan iç savaşın etkileri ülke sınırlarını aşarak tüm dünyanın ilgilendiği bir konu olmuştur. Savaşın etkileri sadece Suriye devletini ve halkını etkilemekle kalmamış, başta komşu ülkeler olmak üzere bütün ülkeleri etkileyen küresel bir sorun haline gelmiştir. Türkiye’nin 2011 yıllarında hazırlıksız yakalandığı kitlesel göç ve Almanya’nın 2015 yılında açık kapı politikası izlemesi, iki ülkenin de ortak sorunu olan Suriyelilerin toplumsal yaşama entegre olma sürecini başlatmıştır. Bu sürecin en büyük yardımcısı ise STK’lar olmuştur.
4.1. Türkiye’deki STK’ların Faaliyetleri
Türkiye’nin 3.6 milyon Suriyeliye ev sahipliği yapması, devletin çoğu sorunlara yetişememesine veya yetersiz kalmasına sebep olmaktadır. Dahası, devlet tarafından Suriyelilere mülteci statüsü verilmemesi, Suriyelilerin mülteci haklarından yararlanamamasına ve birçok zorlukla karşı karşıya gelmesine sebep olmuştur. Özellikle, mülteci kampları dışında büyük şehirlerde zorlu koşullarda yaşamaya çalışanlara en büyük yardımı ve desteği STK’lar vermektedir. Bu yüzden ülkemizdeki STK’lar başta barınma ve beslenme olmak üzere sağlık, eğitim ve topluma uyum süreçleri gibi alanlarda Suriyeliler için faaliyetler göstermektedir.
1. Barınma ve Beslenme: Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığı (AFAD) Suriye’deki iç savaşın çıktığı ilk günden beri Suriyelilere en çok yardım ve destek veren kuruluşların başında yer almıştır. AFAD raporlarına göre, Suriyeliler için Türkiye’de 10 ilde toplam 26 tane kamp kurulmuştur (Göksedef, 2017). Bunlar sırasıyla Şanlıurfa, Gaziantep, Kilis, Hatay, Kahramanmaraş, Adana, Osmaniye, Adıyaman, Mardin ve Malatya’dır. Fakat yine AFAD raporlarına göre, 3.6 Milyon Suriyelinin bulunduğu Türkiye’de sadece 256 bin 211’i bu kamplarda kalmakta ve geriye kalan nüfusun çoğunluğu büyük şehirlere giderek orada yaşamayı tercih etmiştir (Göksedef, 2017). Türkiye’deki Suriyelilerin yaşadığı en önemli sorunlardan diğeri ise beslenmedir. Kamplarda yaşayanların beslenme ihtiyaçlarını AFAD yardımlarıyla karşılanmaktadır. Fakat giderek artan nüfus ve doğum oranları, beslenme koşullarını zorlaştırmıştır. Kamp dışında kalanlara ise göç idaresi tarafından sağlık, eğitim ve gıda yardımı yapılmaktadır. Bir diğer önemli STK ise Beşir Derneğidir. Beşir Derneği Barınma ve Gıda Yardımı 5 yıldır Suriyelilere yönelik beslenme takviyeleri yapmakta, Kilis’te günlük 100 bin ekmek üretmekte ve günlük 10 bin kişilik sıcak yemek hazırlamaktadır (Beşir Derneği, 2016). Sivil Toplum için Destek Vakfı ve Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği (SGDD) tarafından Eylül 2016’da başlayan “Kış Yardımı Projesi”, kış aylarında zorlu yaşam koşullarında yaşayan sığınmacılara tek seferlik ve temel ihtiyaçlarının karşılanmasına destek sağlamak amacıyla maddi yardım sağlamıştır (SGDD, 2016). Cansuyu Derneği Ankara Temsilciliği ise, Ankara’nın Polatlı ilçesinde yaşayan Suriyelilere, zorlu kış koşullarında yardımcı olabilmek için kaban, bot, battaniye, gıda ve ilaç yardımı yapmış ve muhtarlık tarafından tespit edilen kayda göre 153 aile, dernek tarafından yardım malzemelerine ulaşmıştır (Cansuyu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği, 2014).
