Suriyeli Ermeniler, Savaşın Neresinde?

1) Biliyorsunuz ABD Yönetimi resmi internet sitesinde Türkiye’ye karşı; Suriye’den kaçan Ermenilere sınırlarını açma ve serbest geçiş çağrısında bulundu. ABD Başkanlığının sitesinde böyle bir davetin yer almasına ilişkin neleri söylerdiniz?

Vusal Bey, birkaç gün önce Obama Yönetimi’nin resmi internet sitesinde Türkiye’yi, Ermenistan sınırını ön koşulsuz olarak Suriye’den kaçan Ermenilere açmaya çağıran bir dilekçe için imza toplandığı bildirildi. Çeşitli internet sitelerinde de görebildiğimiz dilekçede; Suriye savaşında 60 binden fazla kişinin öldürüldüğüne dikkat çekilerek Türk hükümetinden Suriye’den kaçan Suriyeli Ermenilere sınırını açması isteniyor. Hatta ‘sınır meselesinin 21. Yüzyıl dünyasına yakışmadığı’ gibi bir cümle de dilekçenin içinde geçiyor.

Aslına bakarsanız böyle bir dilekçenin ve talebin Obama Yönetimi’nin sitesinde yayınlanması hiç de şaşırtıcı değil. Günümüz teknolojisinin de yardımıyla Kuzey Afrika’da başlatılan sözüm ona ‘demokrasi hareketi’ tüm Ortadoğu coğrafyasını sarmış vaziyettedir. Birçok bölge halkının özlemini duyduğu ‘demokrasi’ maalesef bölge de kapitalizmin en büyük oyuncağı haline gelmiştir. Bu anlamda bölge coğrafyasındaki mevcut rejimler ve yöneticiler,  Batılı ağabeyleri tarafından ‘yeniden yapılandırma planları’ çerçevesinde görevlerini tamamlamışlardır. Başta ABD olmak üzere misyonunu tamamladığı düşünülen rejim ve liderlerinden biri de komşumuz Suriye’nin Baasçı lideri Esad’tır. Esad yönetimi altındaki Suriye’de elbette ‘demokrasi’nin varlığından, sosyal eşitliklerden, bireysel hak ve özgürlüklerden söz etmek mümkün değildir. Ancak Batı’nın bu ülkeye biçtiği don da Irak örneğinde olduğu gibi; din, mezhep ve ırk temellidir. Dolayısıyla dünya Batı sponsorluğunda bir kardeş katlini Suriye topraklarında izlemektedir.

Her ne kadar aksi iddia edilse de; üzüntü vericidir ki bu insanlık ayıbını dolaylı veya doğrudan destekleyen buna göz yuman ülkelerden biri de Türkiye’dir. Körüklenen savaşın ağır şartları değişik etnik ve mezhepsel gruplardan birçok Suriye vatandaşını yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda bırakmaktadır. Bu anlamda ülkede ortalama 70.000 civarında oldukları bilinen Suriyeli Ermenilerin bir kısmı henüz kendilerine yönelik bir saldırı olmadığını; ancak ülkedeki suç oranlarının çok yüksek seviyede olduğunu, yaşam şartlarının giderek ortadan kalktığını belirterek Ermenistan’a göç etmeyi kurtuluş yolu olarak gördüklerini vurgularken, önemli bir kısmı da son ana kadar Suriye’de kalacaklarını ifade etmektedir. Bunlara ek olarak Dış İşleri Bakanı Sn. Davutoğlu’nun Suriye’deki Ermenilere ithafen “Sınırlarımızı açarız, onlar bizim misafirlerimiz olurlar” sözü elbette birilerini hareketlendirmiş olabilir.

