Suriye Üzerine Politikalar…

2010 Aralık ayında Tunus’ ta başlayan ve daha sonra Mısır, Libya ve Yemen de iktidarların devrilmesine neden olan ve en son Suriye’de devam etmekte olan halk hareketleri kuşkusuz bölge halklarının; Soğuk Savaş döneminden sonra rejimlerini korumak amacıyla halklarına türlü eziyetler yaşatan diktatörlerin bu gayri insani uygulamalarına bir tepkidir.

Bu ülkeler arasında Beşar Esad’ın Suriye’sine farklı bir açıdan bakılması gerekiyor. Halk hareketlerinin yaşandığı bu ülkelerdeki iktidarların düşmesinden sonra bu bölgelerde söz sahibi olamayan İran, Çin ve Rusya özellikle Suriye üzerinde önemle durmaktadırlar. Küresel sermaye sahiplerinin bölgede egemen olma yarışına girdikleri bu dönemde:

ABD; Afganistan ve Irak işgallerinden sonra uluslararası arenada gerek ekonomik gerekse ideolojik anlamda uğradığı prestij kaybını gidermek için bu bölgeye müdahale etme çabası içindedir. Bunun için bölgedeki istihbaratını CIA aracılığıyla daha da sağlama almaya çalışmaktadır.

İngiltere; kendi ülkesi içindeki ekonomik sıkıntıları çözmek ve bölgede tekrar söz sahibi olmak için ABD ile sıkı bir işbirliği içindedir.

Fransa ise Libya’da tezahür eden olaylara gösterdiği tepkinin aynısını eski sömürgesi olan Suriye’ye de göstermektedir. Fransa cumhurbaşkanı Nicolas Sarkozy, bölgede söz sahibi olmak ve uluslararası alanda prestijini arttırmak için bölgeye askeri müdahale etme girişimlerini savunmaktadır.

Batı ülkeleri ABD, İngiltere ve Fransa; Önceleri bölgede gerçekleşen olaylar karşısında bekleme gereksinimi duymalarına rağmen sonra gerçekleşen olayların çıkarlarına aykırı olduğunu sezerek Suriye’de demokrasinin olmadığını ve Esad’ın insan haklarını ihlal ederek kendi halkını katlettiğini ve bu vahşetin bir an öce bitmesi gerektiğini, esas amaçları ise değişen konjüktürde bölgede petrol ve ticaret konusunda daha fazla söz sahibi olma istekleri aşikârdır. Bunun üzerine konuyu sürekli Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi(BMGK)’ne getirmektedirler ve her seferinde bu konu Rusya ve Çin tarafından veto edilmektedir.

Rusya; Libya ve buna benzer durumlarda gerçekleşen olaylara müdahale olmayarak bu bölgede azalan etkisini arttırmak için Doğu Akdeniz kıyısındaki donanmasını halen bu bölgede bulundurması, Esad’a yapılan silah yardımı ve Çin ile birlikte BMGK’da Suriye aleyhine alınan kararlara sürekli veto ederek bölgede söz sahibi olma kararlılığını sürdürmektedir.

Çin ise; Rusya’ya nispeten bu bölgede daha az çıkarları olan fakat işbirliği içinde olduğu Rusya ile gerek bu bölgede gerekse Kafkaslar ve Orta Asya’da ortak rakipleri olan ABD’ye karşı ortak bir tutum sergileyerek Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nde Suriye aleyhine alınan kararları veto etmiştir.

İran ise Esad iktidarının kendilerinin müttefiki olduklarını, Şam’ın Şii nüfuz alanı içinde önemli olduğu, bölgede gerçekleşen hadiselerin kendilerini etkilediğini; Afganistan ve Irak işgallerinden sonra ABD tarafından kıskaca alınan ve Suriye’de de böyle bir hadisenin gerçekleşmesi üzerine etki alanlarının daralacağını ve ABD tehdidinin artacağı telaşı İran’ın Suriye’ye desteğini arttırmıştır. İran cumhurbaşkanı Ahmedinejat, Suriye de gerçekleşen olayların terör eylemleri olduğunu söyleyerek somut olarak Esad yönetimine desteğini göstermiştir.

