Şam Deklarasyonu Genel Sekreteri ve Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi Genel Başkanı Anas Abdullah ile Röportaj
2005 yılında imzalanan Şam Deklarasyonu, dağınık haldeki Suriye muhalefetini bir araya getirmek için hayata geçirilmişti. Deklarasyona; liberaller, Arap aşiretleri, işadamları, Kürtler ve sivil toplum kuruluşlarından oluşan farklı muhalif gruplar imza atmıştı. Suriye rejimi deklarasyonun yayınlanmasından sonra birçok kişiyi tutuklamış ve neticesinde imzacılar Suriye dışında faaliyet göstermek zorunda kalmıştı. Antalya’daki Suriyeli muhalifler toplantısına katılanlardan biri de Şam Deklarasyonu grubu olmuş, oluşturulan Komite’de gruba dört sandalye ayrılmıştır. Grubun Genel Sekreterliği’ni yürüten, Antalya toplantısının organizasyonunda rol alan ve aynı zamanda Türkiye’de AK Parti’den esinlenerek kurduğu Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi’nin Genel Başkanlığı’nı yürüten Anas Abdullah ile Suriye’deki muhalif halk hareketlerinin geleceğini, Antalya toplantısının sonuçlarını ve Türkiye’den beklentilerini konuştuk.
ABDULLAH: Her şeyden önce Türk halkına ve devletine minnettar olduğumuzu söylemek isteriz. Bu da Türkiye’de şu anda yaşamakta olduğumuz özgürlük ve demokrasi deneyiminden kaynaklanmaktadır. Bu konferansı Türkiye’de yapabilme imkanına kavuştuk. Bu konferansı düzenlemek için izin almamıza gerek kalmadı. Konferansı herhangi bir Avrupa ülkesinde de yapabilirdik. Ancak burada da aynı standartlara sahibiz ve burada düzenlenen bir konferans bizler için çok daha büyük anlam ifade etmektedir. Bizlerin tarihe dayalı ilişkileri bulunmaktadır.
ORSAM: Konferansın burada düzenlenmesi sizin seçiminiz miydi yoksa Türkiye mi sizi teşvik etti?
Bizim seçimimizdi. Bunun ilk nedeni Türkiye’nin komşumuz olmasıdır. İkinci olarak Türkiye’ye karşı duygusal yakınlığımız bulunmaktadır. Türkiye bizim için olumlu şeyler ifade etmektedir. Özellikle son on yılda AK Parti’nin sağladığı başarı bize ilham kaynağı oldu. Hatta ben de arkadaşlarımla beraber Adalet ve Kalkınma Hareketi adıyla Türkiye’yi model alarak örgütlenmeye gittim. Suriye’de neredeyse herkes Türkiye’ye olumlu bakmaktadır, Türkiye’yi takip etmektedir. Bu bize çok fazla yardımcı oldu. Bu nedenle konferansı Türkiye’de yapmaya karar verdiğimizde bunu herkes olumlu karşıladı. Suriye ile problemli olan başka bir ülkeye gitmek istemedik. Komşu bir ülkeye geldik. Antalya Türkiye’nin güneyinde yer alıyor. Bizim anavatanımıza da çok yakın. Bu da konferansı daha anlamlı kılmaktadır.
Müslüman Kardeşler ile diğer gruplar arasındaki problemin temeli, aradaki görüş farklılığının özü nedir?
Ciddi bir görüş ayrılığı olduğunu söylemek doğru olmaz. Fikir alışverişi demek daha doğrudur. Sonuç bildirgesi üzerinde pazarlıklar, görüşmeler yapılmaktadır. Herkes kendine göre sonuç bildirgesi için önerilerini vermektedir. Bu önerilerden biri de kurulacak yeni Suriye’nin laik bir devlet yapısına sahip olmasıdır. Bazı gruplar bu durumun zaten sonuç bildirgesinde yer aldığını ifade etti. Buna laiklik denmemesini, İslam’ın önemli bir rol oynamasını savundular. Bunlar sadece önerilerdir. Sonuç bildirgesini hazırlayacak olan bir komitemiz çalışmaktadır. Büyük ihtimalle bu hassas konu komitede ele alınmayacaktır. Bizim isteğimiz demokratik ve halka dayalı (sivil) bir devlet yapısıdır. Halk tarafından yönetilen ve denetlenen bir yapı. Bundan sonrasını Suriye halkının kararına bırakalım görüşü ön plana çıkıyor. Suriye halkı yeni anayasanın doğasını, İslamın ve diğer dinlerin rolünü belirlesin görüşü kabul görecek. Bazı gruplar bu önerileri sonuç bildirgesinin parçası olarak düşündü ancak bunlar sadece öneri idi.