Böylesi bir ortamda ‘ABD’deki Ermeni Diasporası’nın  sessiz kalması doğrusu beni şaşırtırdı. Washington- Moskova ekseninde yürütülen siyasetin belki de uzlaşılan yegane noktası bölgenin farklı ülkelerine dağılmış Ermeni Cemaatlerinin diaspora temelinde güçlendirilmesidir. Yıllardır yürütülen bu siyasetin maalesef savaş şartlarında dahi Türk Halkında bıraktığı izlenim; işin insani yardım boyutundan ziyade ‘çıkar’ temelli olduğu yönündedir. Keza ‘Türkiye’nin Ermenistan sınırını ön koşulsuz olarak Suriye’den kaçan Ermenilere açması’ talebiyle imza kampanyasını yürütülenlerin Ermenistan’a sığınan 7000 Suriyeli Ermeni’den haberdar olmadıklarına ihtimal dahi vermiyorum.

2) Efendim Türkiye’nin Ermenistan ile sınırları uzun zamandır kapalı ve nedeni de Karabağ savaşının bitmesine ve Azerbaycan topraklarının Ermeni esaretinden kurtarılmasına bağlı. Ermeniler ve herkes bunu bildiği halde neden Suriyeli kaçaklar meselesi gündeme getirildi?

Öncelikle şu bilinmelidir ki Ermenistan’ın Türkiye ve Azerbaycan ile sorunlu ilişkileri bu ülkenin Batıya entegre olmasını engellemektedir. Ermenistan’ın bu durumunun değişmesi ve Avrupa-Atlantik sistemine kazandırılması Türkiye ile ilişkilerinin normalleşmesine bağlıdır. Bu nedenle Ağustos 2008 Rusya-Gürcistan savaşından sonra artan şekilde ABD tarafından Türkiye-Ermenistan ilişkilerinin normalleşmesi konusu gündeme getirilmiştir. Burada ABD yönetimi Ermenistan’ın Rusya ekseninden bir ölçüde çıkması temelinde hareket etmiştir. Ancak ABD’nin bu siyasetinin istenilen sonuca ulaşamadığını protokollerden günümüze gözlemlemek mümkündür.

Suriye meselesinde de bu siyasetin işlevsizliğinden gayet tabii bahsedilebilir. Ermenistan Başbakanı Tigran Sarkisyan ‘şu anda Ermenistan’da 7000 Suriyeli Ermeni olduğunu ve artık bu sığınmacıların Suriye’ye dönme umutlarını yitirmeye başladığını ifade ediyor. Buna ek olarak Sarkisyan, çatışmalar sürdükçe Suriyeli Ermeniler’in gelecekle ilgili planlar yapmak zorunda kaldığını, bu konuyla ilgili bazı Suriyeli Ermeni işadamlarıyla görüştüklerini açıklayıp, göçmenlerin işlerini Ermenistan’a taşımaya çalıştıklarını ancak bunun önünde engeller bulunduğunu söylüyor.’ Bütün taşlar birleştirildiğinde ortaya hem siyasi hem de ticari olmak üzere iki farklı sonuç çıkıyor.

Ekonomisinin % 12’sinden fazlasını Dünya Bankası raporlarına göre Suriye’deki diasporanın da içinde olduğu;  yurtdışındaki Ermeniler’in yolladığı paralarla karşıladığı bilinen Ermenistan’ın ülkeye sığınan mültecilere hangi imkanlar dahilinde gelecek sunacağını merak etmiyor değilim. Burada akla ‘Suriye’de ticaretle uğraşan çok sayıda Suriyeli Ermeni’nin yatırımlarını Ermenistan’a kaydırmak suretiyle yeni bir ticaret hacmi mi kazandırılmak isteniyor’ sorusu geliyor. Bu durumu siyaset malzemesi haline getirmek isteyenler elbette ‘Türkiye’nin Ermenistan sınırını ön koşulsuz olarak Suriye’den kaçan Ermenilere açması’ talebiyle size gelebilirler.

3) Sizce Suriye’deki ermeni asıllı kaçakların Ermenistan’a gitmeleri için Türkiye’den başka bir yol yok mu? Yani ben coğrafi anlamda söylemiyorum siyasi ve jeopolitik anlamda soruyorum… Sizce Beyaz Saray’ın internet sitesinde yer alan çağrı Ermenistan’ın ve ABD’deki Ermeni lobisinin senaryosu değil mi? Ankara ‘Ermenilerin Türkiye’den Gürcistan’a ve oradan da Ermenistan’a gidebileceğini’ söyleyemez mi?