2. Sağlık: Hem kamplar hem de şehirlerde yaşayan Suriyelilerin bir diğer önemli problemi ise sağlıktır. Kış aylarının şiddetli geçmesi, maddi anlamda sıkıntı çekilmesi, eşyasız ve sağlıksız evlerde ailelerin kalabalık bir şekilde yaşaması veya bilinçsizlik gibi faktörlerden dolayı özellikle kadınlar ve çocuklar sağlık sorunu yaşamakta ve sağlık ile ilgili imkanlardan yararlanmakta zorluk çekmektedir. Bazı ülkelerde sığınmacılar geldikten sonra, devlet tarafından yapılması zorunlu olan sağlık muayeneleri yetersiz kaldığı için yapılamamakta, bu durumda ise sığınmacıların sağlık muayeneleri STK’lar tarafından yapılabilmektedir (Türk, 2016). STK’lar sadece sağlık taramalarını yapmakla kalmayarak aynı zamanda hastanelerden sığınmacılar için randevuda alabilmektedir (Türk, 2016). AFAD raporlarına göre 2011 yılından itibaren 16 Milyon 746 bin 756 Suriyeli polikliniklere, 918 bin 694 tanesi hastanelere sevk olmuştur (Göksedef, 2017). Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Platformu, Suriyeli nüfusun fazla yoğun olduğu illere (Şanlıurfa, Hatay ve Kilis gibi) ekipli ambulans görevlendirmeleri yapmış ve 15’er günlük periyotlarla 1 doktor ve 4-5 yardımcı sağlık personelinden oluşan Ulusal Medikal Kurtarma Ekipleri’ni (UMKE) görev yapmak üzere kamplara görevlendirmiş ve bugüne kadar kamplarda 721 UMKE personelinin görev yapmasına olanak sağlamıştır (SD Platform, 2015). Suriyelilerin Türkçe bilmemelerinden dolayı sağlık ile ilgili problemlerini dile getirmekte zorlanan hastalara, AFAD tarafından sağlanan tercümanlar aracılığı ile iletişim kurulmuştur (SD Platform, 2015). Toplum Gönüllüsü Gençler (TOG) ise Genç Mültecileri Destekleme Projesi ile Suriye’den gelen 18-30 yaş arasındaki mülteci gençler için sağlık alanında birçok etkinlik düzenlemiştir. TOG’un raporlarına göre, 2018 yılının Ocak ayı başından Aralık ayı sonuna kadar 10803 Suriyeli genç yetişkin cinsel ve üreme sağlık konularında hizmet almıştır (Toplum Gönüllüleri Vakfı, 2019).
3. Eğitim: Türkiye’deki geçici koruma altındaki kayıtlı Suriyeli sayısının %46.7’sini 0-18 yaş arası çocuklar oluşturmaktadır (Özdemir, 2020). Okula gitme yaşı olan 5-17 yaş arasında olan çocuk sayısı ise toplamda 1 milyon 191 bin 535 kişidir (Özdemir, 2020). Milli Eğitim Bakanlığı’nın hazırlamış olduğu istatistiklere göre, Türkiye’deki Suriyelilerin eğitim durumu %98 ile ilkokul düzeyindedir. Ancak bu oran lise seviyesinde %19, üniversite seviyesinde ise %5’in altına düşmektedir. Verilere göre, genç Suriyelilerin ilkokuldan sonra okulu bırakmasının birinci sebebi %30,2 ile çalışmak zorunda olmaları, ikinci sebebi %17,1 ile gelir yetersizliği ve üçüncü olarak %11,6 oranla Türkçe bilmemeleri gelmektedir. Özellikle Suriyeli kadınlarda görülen aile baskısı ve çocuk bakma yükümlülüğü gibi sebeplerden dolayı kız çocuklarının çoğu okula gidememektedir. AFAD, Suriyeli çocukların okullarına devam edebilmeleri için Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yaparak anaokulundan lise son sınıfa kadar toplamda 310 bin çocuğa eğitim hakkı sağlamıştır (Türkiye’nin Suriyelilere Uzanan Eli: AFAD, 2016). Kamplardan kalan Suriyeli çocukların 75 bin 600’ü devlet okullarında açılan ek sınıflarda eğitim görürken, 175 bin çocuk ise geçici eğitim merkezlerinde Libya ve Suriye müfredatı kapsamında eğitim almaya devam etmiştir (Göksedef, 2017). Tarlabaşı Toplum Merkezi’nin (TTM) hazırladığı raporlara göre, Suriyeli çocukların çoğu Türkçe bilmediği için okuma ve yazma gibi temel becerileri öğrenememekte ve bu yüzden okulu bırakmaktadırlar (TarlaBaşı Toplum Merkezi, 2017). TTM’nin yapmış olduğu etkinliğe katılan Suriyeli katılımcılardan bir tanesi, kardeşinin çocuklarının Türkiye’de beş yıl boyunca okula gitmiş olmasına rağmen tek bir harf bile öğrenemediğini açıklamıştır. Bu sebeple başta TTM olmak üzere birçok eğitim ile ilgili faaliyet düzenleyen STK’ları geliştirdiği projelerle Suriyeli çocuklar için Türkçe dersleri vermeye başlamıştır (TarlaBaşı Toplum Merkezi, 2017). Yetişkinler için de bugüne kadar 4208 kurs açılarak, yemek, boyama, resim, müzik ve dikiş gibi meslek sahibi olabilecekleri işleri öğreterek 131 bin Suriyeliye eğitim verilmiştir (Göksedef, 2017).