Bazıları Komite’nin seçilme şeklini eleştiriyor. Siz Komite’nin seçilmesi gerektiğini ancak diğer bazı gruplar ise her gruba eşit sayıda sandalye verilmesini istiyor. Sorun tam olarak nedir?
31 kişilik bir Komite seçmek konusunda anlaşıldı. Listelerin yarışması konusunda da anlaştık. Her kim bir liste sunmak istiyorsa 31 kişilik bir liste sunabilir ve buradaki herkes istediği listeye oy verecektir. Böylece mümkün olduğu kadar çok temsilcimiz olacaktır. Eğer liste olmadan doğrudan bir seçime gitseydik ulusal kompozisyonumuzun bir kısmını gözden kaçırmış olacaktık. Bildiğiniz gibi burada çok fazla Hıristiyan, Arap Alevi ve Dürzi bulunmamaktadır. Eğer doğrudan seçimlere gitseydik Suriye toplumunun bu önemli unsurlarını gözden kaçırmış olacaktık. Bu nedenle listeler oluşturulması ve listelere oy verilmesi düşüncesi öne çıktı.
Eğer talepler karşılanmaz ve bazı gruplar konferanstan tatmin olmazsa çekilme olasılığı var mıdır?
Toplantıdan çekilme söz konusu olmayacaktır. İnsanlar konuşacak ve uzlaşacaktır. Bu normal olan yoldur. Şu da unutulmamalıdır ki Suriye halkı ilk kez bir araya gelerek konuşmakta, tartışmaktadır.
Suriye Müslüman Kardeşler örgütünün İslami Devlet konusuna yaklaşımı nedir acaba?
Ben Suriye Müslüman Kardeşler örgütünden değilim. Ancak Suriye Müslüman Kardeşler örgütünün bu konuda önemli ilerleme kaydettiğini söyleyebiliriz. Şu anda hiçbir belirli dini grup tarafından kontrol edilmeyen halka ait (sivil) bir devlet çağrısı yapmaktadır.
Türkiye’nin Suriye muhalefetini desteklemek adında daha fazla ne yapabileceğini düşünüyorsunuz?
Bence Türk halkı otokratik bir Suriye’den ziyade demokratik bir Suriye’nin çok daha fazla ülkelerinin çıkarına olduğunun farkına varması gerekmektedir. Beşar Esad Türkiye için sorun anlamına gelmektedir. Türkiye, AK Parti döneminde Beşar Esad ve rejimine siyasi ve ekonomik olarak çok fazla yatırım yaptı. Zaten bu nedenle Başbakan Erdoğan ve çevresi Suriye’den rahatsızdır. Çünkü bu kadar yatırım yaptıktan sonra bazı geri dönüşler beklemeniz normaldir. Erdoğan Beşar’ı uyarmak için yapabileceğinin en fazlasını yaptı. Suriye’de devrim başlamadan önce bu uyarılar yapıldı ama Beşar “hayır bizde sorun yok, sorun çıkmaz” dedi. Ancak Erdoğan haklı çıktı, Beşar yanıldı. Erdoğan Suriye halkına destek anlamında çok önemli açıklamalar yaptı. Ancak Türkiye bundan sonra muhalefeti desteklemek konusunda daha fazla adımlar atmalıdır. Çünkü demokratik bir Suriye Türkiye’nin çıkarınadır. Beşar Esad’ın bölgede istikrarsızlık kaynağı olmasından Türkiye’nin memnun olmadığını biliyoruz. Türkiye bölgede istikrarsızlık istememektedir. Bu nedenle biz de mümkün olursa barışçıl bir geçiş dönemi arzulamaktayız. Eğer olmazsa eminim ki geçiş döneminde Türkiye’nin yardımına ve desteğine ihtiyacımız olacaktır. Anayasanın oluşturulması, yeni kanunlar, iş kanunları, dernek kanunlarının yapımı süreçlerinde Türkiye’nin vereceği bilgi desteğine ihtiyacımız olacaktır. Umuyorum ki yakın zaman içinde Türkiye deneyimini Suriye’de uygulama imkânına kavuşacağız. Ve yine umuyorum ki Suriye Adalet ve Kalkınma Hareketi bu süreçte başrolü oynayacaktır.
Sayın Abdullah değerli bilgilerinizi bizimle paylaştığınız için teşekkür ederiz.
* Bu röportaj 2 Haziran 2011 tarihinde ORSAM Ortadoğu Danışmanı Doç. Dr. Veysel Ayhan ve ORSAM Ortadoğu Uzmanı Oytun Orhan tarafından Antalya’da düzenlenen “Suriye’de Değişim Konferansı” sırasında gerçekleştirilmiştir.
Doç. Dr. Veysel Ayhan Oytun Orhan
ORSAM Ortadoğu Danışmanı ORSAM Ortadoğu Danışmanı Uzmanı
Kaynak: ORSAM