Uluslararası hukuku devletler insanların etnik kimliklerinden ziyade ülke vatandaşlıkları temelinde yürütür. Dolayısıyla Türkiye’nin etnik kimliğini ayırmaksızın ‘Sığınmacı Suriye Vatandaşlarının’ özellikle son dönemde ülkeye giriş çıkışlarında kolaylık sağladığını düşündüğümüzde ABD’nin çağrısı yersiz kalıyor. Ancak bildiğiniz gibi Ermenistan anayasası 2007’de değiştirildi ve diaspora Ermenilerine çifte vatandaşlık hakkı tanındı. Bu anlamda Türkiye üzerinden Ermenistan’a geçiş elbette bir takım siyasi olumsuzlukları da beraberinde getirir. Türkiye’nin böyle bir seçeneği kardeş Azerbaycan’a karşı işleme koymayacağı kanaatindeyim.  Ayrıca yukarıda da ifade ettiğim üzere Ermenistan Başbakanı Tigran Sarkisyan ‘şu anda Ermenistan’da 7000 Suriyeli Ermeni olduğunu’ söylüyor. Kendisi bu vatandaşların hangi yollarla Ermenistan’a ulaştıklarını ABD kaynaklarına iletebilir ve gayet tabii farklı çözüm önerileri geliştirilebilir.

4) Hocam Ermeni internet sitelerinin yazdığına göre  ‘Suriye’deki Çerkezler de Rusya’ya gitmektedir ve bunun için Türkiye onlara kendi topraklarından geçiş kolaylığı sağlamış.’  Siz aynı zamanda bir politikacısınız. Sizce Çerkezlerle Ermenilerin sorunları benzer mi ve siyasi anlamda bu durum birbirini tamamlar mı?

Türkiye’de ‘elma ile armudu birbirine karıştırmamak’ diye bir deyim vardır. Bu bağlamda Türkiye-Rusya ve Türkiye-Ermenistan ilişkileri birbirinden çok farklıdır. Türkiye siyasi olarak birçok konuda Rusya ile farklı düşünebilir, lakin Rusya ile Türkiye’nin (Suriye Meselesi dışında) fiilen çatışma içerisinde olduğunu söylemek güçtür. Rusya Türkiye’nin toprak bütünlüğüne saygılıdır. Ticaret hacmi ve turist sayısı gün geçtikçe iki ülke arasında artmaktadır. Hatta Türkiye ve Rusya karşılıklı olarak vizeleri kaldırmış durumdadır. Ancak maalesef aynı portreyi Ermenistan için çizmek mümkün değildir. Türkiye açısından ilişkilerin normalleşmesi için Ermenistan yönetiminin soykırım iddialarını uluslararası alanda tartışma zemininden uzak gündeme taşımaması, Türkiye’nin toprak bütünlüğünün tanınması ve Karabağ sorununda bir çözüm için en azından anlaşmanın sağlanması gereklidir. Birleşmiş Milletler Şartı, Helsinki Nihai Senedi ve Yeni Avrupa için Paris Şartı çerçevesindeki Ermenistan’ın Karabağ’daki yükümlülükleri ortadadır. Ancak maalesef herhangi bir yükümlülük konusunda harekete geçilmediği de aşikârdır.

Üstelik Rusya’ya sığınan veya sığınma talebinde bulunan Çerkez asıllı Suriye vatandaşlarının durumunun da farklı olduğunu söylemek, tamamen sorunu saptırma anlamına gelmektedir. Bildiğim kadarıyla Kafkas Dernekleri Federasyonu 5 Ocak’ta Rusya’nın Ankara Büyükelçiliği önünde yaklaşık 100 bin soydaşının Rusya’ya dönmeleriyle ilgili bir eylem gerçekleştirdi. Dolayısıyla Çerkezlerin Türkiye ile ilişkisini ve ülkedeki konumunu ifade etmeksizin sorunun siyasi olarak benzeşmediğini söylemek mümkündür.

