2011 yılı Arap Orta Doğu’sunda çok önemli değişim rüzgarlarının etkisi altına girdiği bir yıl olarak tarihteki yerini alacaktır. Tunus’la başlayan Mısır, Bahreyn, Libya, Yemen, Umman, Katar ve Suudi Arabistan’la devam eden halk hareketlerinin diğer ayağını ise günümüzde Suriye oluşturmaktadır. Özellikle Mısır’la paralel olarak başlayan Yemen’deki hareket her geçen gün daha farklı kesimlerin katılımı ile genişleyerek sürerken, Suriye’de ise Der’a ve Şam’da başlayan gösterilerin Haseki, Halep, Arfin, Rakka, Kamışlı, Banyas ve Ermenilerin sürgün edildiği yer olarak bilinen Deir ez-Zor’daki gösteriler ile sürmektedir. Suriye’deki halk hareketleri ilk önceleri Sünni Arapların yaşadığı Der’a kenti, ardından da Kürtlerin ve Sünni Arap grupları yer aldığı şehirlere sıçramıştır. Hali hazırda siyasal sistemde temsil edilen Arap Aleviler, Dürziler ve Hıristiyanların gösterilerde yer almadığı dikkat çekmektedir. Dolayısıyla Suriye’deki eylemler bir anlamda yıllardır siyasal ve ekonomik yapıdan dışlandıklarını öne süren ve ayrımcılığa uğradıklarını varsayan kesimler tarafından doğrudan Baas rejimine karşı gelişen bir muhalefet hareketi olarak ortaya çıktığı görülmektedir.
Suriye’deki Muhalefet Hareketi: Sünni Araplar ve Kürtlerin İsyanı
Suriye’deki gösteriler siyasi tutukların sorununa dikkat çekmek için ilk önce Şam’da başlamıştır. Daha sonra Der’ada başlayan gösteriler daha büyük bir sorun olarak Baas rejiminin varlığına bir eleştiri olarak ortaya çıkmıştır. Bu noktada Der’a’daki gösterilerde ilk başlarda ekonomik sorunlara dikkat çekilmişse de ardından gösteriler doğrudan rejimin yıkılmasını hedefleyen kitlesel gösterilere dönüşmüştür. İlk başlarda reform yanlısı yazılar yazdıkları için tutuklanan 20’e yakın kişinin serbest bırakılması için Der’a’da düzenlenen gösterilere müdahale edilmesi sırasında bazı göstericilerin yaşamını yitirmesi ile başlayan olaylar ardından da cenaze törenlerine ateş açılması ile daha da büyümüştür. İçlerinde Arap aşiretlerinin yanı sıra Müslüman Kardeşler üyelerinin de bulunduğu göstericilerin temel talepleri siyasal reformlardır. Der’a’ya bakıldığında bu bölgede yaşayanların Sünni Arap olduğu ve önemli bir kesiminin ise doğrudan Ürdün’le yürütülen sınır ticaretini elinde bulundurduğu görülmektedir. Yıllardır Ürdün-Suriye sınırındaki kaçak malların taşımacılığını yapan Der’alıların sınır muhafızlarının rüşvet baskıları karşısında oldukça zor durumda kaldığı bilinmektedir. Kişisel olarak hem Der’a hem de Ürdün sınırından geçerken Der’alıların Suriye polisine ve güvenlik güçlerine karşı oldukça tepkili olması bölgede daha önce gerçekleştirdiğimiz saha araştırmalarında tespit edilmişti. Ayrıca bu kesimin diğer Suriyelilere göre Ürdün’deki nispeten daha demokratik olan siyasal sistemle iyi ilişkiler kurduğu bilinmektedir. Suriye’de Ürdün ile ticari ve toplumsal ilişki içinde olan Sünni Arapların Ürdün’deki Müslüman Kardeşler örgütü ile de organik bağları bulunduğunu belirtmek gerekir. Ayrıca Arap kabilelerin yaşadığı Der’a’da güvenlik güçlerinin göstericilere karşı güç kullanması sonucu sivil ölümlerin yaşanması da kabile üyelerinin kısa sürede rejim karşıtı eylemlere destek vermesine yol açmıştır. Ayrıca bu bölgede Müslüman Kardeşlerin de etkili bir örgütlenmesi olduğu düşünülmektedir. Ürdün’deki Kardeşlerle de doğrudan bir ilişkileri olması bu kesimlerin bu bölgede etkili olmasına yardımcı olmuştur. Dolayısıyla Der’a’daki gösterilerin kısa sürede son bulmayacağı düşünülmektedir. Son günlerde ölen sivillerin sayısının 100 civarında olduğunun öne sürülmesi ise bölge halkıyla rejim arasındaki sorunların artacağını göstermektedir.