Kuşkusuz Suriye’de gerçekleşen olaylardan en fazla etkilenen ülke Türkiye’dir. Suriye ile etnik, dini, tarihsel ve ticari yakınlıkları olan Türkiye’nin son dönemde Esad rejiminin protestolara karşı ülkesinde yapmış olduğu gayr-i insani davranış ve tutumlar yüzünden ilişkiler gerilemiştir. Suriye ile olan dostluklarımız ilkeler çerçevesinde olduğu için ve Esad tarafından bu ilkeler dışlandığı için iki ülke arasındaki dostluk sekteye uğramıştır. Çünkü insanlar fanidir, ama ilkeler bakidir. Türkiye, Hatay sınırında Esad zulümlerinden kaçan insanlara barınaklar açarak Suriye konusunda kendisinde etkin olduğunu göstermiştir.

Esad’ın halkına karşı uyguladığı insanlık dışı kıyımların durmaması üzerine Birleşmiş Milletler ile Arap Birliği ortaklaşa hareket etmeye başlamıştır. Bunun sonucunda Kofi Annan’ı BM-Arap Birliği Özel Temsilcisi olarak atadılar. Kofi Annan, Esad ile görüşerek ateşkesin sağlanması için Esad’a bir plan sunmuştur ve daha sonra Esad yönetimi bu planı kabul etmiştir.

Sonuç;

Arap ülkelerinde meydana gelen ayaklanmalar Suriye’deki gibi rejimin devrilmesini sağlayamamıştır. Bunun en önemli sebebi; ülkedeki muhalif güçlerin Mısır ve Libya’daki gibi tek çatı da buluşamamasıdır. Muhalif grupların bazıları sosyal ve ekonomik hayatın iyileştirilmesine dair reformların yapılmasını, radikal gruplar ise Esad iktidarının devrilmesini istemektedirler.

Ülkenin kuzeydoğu bölgesinde yaşayan Kürt halkı, Hafız Esad döneminde Hama Olayları’ndan itibaren kendilerine yapılmakta olan baskıların ve yıpratma politikalarının Beşar Esad döneminde de artmasından dolayı Suriye’den ayrılmayı ve Irak’ın kuzeyindeki Kürdistan özerk yönetimi ile birleşme yoluna gitmesi kaçınılmazdır.

Aslında Suriye’deki olaylarda dış aktörlerin ortak bir noktada buluşamaması ve Beşar Esad’ın iktidarı bırakması konusunda kendi çıkarlarına göre hareket etmesi Esad’ı bu yapılanlar karşısında elini güçlendiren en önemli faktördür. Türkiye açısından ise konuyu ele aldığımızda siyasi, ekonomik ve en önemlisi güvenlik açısından çok büyük öneme sahiptir. Suriye’de artan şiddet olaylarından dolayı Türkiye’ye göçün artması bu iki ülke arasında gerilimlerin hat safhaya çıkmasına sebep olabilir.

Öncelikli olarak gerek Türkiye’nin gerekse diğer küresel güçlerin bölgenin istikrar ve refaha ulaşması için ortak bir çatı altında ortak kararlara varması gerekmektedir, fakat tüm bunlara rağmen Esad’a bağlı kuvvetler insan avını sürdürmektedir. En son olarak Esad güçleri; İsrail’in Filistin’de yapmış olduğu Siyonist Duvarı gibi Humus’ta Baas Duvarı örerek bölgeye giriş çıkışları kontrol altına alarak muhaliflerin kalesi haline gelen Bob Amro mahallesinin çevresini duvarlarla örüp keskin nişancıların işini kolaylaştırarak, Lazkiye’ de donanma birlikleri ile muhalif güçleri kıskaç altına almaya çalışarak Beşar Esad ne Annan Planı’ndaki ateşkese uymuş ne de statikosunu koruma uğruna bölgesinde reform yapma sözünü tutmuştur…

 

Mesut YEŞİLÇAY

Adnan Menderes Üniversitesi

Uluslararası İlişkiler 3.Sınıf

Sosyal Medyada Paylaş

LEAVE A REPLY

Please enter your comment!
Please enter your name here

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Tarih:

Beğenebileceğinizi Düşündük
Yazılar

Orta Güçler Çok Kutuplu Bir Dünya Yaratacak

Dani Rodrik - Cambridge Bu yazı ilk olarak 11 Kasım...

Amerika Bir Sonraki Sovyetler Birliği mi?

Harold James, Princeton Üniversitesi'nde Tarih ve Uluslararası İlişkiler Profesörü. Bu...

Stabil Kripto Paralar Doların Küresel Statüsünü Koruyabilir

Paul Ryan, ABD Temsilciler Meclisi'nin eski sözcüsü (2015-19), American...

Avrasya’da Kolektif Güvenlik: Moskova ve Yeni Delhi’den Bakışlar

Collective Security in (Eur)Asia: Views from Moscow and New...