5) Yakın gelecekte Suriyeli Ermenilerin meselesi gibi sorunları kullanarak ABD, Türkiye’yi Ermenistan sınırını açmaya zorlar mı? Bu mümkün mü?

Tarihte olduğu gibi günümüzde de Ermeni toplumu üzerinden siyasi ve ekonomik çıkar sağlamaya çalışan ülkeler bulunmaktadır. Bazı ülkelerde Türkleri ve Türkiye’yi soykırım iddialarıyla suçlayan anıtlar dikilmekte, bazı ülkelerde soykırım iddialarını tanımaya yönelik kararlar parlamento gündemlerine getirilmekte, hatta kimi ülke parlamentolarında kabul edilmektedir. Gerçekte tarihçilere bırakılması gereken bu konular, siyasetçilerin elinde çıkar aracı haline dönüştürülmektedir.

ABD ile ilgili senaryo da bununla ilintili olarak her 24 Nisan haftasında ülke gündemindeki yerini almaktadır. ABD yönetimi maalesef Ermeni lobisinin etkisiyle bölgede ulusal çıkarlarıyla uyumlu bir politika izleyememektedir. Ermenistan’ı kazanma Azerbaycan’ı kaybetme politikası yıllardır sürdürülmekte ancak bir sonuca varmadığı gözlenmektedir. İşte burada ulusal çıkarları ön plana almak gerekir. Ermenilerin ‘önce Türkiye iddiaları kabul etsin sonra konuşalım anlayışı’ sorunun tartışılmasının dahi önünü tıkamaktadır. Burada ifade edilen tazminat ve hatta toprak talebine varan bir sürecin tartışılmasıdır. Soykırım iddiaları Ermeni Diasporası açısından adeta bir kimlik unsuru haline gelmiştir. Diaspora kamuoyları önündeki avantajlı konumunu Türk tarafıyla açık tartışmaya girerek kaybetmek istememektedir. Türk tarafının ‘soykırım iddialarını araştıralım ve arşivlerimiz açık’ şeklindeki cesur tavrı diasporanın bir kısmında şaşkınlık ve paniğe neden olmaktadır.  Dolayısıyla ‘Suriyeli Ermeniler’ konusu da dâhil olmak üzere sürecin kısa ve hatta orta vadede değişeceğini düşünmüyorum.

6) Efendim Ankara’nın çoktan ilan ettiği bir koşul vardı: ‘Ermenilerin Azerbaycan topraklarını işgalden vazgeçmesi’. ABD bunu iyi biliyor ama en iyi müttefiki olan Türkiye’nin bu isteğinin yerine yetirilmesi için Ermenistan’a baskı yapmıyor. Bu konuda neler söyleyebilirsiniz? Yani ABD için küçücük Ermenistan büyük Türkiye’den daha mı önemli?

Yukarıda da ifade ettiğim üzere; esasında Ermeni lobisinin Türkiye-ABD ilişkilerine zarar veren çabası ABD çıkarlarına da aykırıdır. Ayrıca bu durumun ABD üzerindeki örneklerini artırmak da mümkündür. Yönetimlerini zor duruma düşürme pahasına girişilen lobi faaliyetleri zaman zaman ABD içerisinde de ciddi yakınmalara neden olsa da; ABD yönetimlerinin lobileri kullandığı gerçeğini değiştirmemektedir. Örneğin ABD, Türkiye ile ilişkilerin Ermeni lobisinin faaliyetleri dolayısıyla olumsuz gideceği kanaatine varırsa dengeyi korumaktadır, lakin Türkiye’ye belirli bir konuda mesaj vermek ya da Türkiye’yi belirli bir siyasi tercihe yönlendirmek istediğinde bu lobiyi tehdit unsuru olarak kullanılabilmektedir.