Bu bağlamda Suriye’deki rejimin Lazkiye kökenli Arap Alevilerin denetiminde olarak algılanması da ciddi bir sorun oluşturmaktadır. Özellikle istihbarat ve güvenlik birimlerinde Lazkiye kökenli kesimlerin ağrılıklı olarak önemli konumları elinde bulundurmaları da diğer grupların tepkisine yol açmaktaydı. Bu kapsamda rejiminin meşruiyetinin bazı gruplarca yıllardır sorgulandığına dikkat çekmek gerekmektedir. Rejimle sorun yaşayan kesimlerin başında İslamcı olarak görülen Sünni Araplar gelmektedir. Bu noktada Sünni Arapların ideolojik olarak kendi içerisinde bölündüğünü ve İslamcı olan kesimin rejimle sorunlar yaşadığı diğer kesimlerin ise siyasal katılım sorunları yaşamakla birlikte rejimle ideolojik bir sorun yaşamadığını görülmektedir.
Bu bağlamda Suriye’de yasaklı bulunan Müslüman Kardeşler Örgütü liderlerinin Der’a’daki gösterilerin ardından yayınladıkları bir bildiride tüm Suriyelileri bir devrim hareketi içerisinde olmaya davet edilmiş ve yandaşlarına halk hareketlerine destek vererek ülkeyi diktatörlüktün kurtarma çağrısı yapılmıştır. Kardeşlerin güney illerinin dışında Humus, Hama, Banyas ve Derül Zor’da destekçilerinin olduğu düşünülmektedir. Ancak halk hareketinin İslami bir yapıya dönüşmesi durumunda Dürzi ve Hıristiyanların da Alevi Esad rejimi desteklemesi gündeme gelebilir.
Rejimle sorun yaşayan bir diğer kesim ise Kürt azınlığıdır. 2003 Irak işgali sonrası Kürtlerin ABD ile birlikte hareket etmesinin ardından Suriye’de Kürt ve Araplar arasında bazı bölgelerde önemli çatışmalar yaşandığına dikkat çekmek gerekir. Ciddi halk hareketlerinin ve çatışmaların yaşandığı Kürt kentlerinde Şam rejimi kontrol kurmayı başarmakla birlikte iki grup arasındaki kuşku ve güvensizlik son bulmuş değildi. Özellikle Araplarla Kürtlerin birlikte yaşadığı Haseki bölgesi en fazla çatışma dinamiği barındıran kent olarak dikkat çekmektedir. Haseki şehrine bağlı Nusaybin sınırındaki Kamışlı ilçesinde 2004 yılında El-Cihad ve El-Fetva futbol takımları arasındaki maç sırasında çıkan Arap-Kürt çatışması kısa sürede tüm bölgeye yayılmıştı. 2009 yılında Kamışlı’da yaptığımız mülakatlarda Kürtler rejim tarafından ağırlıklı olarak Deir ez-Zor’a getirtilen Arapların Kürtlere saldırmasına bir tepki olarak Kürt gençlerin de isyan ettiğini öne sürmüşlerdi. Haseki ve Kamışlı’da yaşanan olaylar sırasında yaklaşık 100 kişinin yaşamını yitirmesi bölgedeki Arap-Kürt gerginliğinin tırmanmasına yol açmıştır. Dolayısıyla Der’a ve Şam’ın ardından Haseki, Kamışlı, Halep ve Arfin gibi bölgelerde Kürtlerin de rejim karşıtı gösterilerde bulunması beklenen bir gelişmeydi. Kürtlerin kitle gösterilerini sürdürmesi beklenmekle birlikte gösterilerin bölgedeki Arap-Kürt gerginliğine dönüşme ihtimali taşıması ise Suriye rejiminin istikrarsızlaşmasına ve ilerleyen dönemlerde dış müdahalelere açık hale gelmesine yol açabilir.
Sonuç olarak Sünni Arapların eylemlerine destek veren Müslüman Kardeşler örgütü ile Kürtlerin gösterilere destek veren Kürt Örgütlerin eylemleri sürdürme konusunda yaptıkları açıklamaları önemsemek gerekir. Her iki hareketin de dışsal destek konusunda önemli tecrübelere sahip olduğunu belirtmek gerekir. Kürt hareketi hem Türkiye hem de Irak’taki gruplarla ilişki içerisinde iken Sünni muhafazakâr Arap hareketi de Ürdün ve Mısır başta olmak üzere birçok dış örgütlenme ile organik ilişki içerisindedir. 1982 sonrası yurt dışında örgütlenmek zorunda kalan Müslüman Kardeşlerin Suriye’de önemli bir destek tabanının olduğunu belirtmek gerekir. Bu bağlamda Suriye’deki gösterilerin büyüme ve genişleme potansiyeli taşıdığı öngörülmektedir.
Doç. Dr. Veysel AYHAN
ORSAM Uzmanı
Bolu Abant İzzet Baysal Üniversitesi Öğretim Üyesi