4. Topluma Uyum: Suriyelilerin kuşkusuz en çok sorun yaşadığı olaylardan diğeri topluma uyum süreçleridir. Kendi kültürlerinden tamamen farklı, bilmedikleri bir dili konuşan ve farklı değerlere sahip başka bir ülkeye geçmek hem psikolojik anlamda onları etkilemekte hem de günlük yaşantılarını kısıtlamaktadır. Yerel halkta Suriyelilere karşı olan yanlış anlaşılmalar ve provokasyonlar Türk toplumuna olan uyum süreçlerini yavaşlatmaktadır. Genç Hayat Vakfı Suriyelilerin sorunlarını tespit etmek ve çözüm bulmak amacıyla hareket eden STK’lardan birisidir. Türk Öğretmenler ile farkındalık eğitimi ve sosyal uyum destekleme önerileri yaparak Türkiyeli ve Suriyeli çocuklar arasındaki iletişimi ve uyumu güçlendirmek için projeler düzenlemiştir (Genç Hayat Vakfı, 2019). TOG’un yapmış olduğu Genç Mültecileri Destekleme Projesi’de Suriyelilerin topluma uyum sağlamaları için birçok etkinlik düzenlemiştir. Projenin amacı, 15-30 yaş arasındaki Suriyeli gençlerle Türkiyeli gençlerin bağının güçlendirilmesidir. Toplamda 11728 kişi Sosyal Uyum ve Birlikte Yaşam etkinliklerine katılmış ve gençlik merkezlerinde; kültürel çalışmalar, yabancı dil kursları, fotoğraf atölyeleri, sanat atölyeleri olmak üzere 52196 hizmet verilmiştir (Toplum Gönüllüleri Vakfı, 2019).
4.2. Almanya’daki STK’ların Faaliyetleri
Almanya başbakanı Angela Merkel’in 2015 yılında Suriyelileri kabul edeceği açıklamasından ve Berlin hükümetinin sığınmacılara sağlayacağı maddi destek ve iş imkanlarından sonra, Suriyeliler yoğun kitlelere halinde Almanya’ya giderek yaşamlarını orda devam ettirmeye başlamıştır. 2020 istatistiklerine göre Almanya, 2015 yılından bu yana yaklaşık 1 milyon 21 bin kişiye ev sahipliği yaparak en çok Suriyeli kabul eden Avrupa Birliği ülkesi olmuştur. Fakat diğer ülkelerde olduğu gibi uyum sağlama süreçlerinin uzun sürmesi ve mültecilerin kendilerine sağlanan imkanlardan yabancı dil bilmemeleri nedeniyle haberdar olmamaları gibi sebeplerden dolayı Suriyeliler burada da sıkıntı yaşamış ve bu süreçte STK’lar devreye girmiştir.