Gerçi başta Suriye olmak üzere, Orta Doğu’daki diğer sorunlar dikkate alındığında Türk-Amerikan ilişkilerinin son dönemde geriye gideceğini düşünmüyorum. Ancak yine de Türkiye ile ABD stratejik ortaklığının ‘Karabağ Sorununun Çözümü’ temelinde mesafe kaydedeceğine de kısa vadede ihtimal vermiyorum. Elbette ABD yönetiminin lobilerin baskısından bağımsız politikalar oluşturması ve uygulaması her iki ülkenin de çıkarına olacaktır. Ancak devletlerin siyasi ve ekonomik büyüklükleri tam da bu noktada devreye girmektedir. Devletlerin bölgesel alanda ekonomik, siyasi büyüklüğü ve nüfuz alanı, kendisi ile ilgili lobi faaliyetlerinin artmasının temel sebeplerindendir. Türkiye bölgede gelişmekte olan bir ülkedir, dolayısıyla küresel aktörlerin ülke üzerindeki siyasi hedeflerinin ve bu hedefleri dolayısıyla kullanacağı argümanlarının olması kuvvetle muhtemeldir.

7) Son olarak Ermenistan’ın zaman zaman Türkiye’deki hatta Irak ve Suriye’deki PKK’lılara destek verdiği söylenmekte. Suriye’den kaçan ve Ermenistan’a gitmek isteyen mülteciler arasında PKK’lıların olmadığına kimse garanti verebilir mi?

IMF’nin son raporuna göre Ermenistan’da işsizlik %19 ve 2017’ye kadar %17’nin altına düşmesi öngörülmüyor. Ekonomi, küresel krizden çıkma belirtileri gösterse de Dünya Bankası Ermenistan’da yoksulluğun çok önemli bir sorun olduğunu bildiriyor. Hükümet belli sosyal programlara ve artan emeklilik harcamalarına rağmen düzelen ekonominin baskıyı azaltacağını umuyor. Ancak Suriye’den gelen mülteciler ile ilgili ekonomik hesaplar tutmazsa mali çanlar Ermenistan için daha kuvvetli çalacak. Gerçi son yıllarda Paris üzerinden Ermenistan’a geçen PKK’lılarla ilgili söylentiler yayılmış olsa da, Ermenistan’ın PKK üzerinden siyasi rant devşirme adına, ülkeye ekonomik yük getirecek bu tür faaliyetlerden kaçınacağı inancındayım.

Son olarak, özellikle altını çizerek ifade etmem gerekirse; hem Türkiye hem de Azerbaycan; Ermeni iddialarıyla mücadele hususunda özellikle yabancı dillerde bir yayın politikası edinmelidir. Buna ek olarak, üniversite işbirlikleri ile uluslararası düzeyde uzmanlar yetiştirilmesini öngören eğitim politikası ve nihayet uluslararası ceza hukuku alanında uzmanlaşmış akademisyenler yetiştirilmesi hususunu da kesinlikle ihmal etmemelidir. Ermeni meselesi, tarihsel, hukuksal, siyasal boyutlarıyla uzun vadeli bir stratejik plan dâhilinde, karşılıklı kamuoyu oluşturulması ön koşuluyla bilimsel müzakere seçeneği gözetilerek çözülmelidir. Mesele tarihin tozlarından arındırılıp, yeni kuşaklara tüm temizliğiyle aktarılmalıdır.

Umarım tarih bu coğrafyada barışı ve kardeşliği tekrar yazar!

Sevgi ve Saygılarımla,

 

Çağdaş ARSLAN

Türkiye Uluslararası İlişkiler Çalışmaları Derneği (TUİÇ)

Başkan Yardımcısı

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Yapay Zeka Diplomasisi: AI Diplomasisinin Yükselen Çağı

The Emerging Age of AI Diplomacy To compete with China,...

Kolektif Kimlik Bağlamında Sosyal Bütünleşme: Gezi Parkı Olaylarından Bir Perspektif

Fazilet Bektaş Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Bu çalışma, uluslararası alan...

Teknolojinin İpek Yolu: Otoriterleşme ve Çin’den Dünyaya Uzanan Dijital Otoriteryanizm

Nazlı Derin Yolcu Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Özet Dünyada geçmişten günümüze...

Arap Baharı ve Demokratikleşme: Tunus ve Mısır’da Sivil Toplumun Karşılaştırmalı Rolü

Ayça Özalp  Sivil Toplum Çalışmaları o-Staj Programı Giriş Demokratikleşme ve sivil toplum...