1.Barınma ve Beslenme: 2015 yılında Başbakan Angela Merkel’in 800 bin Suriyeliyi ülkesinde misafir edeceğini açıklamasından sonra, beklenmedik bir şekilde 890 bin Suriyeli Almanya’ya giriş yapmış ve kapasite yetersizliğinden dolayı başta barınma ve beslenme olmak üzere birçok problem ortaya çıkmıştır. Barınma tesislerinin yetersizliği nedeniyle, okulların spor salonları ve diğer kamu binaları sığınmacıları ağırlamak için kullanılmış fakat bir süre sonra buralarda yetersiz kalmıştır (Palm, 2017). Berlin Senatosu 1 ekim 2015 tarihinde, Alman sivil toplum kuruluşu olan Berlin Malteser’den acil durum sığınağı kurması istenmiş ve birkaç saat içinde yüzden fazla gönüllünün katılımı ile 1,200 sığınmacıya ev sahipliği yapacak sığınma merkezi inşa edilmiştir (Palm, 2017). Friedland ise Almanya’daki en önemli sığınmacı kampı yeridir. Almanya’daki sığınma kampının sorumlusu Heinrich Hörnschemeyer ile yapılan röportajda sığınmacılara gönüllüler tarafından üç öğün yemek verildiğini ve yemek alanı dışında kamp alanında sınıfların, itfaiye ve ilk yardım merkezlerinin bulunduğunu belirtmiştir (DW, 2013).
2. Sağlık: Brot für die Welt, Diakonie Katastrophenhilfe ve Diakonie Deutschland gibi önemli Alman sivil toplum kuruluşları birlikte çalışarak özellikle gıda takviyesi, temiz su, hijyen, sağlık gibi temel insani ihtiyaçları Suriyelilere sağlayarak onlara yardımcı olmakta ve kamplarda yaşayan Suriyelilerin sağlık durumlarını sık sık kontrol ederek ilaç ve doktor yardımı yapmaktadır (Brot Für Die Welt, 2016).
3. Eğitim: Almanya’ya gelen Suriyeliler şehir merkezlerine gitmeden önce, Friedland şehrindeki sığınmacı kampına götürülüp, burada geçirdikleri birkaç hafta boyunca STK görevlileri tarafından eğitim alarak, Almanca ve Almanya hakkında bilgi sahibi olmaktadırlar. Almanya’daki sığınma kampının sorumlusu Heinrich Hörnschemeyer, Suriyelilerin ilk günden itibaren kamplardaki gönüllüler tarafından temel Almanca bilgisi öğrendiklerini ve haftanın sonuna kadar kendilerini tanıtacak ve konuşacak kadar Almanca bilgisine sahip olduğunu belirtmiştir. Sabah saatleri verilen Almanca derslerinden sonra, öğle saatleri Almanya’nın tarihi ve kültürü ile ilgili bilgi vererek hem eğitim alanında hem de topluma adapte olma alanında çalışmalar yapılmaktadır (DW, 2013).
4. Topluma Uyum: Şüphesiz ki Almanya’da bulunan Suriyeli mültecilerin yaşadığı en büyük zorluk topluma uyum sürecidir. Kültür ve dillerinin tamamen farklı olması ve ırkçılığa maruz kalmalarından dolayı topluma adapte olma süreçleri oldukça geç olmakta veya olamamaktadır. Friedland sığınma kampının sorumlusu Heinrich Hörnschemeyer ile yapılan röportajda, Suriyelilerin önce Friedland’e getirildiğini daha sonra burada Almanya tarihi ve kültürü hakkında yeterli bilgiye sahip olduktan sonra şehirlere gönderildiklerini belirtmiştir. Ayrıca Cumartesi ve Pazar günleri iki gün süren halk festivalleri yaparak topluma uyum süreçlerini hızlandırmaya çalışmışlardır (Schlegel, 2016).
Sonuç
3.6 Milyon Suriyeliye ev sahipliği yapan Türkiye 10 ilde 26 adet kamp kurmuş ve başta gıda olmak üzere kamplarda yaşayan Suriyelilere çeşitli yardımlar sağlamıştır. Fakat kamp kapasitelerinin aşılması veya maddi nedenlerden dolayı büyük şehirlere giden Suriyeliler başta barınma ve beslenme olmak üzere birçok alanda zorluk çekmiştir. Almanya’ya göç eden 1.2 Milyon Suriyeli ise beklenilen nüfusun üstünde bir sayı ile geldiği için başta barınma konusunda zorluk çekmiş daha sonra Angela Merkel’in tutumunu eleştiren Almanlar tarafından ırkçılığa maruz kalmıştır. Her iki ülkede de STK’lar devreye girerek çeşitli alanlarda Suriyeliler için faaliyetler düzenlemiş, her konuda yardım etmiş ve onları topluma kazandırmaya çalışmıştır. Başta barınma ve beslenme olmak üzere, sağlık, eğitim ve topluma uyum süreçlerini kolaylaştırmak adına Türkiye’de 2011, Almanya’da 2015 yılından beri STK’lar aktif bir şekilde rol almıştır. Türkiye’de bulunan Suriyeli sayısı neredeyse Almanya’nın iki katı olduğu ve Suriyelilerin dağınık bir şekilde ülkemizde bulunmasından dolayı devletin ve STK’ların Suriyelilere yönelik faaliyetleri ve yardımları Almanya’ya göre daha zor ve kısıtlı olmuştur. Özellikle kamp dışında yaşayan Suriyelileri bulmak ve onlarla iletişime geçmek her geçen gün daha zor hale gelmektedir. Almanya ise özellikle eğitim ve topluma uyum süreçlerinde daha başarılı ve daha sistematik ilerlerken, Türkiye’nin Suriyeliler için yapmış olduğu sağlık hizmetleri Almanya’ya göre daha kapsamlı ve başarılı olmuştur. Ayrıca, 2011 yılında ani ve beklenmedik bir şekilde ülkemize gelen Suriyeliler karşısında Türkiye hazırlıksız kalmış ve politikaların hepsini geçicilik üzerine kurulmuştur. Mülteci statüsüne sahip olamadıkları için de birçok haktan mahrum kalan Suriyeliler Türkiye’de özellikle eğitim ve iş alanlarında zorluk çekmiştir. Almanya ise Suriye’deki iç savaşın çıkışından 5 yıl sonra planlı bir şekilde politikalarını şekillendirmiş ve ülkelerine gelecek Suriyeli sayısını önceden belirlediği için özellikle barınma konusunda Türkiye kadar zorluk çekmemiş ve bu süreci daha planlı ve sistematik atlatmıştır.
GÜLİN SENA ESEN
SİVİL TOPLUM OKUMALARI STAJYERİ
KAYNAKÇA
Bleiker, C. (2013, September 10). Syrian refugees. DW.COM. https://www.dw.com/en/syrian-refugees-to-be-helped-in-germany/a-17081374
Brot Für Die Welt. (2016). Helping refugees together. Assistance for Refugees, 1. https://www.brot-fuer-die-welt.de/fileadmin/mediapool/2_Downloads/Fachinformationen/Sonstiges/Helping_together.pdf
Cansuyu Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği. (2014, December 16). CANSUYU. https://cansuyu.org.tr/tr/news/1256/cansuyu-ndan-suriyeli-multecilere-yardim
E. (n.d.). Genç Hayat Vakfı – Çalışmalarımız. Genç Hayat Vakfı. https://genchayat.org/
E, (2020, February 28). Türkiye dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke. Retrieved November 29, 2020, from https://tr.euronews.com/2020/02/28/dunyada-en-fazla-multeciye-ev-sahipligi-yapan-ulke-turkiye-ilk-10-da-avrupa-sadece-almanya
Erdoğan, M. (2020, April 29). Onuncu Yılında Türkiye’deki Suriyeliler – Murat Erdoğan. UIK Panorama. https://www.uikpanorama.com/blog/2020/04/29/onuncu-yilinda-turkiyedeki-suriyeliler/#
Erdoğan, M. M. (2020, August 25). Türkiye’deki Suriyeliler: 9 Yılın Kısa Muhasebesi. PERSPEKTİF. https://www.perspektif.online/turkiyedeki-suriyeliler-9-yilin-kisa-muhasebesi/
Euronews. (2020, February 28). Dünyada en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke Türkiye, ilk 10’da Avrupa’dan sadece Almanya var. https://tr.euronews.com/2020/02/28/dunyada-en-fazla-multeciye-ev-sahipligi-yapan-ulke-turkiye-ilk-10-da-avrupa-sadece-almanya
Göksedef, E. (2017, May 3). 26 kamp, 81 şehirde Suriyeliler. Al Jazeera Turk – Ortadoğu, Kafkasya, Balkanlar, Türkiye ve Çevresindeki Bölgeden Son Dakika Haberleri ve Analizler. http://www.aljazeera.com.tr/al-jazeera-ozel/26-kamp-81-sehirde-suriyeliler
Kış Yardımı Projesi – Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği. (2016). Sığınmacılar ve Göçmenlerle Dayanışma Derneği. http://sgdd.org.tr/kis-yardimi-projesi/
M. (2015, April 17). Suriyeli Sığınmacılara Sunulan Sağlık Hizmetleri. Dergi/851/Suriyeli-Siginmacilara-Sunulan-Saglik-Hizmetleri.Aspx. https://www.sdplatform.com/Dergi/851/Suriyeli-siginmacilara-sunulan-saglik-hizmetleri.aspx
Özdemir, A. S. (2020, November 18). Türkiyedeki Suriyeli Sayısı Kasım 2020 – Mülteciler Derneği. Mülteciler Derneği. https://multeciler.org.tr/turkiyedeki-suriyeli-sayisi/?gclid=Cj0KCQiAwf39BRCCARIsALXWETx1mJhByA480_HyaBIQVVakA-MOV4CFHMfVrocRHKl4jFoL9soxNR8aApGMEALw_wcB
Palm, A. (2017). What Happens After Finding Refuge? The Integration of Syrian Refugees in Germany and Turkey. What Happens After Finding Refuge? The Integration of Syrian Refugees in Germany and Turkey, 1–9. http://www.iai.it/sites/default/files/iai1711.pdf
Schlegel, B. (2016, February 23). Interview mit Chef des Flüchtlingslagers Friedland: „Jeder ist hier willkommen”. Retrieved December 06, 2020, from https://www.hna.de/lokales/goettingen/friedland-ort108199/interview-friedlands-lagerchef-hoernschemeyer-jeder-hier-willkommen-6149029.html
Şimşek, D. ğ. ş. (2019). SURİYELİ MÜLTECİLERİN AVRUPA’YA YAYILIMI: ANALİTİK VE KARŞILAŞTIRMALI BİR DEĞERLENDİRME. ADAM AKADEMİ Sosyal Bilimler Dergisi, 493–518. https://doi.org/10.31679/adamakademi.622045
Suriye Yardımları. (2016). Beşir Derneği Suriye Özel Bülteni, 1. https://www.besir.org.tr/resimler/KurumsalKimlik/besir-dernegi-suriye-ozel-bulteni_2_22082016122509.pdf
Suriyeli Sığınmacılara Sunulan Sağlık Hizmetleri. (2015, April 17). Sağlık Düşüncesi ve Tıp Kültürü Platformu. https://www.sdplatform.com/Dergi/851/Suriyeli-siginmacilara-sunulan-saglik-hizmetleri.aspx
TarlaBaşı Toplum Merkezi. (2017, September). Tarlabaşı Toplum Merkezi’nden Destek Alan Mültecilerin İhtiyaç Tespit Raporu. TarlaBaşı. http://www.tarlabasi.org/docs/raporlar/ttm-Suriyeli-cocuk-saha-raporu-2018.pdf
Toplum Gonulluleri Vakfi. (2019, January 21). GENÇ MÜLTECİLERİ DESTEKLEME PROGRAMI. TOG – Toplum Gönüllüleri Vakfı. https://www.tog.org.tr/projeler/genc-multecileri-destekleme-programi/
Türk, G. D. (2016a). Türkiye’de Suriyeli Mültecilere Yönelik Sivil Toplum Kuruluşlarının Faaliyetlerine İlişkin Bir Değerlendirme. Marmara Iletisim Dergisi, 25, 145. https://doi.org/10.17829/midr.20162520723
Türk, G. D. (2016b). Türkiye’de Suriyeli Mültecilere Yönelik Sivil Toplum Kuruluşlarının Faaliyetlerine İlişkin Bir Değerlendirme. Marmara Iletisim Dergisi, 25, 145. https://doi.org/10.17829/midr.20162520723
Türkiye’nin Suriyelilere uzanan eli: AFAD. (2016, February 15). Anadolu Ajansı. https://www.aa.com.tr/tr/turkiye/turkiyenin-suriyelilere-uzanan-eli-afad/521368
Vardarlı, B., Khatib, A., Uygur, S., & Gönültaş, M. (2019). TÜRKİYE VE ALMANYA’DAKİ SURİYELİ SIĞINMACILARA SUNULAN HAKLAR VE YAŞANAN SORUNLAR. Elektronik Sosyal Bilimler Dergisi, 654–673. https://doi.org/10.17755/esosder.431273